7.BÖLÜM part1

1229 Words
Doğu; odasının bahçeye bakan penceresinden, elleri ceplerinde, omzunu cama yaslamış dikkatle onu izliyordu. Defne'yi ilk defa bu kadar mutlu ve gülerken görüyordu. Onu bu kadar kısa zamanda etkileyen bu kız kimdi? Nevşehirde bulunduğu sürece, neden onu aklından çıkartamayıp, soluğu İstanbul’da almıştı? Uzak durmaya çalıştıkça, Defne'nin çekimine daha çok giriyordu. Aklına iki gece öncesi geldi. Oral seks yaparken ne kadar ürkek ve deneyimsiz olduğunu hatırladı. Bu zamanda, bu kadar masum bir kızın var olabilmesi onun için imkansız görünse de, Defne'yi tanıdıkça, masumiyetine inanmaya başlamıştı. Hissettikleri onun için, hem çok yabancı hem de çok tehlikeliydi. Kendi etrafında, nefretiyle oluşturduğu güvenlik duvarı alarm vermeye başlamıştı. Defne'yi bir an önce kendinden uzaklaştırmalıydı. Onu izlerken, ıslanmaktan vücuduna yapışan beyaz bluzunun altında beliren iç çamaşırı dikkatini çekti. Ona dokunmayı ne kadar istese de Defne'nin adı tehlikeydi artık. Daha fazla bakmaya dayanamayıp, arkasını döndü ve derin bir nefes aldı. Çünkü bedeni onun için yanıp tutuşuyordu. Defne'yi evde Elçin karşıladı. “Islanmışsın?” Defne mutluluktan sürekli gülümsüyordu. “Evet, ama bu seferki mutluluktan” diye cevap verdi ve yaramaz bir çocuk gibi ayaklarının üzerinde sekerek odasına yöneldi. Elçin arkasından; “Doğu bey burada” dediği an, olduğu yerde durdu. Gülen yüzü solarak, sevinci yerini tekrar korkulara bırakmıştı. Odasına gidip, hemen üzerini değiştirdi. Onun için alınan pahalı, bir o kadarda gösterişli elbiselerden birisini giyip, yatağının üzerine oturdu. Doğu bu gece onu görmek isteyecek miydi acaba? Ya yine midesini bulandıracak bir istekte bulunursa, o zaman ne yapardı? Bir kez daha üzerine kusarsa, kesin bu sefer onu kovardı. Onun gibi bir adam, normal bir sevgili bulmaktansa, neden kiralık bir kızı tercih etmişti ki? Sapık bir sadist olsaydı eğer, o güne kadar anlardı. Doğu gibi Defne'nin de kafasında bir sürü soru işareti vardı. Genç kız, iki saat sonra sessiz bekleyişe dayanamayıp, odasından çıktı. Yemek salonunun kapısına yaklaşırken, Doğu'nun sesini duydu. Elçin ile konuşuyordu. “Doğum günüm için herhangi bir kutlama düşünmüyorum. Yarın evde olmayacağım. Hepiniz izinlisiniz. Defne'ye de söyle gidebilir, onu burada istemiyorum artık.” Duyduklarıyla olduğu yerde durup, kapıya yaslandı. Doğu onu gönderiyordu. O son geceden sonra bu kadar şaşırdığı için kendi kendine kızdı. Çok üzüldü, fakat kaybettiği para için değildi bu üzüntü. Koşarak odasına gidip, kendini yatağa bıraktı. Neden böyle hissediyordu ki, yanlış giden bir şeyler vardı. Hissettiği duygu aslında vicdan azabı olmalıydı. Yeğeni için çıktığı yolda tökezlemiş, Öykü’nün sahip olması gereken imkanları kaybetmişti. Bir saat kadar sonra Elçin, beklediği haberi vermek için odasına girdi. Hemen toparlanıp, kendisine çeki düzen verdi. O konuşmaya başlamadan; “Biliyorum, gitmemi istiyor” dedi. Elçin, Defne'nin yüzündeki üzgün ifadeye dayanamayıp, yanına oturdu. “Sanırım sen istemiyorsun.” Genç kız başını salladı. “Bilmiyorum. Bir yanım böyle olmasının en doğrusu olduğunu söylerken, diğer yanım kalmak istiyor” dedi ve Elçin’in yüzüne baktı. “Kendimi tuhaf hissediyorum.” Elçin gülümsedi. “Bence ondan hoşlanıyorsun.” Duyduklarının, aklının inkar etmekte direttiği gerçekler olduğunu, o an anladı. Bu eve gelme amacı Öykü'nün tedavi masrafları ve bakımı içindi. Ama o; amacından sapıp, kendisini kiralayan adamla arasında duygusal bir bağ kurmuştu. Üstelik bu kadar kısa zamanda. Vicdanındaki huzursuzluk daha da büyüdü. İçi hiç rahat değildi. Gözleri yanmaya, yaşlar yanaklarından süzülmeye başlamıştı bile. Yaşadıklarını birisine anlatmaya o kadar çok ihtiyacı vardı ki, bu ihtiyaçla sözcükler ardı sıra dudaklarından döküldü. “Ablamla bu şehre gelirken çok büyük umutlarımız vardı. Ben üniversiteye o da işe başlamıştı. İlk yıl her şey yolunda gitti. Sonra ablam alkol ve uyuşturucu kullanmaya başladı. Bir gün eve geldi ve hamile olduğunu söyledi. Ama alkolden ve kullandığı maddeden vazgeçmedi. Bu sorumsuzluğu kızının çok erken doğmasına neden oldu. Öykü, yani yeğenim… Bir haftalıkken, ablam intihar etti. Küçük bir bebekle hayatta yapayalnız kaldım. Onun tedavisi ve bakımı için gerekli olan parayı bulaşıkçılık yaparak karşılayamazdım. Ek iş aradım ama bulamadım. Sonra bu iş çıktı karşıma ve işte buradayım.” Defne'nin gözyaşlarına karşılık, Elçin’in de gözleri dolmuştu. “Peki, bebeğin babası?” Özgül'e hamileliği süresince sormasına rağmen, Defne bu konuda bir cevap alamamıştı. “Bilmiyorum. Babasının kim olduğunu hiçbir zaman söylemedi.” Duydukları Elçin’i çok etkilemişti. Onun hayata tutunmak için bu yollara başvurmasına çok üzüldü. “Annen baban hayatta mı,” diye sordu. “Öz babamı kaybettim. Annem ve üvey babam, hayattalar ama görüşmüyoruz. Devamını anlatmasam olur mu,” diye cevap verdi. Annesi, üvey babasının hastalığıyla ilgileniyordu ve Özgül'ün gayrimeşru hamileliği muhafazakar olan aileleriyle aralarının açılmasına neden olmuştu. Defne, bir de bunlardan bahsederek, daha da üzülmek istemedi. ☆☆☆☆☆ Doğu, bütün gece uyumadı. Birkaç defa uykuya dalsa da, her seferinde içinde Defne'nin olduğu kabuslarla uyandı. Ona başka adamların sahip olduğunu gördüğü kabuslardan, neden bu kadar etkileniyordu. Aklı hep Defne ile ilgili sorularla doluydu. Neden para için kendini kiralamıştı? Sonra aklına onun başka bir adama kiralanacağı geldi. Bu düşünceyle odasında deli gibi dolanmaya başladı. O bir bakireydi ve ona ilk kez sahip olacak kişi tanımadığı lanet olası bir adamdı. Kapının çalmasıyla, içinde bulunduğu duygu ve mantık karmaşasından, kısa sürelide olsa kurtulmuştu. Elçin, pencerenin önünde dışarıyı izleyen genç adama yaklaştı. “Doğu bey, çıkmadan önce benden yapmamı istediğiniz bir şey var mı?” Doğu yüzünü kadına dönmeden cevap verdi. “Teşekkürler Elçin. Herkes gitti mi?” Elçin bildi bileli Doğu hep soğuk görünür, duygularını mümkün olduğunca dışarıya yansıtmazdı. Onu büyüten kendisi olduğu için, yüzündeki her mimiğin ne anlama geldiğini ezbere bildiği Doğu da, bu sefer bambaşka bir şey vardı. Ve bu başka şeyin adı büyük ihtimalle Defne idi. Hatta kendini saklama çabalarına bakılırsa, neredeyse emindi. “Evde sadece ben ve Defne kaldık Doğu bey.” Doğu, beklemediği cevap karşısında birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra, umursamaz görünmeye çalışarak Elçin’e döndü. “Ona gitmesini söylediğimi iletmedin mi?” “İlettim efendim. Ufuk ile onu evine bırakacağız. Bu arada doğum gününüz kutlu olsun.” “Teşekkür ederim Elçin, çıkabilirsin.” Defne gidiyordu gitmesine de, tehlike olarak gördüğü kadının gitmesi onu neden bu kadar üzüyordu? Kendisi reddetmemiş miydi onu? Bir an önce hazırlanıp dışarı çıkmalı, içinde bulunduğu bu huzursuzluktan acilen kurtulmalıydı. Aldığı kararlarla üzerini giyinirken babası aradı. “Doğum günü hediyenden memnun musun Doğu?” Babasının sorduğu soru gerilmesine neden oldu. Lakin bunu ses tonuna yansıtarak, onu meraklandırmak istemiyordu. Defne konusunun irdelenmesi, o an isteyebileceği son şeydi. Gülümsemeye çalışarak; “Neden bu kadar merak ediyorsun baba? Bunu daha öncede sormamış mıydın,” dedi. Telefondaki adam, Doğu'nun aksine gülerek konuşuyordu. “Çok güzel olduğunu duydum. Belki senden sonra kendim için kiralarım.” İşte bu son duydukları, Doğu'nun kabuslarını tekrar yaşamasına neden oldu. Aceleye getirerek telefonu kapatıp, merakla tekrar pencerenin önüne gitti. Defne; Elçin ile birlikte arabaya binerken, genç kız son kez başını çevirip, arkasında bıraktığı eve baktı. Ve hüzünlü gözleri camdan bakan Doğu ile buluştu. Kalbi onun bakışıyla kıpır kıpır olup heyecanlansa da, bu onu son görüşüydü. Elçin’in; “Hadi Defne” demesiyle yönünü değiştirip, arabaya bindi. Araç gözden kayboluncaya kadar Doğu arkasından baktı. O uzaklaştıkça, içindeki huzursuzlukla birlikte öfkede büyüdü. Sinirinden, odada ne var ne yoksa, her şeyi kırıp geçirmek istedi ama bu isteğini bastırdı. Bir gün küçük bir kadın gelip, bütün hayatını alt üst etmişti. Hissettikleri ve zayıflığı yüzünden asıl suçlu olan kendisiydi. Evi daha önce hiç bu kadar dar gelmemişti ona, boğulduğunu hissettiği için acilen evden çıkmaya ihtiyacı vardı. Arabasının anahtarlarını alıp, çıkmak için hızla kapıyı açtığı an, karşısında Defne'yi görünce çok şaşırdı. Genç kız başını yere eğerek; “Cep telefonumu odamda unuttum,” dedi. Sonra başını hafifçe kaldırarak, Doğu'nun gözlerine baktı. O an Doğu'nun aklı tamamen durmuş, karşısındaki kızın saf güzelliğiyle hipnotize olmuştu. Birden iradesine yenik düşüp, ellerini Defne'nin yanaklarına yerleştirerek, dudaklarıyla genç kızın dudaklarını kapattı. Artık bundan sonra olacak hiçbir şey umurunda değildi. Onu istiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD