Küçük misafir

1208 Words
Kızının sesini bir kez duymak için onca yolu yürümüştü Halide. Yalının kapısı sonsuza dek kapatılmıştı ona. Telefona sarılmış kızını aramıştı. Ayperi annesini engellemişti. Halide o birkaç gün içinde zayıflamış ölü gibi ortalıkta dolanır olmuştu. Babasının evine sığınmış bir yandan da göze batmamak için ev işlerine yardım ediyordu. "Keşke nafaka alsaydın abla" Halide Suna'ya kızınca bakıp "Sevmediğim adamın parasını ne yapayım?" "Rahat bir hayat için tabi ki. Bakma öyle abla. Babamızın evinde çok mu rahatsın sanki? Sen geldiğinden beri yengem ev işine elini sürmüyor. Bir tabak yemeği çok görüyorlar sana. Abim desen seni kısıtlıyor 'Dul kadınsın haline hareketlerine dikkat et bizi küçük düşürme sokaklarda gezip tozma' falan diyor sana. Ama beyefendimiz gecenin yarılarına kadar dul kadınlarla aldatıyor karısını. Erkek orospusu ne olacak" Evlerinin önündeyken "Sus Suna duyacaklar şimdi" dedi Halide. Artık yeni bir tartışmanın çıkmasını istemiyordu. Avlu kapısından bir adamla abisinin gülerek çıktığını gördüler. Yabancı adamın üzerinde açlıkla dolaşan bakışlarından rahatsız oldu Halide. Kızgın bir bakış fırlatıp yanlarından geçti hemen. "Yine altını kirletmiş. Eskiden babanıza bakmam için bana para gönderiyordun Halide." Diye söylendi Ayten "Ben hizmetçi değilim." "Bana bırak" dedi Halide. Babasının altını temizlemek için malzemeleri ayarladı. İbriği ılık suyla doldurup leğeni alıp odaya geçti. Altını temizleyip hasta bezini taktı. Islak mendili alıp babasının yüzünü incitmeden sildi. Eli yanağında durdu birden. Zihni onu tokatladığı güne götürdü. Onu dinlememişti bile. Dolan gözlerini babasına dikti birden. Sait Beyin gözleri aynı nefretle bakıyordu ona. "Beni neden dinlemedin baba?" Sessizlik. "Kızına inanmak yerine Cemil'e inandın. Beni zorla onunla evlendirip kirlenen namusunu temizlediğini düşündün değil mi?" Boğazındaki yumruyu yutup "Yapman gereken kızını kaçıran adamı öldürmekti. Ama sen beni onunla evlendirdin. Beni kaçırdığı zaman çok korkmuştum. Kimsesizdim yapayalnızdım. Beni korumanı beklerdim bana inanmanı beklerdim. Ama sen hiçbirini yapmadın. Kızını sevmek çok mu zordu baba? Birazcık merhametine saçımı okşamana o kadar ihtiyacım vardı ki.." Bir zamanlar ona vuran elleri şimdi kendi avucundaydı. Gaddar zalim eller O ellerin saçlarını yolduğunu, omuzlarından tutup onu duvara fırlattığını, boğazını sıktığını yeniden duyar gibi olunca titremesine engel olamadı. "Biliyor musun felçli olduğun için büyük sevinç duyuyorum baba. Yoksa bana yaptığın şeylerin aynısını Suna'ya da yapardın ve hiç pişmanlık duymazdın" hışımla çıktı odasından. Suna'yı güler yüzle ona bakarken gördü "Ne sırıtıyorsun be?" "Müjdemi isterim ama" "Aman Suna ne müjdesi dur hele" "Atandın Halide Hanım atandın duydun mu beni?" Diye sevinçten çığırdı Suna. "Hadi be ordan" diye burun kıvırdı Halide. Yıllardır bekliyordu atanmayı. Artık umudu kalmamıştı. Suna ablasının koluna girip onu odasına götürüp bilgisayar masasına oturttu. "Bu yıl öğretmen ataması çok olacak demişlerdi. Bende senin kimlik bilgilerini alıp baktım" Halide bilgisayardaki yazıları okuyup atandığını seslice okudu. Kardeşine dönüp "Atanmışım Suna" dedi tatlı bir şaşkınlıkla. "Allah'ım sana şükürler olsun" diye sevinçle güldü. O kadar mutlu olmuştu ki günler sonra seslice gülmeyi başarabilmişti. Fazıl kapıyı zahmet edip vurmadan açtı "Gel Halide seninle konuşacaklarım var" "Suna'dan gizli saklım yok benim. Ne söyleyeceksen burada söyle" "Seninle evlenmek isteyen bir adam var. Çok zengin ve çok iyi" "O zaman seni onunla evlendirelim abi" "Ne diyon lan sen?!" Halide ona vurmak için kalkan koldan korkmadı. Cesurca dikildi karşısında "Eski güçsüz Halide yok karşında." "Seni o kadar besliyorum" Tiksintiyle karışık bir alayla "Artık beslemek zorunda değilsin. Atandım artık bugün yarın mesleğime başlıyorum. Burada hemde Antalya'da" Fazıl Halide'yi kolundan tutup süreklidi "Siktir sokakta kal o zaman" "Abi sen delirdin mi?" Suna çıldırmış gibiydi Halide'yi içeri çekmek istiyordu. Fazıl sertçe tokat attı Suna'ya. Sonra Halide'ye dönüp "Sakın bir daha buraya geleyim deme." Halide cevap olarak abisinin yüzüne hınçla tükürüp terk etti orayı. Eski hizmetçilerine gitmeye karar verdi. Esma teyze 'Ne zaman gelirsen gel kapım sana her zaman açık' demişti. ~~~~~~~~~ "Başınız sağ olsun amirim" Kayıtsızca baktı genç adama. Acıma dolu bakışlara katlanamıyordu artık. Önündeki tuzu emip tekilayı tek yumdumda içti. Ardından limonun suyunu içti. Yüzünü ekşitip, "Siktir git!" diye tısladı. Kürşat gitmedi. Duvardaki Selma yazısına takıldı gözleri. Selma Rıza'nın kardeşiydi. "Bazen ne yapsanız da kaderin karşısında hiçbir gücünüz olmaz" dedi Kürşat çekingen bir sesle. Kader "Bu kader değildi. Ben kardeşimi o lanet çukurdan kurtaramadım. Kaderin hiçbir suçu yok" diye mırıldanıp içmeye devam etti. Hiçbir içki hiçbir antidepresan Selma'yı unutturamıyordu. Başını koltuğun arkasına yaslayıp günlerdir uykusuz olan gözlerini kapattı. Rüzgarın elbisesinin eteklerini uçuşturduğu anda oflayıp duran Selma'yı gördü. Kuaförden yeni çıkmış düzleştirdiği saçlarını rüzgar yalamıştı. Yüzünü buruşturup "Gördün mü işte mahvoldu saçlarım" diye sızlandı. Rıza gülüp kolunu kardeşinin omzuna atıp "Rüzgarın azizliğine uğradı" diye güldü. Samimiyetle başının tepesini öptü. Selma'nın direksiyona geçmesine izin verdi. "Amirim günlerdir bir şey yemiyorsunuz" dedi Kürşat sipariş ettiği tostu poşetten çıkarıp Rıza'nın önüne koyup. Kulağına 'Uyuşturucu bağımlısı genç anne intihar etti' sözleri doldu. Televizyondaki sipiker ona bakıp konuşmaya devam ediyordu. Nabzı hızlandı. Göğsü deli gibi inip kalkıyordu. Kürşat çevik bir hareketle kumanda arayışına girdi. Sonra ses birden kesildi. Arkasını döndüğünde Rıza'yı ifadesiz bir yüzle televizyonu kucaklamış cama doğru büyük sert adımlarla yürürken gördü. Güm pat Sokaktaki insanlar birden korkup bağırışıyorlar. "Seni polise vereceğim!" Diye bağırıyor sokaktan geçen bir kadın. Rıza