10 Ayçiçeği..

1571 Words
Günlerdir Aluk manyağının farklı numaralar ile attığı mesaj bombardımanına maruz kalırım. Anneme bu durumu söylemek isterim ama aynı anda benim yüzümden annem ile airetliğinin arası bozulur diye tedirgin olurum. Manyak erifin durmadan attığı mesajlardan canımdan bezerim beya! “Hani nerde senin nişan davetiyen pis yalancı! Nişanlanacakmış. Ne kadar çocukça bir yalan bu böyle. Oynayacaksan daha büyük oynamalısın!” En son attığı mesaja cevap vermedim. Bazen susmak en iyi cevaptır derler, tabii anlayana. Bu erif yüzünden salladığım yalanın addi esabı yok ve ben bile kendime kızarım artık. Öğretmen olmayı çok isterim ama beygirin sürekli beni küçümsemesi canımı çok sıkar. Aklımın bir köşesinde yüksek lisans yapma fikri dolanıp durur. Abimle konuşsam ne der acaba? Bence kesin destekler. Akademik bir kariyer yapsamda o beygirin gözüne soksam ne güzel olur. Hayalllere dalmıştım ve kendi kendime salak gibi gülerdim ki, sahte sevgilim aradı. “Nasılsın bakalım güzellik?” Güzellik mi? Yanaklarımı ateş bastı bir anda. İyi ki karşımda değil, kesin kafaya alır beni komiserim, civanım. “İyiyim komiserim, sen nasılsın?” “Sesini duydum daa iyi oldum beya! Ben derim ki acaba oraya gelsem de bana balık mı ısmarlasan? Eh balık yasağı kalktı nede olsa ayçiçeği?” Ne ayçiçeği mi? Ay bu erife neler olur böyle? Söylediği o sözler em hoşuma gider, em utanırım. Ne diyeceğimi bilemedim. “Ya ısmarlarım tabii ki de, şimdi seni burda kimse tanımaz ama beni, abimi erkesler tanır. Yani emen dikkat çekeriz, yoksa niye ısmarlamayayım komiserim?” dediğimde o tatlı kahkası yine kulağımdaydı ve o böyle gülerken, yüzü tatlı bir ayal gibi gözlerimin önüne düşer. Acaba hâlâ saçları öyle uzun mudur? “Şaka yapıyorum be Gözde.. istesemde, istesende gelemem zaten. İşler bu ara çok yoğun, uyumaya bile vakit yok.. hoş uykuda şeyden beri yokluğa karıştı,” dedi ve sustu bir anda. Ne olmuştur ki uyuyamazmış bu adamcağız? “Ayırdır, asta falan mısın? Sana emen anamın taranasından göndereyim, pişirmesi de kolay. Sen bile pişirebilirsin be komiserim!” dedim tüm eyecanımla. “Yok hasta falan değilim, hem bekâr adamım ben, yemekte yaparım, bulaşıkta yıkarım. Teşekkür ederim, tarhana gönderme, sen getir gelebilirsen! Uykum niye kaçar bende bilmem ki! Hani bir şiir vardır sen iyi bilirsin, geceleri bir ses böler uykumu, diye başlayan! İşte bende öyleyim beya.. amaan neyse ne, boşver sen beni. Bilmen gereken bir şey var, ben bizi abine söyledim ve bizi gerçekten sevgili sanıyor, çokta sevindi. Bilgin olsun canım.” Onca lakırdının içinde yalnızca birkaç sözü kaldı aklımda ama en çokta bana canım demesi yok mu? Yüreğim, ciğerlerim, böbreğim, dalağım ağzımdan elime düşer sandım. Bütün bedenimde kelebekler uçuşur be! Bugün niye böyle tatlı konuşur ki bu komiserim, yiğidim? Em bana ne olur böyle beya? Şeker gibi eririm, biterim iki tatlı söze! Abimin dediği gibi biraz saf mıyım ben ya? Ne der o?.. abim bilir mi artık? Ay ben buna şimdi ayılırım ya! Abariii! Ay ben ne yaparım bundan sonra? Deli gibi korkmaya başladım. Sessizliğim karşısında, “ah be Gözde, yine sustun kaldın, yaşıyor musun kızım ya?” diye aklı olarak söylenir bana komiserim, beni ateşe atanım. “Ama komiserim sen niye abime bizi söylersin ki? Ne der, çok kızar mı, laf sayar mı? Ay ben kendimi nerelerden atayım ya, yoksa gidip denizde boğsam mı kendimi?” “Ya sakin ol, hiçbir şey demedi abin, tam tersi sevindi ve sadece birbirinizi üzmeyin dedi.. Ne telaşe memuruymuşsun sen ya!.” Sıkıysa telaş etme. Abim iç sevmez böyle katagulli işleri, oş sevmez mevmez ama başımıza ajan kesilmiş, tehlikeli işlere karışmış aberimiz yok, yani yoktu ama şimdi ben bilirim ne iş yapar ve kalbim onun için erşeyi öğrendiğimden beri korkuyla çarpar. “Alla Alla! Niye kızmadı ki, aslında o biçim sana bozulmazı lazım gelirdi. İç sevmez öyle kardeşine etrafındakilerden biri yan gözle baksın ama sana ses etmemiş. Neyse o zaman biraz daa raat olabilirim ve artık kapatmam lazım komiserim,” dedim. Derin bir nefes aldığını duyarım yine. Kesin bir şey demek ister, artık o kadarcık olsun tanırım onu. “Ba ben sana adınla hitap ediyorum, sende artık komiserim demeyi kessende bana Arda desen, nasıl olur acaba?” Duyduklarım karşısında nefesimi tuttum. Nedense şu içine düştüğümüz kahrolası durumdan sonra ona adını söyleyemem, hep komiserim derim. Utanırım, emde çok utanırım. “Peki Arda,” dediğimde güldü tatlı tatlı. “Ha şöyle canım ya! Adımı yasak etme kendine ve alış artık bu yalancıktan sevgili olma işine!” dedi. Şimdi gülme sırası bendeydi. Sesli güldüğümü duyunca o da bana eşlik etti. Birlikte gülmek ne güzelmiş ya! “Hadi bakalım, sonra görüşürüz ay çiçeğim,” dedi ve ben ona hiçbir şey diyemeden kapadı telefonu. Odamdaki boy aynasının karşısına geçtim ve yansımama baktım. Orda gördüğüm o kız çok mutlu, gözleri ışıl ışıl ve durmadan gülümsüyor. O kız benim ya, ve ben daha önce iç böylesi bir mutluluk yaşamadım. İlk kez abimden, babamdan başka bir erkek bana böyle güzel sözler söyler. Ayçiçeğim.. defalarca bu sözü tekrarlarken buldum kendimi ve o hafif kısık sesi hâlâ kulağıma ayçiçeğim der! Kalbim niye bu kadar hızlı çarpar ki? Niye içim içime sığmaz olur? Ep gülmek isterim beya. Emde otuz iki diş tam tekmil!.. acaba o da benim gibi mi? ~ ~ ~ Son zamanlarda yazdığım mesajların hiçbirine dönmez oldu. Aslında o kıza karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Sadece çok güzel oluşundan zaman zaman etkilendiğim oldu.. hepsi o kadar ama yinede onu düşünmeden edemiyorum. Konuşma şeklinden nefret ediyorum. Tipik Trakya kızı ama işte, ah o gözleri yok mu, çok derin bakıyor. Edebiyat mezunuymuş, maşallah çene o biçim, sözleri yenilir yutulur cinsten değil ama sabretmek zorundayım. Ne demişler?.. köprüyü geçene kadar ayıya dayı denirmiş.. benim sabrımda o misal ve aslında ben o sözleri hak hiçmi hiç etmiyorum. Ona karşı oldukça dürüst davranmaya çalışıyorum. Yalan söyleyip, seni seviyorumda diyebilirdim ama ben neyse onu söyleme taraftarıyım. Bı zamanda benim gibi dürüst biriyle nerede karşılaşacak ki? Hiçbir artısı olmayan, sıradan biri. Edebiyat fakültesini birincilikle bitirmiş, bitirdinde ne oldu sanki! Atanamamışsın bile ve bu gidişle çok beklersin. Aldığın üç kuruş maaşlada ay sonunu zor getirirsin. Bunları söylememek için zor tutuyorum kendimi. Annemin Gözde’yi gelini olarak görmek istediğini çok iyi biliyorum ve birazda sabretmem bu yüzden. Zaten benim kendi tercih edeceğim tiplerle annem asla yapamaz, kahrından ölür. Benim sevebileceğim kadınlar haddini bilir, nerde ne konuşması gerektiğini çok daha iyi bilir. Aslında zaten bende evlilik adamı da değilim ki! Birazda o yüzden Gözde ile anlaşmalı evlilik yapmak istiyorum. Beni anlamak istemiyor ve bende sinirlendiğim için arada bir sözlerimle belli ki kızın canını sıkıyorum. Bu böyle olmayacak! Yine bana Şarköy yolu göründü. Gidip önce annesi ile yüz yüze görüşmeliyim. O nişanlanıyorum hikâyesinede hiç inanmadım. Sırf benden kurtulmak için böyle bir şey uydurdu ama bilmediği bir gerçek var ki ben istediğimi öyle ya da böyle alırım ve Gözde sadece benimle nişanlanabilir. Bunu adımın Haluk olduğunu bildiğim gibi biliyorum. Bundan başka seçeneği yok ve aslında akıllı bir kız olsa başına talih kuşunun konduğunu görür ve bu teklifi havada kapar. Kaç kez oldu çalıyor telefonu açmıyor işte. Açma sen açma o Allah’ın belası telefonunu. Yarın beni karşında görünce ne yapacaksın bakalım, çok bilmiş seni? ~ ~ ~ Bu işin sonu nereye varacak hiç bilmiyorum. Gözde ile oynadığımız bu oyundan umarım zararlı çıkmayız. Daha ilk gördüğüm anda ona kanım ısınmıştı. Mavi mavi bakan o gözlerindeki korku nedense içime işlemişti ama belli etmemeye çalışmıştım. Zaten bana sinir olmakla o kadar meşguldü ki, istemdışı yaptığım bazı hareketlerimi, tutamadığım çenemden çıkan sözleri anlayamamıştı bile. Hoş, bende kendimi anlayamıyorum ya! Neden bu oyunu kabul ettim ki ve ne diye gidip bunu Sinan ile paylaşma ihtiyacı hissettim ki? Üstelik ona biz kardeşinle sevgiliyiz dedim resmen. Adamın gözüme yumruğunu geçirmesini bekliyordum ama o beni şaşırtarak bir anda sımsıkı sarıldı bana. Aklım, ruhum çok karışık. Az daha kıza seninle bu oyuna başladığımızdan beri uykular haram oldu bana diyecektim. Zor frenledim kendimi. Ne tatlı telaşlandı hemen. Annemin tarhanasından göndereyim dedi bana ya! Kız Gözde ben seninle ne yapacağım? Sana bilerek bugün canım dedim.. niye öyle sustun ha! Off Allahım ya!.. kızmış olabilir mi ki bana? Ama kızmış olsa belli ederdi deli kız. Lafını hiç kimseden esirgemiyor ki, benden mi esirgeyecek? İyice ergen gibi hisseder oldum kendimi. Kıza zorla ismimi söylettim birde ama ne tatlı Arda dedi bana. İçimden deli gibi sevinç naraları atmak geldi. Şimdiden günün birinde kalkıp bana, “tamamdır komiser Arda.. bu iş burda biter!..” derse diye düşünüp dururum. Al işte onun gibi konuşmaya başladım. Yok o olsa başlarım der. Ah seni Trakya güzeli.. nedir benim seninle bu sınavım? Hiç anlamadım ki! ~ ~ ~ Karga bokunu yemeden evin zili çalar. Önce rüya görürüm sandım ama rüya falan değildir. Düpedüz evin zili bas bas bağırır beya. Yatağımdan iç istemesemde kalktım ve gözlerimi ova ova baaçeye çıktım. “Angi densiz alacaklı gibi çalar kapıyı böyle beya!” Babamın sinirli sesini duyarım ama ağzımı kocaman aça aça esnemekle öyle meşgulüm ki cevap vermeye fırsat bulamam. Oş o fırsat olsa ne işe yarar? Sanki müneccimiz bizde, bilelim kapıdaki denyonun kim olduğunu. Portonun önünde durduğumda ala esnemeye devam ederdim. “Patlama!.. er kimsen kaç aylıksın sen beya?” Dışardan gelen benim diye cevap veren sesi emen tanıdım. Bunun burda ne işi var diye düşünürdüm ki, evin kapısında biten annem, “kızım ne durursun öyle şaşkın? Gelen Aluk’tur beya.. aç kapıyı, bekletirsin dışarda insancığı!” demesin mi? Ne nasıl diye soracağım ama sanki dilime ağzımın içinde kilit taktılar. Tek laf edemeden öylece anneme bakarım. Daa şaşkınlığımdan sıyrılamamşıtım ki başk bir ses daa duyarım ve o anda kalbimin atışı değişir. “Gözdee! Bu ne demek oluyor açar mısın şu kapıyı? Hem balık ısmarlayacağım diye çağırdın beni buraya, şimdi de açmıyorsun kapıyı? Ne, kim!.. nasıl yani ya? ~ ~ ~ ~ ~
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD