8. Geçmişin İzleri

1054 Words
Genç adam karşısında oturan Harbert'ın kendine olan güveninden hoşlanmamıştı. Onun bu haline yabancı sayılmazdı. Her zaman etrafındaki insanları etkisi altına almayı başarırdı. Leonard, onun bu yeteneğini uzun yıllar önce fark etmişti. Aurasının etkileyiciliğine karşı koymak neredeyse imkansızdı. Fakat buna rağmen geçmişte yaşadıklarını da unutup hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdı. Sevdiklerini, arkadaşlarını ve ilk aşkını kaybettikten sonra bu mümkün değildi. Aklını geçmişin hatıralarından uzaklaştırmak istedi. Anılarını düşündüğünde kalbinin kırıldığını hissetti. Sevdiklerine bugün onlar için önemli bir şey yapacağını söylemek isterdi. Bunu duyamasalar da söyleyeceklerinden sonra cennette huzur bulmalarını istiyordu. Bunu dilemekten başka da bir şey gelmiyordu elinden. Eğer bir fırsatı olsaydı, arkadaşlarını kurtarır ve bu ihmaller zincirinden sorumlu olan herkesi mahvederdi. Hayatta olması gerekenler artık yoktu. Ancak diğer herkes sanki hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam edebiliyordu. İşte bu gerçeğe katlanamıyordu. Kaybettiği sevdikleri için buradaydı ve bugün birine haddini bildirecekti. Genç adam düşüncelerini toparladı. Aklına yerleşen fikri şimdiden benimsemişti. Harbert'ın yüzsüz bir şekilde kendisiyle konuşmak istemesine şaşırmıyordu, fakat bu garip bir durumdu. Her şeye rağmen Harbert'ın söyledikleri Leonard için bir sürpriz olmamıştı. Benzer şeyler duymayı zaten bekliyordu. Ancak yine de duymamayı tercih ederdi. Kendinden emin gülümsemesi hâlâ silinmemişti. Üstelik onun bu yüz ifadesi mide bulandırıcı geliyordu. Hem de tüm yaşananlardan sonra... Kaşları çatılan adam ifadesini hemen düzelterek “Hangi fırsatmış o?” diye sordu. Dudağının bir kenarı hemen kıvrılan Harbert genç adamın ekibinde olmasının kendisine sağlayacağı avantajdan hoşnuttu ve onu elinden kaçırmaya niyeti yoktu. Belki de tüm çekincesine rağmen bu genç adamla çok daha önce iletişime geçmeliydi. Çünkü Leonard onu terslememiş ve teklifini hemen reddetmemişti. İnsanları etkilemek için hemen her zaman kullandığı politik ifadesini takındı ve o andan itibaren Leonard’ı avuçlarının arasına aldığına neredeyse emindi artık. “Rogan’ın seni araştırmalar bitene kadar ekibinde barındırmayacağını pekâlâ ikimiz de biliyoruz. Eline fırsat geçtiğinde seni AYP’den temelli gönderecektir. Benimleyken böyle bir sorunun olmayacak, istediğin şekilde çalışmalara katılabileceksin ve ekibimde daima bir yerin olacak. Şimdi bir karar vermelisin. Bulduğu ilk fırsatta ayağını kaydırmaktan çekinmeyecek bir kadının yanında kalmaya devam mı edeceksin, yoksa ekibimde gerçekten seninle çalışmak isteyecek insanların yanında mı olacaksın? Hem benim yanımdayken yerini garantiye almayı sen de istemez misin Leonard?” Sorusunun ardından kendinden epey emin görünüyordu Harbert ve alacağı cevaptan da hiçbir kuşkusu yoktu. Genç adam ise seçeneklerini tartıyor gibi görünüyordu ve muallâkta kaldığı her halinden belliydi. Harbert bunun iyi bir şey olduğunu düşündü. Rogan’ın yanında kalmaya devam etse bile Rogan bir şekilde onu göndermenin yolunu bulurdu. Kendi ekibinde olursa her zaman sağlam bir yerinin olacağını o da biliyordu ve bunları göz ardı edemezdi. Leonard kendisine sunulacak teklifin nihayet yapıldığını düşündü. Harbert bu teklifi kabul etmesini beklerken sabahtan beri bunu reddetmek için kendisini motive etmeye çalıştığı nedenler bir bir geldi aklına. Şimdi önemli olan kararlı durmaktı ve karşısındaki adam dirayetini altüst edebilecek kadar güçlü biriydi. Önce çok sakin görünen Leonard sıktığı dişlerinin arasından neredeyse ölümcül bir şekilde fısıldadı. “Yerimi garantiye almak mı? Eline bir fırsat geçerse Rogan’dan önce sen kurtulursun benden. Şimdi yanında kimse kalmadığı için bana iyi davrandığını anlamıyor muyum sanıyorsun? Sebep olduğun şeyler ortada. Senin sorumsuzlukların yüzünden benim karım öldü. Şimdi tüm yaşananları sineye çekip hiçbir şey olmamış gibi mi yapayım?” Bir anda neye uğradığını şaşıran Harbert kaşlarını çatarak “Ne demek bu şimdi?” diye sordu. “Sen beni neyle itham ettiğinin farkında mısın?” Leonard sakinliğinin altında yatan korkunç öfkesini yansıtmamaya çalışıyordu. Ancak ölüm şeklinin Mariana’ya ne kadar acı vermiş olabileceğini düşündüğünde sakin kalamıyordu bir türlü. Karısı başına gelenlerin hiçbirini hak etmemişti. Karşısındaki bu adamın Mariana’nın başına gelenlerden sonra masum olduğunu düşünemezdi ve bundan böyle Harbert’ı savunacak herhangi biri de en az onun kadar suçluydu kendi gözünde. “Ekibinde her zaman bir yerim olduğunu söyleme Harbert. Bizim yollarımız uzun zaman önce ayrıldı. Buna sebep olan da ben değilim.” Genç adam sandalyesinden kalkarak Harbert’a baktı. Gitmeden önce o kadar çok şey söylemek istiyordu ki yine de kendini tutmayı başardı. Şu an aklında tek bir şey vardı o da Harbert’ın görmesi gereken gerçeklerdi. Kendisine ait hataların sorumluluğunu almalı, tüm suçu başkalarında aramayı bırakmalıydı. Belki de Harbert’la bu konuda çok daha önce yüzleşmeliydi. “Rogan en azından karımın katili değil.” Yıllardır içini kemirip duran bu konuyu, sonunda söylediği için inanılmaz rahatlayan genç adam restorandan ayrıldı. Aklından çıkmayan bir gerçek ses bularak defalarca zihninde yankılanmaya başladı. “Anna gerçek bir sevgi ve sadakatle bağlı olduğum tek ölümsüz aşkım olsa da Mariana benim tüm geçmişimdi. İnsanlar ne yaparsa yapsın geçmişin izlerini asla silemezler. Telafi etmeye çalıştıkları hiçbir şey Mariana’mı geri getirmeyecek. O benim her şeyimdi ve Harbert onu benden aldı. Karım acı çekerek ölmeyi hak etmemişti.” Attığı her adımda geçmişin ağır yüklerinden birini arkasında bıraktığı için artık yere daha sağlam basıyordu. Hâlâ çözmesi gereken bir dünya sorunu vardı elbette ama Harbert ile yüzleşmek artık bunlardan biri değildi. Gerçekleri onun yüzüne vurmak şu an için yapabileceği en iyi şeydi. Yine de o kendi sorumsuzluklarının bedelini masum insanların ödemesine rağmen başkalarını suçlamaya devam edecekti ve Leonard bundan nefret ediyordu. Şimdi bile Harbert’ın birilerini suçladığına emindi. Nedense hedef aldığı kişi genelde Rogan oluyordu. Harbert, “Rogan seni ekibinde istemiyor.” derken haklı olabilirdi fakat biliyordu ki kendisi de bir konuda haklıydı. Rogan, karısının ve çalışma arkadaşlarının ölümüne sebebiyet vermemişti. Eğer Harbert sorumluluklarını yerine getirip tüm ekibin güvenliğini sağlasaydı herkes hâlâ hayatta olurdu. Böylece Harbert görevden alınmaz ve yerine yeni biri atanmazdı. Sonradan projenin başına getirilen Rogan’ın, ekiptekileri kaybettikleri zamanlarda projeyle ilgili herhangi bir görevi olmadığı halde, Harbert tarafından suçlanması akıl almaz bir durumdu. “Harbert gerçekten aklını kaçırmış olmalı.” Düşüncelerine kafa sallayarak onaylayan Leonard park ettiği arabasıyla oradan uzaklaştı. Restoranın penceresinden giden adamı izleyen Harbert öfkeyle yumruklarını sıktı. Leonard’ı seçmekle hata yapmıştı. Çünkü onu kolayca etkileyebileceğini düşünmüş hatta Rogan’ın yanında yerinin asla garanti olmayacağını bile söylemişti. Buna rağmen genç adam resmen teklifini kabul etmemek için direnmiş, onu her zaman kollayacağını belirtmesine rağmen kendisiyle çalışmayı değil Rogan’ın yanında durmayı tercih etmişti. Neden? Her şeyden Rogan değil de kendisi sorumlu olduğu için. “Leonard’ı yanıma çekebileceğimi düşünerek hata yaptım. Belki de daha zayıf, daha kolay etkilenebilecek birini bulmalıydım.” Birkaç saniye içinde Rogan’ın ekibindeki kişileri düşündü ve Rogan’a yakın isimleri es geçti. Ekibin eski üyelerini etkileyemeyeceğini zaten görmüştü. Yenilerden de karakter olarak diğerlerine göre daha zayıf, daha kolay etki altına alınabilecek kişileri gözden geçirerek hınzırca gülümsedi. O an karşısında kim olsa bu ifadeyi görünce kaçıp giderdi. Hâlbuki o insanları etkilemek için yıllarca üzerinde çalıştığı yeteneklerine güveniyordu. “Tatlı Naomi. Belki de seninle bir yemek yemeliyiz.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD