Leyla’nın bilinci yavaş yavaş geri geliyordu. Gözlerini açtığında, karanlık bir odada yatıyordu. Zihni bulanıktı, ne kadar zamandır burada olduğunu ya da buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Hafızasında sadece köyde yaşanan kargaşa vardı. Babasının yerde yatan bedeni, Maruk’un soğuk gülümsemesi ve içindeki gücün patlaması. O anlar zihninde bulanıklaşmıştı, ama içindeki acı hala tazeydi.
Yavaşça doğrulmaya çalıştığında, ellerinde ve ayaklarında ağır zincirler olduğunu fark etti. Zincirler, bileklerini acımasızca sıkıyor ve her hareketinde ses çıkararak metalin soğukluğunu hatırlatıyordu. Leyla, kendini tutuklanmış ve kapana kısılmış hissediyordu. Zincirlerin büyülü olduğunu anlaması uzun sürmedi. Bileklerine değdiği anda, içindeki gücü baskılayan bir etki hissediyordu. Bu zincirler, onun büyü gücünü kontrol altına almak için yapılmıştı.
Etrafına bakındı, odanın dört bir yanı taş duvarlarla çevriliydi. Soğuk, kasvetli bir zindandı burası. Demir kapının önünde iki muhafız nöbet tutuyordu, Seçilmişler’in adamlarıydılar. Leyla, elleriyle zincirlerini çekiştirirken, bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı. Gücü bastırılmıştı, ama zihnindeki öfke ve isyan hala tazeydi. Maruk’un onu burada tutmasının bir amacı vardı, bunu biliyordu. Ama neden onu hemen öldürmemişti? Bu sorunun cevabını bulması gerekiyordu.
Kapı gıcırdayarak açıldığında, içeriye Maruk’un adımlarının yankısı doldu. Leyla, Maruk’un soğuk bakışlarını hemen tanıdı. Adam, odanın içine girdi ve Leyla’ya yaklaştı. Gözleri, her zamanki gibi küçümseyici ve kibirliydi. Leyla’nın karşısında durdu ve aşağılayıcı bir sesle konuştu. "Beni şaşırttın, Leyla," dedi. "Böylesine büyük bir güce sahip olduğunu bilmiyordum. Ama şimdi bu güç tamamen benim kontrolümde."
Leyla, Maruk’un sözlerine karşılık vermedi. İçinde büyüyen öfkeyi dizginlemeye çalıştı, çünkü bu adamla mücadele etmek için şu an doğru zaman değildi. Maruk, onun sessizliğini fark etti ve gülümsedi. "Sana bir teklifim var," diye devam etti. "Eğer bu gücünü benim için kullanırsan, seni özgür bırakırım. Seçilmişler’in bir parçası olabilirsin. Ama direnmeye kalkarsan, bu zincirler seni sonsuza kadar burada tutacak."
Leyla, Maruk’un bu teklifini duyduğunda içinde bir titreme hissetti. Seçilmişler’den biri olmak mı? Bu adamın zalim otoritesine boyun eğmek mi? Böyle bir şeyi asla kabul edemezdi. Ama aynı zamanda şu anki zayıf durumu onu çaresiz bırakıyordu. Kaçmak için zamanı ve fırsatı doğru değerlendirmeliydi. Şu anda boyun eğmek zorundaydı, ama içinde yatan isyan duygusu hala dipdiriydi.
"Teklifini düşüneceğim," dedi Leyla sessizce, gözlerini Maruk’tan kaçırarak. Maruk, onun isteksizliğini fark etmiş gibi görünüyordu, ama yine de zaman tanımaya karar vermişti. "Düşün," dedi Maruk, ardından odadan çıkmadan önce ona son bir kez daha bakarak. "Ama unutma, burada seni sonsuza kadar tutabilirim."
Kapı tekrar kapandı ve Leyla odada yalnız kaldı. Zihni, Maruk’un söyledikleriyle doluydu. Bu zincirlerden kurtulmalı ve kaçmanın bir yolunu bulmalıydı. Ama içindeki büyü gücü tamamen baskı altındaydı ve bu durumda kaçması imkansız görünüyordu. Yine de pes etmeyecekti. Leyla, bu karanlık zindandan nasıl kurtulacağını düşünürken, içinde yatan gücün hala onu terk etmediğini hissetti.
Günler geçmişti. Leyla, her gün aynı rutini yaşıyor, zindanın soğuk duvarları arasında zaman kayboluyordu. Zincirler, gücünü baskılamaya devam ederken, Leyla içsel olarak bu gücü nasıl kontrol edeceğini anlamaya çalışıyordu. Zihninde fırtınalar kopuyor, ama bir yandan da büyüsünü anlamaya yönelik ipuçları bulmaya çalışıyordu. Eğer bu gücü serbest bırakmanın bir yolunu bulabilirse, belki de buradan kurtulabilirdi. Ama gücü ne kadar baskılansa da içindeki isyan duygusu, Leyla’yı her gün daha da kuvvetlendiriyordu.
Bir gece, zindanın sessizliğinde zincirleri hafifçe çekiştirdi. İçindeki güç uyanmak üzereydi, ama zincirler bu gücü baskılayarak onu kontrol altında tutuyordu. Leyla, derin bir nefes aldı ve ellerini dikkatlice hareket ettirerek zincirleri çözmeye çalıştı. Büyüyle mühürlenmiş zincirlerin çözülmesi neredeyse imkansızdı, ama Leyla pes etmedi. Zihninde, bu zincirlerin gücünü nasıl zayıflatabileceğine dair bir şeyler fısıldayan bir ses vardı. Belki de içindeki büyü, ona yardım etmek istiyordu.
Saatlerce uğraştıktan sonra, zincirlerin bir kısmını gevşetmeyi başardı. Ellerini biraz olsun hareket ettirebiliyordu, ama tam anlamıyla serbest değildi. Bu küçük zafer, ona biraz umut verdi. Eğer bu zincirleri tamamen çözebilirse, belki de kaçış için bir fırsat bulabilirdi. Leyla, bu düşünceyle umutlandı ve kaçış planını kafasında şekillendirmeye başladı.
Ertesi sabah, zindanın kapısı yeniden açıldığında, içeriye Maruk ve birkaç muhafız girdi. Maruk, Leyla’nın gözlerine bakarak ona yaklaştı. "Düşündün mü?" diye sordu soğukkanlı bir sesle. Leyla, Maruk’un gözlerine baktı ve derin bir nefes aldı. "Evet," dedi. "Teklifini kabul ediyorum. Ama şartlarımı dinlemen gerek."
Maruk, Leyla’nın bu cevabına şaşırmış görünüyordu. Kaşlarını çattı ve Leyla’yı dikkatlice süzdü. "Şartların mı?" diye tekrarladı alaycı bir sesle. "Senin bu durumda bana şart koşacak bir konumda olduğunu sanmıyorum."
Leyla, Maruk’un alaycı bakışlarına aldırmadı. İçindeki planı uygulamaya başlamıştı. "Eğer gücümü kontrol etmeme izin verirsen, bu zincirlerden kurtulup gücümü tam anlamıyla kullanabilirim," dedi. "Ama bu gücü senin hizmetinde kullanacaksam, özgürlüğümü talep ediyorum."
Maruk, Leyla’nın bu isteğine karşılık bir süre sessiz kaldı. Düşünceli bir şekilde onu süzdü, sonra başını eğdi. "Peki," dedi. "Önce gücünü görmek istiyorum. Eğer gerçekten bu zincirler olmadan gücünü kontrol edebilirsen, o zaman seninle bir anlaşma yapabiliriz. Ama eğer kontrol edemezsen… seni sonsuza kadar burada tutarım."
Leyla, bu fırsatı değerlendirecekti. Maruk’un planlarını anlıyordu; o sadece gücünü test etmek istiyordu. Ancak Leyla, bu testi geçmek zorundaydı. Eğer başarısız olursa, bir daha asla özgürlüğüne kavuşamayacaktı.
Maruk, muhafızlarına Leyla’nın zincirlerini çözmelerini emretti. Muhafızlar, büyülü mühürleri yavaşça açarken, Leyla’nın bileklerindeki baskı azaldı. Gücü yavaş yavaş yeniden hissetmeye başladı. İçinde bir kıpırdanma vardı; bu güç, tutsaklıktan kurtulmuş gibi yükseliyordu. Ama bu kez, kontrolü eline alması gerekiyordu. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. İçindeki gücü hissetti, ama ona teslim olmadı. Bu kez, bu gücü kontrol etmek için zihnini kullanacaktı.
Leyla, büyüsünü serbest bıraktığında, etrafındaki hava değişti. Fakat bu kez, kontrolü elindeydi. Gücünü serbest bırakıyor, ama aynı zamanda onu yönlendiriyordu. Maruk, Leyla’nın bu gücü kontrol edebildiğini görünce şaşkınlıkla geri çekildi. Leyla, ellerini yavaşça açtı ve içindeki büyünün dalgalarını etrafına yaydı. Fakat bu kez, yıkıcı değil, yönlendirici bir enerji hissetti.
Maruk, Leyla’nın bu başarısını kabul etmek zorundaydı. "Pekala," dedi soğuk bir sesle. "Anlaşmamız devam ediyor. Şimdi seninle işbirliği yapacağız." Leyla, derin bir nefes aldı. Maruk’un güvenini kazanmak zorundaydı, ama bu işbirliğinin onun için geçici olduğunu biliyordu. Zamanı geldiğinde, bu adamın zalim yönetimine karşı isyan edecekti. Ama önce, bu zindandan tamamen kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı.
---
Leyla, içindeki büyüyü kontrol etmeyi öğrendikten sonra bile bu zindanda daha fazla kalamayacağını biliyordu. Seçilmişler, onu bir tehdit olarak görüyorlardı ve Maruk, her ne kadar bir anlaşma teklif etmiş olsa da, Leyla'nın onun kölesi olacağını düşünüyordu. Ancak Leyla'nın içinde büyüyen isyan duygusu, bu karanlık zindanda asla sönmeyecekti. Bu yüzden kaçış planını hızlandırması gerekiyordu. Zincirler, bir süreliğine onu kontrol altında tutmuştu, ama Leyla, bu zincirlerin onu sonsuza kadar durduramayacağını biliyordu. Gücünü yeniden kazandıkça, bu tutsaklıktan kurtulabileceği bir yol bulacaktı.
Geceleri, zindanın soğuk duvarları arasında düşüncelerine dalarken, kaçış planını kafasında kurguluyordu. Maruk, ona fazla dikkat çekmemek için uzun süre zindanı ziyaret etmiyordu. Bu, Leyla için bir fırsattı. Kaçışını planlayabilecek ve zincirlerinden kurtulabilecek zamanı vardı. Her gece zincirlerini gevşetmeye çalışıyor, büyü gücünü kullanarak kendini serbest bırakmaya hazırlanıyordu.
Bir gece, zindanın karanlığında, kapının gıcırdayarak açıldığını duydu. Gelenin kim olduğunu anlayamıyordu, ama içgüdüleri bunun farklı bir ziyaretçi olduğunu söylüyordu. Ayak sesleri yaklaştıkça, Leyla'nın nefesi hızlandı. Kim olduğunu görebilmek için gözlerini kısarak bakmaya çalıştı. Kapıdan içeri giren kişi, bir muhafızdı. Ancak bu muhafız, diğerlerinden farklı görünüyordu. Yüzü gölgeler içinde saklıydı, ama bir şeyler ters gidiyordu.
Muhafız, Leyla'ya yaklaştığında, sessizce fısıldadı: "Kaçmana yardım edeceğim."
Leyla, şaşkınlıkla bakışlarını ona dikti. Kimdi bu adam? Neden ona yardım etmek istiyordu? Ancak şu an sorgulamak yerine, bu fırsatı değerlendirmesi gerektiğini biliyordu. Muhafız, Leyla'ya yaklaşıp elindeki anahtarla zincirlerini çözmeye başladı. Zincirler gevşediğinde, Leyla'nın bileklerinden bir rahatlama hissetti. Bu özgürlüğün tadını çıkarmak istiyordu, ama şimdi kaçmak için hızlı hareket etmesi gerekiyordu.
Muhafız, kapının önünde beklerken, "Seni buradan çıkaracağım," dedi. "Ama sessiz olmalısın. Seçilmişler, seni fark etmeden dışarı çıkmalıyız."
Leyla, başını sallayarak kabul etti ve muhafızın peşine takıldı. Zindanın karanlık koridorlarında ilerlerken, her adımda içindeki korku ve heyecan birbirine karışıyordu. Eğer yakalanırlarsa, bu onun sonu olabilirdi. Ancak bu risk, Leyla'nın özgürlüğü için göze alınmalıydı. Koridorlar boyunca ilerlerken, Leyla'nın aklı hala muhafızın kim olduğunu sorguluyordu. Neden ona yardım ediyordu? Yoksa bu bir tuzak mıydı?
Sonunda, zindanın dışına açılan kapıya ulaştılar. Muhafız, kapıyı açtı ve Leyla'ya dönerek fısıldadı: "Artık güvendesin. Kaç ve bir daha geri dönme."
Leyla, hızla dışarıya çıktı. Soğuk hava yüzüne çarptığında, nihayet özgürlüğün tadını bir an olsun hissetti. Ancak kaçış daha yeni başlamıştı. Seçilmişler’in peşine düşeceğini biliyordu. Hızla adımlarını atarak karanlık ormanların derinliklerine doğru ilerledi.
Gece boyunca ormanlarda koştu. Her adımında, peşinden gelen hiçbir ses duymadığı için içi biraz daha rahatlıyordu. Ancak bu uzun süremezdi. Seçilmişler’in onu bulması an meselesiydi. Onların büyü yetenekleri, Leyla’yı takip etmelerini kolaylaştırabilirdi. Ancak ormanın derinliklerinde, onu bir süreliğine gizleyebilecek bir yer arıyordu.