Öpücük

1754 Words
Erdem bir türlü Mert'i göremeyince Ferman'a baktı. Saniyelik Alara ile göz göze gelse de umursamıyormuş gibi davrandı. -Artık gidelim mi? Arkadaşının sıkıldığını belliydi. Zaten akşamları pek dışarı çıkmayı sevmezdi. İşi bittiği gibi evine giden tiplerdi. -Ben bir Mert'i bulayım, sonra gideriz. Ferman kalkınca Erdem önüne koyulan içeceği içti. Ağzına gelen ekşi tatla ne olduğunu anlamaya çalıştı. Masa da su arasa da hepsi aynı gibiydi. Acı tat hoşuna gitmeyince su bulmak için masadan kalktı. Bir garson bulup su isteyecekti. Sonrada dışarı çıkar Ferman'ı beklerdi. Alara yüzüne bile bakmadan gittiğini görünce biraz şaşırdı. Bu adam neden her serfinde onu görmemezlikten geliyordu? Buna alışkın değildi ve gurunu kırıyordu. Görmüyorsa bırak gitsin dese de yapamıyordu. Şu anda peşinden gidip kolundan tutup durdurmak istiyordu. Sonra da bir daha unutmamasını sağlamak için her şeyi yapabilirdi. Aklından geçenler tehlikeli gülüş olarak yansıyordu. Oturamayacağını anlayınca Gökhan'a "Ben geliyorum." diyerek ayağa kalktı. -Eşlik edeyim. Biri dibinden ayrılmıyordu biri yüzüne bakmıyordu. İnat gibi de ilgisini çeken ilgisiz olandı. Gülümseyerek koluna dokundu. "Gerek yok. Sen keyfine bak." Küçük çantasını alıp hızla uzaklaştı. Her taraf iş adamı ile dolu olunca önüne geçenler ilerlemesine engel oluyordu. Böyle giderse onu bulması çok zor olacaktı. Erdem garsonun birinden su istedikten sonra salonun çıkışına yöneldi. Bu sırada telefonunu çıkarıp Ferman'a haber verdi. Geri cebine atarken biri önünü kesti. -Erdem Bey. İsmini söyleyince tanıyor muyum diye daha dikkatli baktı. Bu insanları unutma huyundan nefret ediyordu. Yine pot kırmamak için baştan kim olduğunu sormaya karar verdi. Sonra önemli biri çıkabilirdi. Gerçi Mert'in davetinde her yer resmi adam doluydu. Mutlaka tanınmış biridir, ama o bilmiyordu. Ediz tüm akşam adamı izlemişti. Patronu randevuyu iptal etse de mutlaka görüşmelerini sağlamalıydı. Bir sıkıntı varsa özel sekteri olarak ilgilenmek göreviydi. Son zamanlarda fazla stresli olmasını ihaleye bağlasalar da o farklı düşünüyordu. Bu adamla neden önce ilgilenip sonra vaz geçmişti? Bunun tek sebebi olabilirdi. O da adam doktor olmasıydı. Alanı 'kalp' olduğuna göre sıkıntısı da oradaydı. Yoksa neden bu kadar uğraşacaktı? Gülümseyerek elini uzattı ve tutmasını bekledi. Tedirgin bakışları görünce "Adım Ediz. Alara Hanımın özel sekreteriyim." dedi. Erdem şaşkınla baktı. Masa da hiç konuşmadıkları için yanına yolladığını sandı. Elini tuttuğunda "Tanıştığımıza memnun doldum." dedi. Ediz konuya hakim olduğunu belli etmek istedi. "Hasta mahremiyetine dikkat ettiğinizi biliyorum, ama sizinle patronum ile ilgili konuşmak istiyorum." Erdem hiçbir şey anlamıyordu. Alara hakkında ne konuşacaktı? Daha açık olması için "Tabi dinliyorum." dedi. Ediz onay aldığı gibi "Alara Hanım ile görüşmenizi istiyorum." dedi. Konunun bu olması daha şaşırtırken itiraz edemeden "Sizden aldığı randevuyu iptal etti. Bir doktor olarak bunu merak etmiyor musunuz?" geldi. İnsan sağlığı elbet önemliydi. Kafası karışırken "Onu hiçbir şeye zorlayamam." dedi. -Siz bir konuşun, sonrasına bakarsınız. Erdem Bey bunu bir insanın sağlığı için yapacaksınız. Hasta sağlığı denilince her şey değişirdi. Mecburen onayladığında "Nasıl olacak?" dedi. Ediz kabul ettiği gibi yol gösterdi. Önceden ayarladığı odaya yönlendirdi. Kapıyı açtığında tedirgin bakan doktora "Siz burada bekleyin. Ben Alara Hanımı alıp geleceğim. Malum gören olursa sıkıntı çıkabilir." dedi. Erdem, Mert'ten durumlarından alışkındı. Tamam diyerek içeri girdi. İş dünyasında doktor ile görüştükleri duyulunca nedense sorun çıkıyordu. Mert aylarca tedavi görse de sır gibi saklanmışlardı. Aynı durum Alara içinde geçerli olduğu belliydi. Özel sekterinin tavrını düşününce bir rahatsızlığı olabilir mi diye düşündü. En son görüşeceğiz diyen kadın ortalıktan kaybolmuştu. Onunla konuşurken biraz tedirgin olsa da konu sağlıkta yardım etmek isterdi. Ayakta durmayı bırakıp koltuğa geçip oturdu. Aklına Ferman gelince telefonunu çıkardı. Çoktan neredesin yazmıştı. İşim var sen git dedikten sonra telefonu cebine atıp beklemeye devam etti. Ediz ise hızla salona dönüp patronunu aramaya başladı. Eğer azat edilmek istiyorsa güzel bir şeye vesile olmak en mantıklısıydı. Eğer doktor ile görüşmesi işe yararsa sekreterlikten kurtulabilirdi. Etrafa bakarken birkaç iş adamı ile konuştuğunu gördü. Hızla yaklaşıp "Alara Hanım." diyerek dikkatini çekti. Konuşmaktan kaçmak için bir şey bulmaya çalışırken Ediz yetişmişti. Gülümseyerek "İzninizle." dedi ve hemen yanına yürüdü. Uzaklaşırken "Tam zamanında geldin. Dışarı çıkana kadar durma." dedi. Sakin bir yere geçince Ediz'e döndü. Artık Erdem'i bulamayacağını bilse de "Birine bakmanı istiyorum." dedi. Onu tek bilen oydu. Her ihtimale karşı da "Yalnız kimse bilmeyecek." diye uyardı. -Hiç merak etmeyin efendim. Doktorun yanına götürmeden önce kime bakmasını istediğini söylemesini bekledi. Etrafa baktıktan sonra "Erdem buradaydı. Onu bulmam lazım." demesi gülümsetti. Demek patronu da onu arıyordu. Hiçbir şey demeden sadece yolu gösterdi. Alara merakla baktı. Konuşmadığı gibi nereye götürmeye çalıştığını anlamıyordu. -Ediz vaktim yok. Gökhan beni merak etmeden dönmem lazım. -Siz onu bana bırakın. Sadece beni takip edin. Dediğini yapıp takip etti. Bir kapının önüne geldiklerinde "Siz içeri girin. Ben burada bekliyorum. Biri gelirse haber vereceğim." dedi. -Ediz ne söylüyorsun hiç anlamıyorum. Ben sana Erdem'i bulman lazım diyorum. Sen beni buraya getiriyorsun. Patronuna anlatmak yerine kapıyı açtı. İçeri gösterdiğinde bakmasını bekledi. Onu bulma telaşı yaşadığını fark etse de sonra soracaktı. Şimdilik işini yapıp ikisinin görüşmesini sağlamalıydı. Alara içeri baktığında ayağa kalkan Erdem'i gördü. Şaşkınlıkla adım attığında Ediz kapıyı kapattı. Bu nasıl olmuştu? Masa da yüzüne bile bakmamıştı. Peki sonra ne olmuştu? Erdem karşısında Alara'yı görünce istemsiz geriliyordu. Kadının bakışları yine ürpertiyordu. Ediz'in söylediklerini hatırlayınca adım atıp yaklaştı. -Alara Hanım. Adını ağzından duyunca gülümsedi. Küçük bir şeyi düzeltmek için "Sadece Alara." dedi. Görmemezlikten gelmesinin hesabını soracaktı. Yanında Gökhan olduğu için mi mesafeli davranmıştı? Erdem ise direk konuya girmek için "Rendevunüzü iptal etmişsiniz." dedi. Gerçekten sağlık sorunu varsa önce anlatmasını sağlamalıydı. Çekinmesin diye de "Bu konuda rahat olabilirsiniz. Adınız hiçbir yerde geçmeyecek." dedi. Alara ne zaman Erdem'i görse kontrolü kaybediyordu. Söylediklerini şaşkınlıkla dinledi. Neyden bahsediyordu? Hem bu adamın yanında neden salak gibi oluyordu? -Sen beni neden görmek istedin? -Sekreteriniz rica etti. Aslında bende merak ettim, ama gelmediğinize göre bir sebebiniz vardır diye düşündüm. Sinirden güldü. Adam sadece iptal ettiği rendevusu için buradaydı. Çekip gitmek istese de aklında ki çelişkiyi bitirmek için ona ihtiyacı vardı. Neden onda takılıp kaldığını anlamak için kollarını bağlayıp yaklaştı. Merakla izleyen gözlere bir süre baktıktan sonra onda ne olduğunu bulmaya çalıştı. Mesela şu anda tedirgin bakışları fazla çekici duruyordu. Dokunmasa da yaydığı his heyecanlanmasına neden oluyordu. Gözleri yine dağınık saçlarına takıldı. Üstünde giydiği gömleğe ve açık olan iki düğmesine baktı. Erkeklerde hepsinin kapalı olmasına ve kravat takışlarına bakardı, ama Erdem de boynunu inceliyordu. Üstünde gezinen siyah gözler ve bitmeyen sessizlik gerginlik oluşturuyordu. Ortamın havası değişsin diye "Bir şey söylemeyecek misiniz?" dedi. Alara konuşmak yerine daha da yaklaştı. Beklemediği bakışlarından belli oluyordu. Direk öpse farkı bulur muydu? Aklından geçenler gülümsemesine neden oldu. İyice delirmişti. Onun bir şey hissetmediği bakışlarından belliydi. Yapacağı saçmalığı anlamayacağını bilse de "Şu anda hastan olsam her şey burada kalır mı?" dedi. Soyadını tehlikeye atamazdı, ama vaz da geçemezdi. Erdem anlamayan gözlerle izlerken rahat olsun diye "Kesinlikle kalır." dedi. Sağlığı ile ilgili bir şey söyleyeceğini sanırken yakasından tutulduğu gibi çekilmeyi beklemiyordu. Ne oluyor diyemeden dudakları kapatıldı. Şok içinde kalmıştı. Ağzına gelen tat ve yumuşaklık aklını dondurdu. Nerede ve kimle olduğunu unutup gözleri kapandı. Bu rüya gibi bir şey miydi? Alara yapıştığı dudaklarda ilk anda sıcaklığı hissetti. Anında vücuduna yayılan hareketlik ve kalbinin bir yere yetişiyormuş gibi çarpması. Bu başka bir şeydi. Nasıl oluyordu bilmiyordu, ama aradığını bulmuştu. Yakasını bırakmadan daha çok kendine çektiğinde bırakmayı hiç düşünmüyordu. Erdem o rüyadan uyandığı gibi hızla çekildi. Nefesini düzene koyamaya çalışırken "Alara Hanım ne yapıyorsunuz?" diyebildi. Oysa beyni hala uyuşuktu ve dudağında bilmediği bir tat vardı. Yine de yaptığını doğru bulmuyordu. Daha az önce onu sevgilisi ile gördüğünü hatırlayınca daha çok kötü hissetti. -Seni öpüyorum. Gayet açık değil mi? Artık diyecek söz bulamayınca arada ki mesafeyi açtı. Normalde bile ilişkiyi baş ağrısı olarak görürdü, ama bu çok fazlaydı. Bir duyulursa ortalık karışırdı. Derdini kimseye anlatamazdı. İş dünyasında olan insanların ilişki olayını anlamasa da bulaşmayı düşünmüyordu. Az önce ki öpücüğün etkisinden sıyrılıp ciddi olmaya çalıştı. -Bu yaptığınızı unutalım... -Neden? Alara telaşlı hallerini gördükçe daha çok kızdırmak istiyordu. Bu adamın her hali başka hoşuna gitmeye başlamıştı. Şu an başkasını öpse havalara uçardı. Sonuçta Alara Dilmen tarafından öpülmüş olacaktı. Erdem ise çocuk gibi tedirgin gözlerle bakıp unutalım diyordu. Onda bulduklarından sonra mümkün bile değildi. -Sizin erkek arkadaşınız var. Erdem düştükleri durumu anlatamaya çalışırken karşısında gayet rahat olduğunu gördükçe sinir oluyordu. Hiç sevmese de sert şekilde "Konuşmamız bitti." dedi. Bir an önce çıkmak için adım attığında Alara önünü kesti. Yine fazla yakınlardı ve geri çekilmesi gerektiğini bilse de yapamıyordu. Bir öpücük ile dengesi bozulmuş olamazdı. O kadar iradesiz değildi. Kafasının içindeki ses Alara'dan da etkilenmiyorsan sende sorun vardır dese de duymamaya çalıştı. -Ben bitti demedim. Yutkunduğunda konuşamadı. Yanağında hissettiği parmak ile yine gerildi. "Asıl şimdi başlıyoruz." demesiyle nasıl kedini dışarı attığını bilemedi. Kapının önünde bekleyen Ediz'in yüzüne bile bakmadan uzaklaştı. Bir an önce bu geceyi unutup hayatına dönmeliydi. Dudağında hala hissettiği ıslaklığı elinin tersiyle silip otelden ayrıldı. Alara ise arkasından gülümserken dudaklarında ki tadı çok sevmişti. Bu gerçek mutluluk gibiydi. Önce Gökhan mevzusunu halletmesi lazımdı. Daha fazla yanlış yapmadan düzeltmeliydi. Ortak girecekleri ihaleden sonra bu konuyu noktalayacaktı. Ortalıktan fazla kaybolduğu için üstünü düzeltip dışarı çıktı. Ediz'i görünce telefonunu uzattı. "Doktorun numarasını kaydet. Sonra senden alırım." Hızla uzaklaşırken tekrar salona döndü. Patronu gayet mutlu çıkmıştı. Peki doktor neden kaçar gibi gitmişti? Hiçbir şey anlamasa da işine odaklandı. Daha sonra uygun olduğunda sorardı. Alara masaya doğru yürürken gördüğü kişiyle gülerek yaklaştı. Keyfi yerinde olduğu için kimse canını sıkamazdı. Kollarını açarak "Kimleri görüyorum. Gökçe hoş geldin." dedi. Anında kendini bulan gözler sinirle bakınca gülüşü büyüdü. Hiç değişmeyen bakışlara "Beni bu kadar özlediğini belli etme." dedi. Gökhan sevgilisinin nerede kaldığını çok merak etmişti. Gayet mutlu dönmesi gözünden kaçmamıştı, ama kardeşi geldiği için sorgulamayacaktı. Gökçe ise abisi ile görüştüğünü duyduğu günden beri yurda dönmek için tüm işlerini hızlandırmıştı. Ayağının tozuyla da davete gelmişti. Abisine yapma diyecekti, ama çoktan karar verdiğini gördü. Alara yine yapacağını yapmış abisini de etkilemişti. Sesini duyunca sinirle döndü. Laf sokmalarına karşılık "Bundan sonra özletmemek için geldim." dedi. Kahkahası kulaklarına ulaşınca o kendini beğenmişlik tavırlarından hiçbir şey eksilmediğini gördü. -Doğru söyle abin ile görüştüğümü duyunca ne hissettin? Gökhan gerginlik tırmanınca "Hanımlar!" diyerek araya girdi. Kardeşini kendine döndürdü. "Canım sen yorgun değil misin?" Gökçe söylediklerinin hepsini tek tek burnundan getirecekti. Şimdilik uzatmıyor gibi görünüp "Ben gideyim." dedi ve abisinin yanağını öptü. Ayağa kalktığında Alara'ya öldürücü bakışlarını atıp ayrıldı. Salondan çıktığında sekreteri koşarak yanına geldi. O kadar sinirliydi ki kimseyi görecek gözü yoktu. Yürürken "Yıldız, istediklerimi aldın mı?" dedi. -Aldım efendim. Elinde ki zarfı gösterince alıp dışarı çıktı. Arabaya bindiği gibi kendi evine doğru yola çıktılar. Ailesi geldiğini duyacaktı, ama onlar ile sabah buluşacaktı. Öncesinde görmesi gerek biri vardı. Elinde tuttuğu zarfı sıkarak dışarı izledi. Abisine yakın başka bir sitede yaşıyordu. Araba güvenlikten geçip evinin önünde durdu. Kapısının açılmasını beklemeden indi. Sekreteri ve şoförü koşturarak yanına gelmişlerdi. -Dinlenmeye çekilebilirsiniz. İkisini geride bırakıp evin kapısına vardı. Anahtarı ile açıp içeri girdi. Salonun kapısına vardığında koltukta uzanan Serkan'a baktı. Odaya girip önündeki sehpaya zarfı attı. Göz göze gelince de "En azından karşılasaydın." dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD