Elçin’in getirdiği haberle; korkularını adım adım yaşamaya başlayan Defne, ne yapacağını bilmeden, odanın içinde bilinçsizce gezinirken, elleriyle kendini sardığının farkında değildi. Sanki vücudu kendisinden bağımsız bir koruma kalkanı oluşturuyordu. O an hiç var olmamış gibi yok olmak istedi. Yok olmak ve içine düştüğü durumu hiç yaşamamak. Ama bu noktadan sonra mümkün değildi.
Doğu'nun odasına gitmeden önce; bedenen ve ruhen alt üst olmuş halde, titreyerek aynanın karşısına geçip, son kez solgun yüzünü inceledi. Daha önceleri de kendini çaresiz hissettiği olmuştu. Ama ilk kez kendini bu kadar korkmuş ve aciz görüyordu. Nasıl olmuştuda bu kadar acınası hale gelmişti. Hayat katıydı. Tıpkı az sonra ona sahip olacak olan adam gibi. Fakat kendine acımayı bırakıp bir an önce cesaretini toplamalı, küçük meleğinin yaşayabilmesi için bunu yapmalıydı. Elinin tersiyle dolan gözlerini silip gardırobun kapısını açtı. Kendine ait olmayan birbirinden şık ve seksi olan kıyafetlere göz ucuyla bakarken yabancısı olduğu hayattan midesi bulandı. Aptal dedi kendi kendine. O adamdan hoşlandığını düşünecek kadar aptalsın Defne! Görmüyor musun? Seni bu evdeki her hangi bir eşyadan farklı göremez o. İç sesinin kulaklarını tırmalayan sözlerinden sonra, yeni bir şeyler giymekten vazgeçti. Odaya geldiğinde sutyenini çıkartmıştı zaten. Tekrar takmaya gerek görmedi. Nasıl olsa on dakika sonra çırılçıplak kalacaktı. Sadece dağınık saçlarını toplayıp rahatlamak için yüzünü yıkarken lavabonun aynasında yine kendisiyle yüz yüze geldi. İstanbul'a gelirken ne kadar güzel hayalleri vardı. Ama bu şehir iki kız kardeşi tüketip, onları olmayacak tercihler yapmak zorunda bırakmıştı. Düşünceleriyle birlikte gözyaşları gözlerine tekrar hücum ettiğinde, serinkanlı olması konusunda kendi kendine telkinde bulundu. Hayatta her şeyin bir bedeli vardı. Öykü’nün hak ettiği şekilde yaşayabilmesi için şimdi bu bedeli ödeme vaktiydi.
Doğu'nun odasının önünde bir kaç dakika bekleyip, nefesini düzenledikten sonra kapıyı çaldı. Onun karşısında güçsüzlüğünü sergileyerek daha fazla alçalmak istemiyordu. O nedenle içeriden cevap gelmesini beklemeden temkinli adımlarla odaya girdi. O içeriye girdiğinde Doğu yeni duştan çıkmış, üzerinde beline doladığı havluyla banyonun girişinde duruyordu. Defne onunla göz teması kurmamak için sadık bir köle gibi başını önüne eğerek odanın ortasına kadar gitti. Onun duruşuyla genç adam saçını kurulayarak yanına yaklaştı. Bir kadın nasıl olurda aynı anda hem bu kadar kışkırtıcı hem de bu kadar masum görünebilirdi? Tanımadığı bu kadın yüzünden, neden onu her gördüğünde kafası karmakarışık oluyordu? Aralarında sadece yarım metre kadar mesafe vardı. Doğu, sağ eliyle çenesini tutarken, sol el bileğini sağ dirseğinin altında sabitledi. Sonrada avını gözetleyen avcı gibi Defne'nin etrafında dolaşarak kulağına yaklaşıp kısık sesle;
“Bakalım seninle neler yapabiliriz Defne,” dedi
Onun, kulaklarını dolduran iç gıcıklayıcı erkeksi sesine rağmen Defne cevap veremediği gibi duruşunu da bozmadı. Çünkü kapıdan girerken dışarıda bıraktığı korkularının yerini, kontrolden çıkan yeni duygular aldı. Heyecan gibi. Ama hissettiklerini ona yansıtamaz, kendini ele veremezdi. Başı önünde olsa da omuzları düşmemeli, dik durmalıydı. Peki, bu tutarsız ruh hali doğru muydu? Karşısındaki adamın ona aşkla değil de sadece cinsel amaçla yaklaştığını bilirken nasıl oluyordu da kalbi bu denli hızlı atabiliyordu? Doğu, onu iki aylığına kiralamıştı ve Defne için bu bedeli ödeme zamanıydı. O an aklına Reyhan teyzesinin söyledikleri geldiği için tedirgin oldu. Ya ona kötü davranırsa? Ya kabul edemeyeceği bir şey yapmak isterse, o zaman ne yapardı?
Kafasının içinde kendi kendiyle konuşurken, Doğu arkasında durdu. Onun kendisine bu kadar yakın olması, vücudundaki titremeyi arttırırken, bir erkeğe göre fazlasıyla zarif olan parmaklarını teninde hissetti. Ona dokunuyordu. Doğu, Defne'nin elbisesinin fermuarını ağır ağır beline kadar indirdi. Genç kadının sırtı tamamen çıplak kalmış, pürüzsüz teni gözlerinin önünde sergileniyordu. Aç gözlerle onu incelerken, sutyen takmadığı için daha da heyecanlandı. Bedeni acele etmesi için onu zorlarken, aklı ağırdan alması gerektiğini söylüyordu. O da bedeni yerine aklına kulak verdi. Önce, dudaklarını aralayarak Defne'nin ensesine ıslak bir öpücük bırakıp, vücuduna istediği ürpertiyi gönderdi. Sonra, rüyasında gördüğü gibi elbisesinin askılarının omzundan düşmesine izin verdi. Daha önce hiçbir kadını istemediği gibi istiyordu onu. Ama acele etmeyecek, zevkini çıkartacaktı. Kollarını beline dolayıp, karnında birleşen ellerini ağır ağır aşağılara kaydırarak, kasığının üzerinde durdu. Burnunu genç kızın saçlarına dayayıp, kokusunu içine çekerken arkasından vücudunu ona bastırarak, erkekliğini hissetmesini sağladı. Defne'nin rengi kıpkırmızı, nefes alıp verişi hızlıydı. Boynuna burnunu gömerek kokusunu içine çekti. Aslında bu daha önce yaptığı bir şey değildi ama şuan bunu düşünecek durumda da değildi. Elleri yavaş yavaş Defne’nin vücudunda keşfe çıkarken, gözlerini kapatmıştı. Kulağına gelen sesli nefes alışverişleri duydukça, keyfi yerine geldi. Demek o da istiyordu bunu. Onu kendine çevirip, yüzüne baktı. Defne, yine gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Hafif tebessüm ederek;
“Gözlerini aç,” dedi.
Komutuyla uzun kirpikler ağır ağır aralandı ve eladan yeşile dönen gözler, onun gözlerine odaklandı. O an fark etti ki bu kızda başka bir şey vardı. Ama ne? İsmini bir türlü koyamıyordu.
Kafasındaki soru işaretlerini bir kenara iterek, geri çekildi. Uzun boyunun avantajını kullanarak Defne'nin elinden tutup, kendi çevresinde döndürdü. Daha önce hayatından sayısız kadın geçse de, hiç birisinin bu kadar kusursuz bir vücuda sahip olmadığını düşündü. Bastırmaya çalıştığı heyecanı ile onunla birlikte ağır ağır yatağa yürürken, Defne yere bakıyordu. Onun çekimserliğine inat, kendi rahatlığından taviz vermeden üzerindeki havluyu çıkartıp, çift kişilik koltuğun üzerine attı. Defne, onun ne yaptığının farkında olsa da, yüzü kırmızının bütün tonlarını almış, bakamıyordu. Doğu kızın utangaç tavırlarından rahatsız olmadı. Aksine hoşuna gidiyordu. Kendini sırtüstü çırılçıplak yatağa bırakıp Defne'ye tekrar komut verdi.
“Buraya gel.”
Defne, Doğu'yu dinledi ve ne yapması gerektiğini bilemeyerek ona yaklaştı. Genç adam erkekliğini işaret ederek;
“eline almanı, okşamanı, istiyorum” dedi. Defne duyduğu şey karşısında yüzünü buruşturdu, sonrada Doğu'nun söylediği bölgeye baktı. Daha önce hiç erkek organı görmediği için gözleri irileşti, ona garip göründü. Dokunma fikri ise gariplikten öte iğrenç gelmişti ama yapmak zorundaydı. Titrek ellerini uzatırken Doğu kızın ürkek tavrına gülümsemeden edemedi. “Daha önce hiç görmemiş gibisin.”
“Görmemiştim efendim.”
Doğu'nun aldığı cevap beklediği cevap değildi. Kısa bir an için onun yalan söylediğini düşünse de, yalan söylemek için bir nedeninin olmadığını fark etti. Sonuçta o kiralık bir kızdı. Ve şimdi bu kiralık kıza ilk oral seksini yaptıracaktı.
Defne gözlerini kapatarak onun penisine dokunduğu an Doğu'nun adrenalin sıvısı son seviyeye yükselmişti. İyice sertleşmişti. Hissettiği şehvetle tıslar gibi “Yalamanı istiyorum” Dedi. Defne dehşetle gözlerini açmış anlamamış gibi ona bakıyordu. “Söyleneni yap. Senin burada olma amacın beni memnun etmek.”
Onun konuşma biçimi, istediği şey Defne'nin kendisini çok kötü hissetmesine neden oldu. Ama yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Bu noktadan sonra çekip gitmesi mümkün değildi. Yine gözlerini kapattı. Başını eğip midesi bulanarak penise dilinin ucunu değdirdi, iğrenerek dudaklarının arasına aldı. Doğu neredeyse zevkten çıldırma noktasına gelmişti. Elini Defne'nin başına koyarak daha derine inmesi için bastırdı. Her an boşalabileceğini hissetse de bunu istemiyordu çünkü onunla yapabilecekleri daha bitmemişti. Kafasında planladıklarıyla zevke gelerek Defne’nin kafasına daha da bastırdı. Fakat ilk kez böyle bir şey deneyimleyen Defne öğürerek üzerine kustu, hızla geri çekildi.
Doğu üzerindeki kusmuğa bakarak gözleri dolu olan Defneye bağırdı. “Odamdan Defol!”