When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
"Bir dik üçgende hipotenüse çizilen kenarortayın uzunluğu hipotenüs uzunluğunun yarısıdır." Bu cümleden sonra tanışmışlardı. Lisede geometri dersinde sıkıntıdan patlamak üzere olan bir sınıfta çekinmeden konuşan ilk kişiydi Burak. Öğrendiklerinin gerçek hayatta bir halta yaramayacağını beyin katlarında yer israf ettiğini savunmuştu. Bu yargısında yalnız değildi. Fikirlerini paylaşan iki arkadaşı daha vardı. Dersin ilk on beş dakikasında sınıftan atılmışlardı ama umursamamışlardı çünkü bir birilerini bulmuşlardı. İsim yapmış üç ailenin dik kafalı, umursamaz ve serseri çocuğu birbirini bulmuştu. O dersten sonra bir kez bile ciddi kavga etmemişlerdi. Okulda isimleri geometriye olan düşkünlüklerinden (!) dolayı "Muhteşem Üçlü" olarak biliniyordu. Mezun oldular, büyüdüler ve zaman değişti ama