"Öptü... Beni öptü... Dudağı benim dudağıma değdi!"
Armina, kafasında dönüp duran gerçeklikle yerinde kalakalmıştı. Karşısındaki pislik onu cidden öpmüştü. İlkini kaza olduğunu söyleyerek hatıraların ardına saklayacağı bir gölgeye dönüştürmeye çalışırken, esaslı bir şekilde öpülmüştü. Hem de çapkınlığı ve her gece bir kızı götürmesi ile ünlü bir piç tarafından!
Karşısında gülümseyen dudakları, parıldayan gözleriyle onu da diğer kızlarla aynı kefeye koyan ve saygısızca öpen adama bakarken, sinirden gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Dişlerini sıkıp gözlerini kısarak atabileceği en kindar bakışı karşıya gönderdikten sonra kendisinden beklenenden daha cüretkâr bir hareket yaptı. Adamın yakasına yapışıp onu kendine çekti ve alnını adamın burnuna geçirmek için başını savurdu.
Aren, yakasını onun ellerinden ufak bir hareketle çekip kurtardı. Yine parmak ucuyla düzelttikten sonra kızın çenesini tutup sıkarak gözlerinin derinine, aklından geçenleri okurcasına baktı. Gülüşü bozulmuş, dudakları düz bir çizgi olmuştu ama tüm beter görüntüsüne rağmen kokusu kızın içine dolmaya devam ediyordu.
Duruşuna bile sinir olduğu bir adamın kokusunun bu kadar hoş olmasını değişen havaya ve aşırı korkmasına bağlamıştı Armina. Nefesini aceleyle salıverip çenesini adamdan kurtarmak için elini uzattığında parmaklarının sıcaklığını yüzünden sonra elinde de hissetmekten etkilenmemiş gibi yaptı.
O etkilenmezdi, genelde korkar, nefret eder ya da tiksinirdi. Şimdi bile korkuyordu, hem de ne korkma! Sadece hırçınlığını yine bir zırh gibi kuşanmış, cesur görünmeye çalışıyordu.
Adamın çenesini sıkan parmaklarını iterek, geriye kayabildiği kadar kaydı. Kendisine kızgındı, ona bu fırsatı tanıdığı için fazlasıyla sinirliydi. Sinirliydi ama her zaman olduğu gibi midesi ağzına çıkmamıştı. Adamın dokunuşu ile kusmamış, öğürmemişti. İrkilmişti belki ama bu irkilme tiksinti kaynaklı değildi. Bu yabancı durum aklını karıştırmış ve onda kaçma isteği oluşturmuştu. Karmaşık hissediyordu.
"İspir, bu yaptıklarını öğrendiğinde seni öldürecek!" diye gevelediği an, Aren dikkat kesildi. İspir, onun kuzeniydi. Bunu belli etmeye ise hiç niyeti yoktu.
"O kim?" der demez, hevesle "Sevgilim!" diye çemkiren kıza gür bir kahkaha patlatıp dişlerini gıcırdatarak konuştu. "Sevgilin var ve seni şimdiye kadar öpmedi öyle mi?"
Ondan aşağı kalamayacak bir sertlikte sevap verdi Armina.
"Belki de evlenene kadar bana dokunmak istemiyordur? Belki saygılıdır?"
Aren hiç acelesi yokmuş gibi geri çekildi. Cebinden sigara paketini çıkartıp paketten uzun bir sigara aldıktan sonra kıvrımlı dolgun dudaklarına sıkıştırıp, yine cebinden çıkarttığı çakmakla yakarak derin bir nefes aldı. Ağzına biriken dumanı bilinçli olarak kızın yüzüne üfledi. Yaptığı bu hareket karşısında sinirle ve çaresizlikle kıvranan kızın hareketleri hoşuna gitse de onun ne iş çevirecek bir kız ne de dengi olmadığını çoktan anlamıştı.
Kız, kenar mahalle gülüydü ama o aşılı, kan rengi güllerden hoşlanırdı. Cüretkâr olanlardan, çabuk açılanlardan... Karşısında duran gül, kokusuyla baş döndüren ama yetişmesi emek isteyenlerdendi. Bir kız için emek verecek ne zamanı ne de sabrı vardı. İstediğini almaya alışıktı. Bir işaretiyle kucağına atlamaya hazır kızlarla doluydu çevresi. İsimlerini bile anımsamadığı pek çok kız tanımıştı ve karşısındaki gibi yabani güllerle boşa zaman harcamaması gerektiğini bilecek kadar tecrübeliydi. Bir anlık merakla kızı takip etmiş, sürükleyip getirmişti ama istediğini alamayacağı, alsa bile ekstradan bela sahibi olacağı aşikârdı. Tüm düşündüklerinin aksine, kızı biraz daha sinirlendirmeden de duramadı. Kızınca sinirle şişirdiği yanakları, kızarınca epeyce farklı gözüküyordu. Ela gözler kararıyor ve ayrı bir derinlik kazanıyordu.
Daha önce "Kızınca çok daha güzel oluyorsun," tarzı repliklere sayısız kez gülmüşken, kendi dilinden havaya dökülmek üzere olan sözcükleri yuttu. Aklında dolanan düşüncelerin aksine, kızın sözde sevgilisine hakaret etmekte buldu çözümü.
"Saygı değil, aptallıktır o."
Kiz panikle bileğindeki erkek saatine baktı tekrar. İyi bir markaya ait erkek saati takmıştı. Kızın dudaklarından "Aha, şimdi ayvayı çöpüyle yedim," kelimeleri dökülünce, Aren aldığı karardan bir kez daha memnun oldu. "İspir, beni öldürecek!" demesiyle ise yine sinirlendi ister istemez.
"Gidebilirsin," diyerek arkasını döndü ve kapıyı açarak sigarasından bir nefes daha aldı. Kızı izlerken yanıp giden sigarasından ağzına gelen acı tatla yüzünü buruşturarak izmariti yere attıktan sonra yeni bir tane yaktı. Yanından hırsla geçip evine doğru yürüyen kızın ardından yavaş hareketlerle yürümeye başladı. Uzun bacakları, yürüyüşü, yürürken savrulan saçları ve deli tavırları ile kıza gül yerine ateş diyebilirdi şimdi. Yürüyen bir alev topu gibiydi çünkü. Bastığı toprağı yakarak ilerliyordu sanki... Düşüncelerinin şiirimsi havasına kızın çatlayan sesi de eklendiğinde iç çekti. Karşısında cesurca bağırıp çağıran kız şimdi neredeyse ağlayarak kuzenine sesleniyordu.
Bir hışımla korumaları iterek "Püren!" diye seslenirken ağladığı aşikârdı. Ağzı bozuk kızlardan sonra tiksindiği bir şey de, ağzı bozuk ve ağlayan bir kızdı. İçi güzel olsun, diyenlere de saygılarını sunarak, dışı prenses içi cadı olan kıza yaklaştı. Sigarasını yere atarak korumalara kızı getirmelerini işaret edecekken, içeride dans eden sarışın kıvırcığı gördüğünde gülmeye başladı. Kız, kuzenini görmüş ve çoktan harekete geçmişti.
"Kızım sen beni öldürtecek misin?" diyerek sarışının koluna asılıp kalabalıktan sıyırırken, bir kez bile evine veya eğlenenlere göz ucuyla bakmamıştı. Kızı iterek yanına geldiğinde, ona değmemeye çalışarak kapıdan geçmeye çalışmasına yine kuzenim dediği kız engel olmuştu.
"Aren! Bu bir rüya olmalı," diyen sarışın kızın, fazlasıyla sarhoş olduğu dilinin dolaşmasından belliydi. "Beni bu cadıyla aldattın sandığım için özür dilerim. Sen ona bakmazsın değil mi aşkım?" diyerek yüzünü koluna sürtmeye yeltendi.
Cadı, "İspir diyorum kızım!" diyerek kuzenini çeke çeke yanından geçip gitti.
Aren, kızın ardından kapıya dökülen arkadaşlarına kaşını çattı. Onu istemiyordu, istiyordu ama... İstemiyordu işte! Sadece onların kıza yaklaşması düşüncesine sinir oluyordu. Kız, sokak kapısına doğru ilerlemeye başladığında arkasını dönüp ona bakan Burak'a beklediği cevapları vermek yerine, ağrıyan başını umursamadan bir sigara daha yaktı.
"Kız, gidiyor Aren," dedi Burak ona. Sesinde her zamanki ufak alaycı tını yerli yerinde duruyordu.
"Gitsin," dedikten sonra yürümeye başlamışken, "Yaklaşanı yakarım diyen adama ne oldu peki?" cümlesini duydu.
"Yaklaşanı ben değil ama kız fena yakar," diyerek son bir kez kızın ardından baktı. Arkasını geri dönecekken kızın korumayla kavga etmeye başladığını fark etti ve hızla tekrar kapıya döndü.
Korumalarla derdi neydi bu manyağın?
Sigarasından bir nefes daha alarak kapıdan çıkıp, kızlara doğru hızlı adımlarla giden Burak'ın arkasından yürümeye başladı. Adımlarını hızlandırıp Burak'ı geçtikten sonra kızı tartaklayan korumaya sinirle atılıp, adamın bileğini tutarken ne düşündüğünü kendisi de bilmiyordu.
Kızın yüzünde gözyaşıyla ıslanmayan bir nokta dahi yoktu. Acıyla yüzünü buruşturmuş ve serbest kalan bileğini diğer eliyle ovuşturmaya başlamıştı. Hiçbir şey söylemeden sekerek geri çekildi. Ona doğru uzanmış kuzeninin bileğine yapışıp kendine yaslamasını izleyen Aren, kızın diğerini sahiplenen tavrına gülümserken yakaladı kendini. Kız kardeşlerini anımsamıştı. Özellikle Ferah'ı... Dudağında oluşmuş minik gülüşü fark eder etmez sildi. Korumaya, "Görüşeceğiz seninle," diyerek birkaç adımda kızlara yaklaştı.
Sarışını zorlukla yürüten kızın kolunu tuttuğunda kız irkilerek ellerinden sıyrıldı. Hızlı hareketiyle dengesini yitirse de çabucak toparlandı.
Aren, fazlasıyla ürkek davranan kızın gözlerine bakmadan, "Evinize bırakayım sizi. Saat epeyce geç," diyerek kızın itiraz etmesine fırsat bırakmadan, kalabalıktan kaçmak isterse diye kapının önünde bıraktığı siyah arabasını işaret etti.
Armina, durakladı. Kafasında bir şey hesapladığı çatılmış kaşlarından belli oluyordu. Hesaplamaları bittiğinde yine sessizce hâlâ Aren'e uzanıp duran kuzenini çekiştirip arabaya doğru yürüdü.
"Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Bizden uzak duracaksın." Adamın açtığı kapıyı umursamadan arka kapıyı açıp kuzenini içeri itti ve arka koltuğa kuruldu. Arabanın içini kaplayan deri kokusu ile zaten bulanan midesi, fena halde bulanmıştı ama belli etmeye niyetli değildi. Yanan gözlerini kırpıştırıp çaktırmadan silerek güçlü durmaya çalıştı. Kuzeni birkaç kelime mırıldanarak omzunda sızıp kaldığı için evin adresini pisliğe söylemek kendisine kalmıştı. O aracı sürerken Armina sürekli camdan dışarıyı izlemiş, geçtikleri yolu takip ederek eve giden yolda olduklarından emin olmuştu.
Aren, hiç sesini çıkartmadan arabayı hızlı bir şekilde kullanıyor, ara ara iç çeken kıza aynadan bakmadan edemiyordu. Kızın üzerine fazla gittiği ve korkuttuğunu düşünürken, kızın çalan telefonunu duyunca ağzına gelen özür sözcüklerini yuttu. Yola dikkatini vermeye çalışarak konuşmayı dinlemeye başladı.
"Yoldayız İspir. Dinlemeden kızma lütfen. Özür dilerim. Evet yanımda. On dakikaya evdeyiz. Bağırma lütfen. Geliyorum. Sen beni sevmiyor musun? O zaman böyle davranmaktan vazgeç. Tamam, hadi öptüm canım. Evet, o yüzden. Gelince anlatırım. Ben de seni..."
Kız "Ben de seni..." dediği anda, gerçekten bir sevgilisi olduğuna inanmaya başlayan Aren, çenesini sıkıp gaza daha bir yüklendi. Sevgilisi olan bir kızı zorla öpmüştü! Telefonu kapatan kıza bir kez daha göz attı aynadan, yine cama başını yaslamış dışarıyı izliyordu. Maç dolayısı ile boş olan sokaklar sayesinde, yaklaşık yedi dakika sonra kızın dediği yere gelmişti.
Kenar mahallelerden birinde, eski bir evin önünde durduklarında kapının önünde bekleyen adamı fark etti. Adamın onlara doğru yürürken attığı adımların sertliği, sokak lambasından zayıf ışığıyla bile belli oluyordu. İspir bu olmalı, diye mırıldandı. Boyu neredeyse kendisi kadar uzun, kalıplı adamı göz ucuyla süzerken direksiyonu sıktı.
Adam arabanın açık kapısına uzanıp, sarışını kızı söküp aldıktan sonra bir kaç adımda evin kapısına ulaşmıştı.
Aren ise bu sırada hızla arabadan çıkan Armina'nın elinin tersiyle yüzünü sildiğini görmüştü. Büyük ihtimalle sevgilisine ne diyeceğini düşünüyordu. Adama onun tarafindan öpüldüğünü anlatırsa yakasına yapışılacağının farkında olan Aren, uzun zamandır iyi bir kavga etmediği için İspir denilen adamla kavgaya çoktan hazırdı. Ufak bir idmanın karışan kafasını toparlamasına yardımcı olacağını düşünerek, hevesle yerinde beklemeye başladı.
İçeriden yaklaşık on saniye sonra çıkan adam, araçtan çıkmış kıza bir bakış atıp "İçeri Armi!" dediğinde, vahşi kız başını önüne eğip seri hareketlerle kapıyı açarak eve girdi.
Aren, kızın bakıcısını gören bir aslan gibi uysallaşması ile direksiyonu daha sıkı kavradı.
"Kızları bu saatte sokakta bırakmadığın için teşekkürler. Benim için önemliler," diyen adamın sesine aynı sertlikte cevap verdi.
"Bu kadar önemlilerse bu saatte sokağa salmayın."
Adamın gözlerini kısıp kasılmasını keyifle izlese de kapının yanındaki pencerenin kenarına sinmiş kızı fark etti. Onları izlerken yüzünde beliren bakışlarını gördüğünde başını ön cama çevirdi. Kızı üzdüğü için vicdan yaptığına inanmak istemiyordu ama elinin tersiyle gözlerini kuruladığını anladığında onu daha fazla üzmemeye karar verip gaza bastı.