Parlak ışık gözleri rahatsız eden bir keskinlikteydi. Geceyi birbirinin kollarında geçiren iki kişi, tüm dünyadan soyutlanmıştı. Edmund gözlerini kırpıştırarak yükselen güneşe lanet etti içinden. Sonra yerine gelen bilinciyle etrafına bakma gereği duydu.
Saçları yatağa tamamen dağılmış kadını izledi. Yüzüne yayılan gülümsemeyi gizlemesine gerek kalmadan, huzurla uyuyan Vicky’e sokuldu. Uyanık olsaydı bunu yapamazdı belki de.
Gençliğinde eşsiz bir güzelliğe sahip olduğu yüz hatlarından belliydi kadının. Hayatın acı tatlı hiçbir hatırası zarar verememişti güzelliğine. Alnında, göz çevresinde, dudak kenarlarında en ufak bir kırışıklık yoktu. Nasıl oluyordu da zamanın yıprandıran tek bir çizgisi bile bu kadına dokunmuyordu?
Yüz üstü uyuyan kadının saçlarını kulağının arkasına itti. Sonra açıkta kalan omzuna tüy hafifliğinde bir öpücük kondurdu ve onu uyandırmadan yataktan çıkıp duşa girdi. Ilık suyun altında kendine gelirken duştan odaya su sesleri ulaşıyordu.
Yüzünü buruşturmasına neden olan sesle başını yastığın altına gömen kadın, bir yabancılık hissi ile kaşlarını çattı. Başını yastığın altından çıkarıp etrafına bakındı. Kendisine yabancı bir odadaydı, yabancı bir yatakta yatıyordu ancak tanıdık bir koku ile çarpılmıştı. Doğrulduğu yatakta çarşafı çıplak bedenine sardı.
“Bu neydi şimdi?” derken Edmund ile ilgili anılar canlandı zihninde. Ufak bir pişmanlık bedenini sarsa da bunun için artık çok geçti. Nasıl bir duygusallıkla kendini tamamen birinin kollarına bırakabilmişti anlamaya çalışıyordu.
Genç adamın yanında olmamasını fırsat bilerek belki de gitmeliydi hemen. Eğer o gelmeden gidebilirse Edmund ile yüzleşmek zorunda kalmazdı. Böylece o da yaşananların bir hata olduğunu kavrar, tekrarının olmayacağına kendini alıştırırdı.
Gitmeliydi, hemen…
Ancak biraz geç kalmıştı sanki. Duşun kapanan sesi ile çok geçmeden kapı açıldı. Beline sarılı havlusu ile Edmund içeri girdi. Başka bir havlu ile saçlarını kurularken Vicky’nin uyandığını fark etmişti.
“Günaydın güzellik.” diyerek Vicky’e doğru yaklaştı. Bakışlarını kendinden kaçıran kadın kızarmıştı. Giyinmekten vazgeçip ona döndü. Fakat çarşafı iyice üzerine çeken kadının, parmak boğumları beyazlayıncaya kadar çarşafı sıkması hoşuna gitmedi. “Vicky.” dedi sadece. Ona yaklaşarak, “Bir sorun mu var?” diye sormayı düşündü.
Buna gerek kalmadan, kadın çevik bir hareketle yataktan çıkıp banyo kapısına ulaştı... “Çıkmanı bekliyordum. Kullanabilir miyim?” diye sordu banyoyu işaret ederek.
Edmund tebessümle, “Tabii.” dedi. “Keyfine bak.”
Aldığı cevapla derhal kapıyı açtı Vicky. Fakat Edmund aklına yeni gelmiş gibi “İstersen sana eşlik edebilirim.” dedi.
Bir anlık dalgınlıkla Edmund’a bakma gafletinde bulunan kadın, zorlukla yutkundu. Edmund’ın boynundan gövdesine doğru akan su damlaları vardı. Arsız bakışlarla kadını süzen adam, en çarpıcı gülümsemesini sundu. Vicky hemen arkasını döndü ve kapıyı kapattı. Genç adamın kahkaha attığını duyuyordu.
Banyo kapısına yaslanan kadın, içinde bulunduğu durumu yadırgıyordu. Artık kırk üç yaşındaydı fakat yirmi dokuz yaşındaki bir adamla beraber olmuştu. Bu adam kendisinden neredeyse on beş yaş daha gençti, üstelik asistanıydı. Bu olabilecek en uygunsuz birlikteliklerden biriydi. Kapıdan uzaklaşıp duşakabine girdi. Suyu dayanabileceği en sıcak hale getirip yıkandı. Teninin haşlanmasını umursamadı. Sonunda ayakta duramayacak kadar yorgun hissettiğinde yere yığıldı.
Gözlerinden süzülen birkaç damla yaş, dün geceyi yüzüne bir tokat gibi çarptı. Daha fazla burada olmamalıydı. Dün gece yanlış gelmeyen şeylerin sabah olduğunda bir pişmanlık, bir vicdan azabı olarak döneceğini hesaba katmalıydı. “Tanrı aşkına. Ne yapıyorum ben.” dedi kendi kendine. Liseli bir âşık gibi aptal davranışlar, zamansız duygusallıklar, kendini avutmak için birilerine sığınma isteği... Bunlar ona tamamen tersti, karakterine aykırıydı. “Ben tam bir aptalım!” diyerek ayağa kalktı.
Hayatını daha da karışık hale getirecek bir şeyler yapamazdı. Kimseyle gönül bağı kurmasına gerek yoktu. Gerçek anlamda yıkılmış, bezmiş, usanmış hissettiği her seferinde ayağa kalkmanın bir yolunu bulurdu. Son zamanlarda bunu başaramadığı bir gerçekti.
Böyle olduğu her seferinde kendini avutacak birine sığınamazdı. İyi hissetmesini sağlayan herhangi birinin kollarına atamazdı kendini. Suyu kapatıp duşakabinden çıktı. Dolap kapaklarını açarak temiz bir bornoz buldu. Saçlarını bir el havlusuyla sardı. Sonra kapıyı açarak yatak odasına girdi. Giyinmiş olarak bekleyen Edmund’a kızgınlıkla, “Giyineceğim. Çık dışarı.” dedi.
Vicky’nin bu şekilde davranmasına anlam veremeyen genç adam bozulsa da belli etmedi. Kadının yanına gelip “Dün gece de çekingendin ama bu sorunları aştığımızı sanıyordum.” dedi.
Kadın buz gibi bir sesle, “Dün gece bir hataydı. Bir daha tekrarlanmayacak.” diyerek noktayı koydu. Karşısındaki adamın kaskatı kesildiğine yemin edebilirdi. Kimseyi nazlayacak durumda değildi. Adamın çıkmasını beklemek yerine, kıyafetlerini alıp gidecekti. Edmund’ın yanından öylece geçip gitmekti niyeti. Hareketsiz kalan adamı umursamadı. Kıyafetlerini almak için yan tarafa geçti.
Bileğine zamk gibi yapışan Edmund, bir şey demesine fırsat vermeden kadını kendine çekti. Yerinde kim olursa olsun kalbine azap verecek bir acıyla baktı. “Dün gece bir hata değildi. Bunu en az benim kadar biliyorsun. Koşa koşa kollarıma atladığını unutmadım. Gözlerindeki ışığı unutmadım.” dedi, o anları hatırlatmaya çalışırcasına.
“Canımı acıtıyorsun.”
Genç adam sıktığını bile fark etmediği eli gevşetti. Çekip gitme düşüncesinden vazgeçip Vicky’nin yüzünü okşadı. Bir anda tatlı bir öpücüğe dönüşecek ilk dokunuşa bıraktı kendini. Başındaki havluyu yere atıp ellerini onun ıslak saçlarına daldırdı.
Karşılık vermeyen kadının titreyen dudakları tereddüt ettiğini gösteriyordu. Daha fazla gelgit yaşamasına izin vermeden tek vücut olana kadar sarıldı ona. Duvara yasladığı kadından kısacık bir an geri çekildi. Dün geceki arzunun aynısı yanıyordu ikisinin gözlerinde de.
Bornozun kuşağını çözerek yapmak istediği şeyi Vicky’nin görmesini sağladı. Bileğine yapışan kadına, izin vermesi için yalvardı sessizce. Adamın arzu dolu bakışları altında ezilen Vicky daha fazla karşı koyamayacağını hissetti. Elleri, bir kukla bebek gibi yan tarafına düştü.
Genç adam kuşağı bırakarak tekrar Vicky’i öpmeyi seçti. Kadının belli belirsiz kıpırdanmaya başlayan dudakları, Edmund’ı memnun etmeye yetmişti. Biraz önce Vicky’nin “Bir daha tekrarlanmayacak.” dediği dün geceyi düşündü. Şimdiyse bunun bir gündüz versiyonu yaşanacaktı. Gün, dışarıda başkaları için normal akabilirdi. Fakat ikisi bulutların üstünde olmaya karar vermişti.
Vicky, şu an tutkunun esir aldığı bedeninin arzularına teslim olsa da bu sabahın her bir anı için çok büyük bir pişmanlık duyacaktı. Her şeye rağmen bunu hissediyordu.