Sabahın erken saatlerinde, kapının güçlü bir şekilde çalınmasıyla irkildim. Hasan dışarıda bahçe işleriyle uğraşıyordu. Kapıya yöneldiğimde, karşımdaki kadını bir an tanıyamadım. İnce ama güçlü yapılı, yüzünde yılların izini taşıyan sert bir ifade vardı. Üzerinde eski ama temiz bir kıyafet, başında koyu bir yazma vardı. Gözleriyle beni süzdü, ardından sertçe konuştu: "Ben Hasan'ın teyzesi Zühre. İçeri alacak mısın?" Bir an duraksadım ama hemen toparlanıp kapıyı sonuna kadar açtım. "Buyurun, Zühre teyze. Hoş geldiniz." İçeri girdi ve etrafına hızlıca bir göz attı. Sanki evi değerlendiriyor gibiydi. Hasan'a hiç benzemiyordu; onun sessizliğinin aksine, Zühre teyze oldukça sert ve otoriter birine benziyordu. Misafir odasına geçerken yüzündeki ifade ciddiyetini koruyordu. "Hasan nerede?" di