Defne, kendine uzanan titrek ve cılız ele uzanırken, annesinin gözündeki pişmanlığı gördü. Ama hiç bir şey söylemeden, uzaktan bir akraba ya da yakın bir tanıdık gibi yatağın kenarına oturdu. “Nasılsın?” Annesi; kızının avuçlarındaki elini güçsüz parmaklarıyla sıkmaya çalışırken, yüzünü duvara çevirdi. Geçmişte reddettiği için kendi çocuğundan utanıyordu. Cılız çıkan ses tonu, sanki o bedene ait değilmiş gibi yalvarırcasına; “Beni affedebilecek misin kızım? Sırf Naim yasak koydu diye seni, sizi yok saydığım için bağışla beni,” dedi. Annesinin sesinde duyduğu çaresiz yakarışlarla, Defne’nin canı daha çok yandı. O an öfke damarlarında daha çok kabardı. Biliyordu ki, annesi sağlıklı olsaydı bu şekilde bağışlanmayı hayatta dilemezdi. Dudaklarından çıkan her kelime, sadece kendini rahatla