Maral’ın gözünden,
Ağam gece vakti apar topar yola çıktığında yüreğime bir kor düştü.
Her zaman böyle dert etmem ama bu gidişin dönüşü büyük felaketlere gebeymiş gibi gelmişti.
İçime doğmuş.
Bir hafta sonra sabahın seherinde konağın kapısı aralanırken ben de kuşluk namazı kılıyordum odamda.
İki rekatı nasıl tamamladım bilmiyorum, hemencecik selam verip başımdaki yazmayı çözdüm.
Saçımın örgüsünü düzeltip üzerimi başımı kontrol ettim. Penye geceliklerimle her zamanki gibiydim işte.
Ağam gelecek diye yatağın ayak ucuna dikilip ellerimi bağladım. Kulağım mermer merdivenlerden çıkma sesini arıyordu.
Heyecanımdan dudağımın kenarını ısırırken utançla başımı öne eğdim. Acaba yatıp uyuyor gibi mi yapsaydım ki?
Yok yok bir haftalık hasretten sonra yüzünü görmeden duramazdım.
Acaba heyecandan vakit mi geçmiyor da ağam hala gelmedi diye düşünürken avludan konuşma sesleri geldi. belki de daye ile hasbihal ediyordu.
Beklemeye sabrım kalamayınca kendimi avluya bakan balkona attım.
Ağam tüm heybetiyle dayenin karşısında dikilmişti ama dayenin gözleri sedirdeki gölgeye bakıyordu.
Gölgenin bir kadına ait olduğunu fark ettiğimde yüreğimdeki kor alev alıp cayır cayır yakmaya başladı beni.
Ağam eve nihayet bir kadın getirmişti demek.
Genç, sağlıklı, babayiğit adamdı.
Bir değil üç getirse hakkıydı, geç bile kalmıştı hatta.
Tuzlu göz yaşları yanaklarımı ıslatırken geceliğimin eteklerini avucuma topladım.
Üç dört yıldır benim yüzümden gençliği ziyan oluyor. Ben kadın değilim ki onun gözünde hacetine çare olayım, kucağını boy boy çocuklarıyla doldurayım.
Tarlada tecavüze uğrayacakken ırgat çavuşunun elinden kurtarmıştı, on altı yaşımdaydım.
Çavuş olacak pislik kendisi istedi diye adımı çıkardı. Kendince çalımlı, tarladaki kızların ağzının suyunu akıtan bir adamdı. Öyle olunca hiç kimse benim suçum yok dediğime inanmadı.
Dedikodular ayyuka çıktığında babam kahvehaneye gidemez oldu. Adım çıktığı için ben de tarlaya çalışmaya gidemiyordum.
Canına tak deyince namusunu kurtarmak için beni kurşuna dizecek oldu.
Köy bu kez de benim öldürüleceğim dedikodusuyla çalkalanınca ağamın kulağına gitmiş.
Babama beni nikahına alacağını söyleyip canımı bağışlattı. Çok geçmeden düğünsüz davetsiz üzerimde geleneksel gelinlikle konağa gelin geldim.
Daye elini öptürmedi, hoşgeldin demedi. Sıradan bir ırgat kızını gelini olarak isteyecek değildi zaten.
Hizmetçi bize yol gösterdi, yanımdaki iki akrabam ile odaya çıktım. Onlar da namusumdan şüphe ediyorlardı eminim. Halbuki o adam bana dokunmuş olsa bir gün daha yaşamaz, kendi canıma kıyardım çoktan.
Gerdek odamızda korkudan tir tir titrerken ağam odaya gelmiş, bir defalık yapacağım diyerek eteğimi bile kaldırmadan bekaretimi alıp kapıda bekleyen akbabalara teslim etmişti.
Biliyordu bakire olduğumu, kendi onurunu da korumak için nefret ettiği o adeti yerine getirdi mecbur. Ağa adam, patlak kadın aldı diye dedikodunun ardı arkası kesilmezdi yoksa.
O an canımın nasıl yandığını, elimi yumruk yapıp ağzıma bastırarak çığlığımı nasıl zaptettiğimi hiç unutamam.
Benim kadar ağamın da canı yanmıştı oysa. Çarşafı verdikten sonra kadınlar avluyu zılgıtlara boğarken hiç yüzüme bakmadan banyoya girmiş, bir zaman da çıkamamıştı.
Sesli sesli ettiği küfürler, banyonun duvarına defalarca vuruşu, çıktığında da bana öfkeliymiş gibi “Geç yıkan, sonra da bir yere kıvrıl” deyişi hep aklımdadır.
O gözlerini kapayıp bir süre sonra sahiden uyuduğunda ancak kıpırdamaya cesaretim olmuştu.
Canımın acısından dizlerim tutmayınca banyoya sürünerek gitmiştim.
O gün bu gündür kardeşinden farkım yok. Sanırım çavuşun yapamadığını kendisi yaptığı için suçluluk duyuyor.
Halbuki babamın elinden ölüm çıkacaktı, namussuz biri gibi geberip gidecektim.
Ona minnetim öyle büyük ki ikimizin de onurunu korumak için bekaretimi almak yerine seni bıçaklayacağım dese yine sesim çıkmazdı.
Üzerime üç kadın daha getirse zılgıtla karşılardım.
Şimdi neden ağlıyorsun diye sormayın. İki nefes alayım, ağamın mürüvvetini yine kutlayacağım.
Ağam her şeyin en güzelini hak ediyor. Irgat çavuşunun elinden kurtardığında ona "öldür beni ağam" diye yalvardım.
Başıma gelecekleri az çok tahmin ediyordum çünkü. Buralarda bir kızın adı çıktı mı canlı canlı mezara girmişten beter olur. Beni öldür deyince "saçmalama, bir şey yok, kurtuldun işte" deyip azarladı.
Ağam kadın değil ki, buraların yazılmamış kanunu bilemez. Daha ay geçmeden bu kez bedenim namlunun ucundayken karşılaştığımızda neden ölmek istediğimi anladı bence, o yüzden hayatımı kurtardı.
Daye getirdiği kadınla konuşurken ben de koşa koşa odamıza girip boydan elbiselerimden birini giydim.
Saçlarımın üstüne adetten olan yazmayı atıp yüzüme su çarptım.
Odadan çıkmadan önce duruşumu düzeltip yüzüme mutlu bir maske taktım.
Koskoca Behram ağa, daha kaç yıl evcilik oynayacaktı ki zaten.
Ağam için mutluyum, ben çok mutluyum.
Merdivenlerin başına geldiğimde aşağıda ortalık karışmışa benziyordu.