1. Bölüm: Karanlık Fırtınanın Habercisi
Gökyüzü gri ve kasvetliydi, bulutlar yavaşça toplanıyor, yaklaşan fırtınanın habercisi gibi ağır ağır hareket ediyordu. Leyla, tarlada çalışırken rüzgarın aniden hızlandığını fark etti. Başını kaldırıp gökyüzüne baktığında, bir şeylerin değişmek üzere olduğunu hissetti. Ama bu değişiklik sadece havada değil, içindeydi de. Göğsünde bir sıcaklık hissetti, sanki yıllardır içinde saklı duran bir güç uyanmak üzereydi. Elleri titredi ve derin bir nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı.
Her zaman böyle olmuştu. Ne zaman öfkelense, korksa ya da endişelense, içindeki bu güç harekete geçiyordu. Annesi ona küçükken bu gücü bastırmayı öğretmişti. “Eğer bu gücü kullanırsan, seni bulurlar,” demişti annesi. Seçilmişler, büyüyü sadece kendilerine hak olarak gören bir topluluktu. Halkın sıradan insanları bu güce sahip olamazdı, olmamalıydı. Eğer bir köylünün büyü yeteneği olduğu fark edilirse, ya köle yapılır ya da öldürülürdü.
Leyla, çocukluğundan beri bu korkuyla yaşamıştı. İçinde bir şeylerin yanlış olduğunu hep hissetmiş, ama bunu hiçbir zaman kimseye söylememişti. Yıllar boyunca bu gücü bastırmış, köyde sıradan bir yaşam sürmeye çalışmıştı. Ancak her geçen yıl, bu güç daha da büyüyor, daha da kontrol edilemez bir hale geliyordu.
O sabah da diğer günlerden farklı başlamamıştı. Annesi ve babasıyla birlikte tarlada çalışıyor, köyün diğer sakinleri gibi ekinlerle uğraşıyordu. Köy küçük, fakir bir yerdi. Halk, Seçilmişler’in baskısı altında eziliyor, her geçen gün daha da zayıf düşüyordu. Her birkaç ayda bir, Seçilmişler köye gelir ve vergi toplardı. Bu vergiler bazen ekin, bazen de kan şeklinde olurdu. Direnenler ise acımasızca cezalandırılırdı. Leyla’nın ailesi, her seferinde boyun eğmiş, kendilerini saklamışlardı. Ama Leyla, bir gün bu düzene karşı durma cesaretini göstermek zorunda kalacağını biliyordu.
---
Leyla, çocukluğundan beri içindeki bu gücü fark etmişti. On yaşındayken, bir gün tarlada annesiyle çalışırken, fırtınalı bir hava kopmuştu. Gökyüzü kararmış, rüzgar hızla etrafındaki ağaçları savurmuştu. O anda, Leyla’nın içinde bir şey uyanmıştı. Ellerini açtığında, parmaklarının ucundan dışarıya doğru yayılan bir ışık hissetmişti. Annesi, bu durumu fark ettiğinde gözlerinde korku belirmişti.
“Bunu asla başkalarına gösterme,” diye fısıldamıştı annesi. O günden sonra Leyla, bu gücü gizlemek için her gün kendini eğitmişti. Ne zaman korksa ya da öfkelense, ellerini sıkar ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışırdı. Bazen geceleri, rüyalarında bu gücün kontrolünden çıktığını görür, uyanırken ter içinde kalırdı. Ama gerçek dünyada, bu gücü asla açığa çıkarmamıştı. İçinde saklı tutmuştu. Ancak bu güç, her geçen gün büyüyordu. Leyla, bunu artık kontrol edemediğini hissediyordu.
Tarlada çalışırken, ellerinin titremeye başladığını hissetti. İçindeki sıcaklık, dışarıya doğru yayılmaya çalışıyordu. Hızla ellerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Ama bu kez, bu gücü bastırmak o kadar kolay olmayacaktı. Gökyüzündeki bulutlar daha da yoğunlaşırken, Leyla’nın içinde patlamaya hazır bir fırtına vardı.
---
O sırada, köyün ilerisinden bir atlı grubu belirdi. Leyla, bu grubu tanıyordu. Seçilmişler’di onlar. Her gelişlerinde köylüleri korku içinde bırakır, mallarını toplar ve direnenleri cezalandırırlardı. Bu kez başlarında Maruk vardı. Maruk, Seçilmişler’in en acımasızlarından biriydi. Onun adını duyan herkesin kanı donar, köyde onun adı bile fısıldanarak söylenirdi. Maruk’un büyü gücü o kadar büyük ve korkutucuydu ki, ona karşı gelmek kimsenin aklına bile gelmezdi.
Leyla, Maruk’un liderlik ettiği grubun köye yaklaştığını görünce, içinde bir korku hissetti. Babası, annesiyle birlikte hemen koşup tarladan çıktılar ve köy meydanında toplanan kalabalığın arasına karıştılar. Seçilmişler’in gelmesi, her zaman korku ve endişe dolu bir olay olurdu. Kimse ne isteyeceklerini, kimleri hedef alacaklarını bilemezdi. Ancak bu kez, Leyla içten içe bir şeylerin ters gideceğini hissediyordu. İçindeki güç daha da büyüyor, kontrol etmekte zorlanıyordu.
Maruk, atından indiğinde, gözlerini köy halkı üzerinde gezdirdi. Etrafındaki büyücüler, köydeki insanlara tepeden bakıyorlardı. Maruk’un soğuk bakışları, kalabalığın içinde yavaşça ilerledi. Leyla, nefesini tutarak onu izledi. Babası, her zamanki gibi sessizdi, ama gözlerinde bir öfke vardı. Leyla, babasının ne yapmayı planladığını bilmiyordu, ama o an bir şeylerin olacağını hissetti.
Maruk, köy meydanına geldiğinde durdu ve etrafındaki köylüleri gözden geçirdi. “Bu köyün vergisi nerede?” diye sordu, sesi soğuk ve tehditkârdı. Köy halkı sessizdi. Herkesin gözleri yere bakıyordu. O sırada Leyla’nın babası öne çıktı. Babasının gözlerinde o anki öfkeyi gören Leyla, onun ne yapacağını anladı ve içindeki korku daha da büyüdü.
“Bizden ne kadar daha alacaksınız?” diye sordu babası, sesi titrek ama cesurcaydı. “Daha ne kadar ezileceğiz? Yeter artık!” diye ekledi.
Maruk, babasına doğru soğuk bir gülümsemeyle baktı. Leyla’nın içindeki korku daha da büyüdü. Maruk’un bu sorulara nasıl cevap vereceğini biliyordu. Maruk, babasının bu cesaretine gülüyormuş gibi bir adım öne çıktı. “Bana karşı mı geliyorsun?” diye sordu sakin bir sesle. Babası, gözlerinde bir öfke ve kararlılıkla Maruk’a doğru bir adım attı. Ama o adımı atar atmaz, Maruk elini kaldırdı ve hiçbir uyarı yapmadan büyü gücünü serbest bıraktı. Babası bir anda yere yığıldı.
Leyla, babasının yere düşüşünü izlerken, içinde yıllardır bastırdığı o güç patladı. O an her şey değişti.
Ellerinden çıkan enerji, bir anda etrafındaki havayı sarstı. Toprak titredi, rüzgar birden şiddetlendi ve kalabalık şaşkınlık içinde geri çekildi. Leyla’nın içindeki güç, artık kontrol edilemez bir şekilde dışarıya çıkıyordu. Gözlerinin önünde, etrafındaki dünyayı sarsan bu büyü, Leyla’nın ellerinden çıkıp tüm köyü sardı birkaç adım geriye attı, ama bu gücü durduramıyordu.
Etrafındaki insanlar, şaşkınlıkla ona bakarken, Leyla ne yapacağını bilmiyordu. İçinde hissettiği bu büyü, yıllardır bastırdığı gücü serbest bırakıyordu. Ancak bu kontrolsüz güç, hem ona hem de çevresindekilere zarar verebilecek kadar büyük ve güçlüydü.
Maruk, şaşkın bir şekilde Leyla’ya baktı. Ama kısa bir süre sonra yüzündeki şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı. Leyla’nın büyü gücünü fark etmişti, ve bu onun için bir tehditti. Leyla, Maruk’un gözlerindeki bu tehdidi fark ettiğinde, geri adım attı. Ancak içindeki büyü artık durdurulamaz hale gelmişti.
---
Leyla’nın içindeki büyü patlaması o kadar güçlüydü ki, bir an için zaman durmuş gibi hissedildi. Ellerinden çıkan enerji, havayı sarstı ve toprağı yararak köyün dört bir yanına yayıldı. İnsanlar korkuyla geriye çekildi, kimisi yere düştü, kimisi ise şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi. Leyla’nın çevresinde bir koruma çemberi oluşmuş gibi, kimse ona yaklaşamıyordu. Etrafında dönüp duran enerji, havayı titretiyor ve nefes almayı zorlaştırıyordu. Leyla, ellerine bakarken, gözleri dehşetle açıldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Gücü kontrol etmek istiyor ama bu kudretin kendisinden daha büyük olduğunu hissediyordu.
Maruk, Leyla’nın bu patlamasına şaşırmış bir şekilde geri çekilmişti. Bu sıradan köylü kızının böylesine büyük bir güce sahip olabileceğini hayal bile etmemişti. Gözleri öfkeyle daraldı, çünkü Leyla onun için şimdi bir tehdit haline gelmişti. Büyücüler arasında, sıradan halkın bu tür güçlere sahip olması kabul edilemez bir durumdu. Maruk, Leyla’ya doğru adım atarken, etrafındaki diğer büyücüler de harekete geçti. Leyla, onlara zarar verebileceği korkusuyla geri adım attı, ama içindeki büyü durdurulamaz bir şekilde yayılmaya devam ediyordu.
Köy meydanı adeta savaş alanına dönmüştü. Leyla’nın çevresinde dönen enerji, bir kasırga gibi köyün ortasında dönüyordu. İnsanlar panik içinde kaçışıyor, kimi evlere, kimi ise tarlaların ötesine sığınıyordu. Leyla, bu kaosun ortasında donup kalmıştı. Babasının yerde hareketsiz yatan bedenine baktı ve gözlerinden yaşlar süzüldü. Babasının ölü bedenini gören Leyla’nın içindeki acı, daha da büyük bir patlamaya yol açtı. Babasını kaybetmişti, fakat bu güçle ona yardım edememişti. Bu güç, onun en büyük sırrıydı, ama şimdi kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkmıştı ve Leyla, bunun sonuçlarından korkuyordu.
Maruk’un bakışları, Leyla’nın üzerine kilitlenmişti. Onun bu gücü kullanmayı başarmasına izin veremezdi. Eğer Leyla’nın büyüsü daha da güçlenirse, Seçilmişler’in otoritesi sarsılabilirdi. Maruk, etrafındaki büyücülere bir işaret verdi ve hepsi birden Leyla’yı yakalamak için harekete geçti. Leyla’nın zihni karmaşa içindeydi; ne yapacağını, nereye kaçacağını bilemiyordu. İçindeki güç ona yardım ediyor gibiydi, ama aynı zamanda kontrol edilemez hale gelmişti. O an, kaçmaktan başka çaresi olmadığını fark etti.
Leyla, hızlı bir hamleyle arkasına dönüp kaçmaya başladı. Fakat büyücüler peşinden geliyordu. Onu yakalamak ve bu gücü tamamen kontrol altına almak istiyorlardı. Leyla, tarlaların arasından hızla koşarken, içindeki büyü enerjisi ona hız kazandırıyordu. Sanki ayakları toprağa değmeden havada süzülüyordu. Fakat bu gücün onu nereye götürdüğünü bilmiyordu. Her adımda daha fazla güç hissediyor, ama bu gücün ona hükmettiğini de fark ediyordu. Zihninin derinliklerinde bir şeyler fısıldıyordu; bu güç onu yönlendiriyor, ama ne yapması gerektiğini söylemiyordu.
Tarlaların ötesine ulaştığında, arkasından gelen Seçilmişler’in bağırışlarını duydu. Onlar da büyü kullanarak hızlanmıştı ve Leyla’yı yakalamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Leyla, arkasına bakmadan koşmaya devam etti. Önünde ne olduğunu bilmiyordu, ama sadece kaçmak istiyordu. İçinde bir ses ona “koş” diyordu. Ama nereye kadar kaçabileceğini bilemiyordu.
Bir anda, Leyla’nın önü kesildi. Seçilmişler’den biri, onun yolunu büyüyle kapatmıştı. Leyla, duraksadı ve etrafına bakındı. Kaçış yolu kapanmıştı, etrafı büyücülerle sarılmıştı. Hepsi ona doğru yavaşça yaklaşıyordu. Maruk, Leyla’nın önüne geçti ve soğuk bir sesle konuştu. “Bu gücü kontrol edebileceğini mi sandın?” dedi. “Sen sıradan bir köylüsün. Bu güç, sana hükmedecek ve seni yok edecek.”
Leyla, Maruk’un sözlerini duyduğunda bir an için korkuya kapıldı. Ancak bu korku, kısa sürede öfkeye dönüştü. Babasının yerdeki cansız bedenini hatırladı. Maruk’un onu öldürüşünü izlerken, içindeki öfkenin yeniden alevlendiğini hissetti. Bu gücü nasıl kontrol edeceğini bilmiyordu, ama onu kullanmak zorunda olduğunu biliyordu. Maruk’a karşı koymanın tek yolu, bu gücü açığa çıkarmaktı.
Leyla, derin bir nefes aldı ve ellerini açtı. İçindeki güç, yeniden yükselmeye başladı. Maruk, Leyla’nın bu hareketini gördüğünde, kaşlarını çattı ve büyüsünü hazırlamaya başladı. Fakat Leyla, daha önce hiç hissetmediği bir kudretle doluyordu. İçindeki büyü, sanki ona rehberlik ediyor ve ne yapması gerektiğini söylüyordu. Leyla, gözlerini kapadı ve bu güce teslim oldu.
Ellerinden çıkan enerji, bir anda etrafındaki büyücüleri geri püskürttü. Maruk, şaşkınlıkla geri çekildi, ama bu kez kaçmayacaktı. Leyla’nın gücüne karşı koymak için büyüsünü serbest bıraktı. İki büyü gücü çarpıştığında, etraflarındaki hava yoğunlaştı. Leyla, bu çatışmada yalnızca içgüdüleriyle hareket ediyordu. Maruk ise yılların tecrübesine sahipti. Ancak Leyla’nın içinde büyüyen bu enerji, sadece bir başlangıçtı.
Maruk’un büyü gücü, Leyla’yı zorluyordu. Ancak Leyla, içindeki gücü daha fazla serbest bıraktıkça, Maruk’un gücü zayıflamaya başladı. Bu, Maruk’un beklemediği bir şeydi. Leyla’nın gücü, onun büyüsünü aşındırıyor, Maruk’u savunmasız bırakıyordu. Maruk, şaşkınlıkla geri çekildi. Leyla, bu gücün kontrolünü eline almaya başlıyordu. Fakat bu güç, sadece kendine değil, çevresine de zarar verebilirdi.
Leyla, etrafındaki büyücülerin dağıldığını gördüğünde, duraksadı. İçindeki güç, ona daha fazla zarar verebilecek kadar büyüyordu. Bir an için kendini kaybettiğini düşündü, ama sonra babasının sesini hatırladı. “Kontrol et,” demişti ona yıllar önce. “Bu gücü kontrol et, yoksa seni yok eder.” Leyla, derin bir nefes aldı ve büyüsünü kontrol altına almaya çalıştı. Ellerinden çıkan enerji, yavaş yavaş azalmaya başladı. Fakat bu kez, kontrol etmeyi başarmıştı.
Maruk, yere düştü ve Leyla’ya öfkeyle baktı. Bu kızın gücü, düşündüğünden çok daha büyük ve tehlikeliydi. Eğer Leyla, bu gücü tam anlamıyla kontrol etmeyi öğrenirse, Seçilmişler’in otoritesi sarsılabilirdi. Maruk, ayağa kalktı ve yanındaki büyücülere işaret verdi. Hepsi Leyla’nın üzerine doğru saldırmak için büyülerini hazırladılar. Fakat Leyla, bu kez kaçmak yerine, karşı koymaya karar verdi.
Leyla, ellerini açtı ve içindeki enerjiyi serbest bıraktı. Büyücüler, onun karşısında durmakta zorlanıyorlardı. Leyla, bu kez kontrolü tamamen eline almıştı. İçindeki güç, artık ona zarar vermek yerine, onu koruyordu. Büyücüler,
Leyla’ya saldırmaya çalıştıkça, büyüleri geri püskürtülüyor ve kendilerine zarar veriyordu. Leyla, bir an için zaferin tadını çıkardı, ama bu güç onu daha da tüketiyordu. İçindeki enerji, onu tüketene kadar durmayacak gibiydi.
Bir anda, Leyla’nın zihni karıştı. İçindeki bu gücü kontrol etmeye çalışmak onu tüketiyordu. Yorgun düşmüş, bitkin hissediyordu. Büyücülerden biri, bu anı fırsat bilerek Leyla’ya saldırdı ve onu yere serdi. Leyla, nefes nefese kalmıştı. Yerde yatarken, içindeki gücün hala kıpırdandığını hissetti. Fakat bu kez onu serbest bırakmak yerine, daha fazla bastırmaya çalıştı. Eğer bu gücü şimdi serbest bırakırsa, kontrolü tamamen kaybedebilirdi.
Büyücüler, Leyla’yı etkisiz hale getirmek için etrafını sardı. Maruk, ona yaklaşarak yere eğildi. “Beni şaşırttın,” dedi soğuk bir sesle. “Ama bu güç seni daha fazla ileriye götürmeyecek. Seni alacağız ve Seçilmişler’in otoritesine boyun eğdireceğiz.”
Leyla, Maruk’un sözlerini duyduğunda, içinde yeniden bir öfke hissetti. Fakat bu kez kaçacak gücü kalmamıştı. Maruk, Leyla’yı yakalamıştı ve onu Seçilmişler’in merkezine götürmeye kararlıydı. Leyla, son bir çabayla ayağa kalkmaya çalıştı, ama vücudu artık onu taşıyamıyordu. İçindeki güç, onu tamamen tüketmişti.
Büyücüler, Leyla’yı alıp götürmek için harekete geçtiğinde, Leyla bir kez daha babasının cansız bedenini hatırladı. Bu kez kaçmak yerine, savaşmak zorundaydı. Ama gücü tükendiğinde, artık savaşacak gücü kalmayacaktı. Leyla’nın zihni karışmıştı, ama son bir kez daha içindeki gücü çağırmaya çalıştı.
Ancak bu kez, içindeki güç ona cevap vermedi. Leyla, yere düştü ve bilincini kaybetti.