aldırmıyor hiçbirine. "Beni yalnız bırak" Kürşat başını önüne eğip "Bir şeye ihtiyacın olursa ara saat fark etmez" diye mırıldanıp çıktı evden. Boş boş duvara baktı. Saatler geçti yerinden kıpırdamadan oturdu. Kapı çaldı. Sessiz kaldı. Çalar çalar gider sonra diye düşündü. Fakat kapı çalmaya devamı etti. Bir küfür savurarak yerinden kalktı Rıza. Kapıyı sertçe açtı. Bu kuzen Asuman'dı. Asuman davet beklemeden içeri girdi. "Neden geldin?" "Konuşmak için tabii ki. Ortada bir çocuk var Rıza" diye köpürdü Asuman. "Selma'nın çocuğu" Kendini koltuğa attı "Ee" "Senin korumana ihtiyacı var" diye mırıldandı Asuman. "Selma'yı koruduğum gibi mi?" "Senin suçun değildi Allah'ın cezası! Bunu niye anlamıyorsun? Sen Selma'yı korumak için canını ortaya koydun." "Bunun karşılığında da Selma kocasıyla birlikte uyuşturucu krizine girip intihar etti" Asuman ağladı. Sımsıkı sarıldı Rıza'ya. Birkaç gün içinde zayıflamış avurtları çökmüştü. Eski halinden eser kalmamıştı. "Ben o çocuğa bakamam Asuman. Yetimhane onun için en iyi yer. Beni tanımasa daha iyi" "Arslan'ın tayini Diyarbakır'a çıktı. Berna'yı yanımda götüremem. Çünkü onun sana ihtiyacı var Rıza. Sen Berna'nın dayısısın" "Dediğim gibi onu yetimhaneye ver. Ben bakamam Asuman" Asuman ses etmeden çıktı. Rıza'yı iyileştirecek tek şey Berna'ydı. Apartmandan çıkıp arabasına geçip iki yaşındaki Berna'yı kucaklayıp çıktı. Hızlı adımlarla apartmana girip Rıza'nın kapısının önüne indirdi Berna'yı. Zile basıp koştu birden. "Bu zili kim çıkardıysa..." Diye söylenip kapıyı açtı. Kimse yoktu. "Mama benim" başını indirdiğinde Berna'yı gördü. Kaşları çatıldı. İçeri koşup telefona sarıldı hemen. "Ne var niye arıyorsun beni?" "Asuman gel hemen al şu bebeği" "Bak ben onu yetimhaneye veremem tamam mı? Hem çok istiyorsan sen ver yetimhaneye" diye konuştu Asuman. "Asuman" çaresizce konuştu Rıza. Bebek ağlayınca ne yapacağını bilmez halde yanına gitti. Kucakladı. Berna'nın koyu kirpikleri ıslanmıştı. Küçük başını dayısının göğsüne sakladı. Hâlâ hıçkırıyordu. "Mama" diye sızlandı. Bebeklerin süt dışında ne yiyip içtiklerini bilmiyordu Rıza. Asuman'ı aradı. Telefonu kapalıydı. Kucağında küçük misafirle ne yapacağını bilmez halde kaldı. Kucağında bebekle duran adamı görünce "Bu evin eski sahibi nerede acaba?" Diye sordu Halide. "Burada Esma diye bir kadın oturuyordu" "Esma teyze karşı apartmana taşındı" Berna usanmadan "Mama mama" diyordu. Halide "Bebeğiniz acıkmış olmalı. Annesine verinde karnını doyursun" "Annesi öldü ve ben bebek neyle beslenir bilmiyorum" Halide çabucak "Çok özür dilerim affedin ne olur?" Dedi utanarak. Rıza çaresizce "Bana yardım eder misin bebekler hakkında hiçbir şey bilmiyorum" dedi. Halide kararsız kaldı. Sonuçta adamı tanımıyordu. Sapık mı katil mi ya da belki de çok iyi bir insandı. Bebeğin giderek yükselen ağlamasına dayanamadı sonunda. Sonuçta o bir anneydi. Bebeği kucaklayıp "Mutfak nerede?" Diye sorup adımını içeri attı. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD