30. Rutherford Kardeşler

958 Words
Haziran Sonları Manş Denizi Armatör Bir zamanlar çok görkemli olduğunu hissettiren tarihi yapılar, şimdilerdeyse solmaya yüz tutmuş rengiyle görenleri kendine hayran bırakıyordu hâlâ. Meraklı doğa fotoğrafçılarının çektiği birkaç kare, buna ilgi duyanlar için heyecan vericiydi. Safari yapılırken çekilen vahşi doğa fotoğraflarının yanında, yağmur ormanlarında çekildiğini düşündürecek yerlerde vardı. Sonra karelerdeki manzaralar değişmeye başlayınca kaşlarını çattı yaşlı adam. Doğa fotoğrafçıları tarafından çekildiğini düşündüğü fotoğraflarda artık tapınaklar ve adak sunakları görmeye başlayınca, “Belki de arkeologlar tarafından çekilmiştir.” diye düşündü. Ta ki içlerinde unutamadığı kayıp kızları görene kadar. Uzun soluklu bir maratondan çıkmışçasına etrafına bakan armatör sessizliğini korudu ve oturacak bir yer aradı. Oturduğunda gözlerinin karardığını hissederek bekledi ve sakinleşerek olanları idrak etmeye çalıştı. Sevinmeli miydi, üzülmeli mi bilemiyordu. Ünlü armatör ilk kez bu kadar şaşkındı ve buna verecek tepki bulamıyordu. “Tanrım, böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?” Elindeki fotoğrafların kızlar kaybolmadan hemen önce çekildiğini fark etti. Ergenliklerinin henüz başındayken kaybolduklarında yanlarına aldıkları bir valiz dolusu kıyafet tam olarak ailesinin tarif ettiği gibiydi. Yan yana duran ve hayatlarının hiçbir gününde bir gün bile ayrılmayan beş kız kardeş... Rutherford ailesinin kayıp kızları… “Tanrım, bu mümkün değil.” Kızların doğa gezilerine, kültür turlarına meraklı olduğunu hatırlıyordu. Tapınak fotoğraflarını da belki onlar çekmişti, arkeologlar değil. Çünkü Peru’daki Macha Picchu ve Meksika’daki Teotihuacan’ın önlerinde yan yana durarak poz vermişlerdi. Tanıyabildiği yerlerden yola çıkarak diğer fotoğraflarında Güney Amerika’da çekildiğini varsaydı. Eğer bu varsayımı doğruysa kızlar Kaliforniya’da değil de ülkeye döndükleri Florida, Alabama veya Teksas gibi güney bölgelerinde kaybolmuştu. Belki de hepsi Kaliforniya’da kaybolmuşlardı ancak yine de FBI bir şey bulamamıştı. Kızları sadece Kaliforniya’da aramak bir hataydı, diğer bölgelerinde araştırılması gerekirdi. Kızların diğer fotoğraflarına geçtikçe şaşkınlığına engel olamıyordu yaşlı adam. Bunu kaderle açıklamak istemiyordu. Çünkü kadere inanmazdı. İnançlı olduğunu da söyleyemezdi ancak şimdi o kadar karmaşık duygular içerisindeydi ki bu tuhaf durumun açıklamasını merak ediyordu. Şimdilik mantıklı bir açıklaması olmadığı için inançsızlığını bile bir kenara bırakarak Tanrı’ya sığınıyordu. “Yüce Tanrım, koru bizi.” Rutherford ailesinin tek yumurta beşizi olan kızlarının birkaç yıl önce tuhaf bir şekilde kaybolduğu kulağına gelmişti. Bu kadar sürede ortaya çıkmayan kızların öldüklerini düşünmüştü açıkçası. Sonrasında merakından, Rutherford ailesi için bağlantılarını kullanarak olayla ilgili bilgi edinmeye çalışmış ancak hiçbir sonuç elde edememişti. Fakat geçen yıl ortaya çıkan tuhaf bir adamı hatırlıyordu. Bu adam, kızları öldürdüğü konusunda atıp tutuyor, bir marifetmiş gibi bununla böbürleniyordu. Rutherford ailesiyle karşılaştığındaysa adeta sinir krizi geçirmiş, “Kızları ben öldürdüm.” diye bağırıp çatısına çıktığı binanın tepesinden atlayarak intihar etmişti. Yaşlı armatör, bu olaydan sonra da bir daha bu konuyla ilgili bir şey duymak istememişti. Baktığı her yeni fotoğrafta içinde bir vicdan olduğunu hatırlıyor ve kayıp beşizler için üzülüyordu. Ailesi, çocuklarını bulmak için Kanada’dan başlayıp tüm kıtaya yayılan arama çalışmaları yaparken kendisiyse çocuklarını terk etmişti. Belki de kayıp beşizler için bir şeyler yapmak istiyor olmasının sebebi, yıllar önce terk ettiği karısı ve çocuklarının ölüm haberini aldığında duyduğu vicdan azabıydı. Kendi ailesi için iyi bir şeyler yapamamıştı ama belki beşizlerin ailesine yardım edebilirdi. Yıllar önce terk ettiği ailesini düşündü. Oysa güzel bir karısı ve birbirinden harika çocukları vardı. Her şeyi vardı ama bunlar kendisine yetmemişti. Ne iyi bir eş ne de iyi bir baba olabilmişti ailesine. Fakat Bay Rutherford doğumda ölen eşinin ardından tüm hayatını çocuklarına adamış inanılmaz bir babaydı. Yıllardır FBI’ın bile bir sonuç elde edemediği bir soruşturmada, kendi çabalarıyla çocuklarını bulmaya çalışıyordu. Tüm dünya bu olayı unutsa da babaları bunu unutmuyordu ve her gün bununla uyanıyordu. Bu adam bir cevabı hak ediyordu, kızları ailesinin yanına dönmeyi hak ediyordu. “Tanrım, ne oldu bu çocuklara?” Beşizlerin fotoğraflarını bir kenara bırakarak diğerlerine baktı. Hem beşizlerin olduğu hem de onlara çok benzediğini düşündüğü başka bir kızın resimleri vardı elinde şimdi. Beşizlerin fotoğrafları biraz solmuş olsa da diğer fotoğraflar yepyeniydi. Fotoğraflardaki kızda beşizlere inanılmaz derecede benziyordu. Bu kız sanki onların biraz daha yaşlanmış hali gibi görünüyordu. Beşizler kaybolduğunda ergenliklerinin henüz başında oldukları için büyüdükleri zaman bu fotoğraftaki kıza çok benzeyeceklerini tahmin ediyordu. Diğer kızın fotoğraflarına göz attı. Fotoğrafların düğün çekimleri olduğunu fark etmişti. Kızın üzerinde bir gelinlik vardı ve damada ait kısımlar yırtılmıştı. Arkasındaysa birkaç ay öncesine ait bir tarih vardı. Yanındaysa “Fransa.” yazıyordu. Başka bir fotoğraf ise daha günceldi. Kız S&R Vakfı’na ait CTA Araştırma Merkezi’ne giriş çıkış yaparken fotoğrafları çekilmişti ve buna inanamadı. Rutherfordlar bunun farkında değil miydi gerçekten? Kızları kendilerine ait binalara girip çıkıyordu ve onlar her yerde kızlarını arıyorlardı. Yine de elinde sadece bir tane Rutherford vardı. Diğerleri kaybolduğunda, içlerinden biri Kaliforniya’da değildi belki de. Bunca zaman neden ortaya çıkmadığını bilemiyordu fakat yine de kızlardan birini bulmuştu. Diğer dört kızın nerede olduğunu bilmese de bir tanesi de işini görürdü. Son zamanlarda kötü giden işleri için beşizleri kullanarak Rutherford ailesinden iyi bir gelir elde edebilirdi. Vicdanını duymazdan geldi. Acısı olan bir ailenin duygularını sömürmek her zaman yaptığı bir şey değildi ama bunu kullanabilirdi. Kendisinin paraya ihtiyacı vardı, Rutherford ailesinin de kızlarıyla ilgili bir bilgiye. Bunu karşılıklı çıkar olarak düşünüp vicdanını rahatlatmayı seçti. Eğer bu kız gerçekten Rutherford beşizlerinden biriyse ailesi bu haber için ona inanılmaz bir servet ödeyecekti. İşte bu yüzden karaya çıkar çıkmaz bu haberi Rutherfordlara ulaştıracaktı. İlk önce Johannes Rutherford’la, sonrasında da oğlu Alex Rutherford ile görüşebilirdi. Alex’in kısa bir süre önce Kaliforniya’ya gitmesi işine gelirdi doğrusu. Babası Johannes ile aralarının o kadar da iyi olmadığını duymuştu. Bu durumda önce Kanada’ya giderek Johannes’i de ziyaret etmeliydi. Çünkü Johannes’in kızları için servetini ayaklarına sereceğini biliyordu. Kendine geldi. Fotoğraflara kısaca göz attıktan sonra gizlemek için bir yer düşündü. Bu bilgiyi çok zor şartlarda elde etmişti ve bunu korumalıydı. Johannes ile yüz yüze görüşene kadar bundan kimsenin haberi olmamalıydı. Yerdeki zeminde sadece kendisinin bildiği gizli bölmeye fotoğrafları yerleştirdi ve üzerini kapattı. Sakin bir şekilde sanki hiçbir şey olmamış gibi kamarasından çıkarak güverteye geldi. Sonunda yıldızının yeniden parlamaya başladığını hissederek rahatladı. Kaptana limana dönmek için hareket emri verdi. Düşünceli gözleri ise ufka uzandı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD