Dilmen ve Gümüşoy ailesi güzel bir akşam yemeği için bir masanın etrafında toplanmışlardı.
Beril, oğlunun masaya geldiğinden beri gülümsediğini görüyordu. Alara'ya baktığında ise her zamanki gibi asaletiyle hayran bırakıyordu. Üstüne giydiği elbisenden yaptığı makyaja kadar göz alıcıydı. Böyle bir gelini olacağı için mutluydu. Daha konu açılmadığı için giriş yapmak istedi.
-Alara'cım nasılsınız?
Oğluna bakarak sorduğunda ilişkilerini ima etmişti. Gökhan'ın sırıtışı görünce bakışlarını Alara'ya çevirdi. Küçük bir tebessümden sonra "İyiyiz." demesi güzeldi, ama bir anne olarak daha fazla bilgi almak istiyordu. Yakında ailece olacakları Handan'a baktı.
-En yakın zamanda bir davet vermemiz lazım.
Gençlerin birlikte olduklarını duyurmalıydılar. Kızı da geleceğine göre beklemeye gerek yoktu.
Handan cevap veremeden Alara "Çok güzel düşünmüşsünüz, ama şimdi zamanı değil." dedi. Tüm gözler ona döndü.
Gökhan daha önce hiçbir şey söylemedi için neden istemediğini anlamadı. En azından önden konuşabilirlerdi. Az önce güzel dakikalar geçirse de dışlanmak hoşuna gitmedi. Ailesinin önünde müdahale etmeyip, bir açıklama duymayı bekledi.
Alara da bakışlardan anlamıştı ki "Önümüzde önemli bir ihale var. Babam ve Haldun Bey biliyor. Önce onu atlatırsak iyi olur." dedi. Gökhan'a baktığında destek vermesini bekledi. Babasının yerine geçmeye hazırlandığına göre bunu gözden kaçırmış olamazdı. İş dışında başka bir şey ile ilgilenmek istemiyordu.
Oysa Gökhan işi önlerine geçirmesini anlamıyordu. Bir kere daha hırsını hatırlayınca mecburen gözleri ile onayladı. Yalnız kaldıkları gibi bunu konuşacaktı. Bir daha tek başına karar almasını ya da iş odaklı olmasını istemiyordu. En azından biraz esneye bilirdi.
Beril kocasına baktığında "Alara haklı. Şu telaşı atlatalım, ondan sonra bakarız." dedi. Vural için sıkıntı yoktu. İki genç anlaştıktan sonra ne zaman isterlerse olurdu.
Handan konuyu değiştirmek için "Gökçe nerelerde?" dedi.
-Yakında gelecek. Bir daha ki yemekte aramızda olur. Serkan da gelir mi?
Soru ile istemesiz gerildi. Kızına baktığında cevabını beklediğini gördü. Dünkü telefon konuşmasından sonra oğlunun bir şekilde döneceğini biliyordu. Kızıyla yarın konuşacaktı. Şimdilik "Fırsatı olursa tabi gelir." demek zorundaydı.
-Davete mutlaka gelsin.
Haldun'un isteğine Vural da "Kardeşinin mutlu gününde gelmezse olmaz." diyerek gülümsedi. Oğluna ablasının Gökhan ile görüştüğünü söylememişti. Gerçi karısı çoktan anlatmış olmalıydı. O zaman gelme planı yapıyordur. Biraz daha alıştıktan sonra gelse iyi olurdu, ama davetten sonra duruma göre bakacaktı. Eğer bundan sonra adam gibi çalışırsa burada kalmasına izin verirdi.
Alara konu kardeşi olunca rahatsız oluyordu. Serkan dönerse gitmemek için her şey yapardı. Cemre'ye anlattıklarını ve yeninden evlendiğini bilirse onu yollama şansıda biterdi. Saklayamayacağını da biliyordu. Dönene kadar bir şey bulmalıydı. Tek sıkıntı o da değildi. Gökçe de dönecekti ve uslu durmayacağını çoktan belli etmişti. Aklına ikisi de baş göz etme fikri geldi. En azından birbirleri ile uğraşırlardı. Düşündüklerine tebessüm ettiğinde Gökhan yaklaştı. Aileler konuşurken "Fikrimi sormanı isterdim." dedi. Yana döndüğünde neyi sorması gerektiğini söylemesini bekledi.
Alara'nın tavrı daha çok canını sıkarken "Kararları birlikte almıyor muyuz?" dedi.
-Hangi karar?
Gökhan'ın neyi sorun yaptığını anlamıyordu. Bakışları hoşuna gitmese de üstünde durmadı. Önüne dönmesi ile konuşmayacağını anladı, ama ısrar etmeyecekti. Diğer kızlar gibi peşinden koşturmasını bekliyorsa boşunaydı. Nasılsa sonra anlatır diyerek yemeğe devam etti.
~~~
Keyifli geçen akşam yemeği sonunda birlikte kalktılar. Gökhan vakit kaybetmeden Alara'nın elini tuttu. "Biz önden gitsek sizin için sıkıntı olmaz umarım."
Alara emir vakiden hoşlanmasa da ses etmedi. Yemekte yaydığı negatif havadan bir şey konuşmak istediği belliydi. Ayak uydurup sessiz kaldı.
Babalar gülümserken Handan "Keyfinize bakın." dedi. Dün gece kızı biraz tedirgin etmişti, ama bu akşam gayet güzel geçmişti.
Beril de "Siz bize bakmayın." deyince Gökhan ve Alara ayrıldılar. Kapıya kadar sessiz yürüyüş sürdü. Gelen arabanın kapısı açılınca önce Alara'yı bindirdi. Kendi de direksiyona geçti. Gaza basıp uzaklaştığında bir süre sessiz devam ettiler.
Alara sonunda konuşacağı için sadece yolu izledi. Nereye gittiklerini bile sormadı. Şoför bile almadığına göre sessizlik uzun sürmeyecekti.
Gökhan kendi evine doğru gidiyordu. Direksiyonu sıkarken arada Alara'ya bakıyordu. Bu kadar güzel olup nasıl sinir edebiliyordu? Yemek öncesi aklını karıştırmış, yemek boyunca da tavrı deli etmişti. Kırmızı ışıkta durunca biraz sitemli "Konuşmayacak mısın?" dedi. Kendine dönen gözler yine rahatlığı ile içini delip geçiyordu. Hem sinir oluyordu hem de hayran kalıyordu. Adamda denge bırakmıyordu.
-Ne konuşmamı istersin?
-En azından nereye gittiğimizi sorabilirsin?
Alara gülümsediğinde "Fark eder mi?" dedi. Meraklı kız gibi davranmayı sevmezdi. Böyle olduğu içinde çok geçmeden bilgi önünde kendi gelirdi.
-Benim evime gidiyoruz.
Aynı şimdi ki gibi. Bir tepki vermesini bekleyen Gökhan'a "Tamam." dedi. Yeşil ışık yanmasa çok şey söyleyeceğini görmüştü. Araba devam ederken tekrar camdan dışarı baktı. Merak etmiyorum dese de şu anda Erdem'in ne yaptığını bilmek istiyordu. Gözünün önünde dağınık saçları ile koltukta oturduğu görüntü gelince gülümsedi. Hiçbir anlamı olmayan anlık hayal bile olsa farklı hissettiriyordu. Araba durunca kendine geldi ve indi.
Gökhan'ın, İstanbul'un bilindik sitesinde evi olmasına şaşırmadı. Daha önce reklamlarını gördüğü sitede göz gezdirirken Gökhan'ın seslenmesi ile devam etti. Çiçekler ile dolu bahçeye girdiğinde etrafa baktı. Bir bahçıvanı olduğu çok belliydi. Evlerin iç mimarını da bildiği için açılan kapıdan girdi. Gökhan'ı takip ederken her yeri gri tonların hakim olduğunu gördü. Salon sadeydi ve göz yorucu değildi.
Gökhan hiçbir şey demeden etrafı izleyen Alara'ya baktı. Köşede ki dolaba yaklaşıp içki çıkardı. Bardaklara koyduktan sonra geri döndü. Hala ayakta durduğu için uzatıp almasını bekledi.
Alara aldıktan sonra koltuğa oturdu. Gökhan'ın hala baktığını görünce "Evin güzelmiş." dedi. İçkisinden bir yudum içtikten sonra kaldırıp teşekkür etti.
Yaptığı hareketi görünce sinirle gülüp yanına oturdu. "İnsanı deli ediyorsun. Bunu biliyor musun?"
-İlk söyleyen sen değilsin.
