Mardin Midyat ilçesinde Güneş yerini Ay'a bırakmıştı. Şêroğlu Konağı'nda çalışanlar akşam yemeği için hız kesmeden sofrayı kuruyor, sofrayı yetiştirme telaşına girmiş vaziyette hızlı hızlı hareket edip duruyorlardı.
Azat ve Asaf avlunun sedirlerinde oturmuş vaziyette sohbet edip nargile içerek akşam yemeğini bekliyorlardı. Gül ve Rojda ise hâlâ Maria'nın kaldığı odadaydılar. İkisi de Maria'yı sevmiş ve benimsemişlerdi.
***
Emine Hanım oğlu Berzan'ın Maria'yı gördükten sonra neler hissettiğini öğrenmek için oğlu Berzan'ın odasına doğru yol aldı. Odanın önüne gelmesiyle kapıyı birkaç defa üst üste çaldı fakat herhangi bir ses işitmeyince içeri girmeye karar verdi.
İçeri girdiğinde oğlu Berzan'ı berjerde oturmuş vaziyette bir elinde fotoğraf diğer elinde ise alkol olduğunu gördü. Gördüğü manzara karşısında şaşırmamıştı çünkü oğlu Berzan alkol tüketmeyi seviyordu. Vakit buldukça veya boşluğuna denk geldikçe sürekli içip dururdu. Ve bu artık Emine Hanım'a normal geliyordu.
Emine Hanım kapının ardında daha fazla beklemeden içeri girip oğlu Berzan'ın karşı tarafındaki berjerde yerini aldı.
Berzan Ağa fotoğrafta bulunan Maria'ya o kadar odaklanmıştıki annesinin geldiğini bile fark etmemişti.
Emine Hanım oğlu Berzan'ın pür dikkat fotoğrafa baktığını görünce "Doymadın galiba?" dedi.
Annesinin sorusuyla gözünü fotoğraftan bir saniye dahi çekmeden "Doyamıyorum ana! Bu çok başka bir şey... Nasıl desem?" Uzak diyarlara dalmış gibi yoğun ve şehvetle konuşmuştu.
Emine Hanım duydukları karşısında oğlu Berzan'ın Maria'ya çoktan tutulduğunu anlamıştı fakat anlamamazlıktan gelerek "Nasıl yani?" diye sordu.
"Bilmiyorum... Bildiğim tek bir şey var; o da bir kereyle doyacağımı zannetmiyorum." Boğuk bir sesle konuşmuştu.
"Maria'yı bir an önce yatağıma almak istiyor, sabahlara kadar onunla birlikte olmak istiyorum. Onunla delicesine sevişmek istiyorum." Hiçbir utanma duygusu barındırmadan içindekilerini annesine sarf etmişti.
Oğlu Berzan'ın söyledikleri karşısında ne diyeceğini bilemedi. Oğlunun Maria'ya karşı fazlasıyla ilgili olduğunu anlamıştı. Ya da belki de cinsellik için böyle davrandığını düşünüyordu.
"Aslan oğlum benim, sen yeter ki iste. Hatta şimdi iste, zorla da olsa Maria'yı yatağına bir şekilde sokarım. Gerçi seni reddedecek kız yok, o da reddetmez aksine hoşuna gider." Emine Hanım'a göre hiçbir kız oğlu Berzan'a hayır diyemezdi. Ki doğru düşünüyordu; çünkü birçok kız Berzan Ağa'yı deli gibi istiyordu.
"Hayır ana. Şimdi zamanı değil. Zamanı gelince kendi isteğiyle yatağıma girecek! Şimdiye kadar hiçbir kızı zorla yatağıma almadım, almayacağım da. Hem zaten beni görünce hemen yanıma yanaşacaktır." Sözlerinden sonra sinsice gülümsedi.
Nerden bilebilirdi ki tam tersinin olacağını ve Maria'nın diğer kızlar gibi olmadığını?
"Sen bilirsin. Ben aşağıya yemeğe iniyorum. Sende elindeki alkolü bırakıp akşam yemeğine gel." Cümlesini tamamladıktan sonra odadan çıkmıştı.
***
Şêroğlu Konağı'nda akşam yemeği sofrası kurulmuş, aile üyeleri akşam yemeği için yerlerini almışlardı.
Sofrada yemekler yenilirken "Anne bugün dünyalar tatlısı bir kızla tanıştım." Gül sofradaki sessizliği bozarak konuşmuştu.
Gül yirmi bir yaşında olmasına rağmen hâlâ çocuk gibiydi. İçindeki çocuk ölmemişti.
"Kimmiş bu dünyalar tatlısı?"
"Esma Sultan'ın kızı Maria." Sözlerini sarf ettikten sonra önündeki yemekten büyük bir lokma ağzına atmıştı.
Berzan Ağa, Maria ismini duyunca bakışlarını yemek masasından çekerek kardeşi Gül'e baktı. Kardeşi Gül'ün, Maria'yı sevmesi kendisini nedensizce mutlu hissettirmişti.
Emine Hanım oğlu Berzan'a bakınca sert yüz ifadesini görmüştü fakat içten bir mutluluk yaşadığını biliyordu. Berzan Ağa üzüntüsünü veya mutluluğunu çoğu zaman belli etmezdi. Çoğu duygularını içinde yaşardı.
"Madem çok sevdin, neden akşam yemeğine davet etmedin?" Emine Hanım kızına bilerek böyle bir soru yöneltmişti. Çünkü oğlu ile Maria'nın bir arada olmasını istiyordu. Bu sayede yakınlaşırlar ve oğlu Berzan isteğine bir an önce kavuşur diye düşünüyordu.
Gül annesinin sorusuyla şaşırıp kalmıştı. Çünkü annesi hiçbir zaman yemek masasında aile üyeleri dışında kimseyi kabul etmezdi.
"Ama anne, sen genellikle yabancıları sofrada hiçbir zaman istemezdin. Daha önce birçok arkadaşımı çağırmak istemiştim ama sen izin vermemiştin." diyerek annesini cevapladı.
Emine Hanım, kızı Gül'ün söyledikleri karşısında ne diyeceğini bilemedi çünkü kızı kesinlikle doğru söylüyordu.
Berzan Ağa annesinin gerildiğini ve ne diyeceğini bilmediğini anlayınca "Annene hesap mı soruyorsun Gül?" Sert bir ses tonuyla kardeşi Gül'e soru yöneltti. Annesinin neden böyle bir şey söylediğini çok iyi biliyordu. Bundan dolayı kardeşi Gül'e biraz sert konuşmuştu.
Gül, abisinden gelen soruyla az da olsa korkmuştu. "Ben öyle demek istemedim. Hem... Hem Maria'yı davet ettim kendisi gelmek istemedi." Korku dolu bir ses tonuyla abisine cevap verdi.
"Anandan özür dilemedin, hemen özür dile!"
Gül dolu olan gözleriyle annesine dönerek "Öö... Özür dilerim anne," kekelemesine engel olamamış, sözlerinin hemen ardından gözünden bir iki damla yaş akmıştı.
"Sorun değil."
***
Akşam yemeği yenilmiş bir şekilde aile üyeleri avlunun sedirlerinde oturmuş vaziyette Esma hanımdan gelecek kahveyi bekliyorlardı.
Esma hanım elinde kahve tepsisiyle bir üst kattaki avluya giriş yaptığı gibi kahveyi ilk olarak Emine Hanım'a uzatmıştı.
Emine Hanım kendisine uzatılan kahveyi alırken bir yandan da konuşmaya başlamıştı. "Esma senin kızın maazallah hiç odadan çıkmıyor. Bizi tanıştırmayı düşünmüyorsun herhâlde?" dedi.
Esma hanım kendisine yöneltilen soruyla "Olur mu öyle şey, Hanımım? Tanıştıracaktım ama Maria kendisini hiç iyi hissetmediği için..." cümlesini tamamlayamadan Gül, "Esma Sultan doğru söylüyor anne. Maria kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Korkmuş gibiydi." Sözlerinden sonra elindeki sütlacı yemeye kaldığı yerden devam etti.
Emine Hanım ve diğerleri Gül'ün 'korkmuş gibiydi' derken ne demek istediğini anlamamışlardı.
"Korkmuş gibiydi derken?" diye sordu Emine Hanım.
"Kâbus görmüştü anne. Kâbusunda bir adamı öldürdüklerini ve kurtaramadığını söylüyordu. O kadar korkmuştu ki... Yüzü âdeta kireç gibiydi." diye annesini cevapladı.
Berzan Ağa duyduklarıyla derin düşüncelere dalmıştı. Maria'nın kendisini görmesi mümkündü çünkü Maria da oradaydı. İçinden 'umarım kâbus görmüştür.' diye geçirdi. Çünkü kendisini görmüşse...
Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu. Hem zaten öyle olsa bile umurunda değildi. O isterse alırdı. Maria'yı istiyordu, gerisi önemli değildi. Nargileyi içerken kendisine uzatılan kahveyi alarak içmeye başladı.
Esma hanım aile üyelerine kahveleri dağıttıktan sonra avludan ayrılacakken Emine Hanım, "Yarın sabah kahvaltısında kızın Maria ile tanışmak istiyorum. Onu yarın getir ve bizimle tanıştır."
Esma hanım neden kendi kızı Maria'yı bu kadar çok merak edip tanışmak istediklerini anlamış değildi. İçinde nedensizce kötü bir his vardı ama nedenini kendisi de bilmiyordu.
"Peki Hanımım." diyerek avludan hemen ayrıldı.
Berzan Ağa nargileyi içerken derin düşüncelere dalmıştı. Bir türlü Maria aklından çıkmak bilmiyordu. Annesinin böyle demesi hoşuna gitmişti.
Bir an önce Maria ile tanışmak istiyordu ve Maria'yı en geç bir hafta içinde yatağına almak istiyordu; çünkü artık dayanamıyordu. Maria'nın papatya gibi kokan kokusu, kar beyazı teni, yüzüne yansımış masumluğu...
Hiçbiri Berzan Ağa'nın aklından çıkmak bilmiyordu.
***
Gece saat on ikiye doğru geliyordu ve konaktaki herkes çoktan odalarına çekilmişti.
Berzan Ağa odasında berjerde oturmuş vaziyette alkol tüketerek Maria'yı düşünüyordu. Bugün Maria'yı gördüğünde nasıl sertleştiğini çok iyi hatırlıyordu. Daha önce bir kıza baktığında böyle bir şey olmamıştı. Bu ilkti...
Maria Berzan Ağa'ya çok farklı duygular hissettiriyordu. Maria'nın kendisini deli eden kokusu bir türlü aklından çıkmıyordu. Onu istiyordu ama zamanı olmadığını biliyordu fakat daha fazla dayanamıyordu.
Düşünmekten başına ağrılar girmişti resmen. Daha önce herhangi bir kızı bu kadar çok düşünmemişti. Hem de hiç düşünmemişti.
Berzan Ağa düşünmekten aklını kaybetmemek için Maria'nın odasına gitmeye karar verdi. Zira biraz daha boş boş oturursa aklını sıyıracaktı. Maria'yı görmek istiyordu. Maria'nın papatya gibi kokan kokusunu deli gibi içine çekmek istiyordu. Dayanamıyordu...
Berzan Ağa'nın altında sadece şort vardı. Üst kısmı tamamen çıplaktı. Giyimine aldırmadan Maria'nın odasına doğru yol aldı. Kokusunu içine çekip gelecekti sadece. Bundan dolayı herhangi bir kıyafet giyme gereksiniminde bulunmamıştı.