Bölüm 2

1411 Words
Bütün gün huzursuz bir halde oturmuştu yerinde. Korkuyordu Beste. Yine oyun oynayacaklarını hissediyor ve bir şey yapamayacağını düşünüyordu. Kendi kendine bir şey olmayacağını söyleyip rahatlamaya çalışırken Güney’in ve sınıfın züppe takımının yanına geldiğini fark etti. Sıkıntıyla nefes alıp verdi. Gözü bir an Güney’in yanı başındaki çocuğa takıldı. Aslında onu da diğerleri gibi sürekli görüyordu ama adını hatırlayamıyordu. Siyah dalgalı saçları ve yemyeşil gözleri vardı. “İnekcik havuz partisi sever miydi?” Gözlerini sinir olduğu Çiğdem isimli kıza çevirdi hızla. Tam ağzını açacakken Serap’ın sesiyle yüzünü buruşturdu. “Ooo bilmiyorsunuz siz, o aslında su kaplumbağası!” Önündeki kalabalık kahkahalarla gülüyordu Serap’ın sözlerine. Tek tek yüzlerini incelerken onların ne kadar boş ve duygusuz olduğunu bir kez daha anlamıştı. Gözü tekrar yeşil gözlü çocuğa takıldığında onun bu sözlere pek aldırmadığını, sadece tebessüm ettiğini fark etti. İçinden ona minnet duydu bir anlık. Güney’le göz göze geldiğinde kusursuz bembeyaz dişlerini göstererek, kahkaha attığını görebilmişti. “Yeter bu kadar.” dedi Güney otoriter bir sesle. Herkes gülmeye son verip kendi halinde konuşmaya başlarken tekrar emir verdi. “Yangın merdiveninde bekliyoruz bir süre.” “Müdürden izin almadınız mı?” dedi Beste hayretle. Gözleri kocaman açılmış, Güney’e bakıyordu. Kalabalık tekrar gülerken Beste’ye doğru birkaç adım attı Güney. Kolunu genç kızın omzuna sarıp kulağına eğilirken kalabalığa sırtını döndü. “Merak etme, bir şey olmaz.” Beste’nin değişmeyen ifadesine bakarken gülümsedi. “Korkuyor musun?” “Saçmalama Güney.” diye homurdandı Beste. Tabii ki de korkuyordu! Teyzesinin canını sıkacak bir şey yapmaktan nasıl korkmazdı? Yine de daha fazla rezil olmamak adına yalan söylemek zorunda kalmıştı. Nasıl olsa okula bir şey olduğunda Güney’in babası duruma el atar ve sorunu hallederdi. Güney’in yine fazla yakınında olduğunu fark edince, elini sertçe itti. Bu hareketiyle sinirlendiğini fark etmişti. Güney tek hamleyle Beste’nin bileğini kavrayıp gözlerini kıstı. Gözlerinin beyazı kızarmaya başlamış ve bakışları tehlikeli bir hal almıştı. “Beste fazla ileri gidiyorsun!” diye tısladı. “Ben senin istediğin zaman kolunun altına girecek kuyruklarından değilim.” diye fısıldadı Beste. Onu bu kalabalığa karşı mağdur etmek istemiyordu ama sözlerinde gayet ciddiydi. “Bana diğerlerine davrandığın gibi davranamazsın!” diyerek gözlerini kıstı. “Ne sen ne de babanın parası bu durumu değiştirebilir.” Güney bir süre genç kızın gözlerine baktı. Yüzündeki öfke yavaşça siliniyor, yerini ifadesiz bakışları alıyordu. Derin bir nefes alıp kibar bir hareketle bileğini bıraktı genç kızın. Sesinde alay yoktu ama alaylı cümleleri de yetiyordu zaten. “Mahremiyetine saygı duyuyorum güzellik.” Hızla dönüp Serapların olduğu yere yürümeye başlamıştı. Onu izlerken Serap memnun bir ifadeyle Beste’ye bakıp buklelerini savurdu. Yavaşça dönüp yangın merdivenine doğru yürümeye başladı Beste. Güney’i artık umursamamalıydı. Zaten alışmıştı ona ve yaptıklarına. Sadece tedirginliği alışkanlığının önüne geçiyordu, o kadar. Merdivenin en üst basamağına çıktığında şaşkınlıkla duvara dayalı çocuğa baktı. Hala ismini hatırlamıyordu ama artık sıradan biri gibi hissetmiyordu. Kolunu sıyırıp saatine göz attı. “Normalde 10 dakika beklememiz gerek ama ne olur ne olmaz 15 dakika burada bekleyelim.” Kimsenin aldırmadığını fark edince gözlerini yumup başını soğuk duvara yasladı. 15 dakika geçmeden yerinden bile kıpırdamayacaktı. Güney ne derse desin bu sefer kendi bildiğini okumaya kararlıydı. Beynini kemiren düşünceler yerlerine sinerken teyzesine haber vermesi gerektiğini hatırladı. Bugün ne çok hata yapıyordu böyle? Çantasını açıp telefonunu aramaya başladı. Yeşil gözlü çocuğun onu izlediğini fark ediyor, yanakları kızarıyordu. Sonunda telefonu eline alıp tuşlara bastığında kapalı olduğunu fark etti. “Allah kahretsin…” diye fısıldadı. Şarjı ne ara bitmişti? Dudaklarını büküp telefonu sertçe çantaya attığı sırada yeşil gözlü çocuğun ılık tenini ellerinde hissetti. Son model bir telefonu eline koyup tekrar duvara yaslanmış ve bakışlarını kalabalığa odaklamıştı. “Telefonumu kullanabilirsin.” Şaşkın bir halde “Teşekkürler.” diye fısıldadı Beste. Çocuktan zorlukla gözlerini çekip numarayı tuşladı. Teyzesine durumu kısaca açıklayıp merak etmemesini söyledikten sonra telefonu kapatıp çocuğa uzattı. “Çok teşekkür ederim.” Çocuk omuzlarını silkip telefonu cebine koyarken onu izliyordu. Güney kadar olmasa da uzun boyluydu, geniş omuzları vardı. Buğday teni ve gür kirpikleri altında yeşil gözleri insanın içini ısıtıyordu. Bakışlarını fark etmesinden korkarak gözlerini boşluğa odakladı ve kollarını göğsünde birleştirip beklemeye koyuldu. Bir süre sonra Güney'in gür sesi kulağını doldurdu. “Hadi millet 15 dakika doldu!” Yerinden kalkıp pantolonunu silkeledi. Çantasını omzuna atıp yavaş yavaş merdivenleri inmeye başladı. Kalabalığı takip ederek kızların soyunma odasına ulaştı. Herkesin burada mayosu ya da bikinisi olurdu mutlaka. Ona alayla bakıp kahkahalar atan kızlara aldırmayarak mayosunu aldı ve boş bir kabine girip üstünü değiştirdi. Havlusuna sarınarak dışarı çıktığında gözleri aynayla buluştu. Saçları darmadağın olmuştu. Yavaşça lastiği çıkarıp saçını tekrar topladı. Tokayı saçlarına dolarken, kopmasıyla dudaklarını ısırdı. “Allah kahretsin ya!” Sinirle saçlarını bıraktı ve omuzlarına dökülüşünü izledi. Bu halde durmaktan nefret ediyordu. Neden tokası bile karşıydı ki Beste’ye? Elleriyle saçlarını düzeltmeye çalışıp kulağının arkasına attı. Hızlı adımlarla odadan çıkıp havuz başına ulaştı. Herkes üzerini değiştirmiş, kendine haline dalmıştı bile. Ne anlıyorlardı bu boş vakitlerden? Gülüşüp saçmalamanın nesi eğlenceliydi? Gözleriyle etrafını tarayıp kendine kuytu bir köşe seçti. Havlusunu şezlonga serip yavaşça oturdu. Yapacak bir şeyi yoktu. Önce gözleri insanların üstünde dolaştı. Yeşil gözlü çocuk tam karşısında duruyordu. Formasını çıkartmış, siyah bir deniz şortu giymişti üstüne. Buğday teni güneşin etkisiyle adeta parlıyordu. Hayranlıkla ona bakmasının ne kadar basitçe olduğunu fark edince öfkeyle kafasını eğdi. Bazen gerçekten ergenlikten nefret ediyordu. Çantasını karıştırıp romanını eline aldı. Çocuğu düşünmemeye, ona bakmamaya çalışıyordu ama kitabı okuyamıyordu bir türlü. Koluna hafifçe dokunulmasıyla kafasını kaldırdı. Güney belirgin bir hayranlık ve gülümseyişle Beste’yi süzüyordu. “Saçını salmışsın?” Güney’in imalı sesini fark edince kaşlarını kaldırdı Beste. “Ne?” “Merakımı giderdiğin için teşekkürler.” Sabahki konuşmayı hatırlayınca gözlerini devirdi Beste. “Merakın umurumda değil Güney, o lanet toka kopmasaydı kimse saçımı salmamı sağlayamazdı.” “Bence tokalarının hiçbiri saçını tutmayacak artık…” Boş gözlerle Güney’e baktı genç kız. Gerçekten hiçbir şey anlamamıştı. “Saçların çok güzel...” diyerek bir bukleyi eline aldı Güney. Yumuşak bir hareketle okşayıp gülümsedi. Gözleri kısılmış, alaylı ifadesinden arınınca daha da anlamlı bir hale gelmişti. Göz ucuyla havuzu gösterip “Yarışmak ister misin?” diye sordu. Onun bu bakışlarına karşı koyacak, tersleyecek biri var mıydı acaba dünya üzerinde? Gözlerini kaçırıp kafasını geri çekti Beste. “Hayır.” “Yüzmeyi bilmiyor musun yoksa?” “Biliyorum.” Beste onun gözlerine bakamayacağını bildiğinden omuzlarına dikmişti gözlerini. Geniş, kaslı omuzları nasıl da güçlü görünüyordu. Güney’in özgüvenine şaşırmamak gerekirdi. Bunca şımarıklık bile azdı onun gibi biri için. “Ben mi kucağıma alıp suya atayım, sen mi kalkarsın?” Şaşkınlıkla gözleri irileşti bir an. Tekrar Güney'e bakıp sert bir sesle bağırdı. “Bir daha bana dokunursan seni mahvederim!” “Öyle mi?” derken eğlenir gibi bir ifadesi vardı genç adamın. Beste’nin omuzlarını sıkıca kavrayıp doğruldu. “3 saniye içinde seçimini yap güzelim.” Öfkeyle derin bir nefes aldı Beste. “Senden nefret ediyorum.” diye homurdandı. Güney’in ellerini sertçe itip ayağa kalktı. Onu beklemeye gerek görmeden havuza atlayıp bir süre suyun içinde kaldı. Suyu seviyordu, yüzmek her zaman iyi geliyordu ona. Ciğerlerinin isyanıyla başını kaldırıp derin bir nefes aldı. Güney yanı başında duruyor ve ona bakıyordu. “Başlayalım mı?” diye sordu. Cevap vermesini beklemeden havuzun etrafındaki insanlara doğru dönüp izlemelerini emretti. Güney tekrar döndüğünde yüzmeye başladılar. Beste güçsüz ve zayıf olabilirdi Güney’e göre. Ama yüzme konusunda gerçekten başarılıydı ve bunu Güney’in de görmesinde bir sakınca yoktu. Geldiği noktaya döndüğünde, herkesin alaylı tezahüratlarını duydu. Aldırmayarak, havuzdan çıktı. Güney’in isteğini bir kez daha yerine getirmemeye içinden yeminler ediyordu. Bu sınıftan gerçekten nefret ediyordu. Her geçen gün daha fazla! Biraz önce oturduğu yere dönüp havlusuna sarındı. Hava kararmaya başlıyor, bulutlar güneşin önünü kesiyordu. Pek alışkın değildi ama vücudunun titremesiyle üşüdüğünü fark etti. Saçlarını havluyla kuruladıktan sonra kıyafetlerini getirmediği için pişmanlık duymaya başlamıştı. Çenesi titriyor ve dişleri birbirine çarpıyordu. Sıcacık bir şey omuzlarından itibaren sardı bir anda genç kızı. İçinde garip bir minnet duygusu oluşurken bunun bir kol olduğunu da fark etmişti. Kafasını kaldırıp şaşkın gözlerle, onu izleyen yeşil gözlere baktı. Çocuğun kısık, güven veren sesiyle ağlama hissi aynı zamanda gelmişti. “Üşüyor musun?” diye sorduğu sırada ağlamamak için gözlerini kırpıştırdı. Kafasını sallayarak gözlerini kaçırdı. Neden ona iyi davranıyordu? Bir şey mi çıkacaktı bunun altından? Oysa içinden bir ses ona güvenmesinde bir sakınca olmadığını fısıldıyordu yüreğine. Kolunu hiç çekmesin, sesiyle hep sarsın istiyordu. Ceketini uzatıp giymesine yardım etti genç adam. Elleriyle kolunu ve omuzlarını ovup ısınmasını sağlamaya çalışıyordu. “Biraz daha sıcak mı?” “İyiyim, teşekkürler.” diye fısıldadı Beste. Ona bakmamaya, gözlerindeki şefkati görmemeye çalışıyordu. Her an ağlayabilirdi. Asla ağlamamalıydı. Her şeyi yapmışlardı ama bir tek ağlatamamışlardı Beste’yi. Bunu da yıkmak istemiyordu. Bugün daha fazla rezil olmak istemiyordu. Kalın bir erkek sesiyle havuzun girişine çevirdi bakışlarını. Okul müdürü öfkeyle sınıfı izliyordu. “Burada neler oluyor?!”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD