Böyle olmamalıydı…
Demirkan, oğlumuzu öğrenmemeliydi. Yıllardır, öğrenmemesi için onu her şeyden, herkesten saklarken aklıma bile gelmeyecek bir anda karşılaşmıştık. Bu tesadüf müydü yoksa Demirkan zaten buraya geleceğimizi biliyor muydu? Beril söylemiş olabilir miydi? Demirkan’ın yüz ifadesinden anladığım kadarıyla bu bir tesadüftü.
Hem Beril’i tanıyorsam asla böyle bir riske girmezdi. Demirkan’ın ne kadar gözü kara olduğunu ve bizim peşimizi asla bırakmayacağını bilirdi. Bu saatten sonra Demirkan hem benim hem de Korel’in peşini asla bırakmayacaktı.
Demirkan’ın bakışları ben de sabitlenmişti. Bana sorarcasına bakarken ben sustuğum için kaşları yavaş yavaş çatılmaya başladı. Sıkı sıkı Korel’i tutarken Demirkan ağzını açıp kapattı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Ben de aynı haldeydim.
Ben ona şimdi ne diyecektim? Bu çocuk senden değil desem asla inanmazdı. Korel, Demirkan’ın kopyasıydı. En iyisi buradan gitmekti ama Demirkan bizi hemen yakalardı.
Başka çarem de yoktu. Artık benim için sonun geldiğini düşünürken Barbara’nın “Korel!” diye bağırma sesi geldi.
O andan sonra Demirkan’a artık bu senin oğlun diyemezdim. Korel ismini evlenmeden önce ortak kararla oğlumuz olursa koymaya kararlaştırmıştık. Demirkan kafasını iki yana salladı. Daha çok bunu bana yapmış olamazsın gibi bakıyordu.
Korel’in elini sıkı sıkı tutup koşarcasına restorandan çıkarken Demirkan’ın arkamızdan geleceğini zaten biliyordum.
“Menesa!” diye bağırdı.
Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Demirkan asla bizden vazgeçmezdi. Ben daha fazla ağlarken kapıda bizi bekleyen Barbara’ya doğru ilerledim.
Korel “Anne, o abi kim? Neden geri dönüyoruz?” diye bana sorular sorarken cevap bile veremedim. O abin değil, o senin baban! Susmaya devam ettim.
Demirkan “Menesa! Kaçma!” diye bağırırken Barbara’nın yanına çoktan gelmiştim.
“Üzgünüm, Menesa Hanım. Elimden kaçtı. Sizin neyiniz var!” dediğinde arkadan bize doğru gelen Demirkan’ı görünce ters giden bir şeyler olduğunu anladı. Ona şu an açıklama yapamazdım.
“Korel’i hemen arabaya götür! Korumalara da söyle! Arabanın etrafını sarsınlar! Kimse arabaya yaklaşmayacak! Çabuk!” diye emir verdim.
Barbara spor ayakkabı giydiği için benden daha hızlı koşardı. Korel’i kucağına alıp koşarken ben de arkalarından gidiyordum. Fazla dikkat çekmemek için iş yemeklerinde korumaları uzak yerlerde tutuyordum ama hata etmiştim. Barbara baya uzaklaşırken ben ince topuklarım yüzünden hızlı koşamadım ve Demirkan kolumdan tutup kendine çevirdi.
Aniden yaptığı için kafam, göğsüne çarptı. Gözlerim kapandı. Tam beş senedir onun kokusunu hissetmemiştim. Kokusunu içime çekerken onun da burnunu saçlarımda hissettim. Gözlerim yanıyordu. Kalbim zaten artık köze dönmüştü.
Elimi göğsüne koyup ittirdim. Kolumu da onun elinden kurtardım. Tam ona atacakken kolumu havada yakalayıp sıktı. “Sakın, Menesa! Deneme bile!” derken sesi öfke doluydu.
Kolumu hafif düzeyde sıkıyordu. O, hiçbir zaman beni incitmezdi. Üniversitede yanlışlıkla beni düşüren bir çocuk vardı. Dizlerim yaralanmıştı. Demirkan da bunu görünce çocuğu bulup öldüresiye dövmüştü. O gün Kutay amca ve babam olmasaydı kesin içeriye girerdi. O gün anlamıştım ki o benim incinmeyeceğimi isteyecek kadar bana aşıktı.
Ondan kurtulmaya çalıştım. “Bırak beni! Senin yüzünü bile görmek istemiyorum! Defol git! Uzak dur benden!”
“O çocuk…” dediğinde onu susturup tam o senin çocuğun değil diyecekken bu sefer de o beni susturdu.
“Sakın, Menesa! Sakın, o çocuk senden değil deme! O benim oğlum. Eminim!”
Gözyaşlarım akarken kafamı iki yana salladım. Kolunu çekmeye çalıştım. “Dokunma bana! Sen bana dokunurken midem bulanıyor! Bırak beni!” diye bağırdım ama o daha fazla bana yaklaştı.
Yüzüme doğru “Kes sesini!” diye bağırdı.
Göğsünü yumruklayıp onu kendimden uzaklaştırdım ama beni durdurmayı başarıp iki bileğimden de yakalayıp kendine hapsetti.
“Sen, bir oğlumuz olduğunu neden benden sakladın? Bu kötülüğü bana neden yaptın?” diye öfkeyle bağırdı.
“Bırak! O senin çocuğun değil!” desem de bana inanmadı.
“Adını Korel koymuşsun. Bu ismi ikimiz seçmiştik. Onun bana ne kadar çok benzediğinin farkında mısın? Daha fazla yalan söyleme, Menesa!” dediğinde kollarımı çekmeye çalıştım.
Ona açıklama yapmayacaktım. Kolumu ondan kurtarıp kaçarken korumaların da bana doğru geldiğini fark ettim. Demirkan buraya yalnız başına gelmiş olamazdı. Kesin adamları etraftaydı. Özel korumam beni arkasına alıp belinden silahını çıkartıp Demirkan’a doğrulttu.
“Yaklaşmayın sıkarım!”
Demirkan da gülerek ona baktı. Diğer korumalar bize kalkan olurken özel korumam beni arabaya götürdü. Arabaya bindiğimde Korel ağlıyordu. Barbara da telaşlıydı. Korumam, arabaya binip gaza bastı. Diğer korumalar da arkamızdan gelirken Demirkan’ın kendi adamlarına bizi işaret ettiğini gördüm.
Onun yalnız başına gelmeyeceğini zaten biliyordum. Korel bana sarıldı. “Anne, o adam kimdi?” diye sordu.
Saçlarını öptüm ama ona cevap veremedim. Ellerim titrerken babamı aradım. Anında açmıştı. “Baba?” dediğimde ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı.
“Kızım? Ne oldu? Korel’e bir şey mi oldu?” diye sordu, endişeli bir sesle. Arkadan annemin de sesi geliyordu.
“Demirkan her şeyi öğrendi. Peşimizde. Ne olur, yardım et!”
“Kahretsin! Sen hemen eve gel, ben halledeceğim!” dediğinde babam telefonu çoktan kapatmıştı.
Demirkan’ın bizi takip ettiğine emindim. Burada kalamazdık. Eğer kalırsam Demirkan rahat durmazdı. En iyisi oğlumu alıp bir süre başka bir ülkeye gitmekti.
Barbara “Menesa Hanım, o kim?” diye sordu.
Gözlerimi sımsıkı yumdum. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya dökülürken Barbara anlamıştı. Bana üzgünce baktı. Korel’in saçlarına uzun uzun öpücükler kondururken eve gelmiştik. Babam bahçede beni bekliyordu. Kapılar kapatıldı.
Barbara, Korel’i alıp içeriye geçti. Kapının önünde sert bir fren sesi duyuldu. Demirkan’ın geldiğine emindim. Babam bana sarılıp saçlarımı okşadı. “Ben her şeyi halledeceğim. Sen şimdi içeriye geç ve valizini hazırla! Seni bir şekilde bu evden çıkartacağım. Özel jetle Dubai’ye gideceksiniz!” dediğinde kafamı salladım.
Babam da benim gibi düşünmüştü. Burada kalırsam Demirkan peşimizden ayrılmazdı. Demir kapıya sert bir tekme atıldı. Gelmişti.
“Açın kapıyı! Menesa benden kaçamazsın! Çakır amca senin de orada olduğunu biliyorum! Aç kapıyı! Zor kullanmak istemiyorum! Sana saygım var ama bir yere kadar! Oğlumu görmek istiyorum!” diye bağırdı.
Babam bana evi işaret etti. Kolunu tuttum. “Baba, ne olur ona zarar verme.”
Hala ona karşı hislerimin olmasından dolayı kendimden nefret etsem de ona bağlı olan sadece tenim değildi, kalbim de sonsuz bir düğümle ona bağlamıştı. Bugün onu karşımda görünce bu düğümün çözülmesinin imkânsız olduğunu bir kere daha anlamıştım.
Babam “Menesa içeriye geç!” dediğinde omuzlarımı düşürdüm. Bu iş iyice karışacaktı. Sadece Demirkan değil, Kutay amca da bu işin içine dahil olursa iki aile arasındaki düşmanlık iyice artacaktı.
Ben eve giderken babam da kapıya doğru ilerledi. Ben kapının kenarından izlerken babam kapıyı açtı. Demirkan’ın öfkeli yüzünü gördüm. “Oğlum nerede? Çakır amca onu görmek istiyorum! Buna hakkım var!”
Babam “O senin oğlun değil! Defol git kapımdan!” diye bağırdı.
Demirkan çıldırmış gibiydi. Daha fazla dayanamadım ve kapıyı kapattım. Omzuma dokunan elle irkildim. Arkamı dönünce annemi gördüm. Korel ve Barbara üst katta valiz hazırlarken annem bana babamın planını anlatmaya başladı.
“Kızım, valizini hazırlattım ama evden çıkarken kendin gibi olmaman gerekiyor. Evden çıkarken dikkat çekmemen için yanında sadece özel koruman olacak. Seni havaalanında korumalar bekliyor olacaklar. Biz de birkaç gün sonra yanına geleceğiz.” dediğinde kafamı salladım.
Aşağıda bağırmalar devam ederken Barbara da elinde Korel’le aşağıya indi. Barbara’nın üzerini sözdüm. Daha spor parçalardı. “Barbara kıyafetlerini bana ödünç verir misin? Sen de çıkıp benim odamdan istediğin kıyafeti alabilirsin.”
Şaşırdı ama kafasını salladı. Korel, annemin yanında kalırken bir sürü soru soruyordu ve biraz da korkmuş gibiydi. Barbara’yla yukarıya çıktık. Bana kıyafetlerini verirken “Menesa Hanım, aşağıdaki adam Korel’in babası mı?” diye sordu.
Kafamı salladım. “Evet, o!”
Kıyafetlerimizi değiştirdikten sonra Barbara’ya sarıldım. “Barbara teşekkür ederim. Sen her zaman yanımda oldun. Ben bir süre olmayacağım. Esmira’yı aramanı ve işleri devralması gerektiğini söylemeni istiyorum.”
Gözleri dolu dolu bana baktı. “Menesa Hanım, izin verin. Ben de sizinle geleyim. Siz bana aile oldunuz. Beni üvey babamın elinden kurtarıp iş verdiniz. Benim sizden başka kimsem yok!” dediğinde burukça gülümsedim.
“Tamam, gel. Sen de benim için hep küçük bir kız kardeş gibi oldun.” diye fısıldadım.
Barbara bana minnettar bir şekilde bakarken aşağıya indik. Babam da oradaydı. “Demirkan bağırıp çağırdı ama gitti. O inatçıdır. Hala evin etrafında beklediğine eminim. Şoför, sizi arka tarafta bekliyor. Orman yolundan gideceksiniz. Ben her şeyi hallettim.”
Ona sarıldım. “Sana ve torunuma zarar gelmesine asla izin vermem. Sen git. Biz de geleceğiz.”
Korel hala sorularına devam ederken babamdan ayrılıp önünde diz çöktüm. “Oğlum, beraber tatile çıkıyoruz. Barbara ablan da bizimle geliyor.”
“Peki, o abi kim?”
“O benim bir arkadaşım.”
Bunu söylerken içim acımıştı ama mecburdum. Aslında ona Demirkan’ın resimlerini göstermiştim ama tanımamıştı. Korel’in elini sıkı sıkı tutup arka tarafa doğru ilerledik. Etrafı kontrol etmişlerdi. Kafamda şapka, gözlerimde de güneş gözlükleri vardı. Özel korumam Samuel, arabaya geçti. Barbara da Korel’le arkaya yerleşti. Annem ve babamla vedalaşıp ben de arabaya bindim.
Evden ayrıldık. Sürekli arkama bakıyordum ama yol karanlıktı. Demirkan bizim gittiğimizi anlamamıştı. Derin bir nefes aldım. Oğluma sarıldım. Barbara da elimi tutuyordu. Onu da kendime çektim. O da sağ tarafıma yaslandı.
Havaalanına gidene kadar arada arkaya baktım ama kimse bizi takip etmiyordu. Havaalanına gelince Samuel bizim pasaportlarımızı halletti. Biz onu arabada bekledik. Samuel geri gelince “Menesa Hanım, bütün havaalanı kontrol edildi. Ters giden bir şey yok. Gidelim.” dediğinde derin bir nefes aldım.
Demirkan bizi belki de evin önünde beklemeye devam ediyordu. Özel jete doğru ilerledik. Samuel bizi abluka almıştı. Dikkat çekmemek için özel çaba sarf ediyorduk. Jete bindiğimizde rahatladım.
Telefonum çalmaya başladı. Babam arıyordu. Açtım. “Baba biz jete bindik.”
“Hemen o jetten inin, Menesa! Hemen!”
Barbara’yla göz göze geldiğimde dehşetle benim arkama bakıyordu. Telefon elimde beklerken kulağımda bir nefes hissettim. Gözümden bir damla yaş akarken onun sesini duydum.
“Benden kaçamazsın, Menesa!”
Vücudum titremeye başladı. “Jetin kapılarını kapatın! Gidiyoruz!” diye emir verdi.
Yakalanmıştık.
Demirkan buradaydı…