1. Ilık bir esinti..

757 Words
Yeni bir güne başlarken çok keyifsizdim. Günlerdir aradığım şeyi bulamamaktan bıkmıştım ama içimden bir ses eninde sonunda onu bulacağımı söylüyordu. Enerjiminde beni terk etmeye başladığını hissediyordum. Son günlerdeki girişimlerimin çoğu başarısızlıkla sonuçlandığının farkındayım ama komik şeylerde görmüyor değilim ve işte o zaman, sözde kendilerini benden koruyacaklarına inandıkları o nesneleri, onların gözünün önünde tuz buz etmek çok hoşuma gidiyor, oldukça eğleniyorum ama işte sadece bu duyguda kısa bir an sürüyor. Yeni birine ihtiyacım var.. ve arayışıma devam edeceğim. Elbette birini düşüreceğimi biliyorum, tek bilmediğim şey, sadece bunun ne zaman olacağı. ☁️ Nerdeyse gecenin on birinde, nihayet sahibi olduğum kuaför salonumu kapatıp, evime gitmek için yollara düştüm. Fazlasıyla yoğun bir cumartesi geçirdim. İki gelin başı ve gelinlerle birlikte bir hayli kalabalık gelen grupla başa çıkmak hiç kolay değildi ama sorunsuz, kazasız belasız hepsini de halledebildim ve şimdi bunun rahatlığıyla, birkaç sokak ilerdeki evime doğru ağır ağır yürümeye başladım. Sokak ışıkları yandığı halde, durduk yere hiç sebepsiz bir kuruntuya kapıldım. Üstelik hala kendi hallerinde yürüyen, durup ayak üstü laflayan insanlar sokaklardaydı. İçimden bir ses, dönüp arkana bak dedi ve bu sese kulak tıkayamadım. Başımı çevirip arkama baktığımda sadece el ele tutuşmuş, çok tatlı bir çiftin sohbet ederek aramızda biraz mesafe ile ardım sıra geldiğini gördüm. Yeniden dönüp yola baktığımda kendi kendime gülümsedim. "amma kuruntu yaptın be Burçak," dedim ve daha sözüm biter bitmez yanağımda ılık bir esinti hissettim, hemde buz gibi havada. İşte bu çok şaşırtıcıydı ve tüm bedenimle ürperdiğimi hissettim. Etrafımı hızlıca tarayan açık kahve rengi gözlerim, garip hiçbir şey göremezken, az önceki ılık esintiyi, açık bıraktığım saçlarımın hemen altında, resmen ense kökümde hissettim ve o anda kalbim göğüs kafesime bir yumruk attı. Saçmada olsa tuhaf bir korku, gelip ruhuma yapıştı. Nefesimin hızlanmasına engel olamazken, dönüp yeniden arkama baktım. O çift yoktu ve artık sokakta kimseler yoktu. Birkaç adım sonra ikinci kattaki dairemin bulunduğu binaya varacaktım ve adımlarımı hızlandırmak istesemde bunu başaramadığımı fark ettim. Sanki yer çekimsiz bir ortamda yürüyordum. Adımlarım ağırlaşmaya başlarken, bastığım yerde sanki tabanlarımın altında ne yumuşak ne sert garip bir varlık varmış gibi hissettim. Sanki bir hava yastığına basıyor gibiydim. Tuhaf, çok tuhaf bir histi bu. Hızlanan nefesimi kontrol altına almaya başladığımda, ayaklarımın altında hisettiğim o gariplik bitti bir anda ve sanki ben yaklaştıkça uzaklaşıyormuş gibi hissettiğim binanın sokak merdivenlerine ilk adımı attım. Koşarcasına çıktığım merdivenler bittiğinde, hemen dış kapının şifre numarasını girdim, otomotiğin açılma sesini duyduğumda baklava şekli aynalı, ağır mobilya kapıyı geriye doğru itip, binadan içeri ilk adımımı attım. Saçma sapan bir korkunun esiri olmuşken, dönüp dışarı baktım. Hiç kimse yoktu. "çok yoruldum bugün, ondan olsa gerek," dedim seslice ve kendimi rahatlaymaya çalıştım. Yönümü binanın uzun geniş girişine çevirdiğimde henüz bir adım atmıştımki otomotiğin cızırtılı sesini duydum ve hemen dönüp arkama baktım. Görünürde kapıda kimse yoktu ve ben artık korkudan nefes almayı unutacak hale geldim. Bir an kendimi bir korku filminin içindeymiş gibi hissettim. İliklerime kadar işleyen o korkuyla ne bir adım ileri, ne bir adım geri gidebiliyordum. Kapı açılmıştı ve kahretsin ki iç sesim sürekli, "git o kapıyı kapat," diye beynimi ütülüyordu. Sanki zamanda ve mekanda tutsak kalmıştım ve ne alakaysa, gözümün önünde kocaman bir anahtar görüntüsü belirdi... kirli, paslı gibi görünen ama aslında temiz, rengi altın sarısından biraz koyuca bir anahtardı bu ve anahtarın elips şeklindeki başlığının hem üst hemde alt kısmında kalın zincirler vardı. Üstteki zincirler havaya doğru uzanırken, alt kısımdaki zinciler tozlu topraklı ve üzerinde kurumuş otların olduğu bir yerde kıvrımlar oluşturarak duruyordu. Tam karşımda duran bu anahtara elimi uzatırken buldum kendimi ve o görüntü sanki karşımda bir su birikintisi varmışta, bir damla o suya düşmüşçesine etrafına minik dalgalar yayarak gözlerimin önünden silindi, gitti. Soluksuzluktan resmen boğulacak gibi hissederken, tutuğumu fark etmediğim nefesimi sessizliğin içine tuhaf bir uğultuyla bıraktım. "buda neydi böyle?" derken buldum kendimi ve anında, yere mıhlanıp kalmış ayaklarımı harekete geçirip, beni evime çıkaracak olan asansöre koşturmaya başladım. Bacaklarımın delicesine titrediğini hissederken, çok şükürki girişte beni bekleyen asansörün kapısını açıp, hemen kendimi içeri attım. İki numaralı etrafı mavi led ışıklı düğmeye bastım ve titrek nefesimi düzenlemeye çalıştım. Korkunun etkisiyle vuruşları hızlanan kalbim, biraz olsun sakinleştiğinde ikinci kata gelmiştim. Asansör durduğunda, hiç beklemeden otomotik açılan metal kapılardan kendimi dışarı attım. Binanın ön tarafına bakan daireme doğru resmen koştum ve kısa montumun fermuarlı cebini açıp, anahtarımı elime aldım. Metalin soğukluğu yeniden, az önceki o anahtar görüntüsünü hatırlamama neden oldu. Titreyen parmaklarımın arasında tuttuğum anahtarı, birkaç denemenin ardından yere düşürmeden nihayet kapımın kilidine taktım ve iki kez döndürdükten sonra duyduğum o tatlı klik sesiyle, açılan kapımı hemen geri ittim. Normalde dışarda çıkardığım ayakkabılarımla, hiç beklemeden hole adım attım ve anında kapımı kapadım. Artık kendimi en güvende hissettiğim yerde, evimdeydim. ☁️
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD