İki gün sonra...
Balkonun dibinden seslenen Misket İbo ve Murat'ın sesini duyunca geçen yıl nihayet almayı başarabildiğimiz anamın çok heveslisi olduğu çek yattan ok gibi fırladım. İkiside hem neşeli hem de çok heyecanlıydı. Atmaca pis pis sırıttı. "Hayırdır len, noluyo oğlum?" diye sordum. Görende kendisine sevgili bulmuş sanırdı. "gidiyoruz, hadi gel sende," dedi. "nereye be?" diye sorduğumda iyice meraka kapılmıştım. "Köşem sinemaya," dedi ve ardında o şen kahkasını patlattı.
"tuu Allah belanı vermesin.. bende bi bok oldu sandım. Tamam, az gelin kapının önüne, benim esemleri çekeyim ayaklarıma," dedim ve hemen evin içine daldım. Giymeye de çok kıyamadığım esem sport ayakkabılarımı bizi içerde kollayan ağalardan biri hediye etmişti. Almak istemeyince de, "lan oğlıım, biri sene hediye verende, alacahsan! Eyle yoh moh demah yohter! annadıın?" demiş ve o gür kaşlarını çatmıştı. Elini öpmek isteyincede kulağıma, "sene elımi öptürmenem emme, ağayiz işte.. namımız vordır.. anliyisan değiiil?" demiş ve istemedende olsa elini uzatmıştı. Elini öpüncede, "vellahh sen çooh böyüh edam olacahsan, men biliyem.. de hayde get yatağan!"demişti. Gıcır gıcır ayakkabıları birazda utanarak ayaklarıma giyinirken yine Mısto ağa düştü aklıma.
Arka taraftan gelen şen bir kahkaha ile düşüncelerimden sıyrıldım. Annem ve mahallenin hatunları yine el birliği ile bizim arka taşlıkta sabahtan beri bilmem kaçıncı halıyı yıkıyorlardı. Ara taşlığa çıkınca, "anneee ben dışarı çıktıım," diye seslendim. Duvarın dibinden başını bizim koridor taşlığa uzatan Nurşen teyze, beni görünce el etti hemen. Anladım yine hatim indirip okuyup üfleyecek yüzüme. El mahkum gittim o tarafa. Hep dualı o diliyle yine çabucak bir şeyler okudu, hafifçe yüzüme üfledi, birde eliyle dön işareti yaptı. Bende kendi eksenim etrafımda yavaş yavaş dönmeye başladım. Dört bir yanıma okuyup üfledikten sonra, "hadi git Allah'a emanet ol koçum benim," dedi. Anneme baktığımda başıyla tamam dercesine onayladı beni ama ah o bakışlarındaki korku, artık gözlerine sinmiş durumda ve ben bunu her gördüğümde ister istemez kahroluyorum. "kolay gelsin analar," dedim ve daha fazla oyalanmadan beni kapımızın önünde bekleyen dostlarımın yanına gittim. Bizim dar taşlıktan yola çıktık. "sigara var mı çocuklar?" diye sorduğumda, Atmaca, "var aga da öyle sokak ortasında mı içeceğiz?" diye tedirgin sordu. "yok be, Memonun çayıra inelim, sonrasına bakarız," dedim. "eh iyi madem," dediği sıra Misket İbo, tam evlerinin önünden geçerken ikinci kattaki balkon gülü bizi gördü ve yapıştırdı lafı. "vay İyi, kötü, çirkin nereye böyle?" diye sordu ve ardından hemen ekledi. "lan Muroo çirkin sensin biliyon demi?"
