Mustafa,
"İyi düşün Sibel, bunun dönüşü yok. Bir kez benimle evlenmeye karar verirsen karım değil kölem olursun."
“Elbet ağam, sen beni yanına layık gördükten sonra her nefesim senindir.”
"Benden aşk meşk bekleme, evliliğin gereği neyse onunla yetineceksin. Ol dediğim yerde olmanı, öl dediğim yerde ölmeni beklerim senden. Buna dayanabilir misin?"
Sibel utangaç bakışlarını masanın üzerinde bağladığı ellerine indirdi.
"Sever, merhamet edersen yeter ağam. Aşka meşke benim de aklım ermez."
İstediğimden bile güzel cevaplar verdiğinde karşımda canını teslim edecek gibi heyecanlanan kıza beğeniyle baktım.
Evlilik dediğin seni, ıssız kalmaktan korur. Çocukların olur, büyütür aile olursun. Karın seni sayar, büyüğü beller.
Tabi onun için de kiminle evleneceğin önemli. Misal şu an ağzımdan çıkan her kelimeyi Allah’ın emri bellemiş Sibel, bence benim için en doğru kişi.
Şımarıklığını, terbiyesizliğini hiç görmedim.
Benimle evlenmek için yoluma çıkan, haber üstüne haber yollayan ağa kızlarıyla alakası bile yok.
Zaten ağa soyundan da değil.
Ağzında gümüş kaşıkla doğmadığı için kibri de yok, kocaya hürmet nedir biliyor.
Aşkımdan ölüp biten ağa kızlarına değil kölem olacaksın, evlilikte kocaya hürmet beklerim desem çoktan kapıyı çarpıp çıkar ama ölmüş kahyamızın yetim ve öksüz kızı Sibel, aç bir köpek yavrusunun bakışları ile her kelimemi onaylayıp duruyor.
Aramızda konuşulması gereken her şeyi konuştuğumuz için daha fazla oyalanmadan ayaklandım.
“O zaman ailene haber yollayacağım günü bekle.”
Benim ardımdan o da hızla ayaklanıp elimi yakaladı.
Kadının erkeğe dokunması bizim coğrafyamızda olacak iş değil ama mutluluktan aklını kaçırmış gibi görünen müstakbel karımı rencide etmemek için elimi öpüp alnına koymasına müsaade ettim.
Dudakları tenime değdiğinde beklediğim karıncalanma olmadı. Sibel yerine abisi Selim elimi öpse bundan farklı hissetmezdim ama sorun değil. Zamanla tenlerimiz birbirine alıştığında benim de hoşuma gider illa ki.
Sibel yaptığı cüretkarlığı geç fark edip al al olmuş yanakları ile bir adım geri çekildi.
“Hakkımızda hayırlı olsun ağam.”
Aldığı terbiye bir kez daha doğru seçim yaptığımı ispat ederken cevap vermeye gerek görmeden masayı terk ettim.
-*-
Sibel,
Resmen ağa konağına gelin gidiyordum. Sıradan bir kahya ile bir marabanın kızıyken şimdi efendiler sınıfına terfi ediyordum.
Babası kaza geçirip kötürüm kaldığı için ağalık yarışında adı hiç geçmese de ağa torunuydu Mustafa. Hükmü aşiretin ağasından az değildi.
Kanı asil kandı, benim gibi ırgat kanı değildi. Emiri demiri keser, bir bakışı ile marabalar canından geçerdi.
Değme ağa kızları kapısında kuyrukken beni yanına yakıştırdığı için dünyanın en şanslı kızıydım.
Aslında bu günleri yıllardır ilmek ilmek dokusam da şansım yaver gitmese varlığımı gözü bile görmezdi.
Eğer abim gibi kapı kulu olmak istemiyorsam kendim için bir şeyler yapmam gerekti.
Anadan doğma güzel değilim, soyum sopum zaten belli.
Kendim için tek kurtuluş yolunun okumak olduğunu bildiğimden daha birinci sınıftan beri derslerimi köpek gibi çalışıyorum.
Emeklerim belki beni üniversiteye götürmedi ama Mustafa’nın amca kızı Şirin’le arkadaş oldum.
Arkadaş mı dedim, ayak işlerine koştuğu köle aslında.
Asla aklının basmadığı derslerin ödevlerini bana yaptırdığı için hemen her gün onların konağındaydım.
Mustafa çoktan evini ayırmış, konağa sadece hafta sonları geliyordu ama ben, bu ezik hayattan kurtulmak için o kısacık zamanları bile en güzel şekilde değerlendirdim.
Şirin’in şımarıklığının, beceriksizliğinin yanında benim ne kadar akıllı ve terbiyeli olduğumu kendi gözleri ile gördü.
Ağa soyundan kimse, üstelik Mustafa gibi yakışıklılığı gücü kudreti dillere destanken, benim gibi öksüz yetim maraba kızı ile evlenmez.
Gücüne güç, namına nam katacak bir ağa kızı alır, gelecek nesillerinin iktidarını garanti eder.
Mustafa’nın bunlarda gözü olmadığını biliyorum. Olsa en güzeline, en zenginine, en seçmecesine çoktan nikahı basmış olurdu.
O beni seçti.
Her ortamda en az iki üç kez yanlışlıkla(!) onu izlerken yakalandığım için mi, kendim yada abimin çözebileceği konuları bile bir fırsatını bulup ona söylediğim için mi bilmiyorum.
Karım değil kölem olursun dediğinde itiraz etmeyecek tek kişi olmamdandır belki de.
Benim için fark etmez.
Soyum kapılarında köpek, ben de Mustafa’nın yatağında köle olsam bir şey kaybetmem.
Kim bilir belki bir gün Mustafa’nın kölesi ama aşiretin hanım ağası olmak için fırsat bulurum.
-*-
Şirin,
Büyük amcamın oğlu Mustafa abi, konağa gelip bütün aileyi bir arada görmek istediğini, konuşacağı şeyler olduğunu haber ettiğinden beri kalbim heyecandan yerinde duramıyordu.
Babaannemle Mustafa abinin annesi olan Seher yengemi konuşurken duyduğum andan beri sadece adını bile duysam tuhaf tepkiler veriyordum.
Babaannem, Seher yengeme Mustafa abi için en uygun kısmetin ben olduğumu, zaten okumakta gözüm olmadığı için liseyi bitirir bitirmez beni istemelerini, yoksa babamın servetinde gözü olan birinin gönlümü çelivereceğini söylüyordu.
Bizim buralarda servet bölünmesin diye kızları yabancıya pek vermezler. Babam yurt dışı görmüş, ülkece tanınan bir iş adamı. Servetinin bölüneceğini falan düşünmez, beni gönlüm kime kaydıysa ona verir ama kendisi de zamanında amca kızı olan annemi daha liseyi bitirir bitirmez aldığı için babaannemin teklifi aileye yabancı şeyler değil.
Yengem babaannemin teklifine atlayacağı yerde “Numan abi kızını illa ki okutmak ister, hem belki serveti kendine denk birine vermek ister. Şirin de biz dedik diye evlenecek kız değil” dediğinde konuştukları odaya dalıp “ha şunu bileydiniz” dememek için zor sabretmiştim.
Babaannem “oğluna söyle, kızın gönlünü yapsın, Numan kızının gönlünün düştüğüne yok demez” deyince yengem “bir konuşurum Mustafa’yla” demişti.
O gün bu gündür Mustafa abiden gönlümü çalacak bir şey yapmasını bekleyip duruyordum ama o şimdiye kadar ne yaptıysa aynılarını yapmaya devam ediyordu.
İşin kötüsü acaba tavırlarında bir değişiklik var da ben mi anlamıyorum diye her halini tavrını seyretmekten yanlışlıkla gönlüm kendi kendine çeliniverir diye korkuyordum.
Onu peşimden koşarken, onca odunluğuna rağmen bana karşı kibarlık yaparken görmeyi deli gibi istiyordum. Kendi kendime aşık olursam kesin yelkenleri suya indirirdim hemen.
Aklıma düşen bana çiçek aldığı, kalpli mesajlar yazdığı görüntülerle kendi kendime gülümserken kimseye yakalanmamak için hızlıca odama kaçtım.
İyice bir giyinip süsleneyim de, Mustafa abi gönlümü çalmak için acele etsin.