İçkisini dudaklarına yaklaştırdığında izledi. Aslında Alara buydu. İlişki ile değişmesini beklemek saçmalıktı. Yanında duran eli tutup kendisine bakmasını sağladı.
-En azından bir karar aldığında bana da söyle.
Elini okşayan parmaklara baktı. Bir şey arasa da bulamıyordu. Tekrar gözlerine baktığında "Yemekte söylediklerimden bahsediyorsun sanırım." dedi.
Gökhan elini kucağına çekip yanına dayandı. Siyah gözleri daha yakından izlemek istedi. "Neden seninle kavga edemiyoruz? Oysa sana çok kızgındım." Öyle bir etkisi vardı ki ne söylese yine o kazanacak gibiydi. Dudağının kenarında oluşan gülümsemeyi görünce elinde tuttuğu içkiyi tek yudumda içti. Bardağı sehpanın üstüne koyup Alara'nın elinde ki bardağı da aldı. Bir tepki vermedikçe devam etme isteği ile doluyordu.
Ne yaptığını bilse de sadece izledi. Belki ona alışmak için uğraşıyordu. Belki de bir şey bulacağını umut ediyordu. Sevgiliyiz diye kendini kandırsa da tekrar elini tutan parmaklar sadece tenine dokunmasından ibaret geliyordu. Hayran bakışlar ile yaklaştığında aklından bir sürü şey geçse de akışına bırakıp o dudakları kendi öptü. Yine bir şey bulacağını sansa da sadece soğuk bir tendi. Bir duygu olmalı diyerek daha derin öptüğünde saçlarında ve belinde kavrayan elini hissetti. O hep anlatılan kalp hızlanması ya da heyecan denilen hiçbir şey yoktu. Bedensel haz olsa da bir anlam ifade etmiyordu.
Gökhan durmakta zorlansa da geri çekildi. Kendi onu arzuyordu, Alara'nın bakışlarından yine bir şey anlaşılmıyordu. Kollarının arasında olsa da "Seni eve bırakabilirim." dedi. Devam etmeden önce son uyarı gibiydi.
Alara da ne demek istediğini anlamıştı, ama eninde sonda evleneceğiz diyerek Gökhan'ı kendisine çekti. Ne olacaksa olacaktı.
"""""
Gecenin bir yarısı balkonda oturmuş ne düşündüğünü bilmeden gök yüzünü izliyordu. Yüzüne değen rüzgar içinin ateşsini söndürmüyordu. Yıldızlardan gözlerini ayırdığında odanın içine baktı. Dışarıdan vuran ışık sayesinde yatakta yatan Gökhan'ı izledi. Belki en rahat uykusunu uyuyordu ya da ona öyle geliyordu. Kendi uyuyamadığı gibi içini kemiren duygular ile yine gök yüzüne baktı.
Ne yapıyordu?
Neredeysen onunla yatacaktı. Neden yapacaktı? Düşündükçe kendine kızıyordu. Onu kendine çekip öperken ne düşünmüştü? Olması gerek bu derken iyice kontrolden çıkmış gibiydi. Ona karşı hiçbir şey hissetmiyordu. Aklı saçma şekilde hep Erdem'i düşünüyordu. Gökhan'ı öperken bile onu hayal etmişti. Teninde gezen parmakların onun olduğunu düşünmüştü. İşte o zaman kalbi harekete geçmişti. Erdem'i fazla mı takıntı yapmıştı? Aralarından bir şey geçmese de bu kadar düşünmesi normal değildi. Buna aşk demekte mantıklı gelmiyordu. Neden unutmadığını bulmak için bir yol olmalıydı.
İşin içinden çıkamayınca ayağa kalktı. Son kez gök yüzüne baktığında bunu anlamanın tek yolu olduğunu biliyordu. Mert'in davetinde o da gelecekti ve kökünden halletmek için büyük fırsattı.
""""
Yemeğin üstüne günler geçmişti. Gökhan o gece son dakika geri çevrilmiş olsa da üstünde durmadı. Acele davranmıştı. Bu yüzden de durmak istemesi normaldi. Zaman geçtikçe Alara ile daha iyi olacaklarını düşünüyordu. Mert'in düğününe birlikte gidecekleri içinde çok sorgulamıyordu. Sevgili olma duruma alışıyor gibiydi. Birlikte olduklarını açıklamasalar da özel bir davete katılmanın bir anlamı vardı. Hem davet kendi otellerinde olacaktı. Her yönden kazançlıydı.
Mert'in yeninden evlendiğini duyunca ikisi adına özel bir hediye yollatırdı. Akşam ki davet içinde hazırlandığında Alara'yı alıp otele geçti. Kendilerine ayrılan masaya geçip oturdular. Bütün iş dünyası bu davetteydi. Mert uzun süredir olmadığı içinde herkes gelmişti.
Alara yanına gelenler ile kısa konuşmalar yapsa da gözü etraftaydı. Erdem'i bulmaya çalışırken kapıdan giren iki kişiyi gördü. Bir salon dolusu takım elbiseli erkeklerin aksine farklı giyinen tek insan elbet Erdem'di. Bu hali bile gülümsemesini sağlıyordu. Yanında gelen kişi bile takım elbise giymişti. Anlaşılan sevmiyordu. Normalde buna takılsa da Erdem'in böyle olması gözüne hoş geldi. Yanlarına yaklaşan garson nereye götürecek diye izlerken kendilerine doğru gelmesi hafif bir heyecan yapmasına neden oldu. Yakın bir yere oturmalarını beklerken kendi masalarına gelmelerini hiç beklemiyordu. Sonunda uzun zamandır görmediği gözler kendini bulduğunda şaşırdığını gördü. Günlerdir verdiği savaş burada son bulmuş gibiydi. Ne kadar takıntı dese de bu adamın her hali aklına kazınıyor gibiydi.
-Bunlar kim?
Gökhan'ın sesiyle büyü bozuldu. Gözünü ayırmak istemese de dönüp baktı. Erdem'e beğenmeyen bakışlar attığını görünce rahatsız oldu. Sakin olmaya çalışıp "Mert'in misafiridir." dedi. Ne kadar uğraşsa da sesi biraz sert çıkmıştı.
Gökhan verdiği tepkiyi anlamasa da "İş dünyasında değil gibiler. Mert'in akrabaları olabilir mi? Sonuçta o da sonradan girdi." dedi. Başına talih kuşu konan biriydi. Harun Bey gibi birine evlat olmuştu. Bu herkese nasip olmazdı.
Alara tavrını sevmemişti. Bu davete katılanlar iş dünyasından mı olmalıydı? Bir şey demek istemediği için döndüğünde yine Erdem ile göz göze geldi. Masanın büyük olmasına ilk defa sinir oldu. Şu anda yakınında olmalıydı. Böylelikle adını koyamadığı her şeyi bir sonuca vardırabilirdi. Bu mümkün olmadıkça da geriliyordu.
Erdem ise yine o soğuk bakışlar ile karşılaşmanın şaşkınlığındaydı. Mert'in arkadaşı olduğunu ve iş dünyasından önemli biri olsa da aynı masada olmayı beklemiyordu. En son telefon konuşmalarının üstünden baya geçmişti. Daha sonra sekterinden randevu aldığını ve iptal ettiğini öğrenmişti. Sormak istese de uzak durmak en iyisi diyerek bulaşmamıştı. Şimdi karşısında içini ürperten gözler ile baktığını gördükçe tedirgin oluyordu. Bu kadında bir şey vardı, ama çözemiyordu. Kafa yormayı düşünmediği içinde Ferman'a döndü. "Tam yerine oturmuşuz." Bir de yanında ki adam vardı ki onu da daha önce görmüştü. Bu kadar yakın olduklarına göre sevgilisi olmalıydı.
Ferman arkadaşının yandan bakışlarına güldü. "Ne oldu? Gözünü alamadın mı?" Şaşkınlıkla bakan gözlere "Yazdığımı unutmadım." diyerek takıldı.
-Şakanın da bir sınırı olmalı. Yanında ki adamı görmüyor musun?
Ferman hiç dikkat etmemişti. Alara'nın yanında sahiplenici tavır ile duran adama baktı. İkisi baya uyum içinde duruyordu. Dediğine pişman olurken "Sevgilisi mi diyorsun?" dedi. Oysa tespitinden baya emindi. Alara'nın arkadaşı ile ilgilendiğini düşünmüştü.
Erdem bu konudan sıkıldığı için bir şey demedi. Etrafa bakıp Mert'i bulmaya çalışsa da üstünde gezinen bakışların farkındaydı. En iyisi bir an önce davetten kaçmaktı.