İllet olduğumu bildiği halde yine atmış o sakızı ağzına, bize laf yetiştirecek diye de nerdeyse balkondan yarı beline sarkarak hem bizi kesiyor, hemde sırıtıyordu. Atmaca, "çirkin sensin lan! bu dünya senin gibi çirkini gördü mü acaba.. hem sanane? cehennemin dibine gidiyoruz, gelicen mi orayada sümbül?" diye atladı hemen. Şaşırmıştım. "sümbül ne alaka lan?" diye sorunca ben, "onun en nefret ettiği çiçek," diye cevap verince Atmaca, bir an öyle kaldım ve sonra üçümüzde bastık kahkahayı. "ulan şerrrefsiz Atmaca, sensin lan sümbül... hatta sümbül oğlu sümbülsün, deve nalı!" dediya Necla, anam anam Atmaca sinirinden kıpkırmızı oldu. "lan sen bir gün elimde kalacaksın ama bakalım ne zaman?" diye hırladı buna. "Hasstıır laan! ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın be Zühtüü!" diye bağırdı bu defa Sümbül Necla. "senin babandır lan Zühtü!" diye tüm öfkesiyle bağırınca Atmaca, Misket ile ben koyverdik yine kahkahayı. "eferim len dürzü Zühtü... babamın adını unutmamışsın.. ben sana yandım Zühtüü!" dedi deli Necla ve balkonda omuzlarını titreterek, bizimkine inadına göz süzerek Zühtü türküsünü söylemeye başladı. Ortalık şenlendi bir anda. Sokağımızdakiler bu atışmayı duyunca camlara üşüştüler. Allah canımı alsın çekirdek çitleyeni bile vardı. Atmaca buna söylenirken, bir yanda yerde bir şeyler aramaya başladı. "a....ba koyayım, başka zaman olsa sıçtığımın sokağı taştan geçilmez, şimdi araki bulasın!" dediğinde, anladım ki bu iyice dellendi. Taşı bulsa savurup fırlatacak yukarıya, artık nereye denk gelirse, orasını da Allah bilir.
Başımı kaldırıp hala, "hele hele Zühtü!" diyerek oynamaya ve türküyü söylemeye devam eden bizim deli kıza, "sus kız! at ağzındanda o sakızı... geviş getiriyon develer gibi.. gir lan içeri!" diye bağırdım. "iyi be! bi bırakmıyon oğlum sende şöyle keyifle sakız çiğniyem, senin Zühtü'yle dalgamı geçem," dedi arsız. "kız sus! hâlâ car car cevap veriyo bana ya! gir içeri delii!" diye yine bağırttı beni. O ara Atmaca nerden bulduysa taşı, salladı bir anda yukarıya. Necla bunu görünce ayyyy diye deli bir çığlık attı ve içeri kaçtı ama hala içerden Zühtüüü diye bağırmaya devam ediyordu.
Gülmemek için kendimi zor tuttum. "aga sen şu kızı korumasan yemin olsun öldürecem sonunda onu!" diye bu kez bana sardı Atmaca. "lan yürü hadii.. bacımız lan bizim, idare edecez işte onu öyle," dediğimde, "gebersin pislik!" dedi ve yere tükürdü. Harbi illet oluyor Necla'ya...
Vay anasını sayın seyirciler! Sümbül Necla! Ölsem unutmam artık ben bunu... * * *
Bir saat sonra...
Memo'nun çayırda sigaralarımızı tüttürdükten sonra, meşhur Köşem sinemaya gitmek için yola koyulduk. Bizim sokağın köşesinde dikilmeye başlayıp, yolu, yoldan geçip gidenleri seyre daldık. Bizim sokağın köşesiydi Köşem sinema.
Atmaca biraz olsun sakinleşmişti ve kendi aramızda laflamaya başlamıştıkki, mahallemizin meşhur polis otosu gelip tam yanımıza park etti, ardından da jandarma jipi geldi, polis aracının arkasında durdu.
Tüm haşmetiyle polis otosundan inen genç Kadir başkomiser, bana kötü kötü bakarak geldi tam karşımızda dikildi. Şaşırdık. Jandarma aracından inenlerde geldi, onun arkasında dikildiler.
"Nejat, hakkında şikayet var, yine karıştırmışsın ortalığı," dedi. "bi yanlış olmasın komiserim, ben hiçbir olaya karışmadım, daha içerden çıkalı iki gün oldu ve evden ilk kez bugün çıktım," dedim, dedim ama gözlerime diktiği o gözlerinden bunu zaten bildiğini hemen anladım. Aklımdan sayısız düşünce geçiyordu. Hem sıradan bir polisi göndermek yerine niye kendisi gelmişti ki? vardı bu işte bir bokluk!
"sen bana karşı mı geliyorsun lan?" diye birden hırlayınca, beni yavaş yavaş ele geçirmeye başlayan sinirimle gülümsedim. Gözüm bir an, bizi balkondan kesen Sümbül Necla'ya kayınca, bu hemen içeri kaçtı. Bakışlarım tekrar komisere kaydığında, "yok efendim size karşı çıkmıyorumda, ama gerçekten hiç bir suça bulaşmadım kime isterseniz sorun," dediğimde, bir adım üstüme geldi. Atmaca ve Misket hemen lafa girdiler. "vallahi komiserim hiçbirimiz bir şeye bulaşmadık," dediler. Bunu duyan komiser Kadir, resmen dalga geçercesine yüzümüze bakarak o gıcık olduğum kahkahasını patlattı bir anda. "ulan bozacının şahidi şıracı... hale bak! hadii çok konuşma, bin şu arabaya!" demesiyle koluma yapışması bir oldu. Arkasındaki polislere, "alın şunu!" diye emir verdiğinde, kolumu geri çekmek istedim. Bu iyice asıldı koluma. "lan benim canımı sıkma dürzü!" dediğinde, tüm öfkemle dişlerimi sıktım. İçerde bu sözü ne çok duydum ben!
Az önce evlerinin kapısından çıkan Necla, arkasına nerdeyse bütün sokağın kadınlarını almış koştura koştura bize doğru bağıra çağıra geliyorlardı. Anlamış tabii bir terslik olduğunu, uçmuş bizim taşlığa. Üstü başı ıslak olan analar, söylene söylene yanımıza geldiler. Kiminin elinde sopa, kiminin elinde halı yıkama fırçası vardı ve avazları çıktığı kadar bağırarak konuşmaya başladılar.
Anam anam nasıl bir curcuna, anla anlayabilirsen söylediklerini. Annem öne atılmak istedikçe, tutup kolundan arkaya atıyolar onu. "komiset komiseer! Allah'tan kork be, utan be.. el kadar bebelerle uğraşır durursun.. çocukları rahat bırak.. ben şahidim been!" derken göğsüne hızlı hızlı vuran Nimet teyzeden başkası değildi. Onun ardından tüm kadınlarda, "bizde bizde şahitiz komiseer!" diye bas bas bağırmaya başladılar. "ya çocuklar daha iki gün olmuş içerden çıktıkları, yine niye tebelleş oldun sen bunlara, ne istersin bu evlatlardan haa! canımızı yaktığınız yetmedi mi?" diye öne çıkan Bergüzar teyzem sinirinden titriyordu. Kadına bir şey olacak diye ödüm koptu. "El haak.. o elini vicdanına koy, Allahtan kork be komiser... çocuklar hiçbir şey yapmadı.. çekilin gidin, yedirmeyiz evlatları size," diye ilk kez bağırdığını duyduğum Nurşen teyze, namahrem falan demedi, komiserin hâlâ koluma asılan eline yapıştı, "çek be elini çocuktan," diye resmen komiserin yüzüne hırladı. Herif kadınların hepsine, "kesin bee! kanuna karşı koymaktan hepinizi içeri attırırım Allah belamı versin!" diye bağırınca, kadınlar delirdi bir anda. Nimet teyze, yanındaki Selma ablanın elinden kaptığı sopayla komiserin üstüne yürüdü, kadınlarda diğer polislere, jandarmalara saldırdı. "kes ulaan! boyundan posundan utan be... kimin çocuğunu alıp içeri atıyon, bide bizi tehdit ediyon haa.... ulan ananın cenazesini ben yıkadım be been, terbiyesiz!" dediği gibi sopayı komiserin koluna indirdi Nimet teyze. "ana ayıp oluyo ama!" diyen komiserin forsu sönmeye başladı bir anda. "Doğru diyor Nimet teyzem Komiser abi!" diye Necla'da olaya dahil oldu. Komiser bozuntusu Necla'ya, "sus kız, şimdi seni de alırım," diye kıza bağırınca, sırtımı dayadığım yerde doğruldum bir anda. Artık herife nasıl bakıyorsam, Bergüzar teyzem önüme atladı. "bende şahidim be, ananın duasınıda ben okudum a evladım hiç mi hatrımız yok ya?" diye ortalığı toparlamaya çalışan Nurşen teyzemde atladı önümüze.. "eehh yeter be! şikayet var işte bu dallamanın hakkında, gidin evinize!" diye bağırınca genç komiser, kadınlar tam sakinlemeye başlamışken kıyamet koptu. Esnaf, bir bir dükkanlarından çıkıp yanımıza gelmeye, yoldan tek tük geçen arabalarda durmaya başladı.
Arabalardan birinden bi herif, "al komiser bu anarşistlerii!" diye bağırınca, anam anam kadınlar hepten delirdi. "anarşist senin babandır laan!" diye bağıran Necla, nerden bulduysa aldığı taşı arabanın ön camına fırlattı, cam çatladı ama patlamadı. Arabadaki herif kapısını açıp anında arabadan inince, kadınlar bu sefer ona saldırdı. "hay ben böyle işin içine sıçayım!" diye söylenmeye başlayan komisere gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kadınları engellemeye çalışan jandarma erleride yazık arada nasiplerini aldılar.Adamı arabadan indiğine, ineceğine bin pişman eden kadınlar, arabayı tekmelemeye başlayınca herif gerisin geri aracına bindiği gibi kaçtı, gitti.
Boşta kalan kadınlar, yeniden komisere sardılar. "vallahi, billahi, tallahi vermeyiz çocuklarımızı," diye atlayınca Nurşen teyzem, "tuuu o Allah belanızı versin bee.. hay sizin çenenize be! yürüyün lan gidiyoruz," diye arkasında duran polislere, jandarmalara tüm kızgınlığıyla bağırdı komiser. Tam polis aracına gidecektiki, herif engel olamadığı hırsı ve öfkesiyle dönüp bana baktı. "gözüm üstünde veled.. bu kadınlara dua et sen!" dedi bana, o parmağını bana sallamaktanda geri durmadı. Hiçbir harekette bulunmadım. Geldikleri gibi bindiler araçlarına, defolup gittiler. Necla araçlar hareket edince, "yürrüü taş arabası... anca gidersin!" diye arkalarından bağırdı. Ana baba günü olan sokağımızda toplanan herkes, bastı kahkahayı. Annem, garibim hemen kalabalığın içinden ancak öne çıkabildi, "eve gidelim evlat," diye koluma yapıştı. Onu üzmek istemiyordum ama şimdi böyle kaçar gibi eve girmekte ağrıma gidecekti biliyorum. "anaa! demirden korksak trene binmeyiz.. burdayız biz.. korkma, birşey olmaz hadi gidin işinize bakın," dedim. Necla hemen öne çıkıp, "bende burdayım, bi bok olursa yine koşar gelirim," dedi. Nurşen teyzem, okumasını bitirince, "yine de fazla oyalanmayın burda oldu mu evladım?" diye sorduğunda, beni anladığını bana gülümseyerek bakan o mavi gözlerinde fark ettim. "tamam anam, sen okudunya bişeycik olmaz," dedim. "Elhamdülillah evladım," dedi ve gülümsedi. "hadi kızlar, halı yıkamaya devaam" diye komut verince Nimet teyzem, bizimkiler yavaş yavaş dağılmaya başladılar.
Köşede Necla ile kalınca, yaptı yine yapacağını deli kız. Dönüp Murat'a, "naber lan Zühtü?" demesin mi?
Tutamadık artık kendimizi... hep beraber bastık kahkahayı! * * *