Öfke

1387 Words
Halide buzdolabının kapağını açtığında peynir ve yoğurt gördü. Yüzü asıldı birden. Eğer umduğu gibi dolabın içi dolu olsaydı Ayperi bebekken ona yaptığı mama püresini bu küçük kıvırcık saçlı kıza da yapacaktı. Ne yazık ki yoğurt ve peynirle yetinmesi gerekiyordu küçüğün. Malzemeleri tabağa koyup "Şimdilik bununla besleyebilirsiniz bebeğinizi." Dedi "Ama bebekler sürekli bunlarla beslenemezler." "Anladım. Peki bebekler neyle beslenirler?" Dedi Rıza Berna'yı acemi bir şekilde pış pışlayıp. Halide dayanamayıp "Etrafınızda bebekle ilgilenecek bir kadın yok mu?" "Yok" dedi Rıza düz bir sesle. "Anladım" diye mırıldandı Halide. Bebeği kendi elleriyle beslemeye karar verdi sonunda. Çünkü adamın bebeği acemi bir şekilde tuttuğunu görmüştü. "Verin bana" bebeği kucaklayıp peynirden kopardığı küçük bir parçayı ağzına uzattı. Neşeli bir tavırla "Ne tatlı bir çocuksun sen maşallah sana" dedi. birdenbire içi acıyla kabardı. Ayperi'nin bebekliği geçti gözlerinin önünden. Neden böyle olmuştu? Kızı ona düşman kesilmişti Ayperi'ye göre aralarında hiçbir bağ kalmamıştı. Son yaptığı hareket yani babasının elini bıçaklaması onları iki ayrı uçurumun ucuna getirmişti. Ağlamamak için dişlerini sıktı. Çenesi titredi gırtlağı sıkıştı. Göğsü sessizce inip kalkıyordu. Rıza genç kadının değişen yüzünü görünce endişelendi "İyi misiniz?" Diye sordu. Kadının kızıllaşan yüzüne odaklanıp. Halide sıçradı birden. Şaşkınca yabancı adama bakakaldı. Yüzü kırıştı. Yutkunamıyordu. Kaçar gibi çıktı evden. Arkasında "İyi misiniz Hanımefendi" dediğini duydu. Cevap vermeden merdivenleri koşarak indi. Yanakları ıslaktı. Ağlıyordu. Çalınan kapıyı açmak için ağır ağır kalktı Esma. Kapının kulpunu indirip açtı. Halide'yi perperişan bir halde görünce ağzını açtı o anda Halide hıçkırarak boynuna atladı. Yüzünü kadının omzuna gömdü. Merhametle bir annenin evladına duyduğu sevgiyle şefkatle başını okşadı Esma. Bütün dünyası dağılmıştı. Ayperi rahmine düştüğünden beri onu sevmişti Halide. Zaten onun için Cemil'e katlanmıştı. Kendini zavallı acınası hissetti. Kendi güçsüzlüğünden iğrendi. Birkaç saat sonra Esma zorla olsada Halide'yi banyoya sokmayı başarabilmişti. Temiz kıyafetler ayarlamıştı ona. Kendi yaptığı soğuk şerbeti buzdolabından almış salona yanına gitmişti. Halide sığınmak ister gibi ona sokulmuştu. Başını dizine indirmiş yaşadıklarını anlatmıştı. "Boşanman senin için en hayırlısı kızım" "Ben boşandığım için değil kızımdan ayrı düştüğüm için bu haldeyim teyze. Ayperi tamamen benden koptu" diye acıyla inledi Halide. "Ayperi haftasonu sende kalacak ama. Bak görürsün o zaman aranızı düzeltirsin" Umutla "İnşallah" diye mırıldandı Halide. Fakat Ayperi babasına tapıyordu Balkona çıkıp biraz hava almak istemişti. Yine o adamı gördü. Kucağında bebekle salonun bir ucundan diğer ucuna yürüyordu. "Yatağını kurdum hadi gel" "Kim o adam teyze?" Esma Halide'nin işaret ettiği yere çevirdi gözlerini "Ha o mu Rıza komiser." "Polis mi?" "Evet" "Buraya taşındığını bilmediğim için eski evine gittiğimde onu gördüm. Kucağında bebekle çaresizce etrafına bakınıyordu" "Bir ay önce kız kardeşi intihar etti. Bebekte onunmuş" "İntihar?" "Uyuşturucu krizine girmişler kocasıyla. Birlikte kayalalıklardan atlamışlar. Adamın cesedi sağlammış ama kız parçalara ayrılmış. Cesedini yıkayamamışlar bile" Halide gerildi birden. Buz gibi dondu kaldı. "Kocası alıştırmış. Pislik herif git ne bok yersen ye ne diye kızın kanına giriyorsun değil mi?" Diye tiksintiyle konuştu Esma. Bir sonraki soruyu sormak için büyük çaba sarf etti Halide "Abisi nasıl izin vermiş buna?" "Zavallı Rıza ne yapsın bir türlü vazgeçirememiş kardeşini. Bakmış olmuyor ikisini birden hastaneye yatırmış tedavilerini başlatmış. Karı koca hastaneden kaçmışlar. Rıza onları bulup yeniden yatırmış hastaneye. Yine kaçmışlar. Döngü haline gelmiş bu. Sonunda ikisi de intihar etmişler." Halide diyecek hiçbir şey bulamadı. Zavallı bebeği düşündü. Hem yetim hem öksüz kalmıştı. Elinde olmadan ağladı. ~~~~~~~~~~ Berna bebeği yetimhaneye vermek için yola çıkmıştı Rıza. Selma'yı koruyamamışken Berna'yı nasıl korurdu? Berna'nın zamanı geldiğinde 'annem babam nerede?' Diye onu soru yağmuruna tutacağını biliyordu. Her defasında aynı yalanı yinelemek zorunda kalacaktı. Her defasında utanacaktı. Berna büyüdüğünde yetişkin bir kadın olduğunda dayısı tarafından kandırıldığını öğrenecekti. En iyisi onu tanımadan bırakmaktı. Yetimhanenin önüne geldiğinde yanında uyuyan kıza çevirdi gözlerini. Günün birinde çok güzel bir kadın olacağını biliyordu. Genlerini annesinden almıştı. Savunmasız taze bir zihinle hayata atılacaktı. Onu kullanmak isteyen erkekler olacaktı. Onu insan yerine değil değersiz bir et parçası yerine koyacaklardı. Bedenine hükmetmek isteyeceklerdi. Balın etrafına üşüşen böcekler gibi etrafı erkekler tarafından sarılacaktı. Birinin onu koruması gerekecekti. Elleri direksiyonda kaldı bir süre. Öyle çok sıkmıştı ki eklem yerleri beyaz kesilmişti. Yüreği bu düşüncelerin ağırlığı altında ezildi. Terler boşandı yüzünde. Midesi kasıldı. Çevik bir hareketle kontağı çevirdi. Kucağında yeğeniyle birlikte cinayet büroya gelen amirine baktı Kürşat. Dinlenmesi gerekmiyor muydu bu adamın? "Amirim" diye mırıldandı yanına heyecanla gidip. Çaycı Füruzan elindeki çay tepsisini masaya indirip dayısının kucağında hoplayıp duran kıza baktı. "Aman maşallah ne tatlı şey bu" izin istemeden bebeği kucağına aldı. Sonra Rıza'ya döndü. Dudakları titredi. Taziyeden sonra evine uğramış yaptığı sıcak yemekleri önüne koymuştu. Asayiş Şube Müdürü Ahmet ciddi bir ses tonuyla "Odama gel" dedi Rıza'ya ve arkasını dönüp gitti. "Beni buradan siktir edip şimdi de ayağana mı çağırdın?" Ahmet Müdür sabırla şişirdi göğsünü. Dostuyla arkadaşıyla karşı karşıya gelmişti. Bir ay öncesinde çocukları kaçırıp organlarını çalan çeteyi çökertmiş, çetenin reisini polis arkadaşları tarafından sorguya götürüldüğünü görünce dayanamamış başından vurmuştu Rıza. Otuz sekiz yaşındaki adamı değiştirmenin imkansız olduğunu biliyordu. "Biraz zaman geçsin diye yaptım. Herkesin gözü üstündeydi eğer seni açığa almasaydım şu an başkomiser olarak karşımda oturamazdın" "Ne büyük lütuf" "Rıza!" "Buyrun Müdürüm?" "Haddini bil. Git işini yap cinayetleri çöz" Silahı, rozeti, kimliği ve telsizi çekmeceden alıp masaya koydu. Rıza sessizce ayaklandı. Masadakileri aldı. "O nasıl bebek yani?" "Dünyadan habersiz. Tek derdi mama yemek. Şimdilik mutlu" "İlaç kullanıyor musun hâlâ?" "Onların bi boka yaradıkları yok." "Nasılsın? Uyuşan dudakkarının arasından "Babam bize ihanet etti. Annem babamı öldürdü. Sonra Selma kendini uçurumdan attı. Cesedi parçalara ayrıldı. Poşet poşet ayrılmış cesedini toprağa gömdüm." Dedi Rıza soğukkanlılıkla. "İşte böyleyim" Ahmet Müdür bu adamın hâlâ delirmediğine şaşırdı. Sorgu odasındaydı şimdi. Kürşat anlatmıştı. Karşısındaki tir tir titreyen herife tiksintiyle baktı Rıza. Yüzünde kanlı sıyrıklar vardı. "Sen mi öldürdün lan kızını?" Adam titredi "Tövbe komiserim. Kızım ranzasından düşüp başını çıplak zemine çarpıp öldü" Öldürülen kızın Adli Tıp Raporunu okumuştu Rıza. Kızın tırnakkarının altındaki DNA babasına aitti. Babasının tecavüz girişimine direnmiş başına sert bir cisimle vurulmuştu. "Yüzünü de sen tırmaladın herhalde" Ayağıyla yüzüne tekme attı. Tekme adamı oturduğu sandalyeden koparıp yere devirdi. Bütün öfkesini kustu. "Ne istedin lan küçük kızdan?!" Küçük, savunmasız bir bedene şehvet besleyen bir babanın yaşamaya hakkı var mıydı? Kendi kızına şehvet duyan bir pisliğin yaşamaya hakkı var mıydı? Cinayeti işlediğini itiraf ettirene kadar dövmeye devam etti. Kurtulamayacağını anlayan adam her şeyi itiraf etti. Küçük kızın yaşadığı şeyleri düşündükçe öfkesinin şiddeti artıyordu Rıza'nın. Kim bilir nasıl korkmuştu. Babasının niyetini anladığında dehşete kapılmış küçük yüreği patlayacakmış gibi sıkışmıştı. Minik elleri babasının yüzüne gömülmüş tırnaklarını yüzüne batırıp çizmişti. Ve annesinin ona doğum gününde aldığı kar küresi başına vurulmuş oracıkta ölmüştü. Kürşat öldürülen kızın annesini sorguya almıştı. Nasıl olmuştu kocasının kızına beslediği duygulardan haberi var mıydı göz mü yummuştu yoksa? Kadın boğazındaki yumruyu zorda olsa yutup "Ben istemeden evlendirildim kocamla. Evlenmek yerine evden kaçmayı denedim tabii. Nereye gidecektim? Karşılığı olmadan kimse bana barınacak bir yer vermezdi ki. Mecburen evlendim o ilk gecede kendisini istemediğim için kocamdan dayak yedim zorla ilişkiye girdi benimle. O işten eve her geldiğinde elim ayağım birbirine dolandırdı. Acaba bugün neyi bahane ederek dövecek diye beynimi kemirirdim. Yazın ortasında kışlık kıyafetler giyerdim kemerin şiddetini azaltmak için. Babamın evine gittim. Kocandır sever de döver de deyip gönderdiler beni. Katlanılmak zorunda bırakıldım." Kürşat donmuştu titrek dudaklarının arasından "Peki haberin var mıydı?" Kadın gözyaşlarını akıtıp "Yoktu. Eğer niyetini bilseydim mani olurdum. Ben eve geldiğimde kızım ranzanın dibinde yüzükoyun yatıyordu. Zaten her şeye kızım için katlandım. Ama artık o da yok" dedi delirmiş gibi. Sorgu odasından taşan korkunç seslerle içeri daldı Murat. Rıza'yı cinnet geçirirmiş gibi görünce "Amirim!" Diye bağırıp Rıza'yı üstüne oturduğu adamdan ayırmaya çalıştı. Gücü yetmemişti. Kenan'ın da odaya girdiğini görünce "Yardım et" "Bırak lan bırak!" Saçları dağılmış göğsü deli gibi atarken sorgu odasından çıktı Rıza. ~~~~~~~~~ "Ben görevdeyken Berna'ya bakar mısın diye buraya geldim" "Bakarım niye bakmayayım hem evde yalnızlıktan ölüyorum." "Teşekkür ederim Esma teyze." Dedi Rıza minnetle "Aylığını istersen şimdi vereyim" Esma ağzını çık çıklayıp "Benim aylığım bana yetiyor. Fazla parayı mezara mı götüreceğim? Hem istediğim için bakacağım Berna'ya" "Çok sağ ol teyze" Esma Berna'yı kucaklayıp öpücükler kondurdu yanaklarına "Hadi gidelim mutfağa sana mama hazırlayayım" Rıza'nın aldığı poşetleri alıp mutfağa gitti. İnce bir kadın kahkahasını duyunca kaşları çatıldı. Sesin geldiği yöne gitti. Balkona çıktı. Evine gelen kadındı bu. Dizlerinde bir kitap vardı. Gülüyordu. İki büklümdü. İnsanı huzurlandıran bir gülüştü bu. Bir ara başını kaldırdığında karşısında yine o adamı görünce gülmesine ara verdi Halide. Fakat dudakları kıvrılmıştı. Mahcup bir tavırla gözlerini kaçırdı. Bembeyazdı teni. Onlara tezatlık oluşturacak iki çift siyah inci gibi gözlere sahipti. Yuvarlak yüzünün her iki yanında onlara çok yakışan pembelik vardı. Buğday saçları omuzlarından dökülüyordu. Rıza kadının yine gülmesini isterdi. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD