Bölüm 6

962 Words
Hayat, bir bataklık gibiydi. İnişli çıkışlı, zorlu ve mücadeleciydi. Ayağımızı nereye atsak her an bilinmezliğin ölüm kokan çukuruna düşeceğimizi bilsekte asla pes etmiyor, burnumuzun dikine gitmeye davm ediyorduk. Bataklık bizi içine çekiyordu. Ayaklarımız çamurla sıvansada, umudun bilegimize geçirdiği kelepçeler hep bir adım geride başlamamıza neden oluyordu akabinde attığımız adımlar, yaralara geçirilen çentikler kadar kısa ama etkiliydi. Eve girer girmez kendimi odama atmış, laptopumun başına kurularak heyecandan kuruyan boğazımı bir yudum suyla rahatlatmak adına yanıp tutuşuyordum. Dizlerimde konaklayan Laptopun ağırlığı bedeninde nedensizce tatlı bir heyecan oluşturuyordu. Bilmiyorum, belki de nedeni Zehir’i tanıyacak olmamdı ancak buna mâni olamıyordum. Heyecanın tohumları içime bir zehir gibi işlemiş bütün bedenini tesiri altına almıştı. Sakin ol Venüs. Laptop açıldığında hızlıca kendi oluşturduğum özel programa tıklayıp, Zehir’in i********:ına tıklayarak IP adresini buldum. Bu sayede bütün gizli bilgilere erişebilecektim. Dudağımı dişleyip parmaklarımı klavye üzerinde kaydırırken oldukça rahat olmaya çalışıyordum. Fakat bu pek olası değil gibi görünüyordu. Velhasıl arada gümbürdeyen kalbim bunu tasdikliyordu. Bilgilerin analizi başladığı anda merakla beklemeye koyuldum, işlem 2 dakika sürecekti. Aslında kısa olan ama bana asırlar gibi gelen bir sürenin ardından sayfayı kaplayan yazılarla gözlerimi irileştirdim. Bu tamamen heyecandan kaynaklı bir şeydi. Gözlerim hızlıca bilgileri tararken her öğrendiğim yeni şey, belki de beni onun hayatının tam ortasına atacaktı ancak şu an için bu pek önemli değildi. İsim: Zehir Şah. Doğum Tarihi: 09.11.1996 Doğum Yeri: İzmir Öğrenim Durumu: Üniversite mezunu. Medeni Durum: Bekar Edindiği Meslek: Dövüş Sanatları Eğitmenliği. Kardeş Sayısı : 1 Baba yaşıyor anne vefat etti. Zehir Şah hakkında edinilen kısa bilgiler; 2 yaşında Çisem adında küçük bir kız kardeşi var. Annesi doğum sırasında vefat etti, babası, annesinin ölümünden sonra İzmir’i terk etti. Kendine ait İzmarit adında sokağı var. Kolay kolay kimsenin giremeyeceği bir mekândır. Uzun zamandır yan yana olduğu 4 arkadaşı vardır. Araları oldukça iyidir. Edinilen bilgiler burada son bulduğunda dudağımı büzmeden edemedim. Oysa kendimi çok kaptırmıştım. Bu bilgiler internet üzerinden silinmişti ama unutulmamalıydı ki silinen hiçbir şey internette tamamen yok olmaz. Edindiğim bilgileri zihnine depolarken, anne konusunda benziyor oluşumuz kalbimi sızlatmıştı. Bir annenin varlığı, bütün vücudu rahatlatırken nasıl olurda yokluğunu hissetmezdik ki? Anne kokusunun verdiği güveni, önüme milyonlar serseler yine hiçbir şeye değişmezdim. Titrek bir soluk aldığımda boğazıma tırmanan yumruyu yutkunarak geri göndermeyi diledim. Sevmediğim en büyük huyum, duygusal olmamdı. Telefonuma ard arda gelen bildirim sesi bir süre sonra sinirlerimi bozmaya başladığında telefonun sesini kısmadığıma lanet ettim. İnterneti açık unutmuş olmalıydım. Telefonu elime alıp, bildirimlere kısaca göz atarken laptopu masanın üzerine bırakıp instagrama girerek saçlarımın yüzümü kapattığı bir fotoğraf çektim. Ardından hızlıca instagrama yükledim.  ?? Atar atmaz gelen bildirimlere gülümseyerek baktım. Hayranlarımı seviyordum. Gelen yorumları okumak amacıyla fotoğrafa tıkladığımda çalan telefon ile irkildim. Kaşlarım anında çatılmış olsa da gördüğüm yazı ile tekrar eski halini almıştı. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde, duyduğum hıçkırık sesiyle neye uğradığımı şaşırdım. “İlkiz?” dedim emin olmak istercesine, çünkü İlkiz’in ağlıyor olması bana olanaksız gibi geliyordu. “V-venüs.” Titrek soluğu olduğum yerde dikleşmeme neden oldu. Gerçekten ağlıyor olamazdı. “İlkiz ne oldu?” “B-ben çok kötüyüm. Yanıma gelir misin?” endişeyle ayağa kalkarken, boğazım istemsizce kurumaya başlamıştı. İlkiz konusunda fazla hassas bir insandım ve şuan ciddi anlamda elim ayağıma dolaşmıştı. “Tamam, nerdesin?” “Tekiladayım.” Telefonu kapatıp hızla kıyafet dolabımın önüne geçtim. Ne giydiğimi umursamadan elime ilk geçen şort ve askılıyı üzerime geçirirken, havanın serin olmasından mütevellit kot ceketimi de alarak odamı terk ettim. Merdivenleri paldur küldür indiğim sıra ,Naz ablanın seslenişlerini kulak ardı ettim. Kapıyı açar açmaz beni tesiri altına alan serin havayı umursamadan, Sedat abinin yanına gittim. “Bir şey mi oldu Venüs hanım?” önüme gelen saçlarımı sırtımdan geriye atarak, “Tekila’ya gitmem gerek, İlkiz’e bir şey olmuş olmalı.” Dedim endişe yüklü sesimle. Tek dileğim kötü bir şey olmamasıydı. Sedat abi İlkiz’e olan düşkünlüğümü biliyordu, bu nedenle sesini çıkartmadan başını sallayıp arabaya bindi. Bende arka koltuğa yerleşerek korkudan kasılan kalbimle hızla öne atılan arabayı izledim. Tekila bir bardı. Orada ne işi vardı ki? Acaba biri mi sataşmıştı? Olası her ihtimal daha da endişelenmeme neden olduğunda, kendime sakin olmam ile ilgili telkinler yağdırdım. Kısa bir yolculuğun ardından araba Tekila barın önünde durunca hiç beklemeden arabadan inip, barın girişine yöneldim. Beni gören korumalar başıyla selam verirken aynı şekilde onlara karışlık verdim. İçeri girer girmez etrafımı sarmalayan kokulara aldırmadım. O kadar endişeliydim ki, bana çarpan insanları dahi gözüm görmüyordu. Gözüm İlkiz ile her zaman oturduğumuz yere kaydığında bedenim anlık bir rahatlama ile gevşedi. Ancak yanında gördüğüm beden bu rahatlamamı yok etmiş, kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Barlas? Onun burada ne işi vardı? Dahası onun İlkiz’in yanında ne işi vardı? Adımlarımla yeri dövercesine onlara ilerlerken İlkiz’in gülen yüzü sinirimin tavan yapmasına neden olmuştu. Ağladığına dair hiçbir belirti yoktu. Bana nedensizce yalan söylemişti. Ve o, benim yalandan ne kadar nefret ettiğimi biliyordu. V.İ.P köşesine geldiğim anda bakışlar bana dönerken, sadece Barlas değil ,Zehir ve tanımadığım bir kızın daha olduğunu yeni fark etmiştim. Kahretsin. “İlkiz?” dedim sinirimi sesime yansıtarak. “Hoşgeldin Venüs, bizde seni bekliyorduk.” Cidden mi? Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? “Hiç hoş bulmadım. Ne oluyor burada?” mahçupca dudağını ısırdı ve ellerini önünde birleştirerek bana baktı. “Normal bir şekilde gel desem gelmeyeceğini biliyordum, üzgünüm.” Alayla güldüm. Dalgalmı geçiyordu benimle? İyi olmasına sevinmiştim ancak beni en hassas olduğum konuyla vuramazdı. Ellerimi masaya koyup üzerine doğru egildim. “İlkiz,” dedim alev alev yanan gözlerimle.”Sen benimle dalga mı geçiyorsun?” İlkiz kasıldı. Kasılmalıydı da. Ben sakin bir kız değildim, hiç olmamıştım. İlkiz ise yorgunluğumu daha da katlamış ve harmanlanmak istenen sinirimi başarılı bir şekilde harmanlamıştı. “Anlattığım gibi.” Dedi mırıldanırcasına. “Başka bir yöntem bulamadın mı he? S*ktir git İlkiz.Gözüme gözükme.” Dedikten sonra arkamı dönüp gitmeyi amaçlarken, bileğimden tutulmam ile duraksadım. Kafamı omzumun üstünden çevirerek kimin tuttuğunu bakacağım sırada kuzguni siyah gözlerle, göz göze gelmem adeta içimi titretmişti. “Otur.” Lâkin titreyen içim, gelen emir cümlesiyle yerini öfkeye bırakmıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD