Aşk ve Mantık

1703 Words
Alara, iş dünyasında baya tanınan Vural Dilmen'in kızı. Küçük yaşından beri işler ile ilgilenmeye başlamış. Bu yüzden birçok kişi tarafından tanınıyor. Okula giderken bile babasının yanında çalışıp işi en ince ayrıntısı ile öğrenmiş. Güç, titizlik ve tuttuğunu koparma en büyük özelliklerinden. İş dünyasında duygusallığa yer vermeyen biri. Onunla çalışan biri her ayrıntıyı büyük bir özenle hazırladığını bilir. Güzelliği de birçok kişiyi etkilese de yanına yaklaşmak pek kolay olan biri değildir. Zaten hedefinde aşk olmayan biri. Önceliği her zaman şirketi için en iyisini yapmak. Bu yolda da mantığı ile devam eden biri.  Hatayı sevmediği kadar yapana karşıda tavizi yok. Kardeşi yüzünden en büyük anlaşmaları bozulduğunu öğrendiği gün olaya el atmak için babasından izin aldı. Birbirlerinin hayatlarına karışmasalar da bu çok başkaydı. Onun yüzünden işleri zarar görmüştü. Bunu kabul etmesi mümkün değildi. Kardeşinin çevirdiği her şeyi öğrendiği günde ipleri elini aldı. Kazanamayacağı bir yarışta yaptıkları hiç doğru gelmediği içinde kendi bildiği gibi çözmeye karar verdi.  Serkan'ın aklından geçenleri en iyi bilen kişiydi. Aslında aynıydılar ama kardeşi aklını başka kullanıyordu. Bir de istediğini her şekilde alacağını sanıyordu. Oysa bu aşk olayında pek işe yaramıyordu. Bunu da acı da olsa anlayacaktı. Kardeşini yurt dışına yolladıktan sonra düzeltmesi gereken son bir şey kalmıştı. Cemre'nin gerçekleri öğrenmesini sağladıktan sonra aralarından çekilecekti. Böylelikle de işi bitmiş olacaktı. Evden çıkıp hastaneye vardığında hiç vakit kaybetmeden Mert'in yanına çıktı. Beklemediği için şaşkın olmasını anlıyordu. Ondan önce de Cemre ile tanıştıklarını hatırlattı. Aslında kardeşinin yaptıklarını bizzat anlatmak istemişti, ama Mert engel olmuştu. Hiçbir işini yarım bırakmayı sevmiyordu. Bu defteri kapatmak için Cemre'nin her şeyi öğrenmesi lazımdı. Kendi anlatmak yerine kardeşine yardım eden Beste'yi devreye soktu. Zaten o da Serkan kadar zarar vermişti. Mert yanından hiç ayrılmadığı içinde hastaneye gelmek zorunda kalmışlardı. Kendi biraz konuşarak Beste'ye zaman kazandıracaktı. Bilmiyormuş gibi etrafa bakarken yaklaşan bir doktora gözü takıldı. Dağılmış saçları, yorgun gözleri dikkatini dağıtmıştı. Gülümseyerek önlerinde durduğunda Mert'in yanına geldiğini anladı. Adamın öyle etkileyici bir yanı olmasa da nedense gözüne farklı gelmişti. -Hoş geldin. Mert her an Cemre gelir diye gözü koridordaydı. Erdem'e baktığında "Nasılsın?" diye sordu. Alara hiç bakmamasına biraz bozuldu. Sonuçta görünmeyecek gibi de değildi. İnsan bir selam verebilirdi.  -İyiyim. Kızını görmeye geldin sanırım. Mert geçen her saniyede Cemre dönmediği için huzursuzdu. Bir lavaboda bu kadar vakit harcaması hiç normal değildi.  -Erdem benim bir işim var. Geliyorum. Ne oldu diyemeden Mert hızla uzaklaştı. Arkasından bakmak için dönerken izleyen gözleri gördü. Yeni fark ettiği için bir şey soracak sanıp "Buyurun." dedi.  Alara sinirle güldü. Hiç umursamaması gerekse de yaptığı biraz gururunu kırmıştı. Beyaz önlüğün içinde müthiş olması ya da o bakışların biraz etkilemesi durumu toparlamıyordu.  -Nöbet sabahları böyle mi oluyorsunuz? Erdem karşısında ki kadına daha dikkatli baktı. Acaba bir yerden tanıyordu da unutmuş muydu? Keskin bakan gözler, beyaz tenine uyumlu siyah saçlardan daha çok duruşunda ki öz güven öne çıkıyordu. Dediği gibi nöbetten çıkmıştı ve yorgundu.  -Tanışıyor muyuz? Samimi sorsa da kızdığını görünce "Kusura bakmayın hatırlayamadım." diye ekledi. Alara ben sana kendimi bir güzel tanıtırım demek istese de nefes alıp önce sakinleşti. Adam görmedi diye bu kadar takılmasına gerek yoktu. Elini uzatıp "Alara Dilmen." dedi. Mert'i tanıyorsa kim olduğunu hemen anlardı. Erdem hala anlamadığı için uzanan eli tuttu. "Erdem." Elini çekerken de "Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi.  Alara yaşadıklarına gülecek haldeydi. Bir adam için böyle bir şey yapacağını biri söylese ona en ölücü bakışlarını yollardı. Resmen tanımamıştı.  -En iyisi siz gidin dinlenin. Mert'i de oyalama işi bitmişti. Bir an önce gitmeliydi. Doktoru arkasında bırakıp ayrıldı. Erdem öylece kalmıştı. Ne demek istemişti hiç anlamamıştı. Bir sıkıntısı var galiba diyerek yoluna devam etti. """"" Alara yol boyunca gelen maillerine baksa da aklı doktordaydı. Tanımaması, bakışları gözlerinin önündeydi. Kısa bir anın bu kadar aklını meşgul etmesi farklı geliyordu. Şirkete varınca direk ofisine geçti. Ediz kapının önünde kalınca işi bittiği için sekreterin yanına geçip oturdu. -Patronun nesi var? -Ne olabilir? Helin odanın kapısını kontrol ettikten sonra Ediz'e yaklaştı. "Son günlerde çok dalgın. İşi bu kadar aksattığını hiç görmedik. Bir de sen neden onun şoförlüğünü yapıyorsun?" Bunları anlatamazdı. Önünde duran dergilerden birini aldı. "Bence işine bak. Bizi ilgilendirmez." Helin'in sinirlediğini hissetse de umursamadı. -O zaman al bunu git işini yap. Ediz önüne atılan dosyaya baktı. Ne olduğunu anlamadığı için Helin'e döndü. "Bunu ne yapacağım?" -Alara Hanım seni özel sekreteri yaptı. Kahvesini al ve dosya ile odasına git. Yok artık diye baksa da Helin işine dönmüştü. Alara söylediğinde çok ciddiye almamıştı. İşi sekreterlik değildi. Bu saçmalık daha ne kadar devam edecekti? Beste konuşmuştu ve Cemre de her şeyi öğrenmişti. Artık azat etseydi de kurtulsaydı. Sinirle dergiyi atıp ayağa kalktı. Dosyayı aldı ama bir de kahve vardı. -Nasıl içiyor? Telefon çalınca Helin cevap veremedi. Bir dakika dedikten sonra telefonu açtı. Arayan Alara'ydı ve Ediz hemen odama gelsin demişti. Telefonu kapattığında "Seni çağırıyor." dedi. -Kahve? -Sesi sabırsızdı. Hemen gelsin dedi. Mecburen sadece dosya ile kapının önüne vardı. Çalınca gel sesinden sonra giriş yaptı. Masanın başında oturan kadına baktığında bile üşümesine neden oluyordu. Bir kadın duruşu ile insanı tedirgin eder miydi? Söz konusu Alara ise ederdi. Elinde ki dosyayı masanın üstüne koyulup geri çekildi.  -Beni çağırmışsınız. Aklı hala sabah gördüğü doktordaydı. Saçmaydı ama adamı merak etmişti. Kendine hem kızıyor hem de düşüncelerine engel olamıyordu. Kafasına bir şey takıldı mı yapmadan duramama huyu bu sefer başına bela olmuştu.  Ediz sessizlikten tırsmaya başlamıştı. Bir kere daha "Alara Hanım" diyerek varlığını belli etmeye çalıştı. Sonunda kendine dönen gözleri görünce "Beni çağırmışsınız." dedi. -Hastaneye gitmeni istiyorum. Bunu yaptığına inanamıyordu, ama Erdem hakkında bilgi aldıktan sonra bir karar verecekti. Sonuçta adamı tanımıyordu. Belki sevgilisi vardı belki de evliydi. Öyleyse aklından silmesi daha kolay olurdu.  Ediz isteğe şaşırdığı için "Hastanede ne yapacağım? Cemre hanım her şeyi öğrendi." dedi. Tabi Alara ayağa kalkınca "Yani işinize karışmak gibi olmasın." diye ekledi. -Erdem adında bir doktor var. Onu araştırıyorsun. Hakkında ki her şeyi istiyorum. Adamın soy adını bilmiyordu, ama bulmak çokta zor değildi. Bilgisayara hastanenin ismini girip sayfasını açtı. Doktorları bulduğunda Erdem'in fotoğrafını aradı. Sabahki gibi dağınık saçlarla çekildiği fotoğrafı görünce istemsiz gülümsedi. Ediz izlediği için biraz şaşırmıştı. Erdem kim olduğunu düşününce Mert'i araştırdığı zaman aklına geldi. Aynı kişiyse onun doktoruydu. Merakı daha da artmıştı.  -Erdem Dal. Şimdi gidebilirsin. Alara getirdiği dosyayı alsa da Ediz daha çıkamamıştı. Adamın soy adını da biliyordu. Kızacağını bilse de "Mert beyin doktorunu neden araştırıyoruz?" demeden edemedi. Alara o dosyaya tam bakmadığı için bu bilgiyi bilmiyordu. Geri yaslandığında "Başka ne biliyorsun?" diye sordu. Adamı aklından silmek için herhangi bilgiye ihtiyacı vardı. Yoksa kafasının içini meşgul etmeye devam edecekti. -Kap damar doktoru. Yirmi dokuz yaşında. Bunlar yeterli değildi. Üstüne bastırarak "Her şeyi istiyorum." dedi ve dosyaya döndü. Ediz de daha fazla oyalanmadan ayrıldı. Anlaşılan bu kadını hiçbir zaman çözemeyecekti.  Alara da işine dönmüştü ki telefonu çaldı. Açtığında babası "Kızım bir gelir misin?" dedi. Telefonu kapatıp babasının odasına gitmek için kalktı. Telefonu da alıp odadan çıktığında sekreterine nereye gittiğinin bilgisini verdi. Bir üst kata çıkıp babasının odasına doğru yürüdü. Kapıyı açıp girdiğinde yalnız olmasını beklerken Gökhan'ı görmek şaşırttı.  Kendisi şirketin en büyük ortaklarından Haldun'un oğluydu. İşer ile ilgilense de daha çok dışarıda olduğu için karşılaşmıyorlardı. Gökhan ayağa kalkıp Alara'yı karşıladı. Babasının ısrarı ile gelmişti. İki ortak çocuklarımız görüşsün dediğini duyunca kızmıştı, ama şu ada geldiği için mutluydu. Alara ile uzun zamandır karşılamıyorlardı. Baya değişmişti ve daha güzel olmuştu.  Alara uzattığı eli tuttuğunda "Hoş geldin. Hangi rüzgar seni buraya attı?" diye sordu. Vural iki genci izlerken uyumlarını beğenmişti. Ortağı ilk teklif ettiğinde hayatında biri olma ihtimalinden kararsız kalmıştı. Karısına bir kere daha sorduğunda kimseyle görüşmediğine emin olmuştu. Durumu anlattığında destek verince de Haldun'a tamam demişti.  Gökhan da kızı gibi işinde çalışkan bir gençti. Hem ikisi olursa aile şirketi olarak devam ederlerdi. İkisi konuşsun diye ayağa kalktı. "Ben bir telefon konuşması yapayım."  Alara babasının nereye gittiğini anlamadı. Telefon görüşmesi yapacağı için mi çağırmıştı? Gökhan'a dönüp "Oturalım mı?" dedi.  -Olur.  Alara'nın verilen karardan haberi olmadığını bildiği için "Neler yapıyorsun?" diye konuya girdi. Babası tüm akşam dikkatli ol diye kafasını şişirmişti.  -Aynı çalışıyorum. Sende durum nasıl? -Bıraktığın gibi. Babaları anlaşma yaptığı gün ayak üstü konuşmuşlardı. O an akıllarına gelince gülümsediler. Gökhan devamını getirmek için "Aslında baban artık ofiste çalışmamı istiyor. Bu sıralar yeni düzene alışmaya çalışıyorum." dedi. Bunu birlikte vakit geçirmeleri içinde istediğini biliyordu. Babasına göre evlenirlerdi ve bir düzenleri olurdu. O anda bir şey demese de şimdi mantıklı gelmeye başlamıştı. -İşleri sana mı devrediyor? -Öyle de diyebiliriz. -Senin için çokta zor olmaz. Yıllardır sağda çalışıyorsun. İşleri yerinden gördüğün için daha iyi bile olur. Gökhan bizzat görüşmeseler de çalışma stilini beğeniyordu. Kendi hakkında söyledikleri hoşuna gitti. "Bundan sonra desteğini beklerim." Yüzünden oluşan gülümsemeyi izledi. Her şeyi ile hayran olunacak bir kadındı. Zeki, çalışkan ve kendinden emin biriydi. Babasına saçma demişti, ama hayatını böyle bir kadın ile paylaşabilirdi. Güçlerini birleştirirlerse kimse karşılarında duramazdı. -Alara bir yemek yiyelim mi? Ani gelen teklif biraz şaşırttı. Gökhan da fark edince "Yani bundan sonra birlikte iş yapacaksak iyi olur. Bana işin püf noktalarını anlatırsın." dedi. Birlikte vakit geçirmeleri gerekliydi. Böylelikle Alara'nın dikkatini çekebilirdi.  Konu iş olunca hiç düşünmeden "Tabi olur. Ne zaman?" diye sordu. -Bu akşam olur mu? Seni çok güzel bir yere götüreceğim. -Sıkıcı iş yemeği için iyi olur. Gökhan uzun uzun süren yemeklerden bahsettiğini anlayınca güldü. Kendi de o buluşmaları sevmezdi. Hem bunun farklı olduğunu belirtmeliydi. -Bizimkisini arkadaş buluşması olarak görebilirsin. Alara bunu daha çok sevmişti. "Akşam buluşuyoruz o zaman." Aynı anda babası da geri dönmüştü. Haberi olsun diye "Akşam Gökhan ile yemeğe çıkacağız. Haldun amca işleri devrediyormuş. Yeni ortağımıza bilgi vereceğim." dedi. Vural duyduklarına baya sevindi. Gökhan anlaşılan hızlı davranmıştı. Göz göze geldiklerinde "Aranızda halledersiniz." dedi. -İstediğin bir dosya var mı? Yoksa ben kısa bir sunum mu hazırlayayım. Alara iş derdinde olduğu için farklı bir telaşın içine girmişti. Vural kızının ilgisiz haline sıkılsa da zamanla değişeceğini umuyordu. Yemek sonrası da duruma göre konuşabilirdi. Gökhan çalışma azmini ve heyecanını izlerken sadece dediklerini onayladı. Tamamen ona bırakmıştı. Şimdiden güzel bir yemek olacağı belliydi. -Ben hazırlığa başlayayım. Telefon numaram var. Bir şey olursa ararsın. -Görüşürüz. Gökhan kapıdan çıkana kadar baktıktan sonra Vural'a döndü. Nasıldı bakışlarını gördüğü için "İş yemeği yiyeceğiz." diyerek gülümsedi. Önünde ki sandalyeyi gösterince oturdu. Vural bir şeyi baştan söylemeliydi. "Gökhan baban ile uzun zamandır ortağız. Aileler olarak bilirlikte olmanızı isteriz, ama son karar sizin." Aslında tam istediği damattı, ama kızı adına bir şey diyemiyordu. -Anladım Vural amca. Alara ile tanışsak da yan yana gelmedik. Zamanla daha iyi olacağını düşünüyorum. Gökhan'ın cevabı istekli olduğunun belirtisiydi. Alara'nın düşüncelerini ise yemekten sonra öğrenecekti. Aslında ikisinin olmasına bir engel yoktu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD