8.Bölüm: Karanlıkla Dans

2540 Words
Seraphine’in yok oluşu, koca bir dağın çöktüğünü andırıyordu, fakat Leyla’nın içindeki savaş bitmemişti. Gözlerini kapadığında, zihninin derinliklerinde hâlâ yankılanan karanlık fısıltılar vardı. Seraphine’in gücünü yitirdiğini bilse de, onun karanlığının zihninde bıraktığı izler kalıcı gibiydi. Bu zaferin ardından gelen huzursuzluk, Leyla'nın omuzlarına daha ağır bir yük bindirmişti. Her şey bitmiş gibi görünüyordu ama içten içe bunun yalnızca bir başlangıç olduğunu biliyordu. Leyla, kalenin taş duvarlarının arasında dolanırken derin düşüncelere daldı. Zaferin coşkusu direnişçiler arasında hissediliyordu; Seraphine’in devrilmesi, uzun süredir beklenen bir dönüm noktasıydı. Ancak Leyla, insanların zafer çığlıklarını duymuyordu. Onun zihninde sadece Seraphine’in yankıları vardı: *"Bu sadece başlangıç. Kendi gücün seni tüketecek."* Ardin, Leyla'nın ağır adımlarla yürüdüğünü fark etti ve yanına sessizce yaklaştı. Gözlerinde Leyla’ya karşı derin bir anlayış ve şefkat vardı. Onun yalnız kalmak istediğini biliyordu, ama bir yandan da Leyla’nın içindeki karanlığın ona zarar vereceğini hissetmişti. Ardin, ona gerçekten yardım edebilecek tek kişi olduğunu düşündü. "Leyla, iyi misin?" diye sordu Ardin, yavaşça. Leyla, başını hafifçe kaldırarak Ardin’e baktı. "İyiyim," dedi, ama sesindeki kararsızlık ve yorgunluk çok barizdi. "Sadece her şeyin bitmediğini hissediyorum." Ardin, Leyla’nın gözlerindeki korkuyu fark etti. Bu savaş, sadece Seraphine’in yenilgisiyle bitmemişti; Leyla, kendi içinde de bir savaş veriyordu. İçindeki büyü ve karanlık, her geçen gün daha da zorlaşıyordu. "İçindeki güçle savaşmak zorunda değilsin," dedi Ardin yumuşak bir sesle. "Bunu birlikte aşabiliriz." Leyla, Ardin’in sözlerine bir an duraksadı. Onun güven verici bakışları, Leyla’ya huzur veriyor gibiydi. Ama bu güçle tek başına yüzleşmek zorunda olduğunu hissediyordu. "Bu benim savaşım, Ardin," dedi Leyla, içindeki karanlığı bastırmaya çalışarak. "Bunu kontrol etmezsem, herkese zarar verebilirim." Ardin, Leyla’nın omzuna hafifçe dokunarak ona destek verdi. "Bu gücü kontrol edebilirsin," dedi. "Senin içindeki ışık, karanlığından daha güçlü. Seraphine seni yenemedi; bu güç de seni yenemeyecek." Leyla, derin bir nefes aldı ve Ardin’in gözlerinin içine baktı. Onun desteği olmadan bu savaşı kazanamayacağını biliyordu, ama yine de içindeki gücü kontrol edebilmek için yalnız kalması gerektiğini hissediyordu. Ardin’in yanında olması, bir güven kaynağıydı, fakat kendi iç dünyasındaki karanlıkla yalnız başına yüzleşmesi gerektiğini de biliyordu. Günler geçtikçe, Leyla içindeki büyüyü kontrol edebilmek için daha fazla meditasyon yapmaya ve zihinsel güçlenme yolları aramaya başladı. Ancak her denemesinde, Seraphine’in fısıltıları bir gölge gibi zihninde yankılanıyordu. Ne kadar çok çabalarsa çabalasın, bu karanlık fısıltıları susturamıyordu. Seraphine’in yok oluşunun ardından kalan bu karanlık, sanki Leyla’nın içinde büyüyordu. Direnişçiler arasında da bir huzursuzluk baş göstermeye başlamıştı. Seraphine’in yok olması, Seçilmişler’in geri kalan güçlerini zayıflatmış olsa da, her an yeni bir tehdidin ortaya çıkacağı korkusu direnişçiler üzerinde baskı oluşturuyordu. Ardin, bu tehdidin ciddiyetini Leyla’ya bir gece anlatırken, Leyla onun sözlerine daha önce olmadığı kadar dikkat kesildi. "Seçilmişler geri dönmeyecek gibi görünebilir," dedi Ardin, gözleri Leyla’nın üzerinde. "Ama yanılıyoruz. Seraphine’in ardından kalan güçler, kendilerine yeni bir lider arayacak. Seçilmişler’in içinde daima yeni bir tehdit vardır." Leyla, Ardin’in bu uyarısını duyduğunda içindeki karanlıkla bir kez daha yüzleştiğini fark etti. Sadece kendi gücünü kontrol etmek zorunda değildi; aynı zamanda Seçilmişler’in kalan güçleriyle de başa çıkmalıydı. Bu, bitmek bilmeyen bir savaştı. Ardin’in sözlerinin haklı olduğunu biliyordu. Seraphine gitmişti, ama bu, her şeyin sona erdiği anlamına gelmiyordu. Seçilmişler, her zaman geri dönebilirdi. "Bu savaşı tamamen bitirmeden huzur bulamayacağız," dedi Leyla, derin bir iç çekerek. "Seraphine’in ardından gelecek olanı bekleyemeyiz. Onları bulmalıyız." Ardin, Leyla’nın bu kararlılığını gördüğünde başını salladı. "Evet, doğru söylüyorsun. Seçilmişler’i tamamen yok etmemiz gerekiyor. Ama bunu yaparken, senin de gücünü tam olarak kontrol etmen lazım." Leyla, bu sözlerin ağırlığını hissederek gözlerini kapattı. İçindeki karanlığı bastırmak için daha fazla güç bulmalıydı. Seraphine’i yenmişti, ama bu gücü tam anlamıyla kontrol edemezse, en büyük düşmanı yine kendisi olacaktı. --- Bir gece Leyla, kampın etrafında yürüyüş yaparken zihnindeki karanlık sesler daha da güçlendi. Ardin’in desteği ona her ne kadar güven verse de, bu karanlık, tek başına mücadele etmesi gereken bir şeydi. Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı ve içindeki büyüyü bastırmaya çalıştı. Ancak Seraphine’in fısıldayan sesi yeniden yankılandı: "Gücünü asla kontrol edemeyeceksin. Sonunda bu güç seni tüketecek." Leyla, bu sesleri bastırmaya çalıştı, ama zihninde yankılanan fısıltılar o kadar kuvvetliydi ki, onu sarsıyordu. Gözleri açıldığında etrafında bir dalgalanma hissetti. Bu güç, içindeki büyünün dışarıya çıkmaya çalıştığını gösteriyordu. Seraphine’in sözleri doğru çıkacakmış gibi hissediyordu. Ardin, Leyla’nın durumunu fark ettiğinde hemen yanına koştu. Leyla’nın etrafındaki enerji dalgalarını gördüğünde, onun kontrolden çıkmak üzere olduğunu anladı. "Leyla! Sakin ol!" diye bağırdı, ona yaklaşarak. "Bu gücü kontrol edebilirsin. Bunu birlikte aşabiliriz!" Leyla, Ardin’in sesini duyduğunda bir an için duraksadı. İçindeki karanlık büyüyü geri çekmeye çalıştı, ama bu o kadar kolay değildi. Ardin’in sözlerine tutunmaya çalıştı, ama zihnindeki Seraphine’in sesi, her geçen saniye daha da yükseliyordu. Ardin, Leyla’ya yaklaşıp onun ellerini tuttu. "Bunu başarabilirsin," dedi. "Bu gücü kontrol edebilirsin. İçindeki karanlığı yenecek kadar güçlüsün." Leyla, Ardin’in gözlerine baktığında, onun desteğinin gerçekten de fark yarattığını hissetti. İçindeki büyü dalgalanmayı kesti, zihnindeki karanlık biraz olsun yatıştı. Derin bir nefes alarak büyüyü geri çekmeye çalıştı. Bu kez, Seraphine’in sesi yavaş yavaş zihninden kaybolmaya başladı. Ardin’in varlığı, Leyla’ya bu gücü kontrol etmesi için güç veriyordu. Bir süre sonra, Leyla tamamen sakinleşti ve içindeki büyü kontrol altına alındı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Ardin, onun yanından ayrılmadı. Onunla birlikte bu savaşı kazanmak için orada olacağını göstermek istiyordu. Leyla, gözlerini açtığında Ardin’e hafifçe gülümsedi. "Teşekkür ederim," dedi yavaşça. "Beni her seferinde kurtarıyorsun." Ardin, Leyla’nın bu sözlerine karşılık hafifçe gülümsedi. "Sen de beni kurtarıyorsun, Leyla," dedi. "Birlikte bu savaşı kazanacağız." --- Leyla, karanlığı bir kez daha geri püskürttüğünde etrafındaki hava bir nebze olsun sakinleşti. Fakat içindeki huzursuzluk hâlâ geçmemişti. Seraphine’in etkisi zihninde bir gölge gibi asılı duruyordu. Ne kadar mücadele etse de, bu karanlık gücün ona karşı her seferinde daha büyük bir tehdit oluşturduğunu hissediyordu. Ardin ona destek oluyordu, ama Leyla içindeki bu savaşı tek başına kazanması gerektiğini biliyordu. Gece boyunca uyuyamayan Leyla, sabahın erken saatlerinde kampın dışına çıktı. Gökyüzünde gri bulutlar vardı ve hava, yaklaşan bir fırtınanın habercisi gibiydi. Direnişçiler yavaş yavaş uyanıp günün hazırlıklarını yaparken Leyla, gökyüzüne bakarak derin düşüncelere daldı. Seçilmişler’in geri kalan güçlerinin yakında yeniden saldırıya geçeceğini biliyordu. Bu savaşı tamamen bitirmeden huzura kavuşamayacaklarını hissediyordu. O sırada, kampın liderlerinden biri olan Rurik, Leyla’ya doğru yürüdü. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. Rurik, Seçilmişler’e karşı savaşan direnişçilerin en deneyimlilerindendi. Uzun yıllar boyunca Seçilmişler’in zulmüne karşı mücadele etmiş ve direnişi organize edenlerden biri olmuştu. Fakat Leyla’nın etrafında toplanan güç, Rurik’in bile alışkın olmadığı bir şeydi. Leyla’nın büyüsü ve liderliği, direnişçiler için yeni bir umut olmuştu. “Leyla,” dedi Rurik, ona doğru yaklaşarak. “Seraphine’i yendik ama Seçilmişler’in kalıntıları hâlâ etrafta dolaşıyor. Onların liderleri gitmiş olabilir, ama Seçilmişler’in tamamı ortadan kalkmadı. Bizimle birlikte savaşmaya devam edecek misin?” Leyla, Rurik’in gözlerine baktığında bu sorunun ağırlığını hissetti. Direnişin liderlerinden biri haline gelmişti, ama kendi içindeki savaş henüz sona ermemişti. Buna rağmen, Seçilmişler’e karşı olan mücadeleyi yarıda bırakma gibi bir lüksü olmadığını da biliyordu. “Evet,” dedi kararlı bir sesle. “Bu savaşı bitireceğiz. Seçilmişler’in geri kalanlarını bulacağız ve onları tamamen yok edeceğiz.” Rurik, Leyla’nın bu kararlılığı karşısında başını salladı. “Güçlü kalmalısın,” dedi yavaşça. “Sadece büyüyle değil, aklınla da savaşmalısın. Seçilmişler her zaman beklenmedik hamleler yapar. Onların neler planladığını asla bilemeyiz.” Leyla, Rurik’in bu uyarısını ciddiye aldı. Seçilmişler’in gücü sadece büyüden ibaret değildi; stratejik zekaları da düşmanları zor duruma sokuyordu. Seraphine’in ölümünden sonra, Seçilmişler’in kalan büyücüleri kendi aralarında bir lider bulup yeniden toplanabilirlerdi. Bu durum, Leyla ve direnişçileri daha zorlu bir mücadeleye sürükleyecekti. Ardin, Leyla ve Rurik’in konuşmasını uzaktan izliyordu. Leyla’nın direnişin liderlerinden biri olarak bu kadar sorumluluk alması, onu biraz endişelendiriyordu. Leyla’nın içindeki büyüyle savaşı, bu sorumlulukların yüküyle daha da zorlaşacaktı. Ardin, Leyla’ya destek olmaya devam edecekti, ama bu mücadelenin ne kadar süreceğini bilmiyordu. Bir süre sonra, direnişçilerin liderleri kampın merkezinde toplandılar. Seçilmişler’in geri kalanlarına karşı nasıl bir strateji izleyeceklerine karar vermek zorundaydılar. Leyla, Ardin, Rurik ve diğer liderler, haritalar üzerinde çalışarak Seçilmişler’in olası saklanma yerlerini belirlemeye çalıştılar. Rurik, haritanın üzerine eğilerek işaret etti. “Bu bölgede Seçilmişler’in bazı kalıntıları olduğunu biliyoruz,” dedi. “Onların büyü merkezleri hala aktif olabilir. Eğer buraya saldırırsak, kalan güçlerini tamamen yok edebiliriz.” Leyla, haritaya bakarak derin bir nefes aldı. “Bunu yapmalıyız,” dedi. “Ama dikkatli olmalıyız. Seraphine’i yendik diye Seçilmişler’i hafife almamalıyız. Onlar her zaman geri dönmek için bir yol bulur.” Toplantının ardından, direnişçiler saldırıya hazırlanırken Leyla ve Ardin baş başa kaldı. Ardin, Leyla’nın üzerine binen sorumluluğun ağırlığını fark etmişti. Onun gücüne güveniyordu, ama Leyla’nın bu kadar çok yükle başa çıkmasının zor olduğunu da biliyordu. “Bu savaşı kazanmamız için çok fazla şey üstleniyorsun,” dedi Ardin, sessizce. “Kendine dikkat etmelisin. İçindeki karanlık seni zorlayacak.” Leyla, Ardin’in gözlerine baktı ve derin bir nefes aldı. “Bu savaşı kazanmak zorundayız,” dedi. “İçimdeki karanlıkla savaşmaya devam edeceğim, ama Seçilmişler’i tamamen yok etmeden bunu yapamam.” Ardin, Leyla’nın kararlılığına hayran kaldı, ama onun güvenliği konusunda hâlâ endişeliydi. “Beni her zaman yanına alabileceğini biliyorsun,” dedi. “Bu yükü tek başına taşıman gerekmiyor.” Leyla, Ardin’in desteğini hissettiği için minnettardı, ama onun bu savaşı kazanması gerektiğini biliyordu. Bu mücadele sadece Seçilmişler’e karşı değil, aynı zamanda içindeki karanlığa karşıydı. Ardin’e güveniyordu, ama bu savaşın bazı kısımlarını tek başına vermek zorundaydı. Gece ilerledikçe, Leyla ve Ardin kampın etrafında son hazırlıklarını yapmaya devam ettiler. Ertesi gün, Seçilmişler’in kalan güçlerine karşı büyük bir saldırı başlatacaklardı. Leyla, büyüsünü kontrol altında tutmak için bir kez daha meditasyon yapmaya karar verdi. Zihnini güçlendirmeye ve Seraphine’in bıraktığı karanlığı daha fazla bastırmaya çalıştı. İçindeki güç hâlâ onu zorlamaya devam ediyordu, ama bu kez kendini daha güçlü hissediyordu. Sabah olduğunda, direnişçiler saldırı için hazırdı. Leyla ve Ardin, liderlik ettikleri küçük bir grupla Seçilmişler’in saklandıkları büyü merkezine doğru yola çıktılar. Yol boyunca Leyla, içindeki gücü hissetmeye devam etti. Onunla barışmaya başlamış gibi görünüyordu, ama tam anlamıyla kontrol edebildiğinden hâlâ emin değildi. Seçilmişler’in büyü merkezi, devasa taş sütunlarla çevrili, karanlık ve sisli bir bölgede yer alıyordu. Leyla, buranın Seraphine’in gücünden izler taşıdığını hissediyordu. Büyü enerjisi, hâlâ bu merkezde dönüyor gibiydi. Leyla, büyüsünü kontrol altında tutmak için derin bir nefes aldı ve Ardin’e döndü. “Bu yer hâlâ tehlikeli,” dedi Leyla, alçak bir sesle. “Seraphine’in etkisi burada olabilir. Dikkatli olmalıyız.” Ardin, Leyla’nın bu uyarısına karşılık başını salladı. “Evet, burası hala onun karanlığını taşıyor. Ama sen bu kez daha güçlüsün. Bunu birlikte aşacağız.” Leyla, Ardin’in desteğiyle bir kez daha büyü merkezine doğru ilerledi. Seçilmişler’in kalan güçleriyle nihai bir savaş başlamak üzereydi. İçindeki gücü kontrol edebilirse, bu savaşı kazanacaklardı. Ancak bu savaşın ne kadar tehlikeli olacağını henüz kestiremiyordu. --- Leyla ve Ardin, etraflarındaki karanlık sisin içinde sessizce ilerliyorlardı. Seçilmişler’in saklandıkları büyü merkezi, karanlık bir enerjiyle çevrelenmişti ve Leyla, bu yerin derinlerinde bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu. İçindeki büyü, bu enerjiyi hissediyor, ama ona karşı koymaya çalışıyordu. Ardin’in yanında olması ona güç veriyordu, ama bu karanlık bölge, adeta Seraphine’in geride bıraktığı bir gölge gibi üzerlerine çökmüştü. “Bu yer Seraphine’in etkisi altında,” diye fısıldadı Leyla, gözlerini karanlıkta dolaştırarak. “Hâlâ onun varlığını hissedebiliyorum.” Ardin, Leyla’nın uyarısını dikkatle dinledi ve etrafı tarayarak ilerlemeye devam etti. “Seraphine gitti,” dedi yavaşça. “Ama onun gücü burada yaşayan diğer büyücülerde kalmış olabilir. Dikkatli olmalıyız.” Büyü merkezi, yerin derinliklerine inen büyük bir taş yapıydı. Duvarlar, Leyla’nın daha önce hiç görmediği türden büyü sembolleriyle süslenmişti. Bu semboller, Seçilmişler’in eski çağlardan kalma büyü güçlerini temsil ediyordu. Leyla, bu sembolleri incelerken, içindeki karanlık güç bir kez daha harekete geçti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak büyüsünü kontrol etmeye çalıştı. Şu an tam anlamıyla gücüne hakim olması gerekiyordu; kontrolünü kaybederse, bu karanlık yer onun zihnini ele geçirebilirdi. Merkezin derinliklerine indikçe, Leyla ve Ardin karşılarına çıkan birkaç muhafızı etkisiz hale getirdiler. Seçilmişler’in bu merkezdeki büyücülerinin, Seraphine’in gücünden etkilenmiş olduğunu fark etmek zor değildi. Hepsinin gözlerinde aynı karanlık, aynı korku ve hırs parlıyordu. Leyla, bu büyücülerin gücünü serbest bırakmasına izin vermeden onları alt ediyordu, ama içindeki korku giderek büyüyordu. Seraphine’in etkisi hala çok güçlüydü. Bir süre sonra, taş bir kapının önünde durdular. Kapının arkasından yoğun bir büyü enerjisi yayılıyordu. Leyla, bu enerjiyi hissettiğinde bir an için duraksadı. İçindeki büyü ona karşı koymaya çalışıyordu, ama bu güç çok daha büyük ve tehditkârdı. “Burada olmalılar,” dedi Ardin, kapıya bakarak. “Seraphine’in geri kalan müritleri bu merkezde saklanıyor olmalı.” Leyla, gözlerini kapatıp bir an için düşünmeye başladı. İçindeki güçle nasıl başa çıkacağını biliyordu, ama bu kez daha dikkatli olmak zorundaydı. Kapının arkasında ne olduğunu tam olarak bilmiyordu, ama hissettiği şey, Seçilmişler’in kalan güçlerinin son savunmasını temsil ediyordu. “Hazır mısın?” diye sordu Ardin, Leyla’nın yüzündeki tereddüdü fark ederek. Leyla derin bir nefes alarak başını salladı. “Evet,” dedi. “Bunu bitireceğiz.” Kapıyı açtıklarında, geniş bir salonla karşılaştılar. Salonda, bir grup büyücü onları bekliyordu. Hepsinin gözleri, Seraphine’in karanlığını taşıyan soğuk bakışlarla doluydu. Leyla, bu büyücülerin Seraphine’in takipçileri olduğunu hemen anladı. Seraphine’in yokluğunda, güçlerini koruyup Seçilmişler’in düzenini sürdürmeye çalışıyorlardı. “Leyla,” dedi büyücülerden biri, karanlık bir sesle. “Senin gücün bizden olabilir. Seraphine seni kendi halefi olarak görmüştü. Bize katıl ve Seçilmişler’i yeniden inşa edelim.” Leyla, bu sözlere karşılık hafifçe gülümsedi. Seraphine’in ona bıraktığı bu karanlık mirası reddetmekte kararlıydı. “Ben sizin gibi olmayacağım,” dedi sert bir sesle. “Bu gücü, sizin gibi insanları kontrol etmek için kullanmayacağım.” Büyücülerin lideri, Leyla’nın bu sözlerine alaycı bir kahkaha attı. “Bunu söyleyen her büyücü eninde sonunda karanlığa boyun eğer,” dedi. “Sen de Seraphine gibi olacaksın. İçindeki gücü ne kadar bastırmaya çalışırsan çalış, sonunda bizimle birleşmek zorunda kalacaksın.” Leyla, içindeki gücü bir kez daha kontrol altına alarak büyücülerin karşısına geçti. “Bu savaş burada bitecek,” dedi kararlı bir şekilde. “Seraphine yok oldu, ve siz de onunla birlikte yok olacaksınız.” Büyücülerin lideri, Leyla’nın gücünü fark ettiğinde yüzündeki alaycı gülümseme kayboldu. Bir anda, büyücülerin hepsi aynı anda saldırıya geçti. Leyla, büyüsünü serbest bırakarak kendini korudu. Ardin de yanında, büyücülerle savaşmaya başlamıştı. Salondaki hava, büyü enerjisiyle dolup taşıyordu. Leyla, büyücülerden gelen saldırıları savuştururken, içindeki gücün kontrolünü kaybetmemek için büyük bir çaba harcıyordu. Ardin, bir büyücüyü etkisiz hale getirdiğinde Leyla’ya baktı. “Bunu yapabilirsin,” dedi yüksek sesle. “Bu gücü kontrol et, Leyla!” Leyla, Ardin’in sözlerine tutunarak büyüsünü daha fazla serbest bıraktı. Etrafındaki karanlık enerji, Seraphine’in karanlığından kalanları temizliyormuş gibi hissettirdi. Leyla, bir kez daha bu karanlık gücü kontrol edebileceğini hissediyordu. İçindeki büyü, onun bir parçasıydı, ama bu kez onu kontrol etmeyi öğrenmişti. Son büyücü yere düştüğünde salon sessizleşti. Leyla, derin bir nefes alarak etrafına baktı. Büyü merkezindeki savaş sona ermişti. Seçilmişler’in son kalıntıları da yok edilmişti. Leyla, nihayet bu karanlık döngüyü bitirmiş gibi hissediyordu. Ardin, Leyla’nın yanına geldi ve ona gülümseyerek baktı. “Başardık,” dedi yavaşça. “Seçilmişler’i tamamen yok ettik.” Leyla, Ardin’in bu sözlerine hafifçe gülümsedi, ama içinde hala bir huzursuzluk vardı. “Evet,” dedi. “Ama bu sadece bir başlangıç olabilir. İçimdeki karanlıkla hala savaşmaya devam edeceğim.” Ardin, Leyla’nın bu içsel mücadelesini anladı. Seraphine’in yokluğu, bu savaşı sona erdirmiş olabilir, ama Leyla’nın içindeki güç hala onunla birlikteydi. Bu güç, kontrol edilmesi gereken bir şeydi ve Leyla, bununla her gün yüzleşmek zorunda kalacaktı. “Sen güçlüsün,” dedi Ardin, Leyla’nın gözlerinin içine bakarak. “Bu gücü kontrol etmeyi öğrendin. Karanlığa yenilmeyeceksin.” Leyla, Ardin’in bu güven verici sözlerine karşılık derin bir nefes aldı. Onun desteği, bu savaşta kendini daha güçlü hissetmesini sağlamıştı. Artık Seçilmişler’in tehdidi tamamen yok olmuştu, ama Leyla’nın içsel savaşı hâlâ devam ediyordu. Günler geçtikçe Leyla, direnişçilerin yardımıyla Seçilmişler’in etkisinden kurtulan halkları yeniden inşa etmeye başladı. Ardin’le birlikte büyüsünü daha da kontrol etmeyi öğrenmeye çalıştı. Artık karanlıkla dans etmeyi öğrenmişti, ama bu dansın nasıl biteceğini yalnızca zaman gösterecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD