When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Mustafa, Şirin, cam kırıkları arasında donmuş gibi beklerken tepside taşıdığı her neyse üzerine döküldüğünü anladım. Eteği lekelenmiş, bacağının açıktaki kısmı çoktan kızarmıştı. “Şirin, yavrum! Ne oldu sana, iyi misin?” Annem koşturarak yanına gittiğinde uykudan uyanmış gibi şaşkın gözlerle baktı. “İyiyim yenge. Bir şeyim yok.” Bir şeyim yok diyordu ama sesi bile titriyordu acıdan. Babaannemin olmayacak fikirleri yüzünden son günlerde hep kötü davransam da tepkisiz kalamayarak yerimden ayaklandım. “Ah yengeemm! Hep yanmış ayakların. Gel hadi su vuralım da şişmesin.” Annem Şirin’in elinden tutup yürütmeye çalışırken bir de ince tabanlı ayakkabısına cam battığında çığlık atarak olduğu yere çöktü. “Ayyyy!” Kendine zarar verip durmasına daha fazla sabredemediğim için eğildiği yerden