Berrak gözlerini açtığında kendini izleyen kocasını görünce gülümsedi. Evlendiğinden beri her sabah uyandığında bunu görmek hoşuna gidiyordu.
-Günaydın canım.
Berrak kocasının yanağını öpüp "Günaydın aşkım. Ne zaman uyandın?"dedi. Aslında hemen kalkması gerektiğini biliyordu. İlk günden kahvaltıya geç kalmak istemiyordu. Çetin'in ailesi birlikte yemeğe önem veriyorlardı ve herkez o masada olmalıydı. Bir de babasının geç kalmayı sevmediğini biliyordu.
-Yeni sayılır canım. Nasılsın,dinlendin mi?
-Dinlendim canım. Kalkalım mı,saat kaç? Kahvaltıya geç kalmayalım.
Çetin geç kaldıklarını bilse de ağırdan alıyordu. Kurallar canını sıkıyordu. Babasına saygı duysa da evde ki düzeni sevmiyordu. Herkez asker gibi davranıyordu. Babası ne derse o oluyordu. Mesela annesi gerekmedikçe konuşmuyordu. Aynı şekilde yengeleri de eşlerinin yanında çok konuşmuyorlardı. Çocuklar bile evde ki kurallar içinde büyüyordu. Küçük olmalarına rağmen şımarmaktan bile korkuyorlardı. Hep bir köşede bebekleri ile oynamak dışında bir şey yapmıyorlardı.
İki tane en büyük abisinin iki tanede ortancı abisinin kızı vardı. Çetin her bir yeğenini ayrı ayrı sevse de yaşlarına göre fazla olgun olmaları hoşuna gitmiyordu. Onlar çocuktu ve doya doya oynamalıydı. Ama durum hiç de öyle değildi. Şimdiden kız olmanın sorumluğunu almış gibiydiler. Bu yüzden abilerine de kızıyordu. Babalarının yaptığını onlar da yapıyorlardı.
-Canım beni duyuyor musun?
Berrak eşinin dalıp gittiğini görünce tekrar seslendi. Çetin kendine gelip "Duydum canım. Birazdan ineriz."dedi. Karısını kendine çekip sıkıca sarıldı ve kokusunu içine çekti.
-Lütfen içinden nasıl geliyorsa öyle davran.
Berrak ne demek istediğini anlamıştı. Geri çekilip eşinin yüzüne baktı.
-Seni anlıyorum canım ama burada kaldığımız sürece ailenin düzenine uyabiliriz bence.
Çetin aldığı cevaba yüzünü asınca Berrak kocasını öpüp yataktan kalktı. Saate baktığında neredeyse dokuz olmak üzere olduğunu gördü. Telaşla kocasına baktığında hala keyifle uzandığını gördü.
-Sen saatin kaç olduğunu biliyor musun?
Çetin gayet rahat "Biliyorum."dedi. Berrak kocasına inanamayan gözlerle baktı. Ailesinin sekizde kahvaltıya oturduğunu biliyordu, ama kocasının umurunda değil gibiydi.
-Geç kaldığımızın farkında mısın?
-Gece geç geldik ve biz yeni evliyiz. Bırakta geç kalalım güzelim.
Berrak kocası kadar rahat olamıyordu. Çünkü her yaptığı harekette daha önce anlattıkları aklına geliyordu. Mesela abilerinin evlendikten sonra bir gün tatil yaptığını ve sonra işe başladıklarını biliyordu. Sanki hiç bir şey değişmemiş gibi aynı düzenle devam ettiklerini.
-Sen beni kötü gelin yapmak istiyorsun.
Çetin yataktan kalkıp karısını kollarına aldı.
-Sen neden kötü oluyorsun? Buna karar veren benim.
-Aşkım ailen benim yüzümden olduğunu düşünecek.
Çetin karısının ne kadar düşünceli olduğunu biliyordu. Ailesi ile iyi geçinmek için her şey yaptığının da farkındaydı ama buna gerek yoktu.
-Biri bir şey derse benim üstüme at.
Berrak sıkıntılayla kocasına baktı. "Ben bunu mu demek istedim. Neyse hadi hazırlanıp inelim." Kocasının kollarında çıkmaya çalıştı, ama kolları izin vermedi. Çetin yüzüne yaklaşıp "Peki ne demek istedin?"dedi.
-Önemi yok.
Çetin'in cevap bekleyen bakışları devam edince ,Berrak pes etti. Kocasının istediğini alana kadar bırakmayacağını biliyordu.
-Seni ,benim değiştirdiğimi düşünecekler ki bu konuda biraz haklılar. Benim için hayatını değiştirdin. Burada ki herşeyi bırakıp benimle sıfırdan başlamaya karar verdin. Oysa burada olsan kurulu düzen seni bekliyordu. Evin hazırdı işin vardı ve her şey elinin altındaydı.
Çetin içeri vuran güneş ışığı ile parlayan karısının gözlerine baktı. Ömür boyu o gözlere bakmak için yapmıştı. Karısına duyduğu aşk onun en büyük gücüydü. O yanında oldukça yapamayacağı şey yoktu.Bunu kaç kere dillendirse de hala çözülmediğine üzüldü. Yine de anlatmaktan sıkılmayacağı için "Dediklerin doğru olabilir, ama benim istediğin bunlar değil. Ben seninle bir ömür geçirmek istiyorum. Kendi kararlarımı aldığım ve karım için her şeyi yaptığım bir hayat istiyorum. Burada kapana kısılmış bir hayat istemiyorum. Kendi ayaklarımın üstünde durup, seni mutlu etmek istiyorum."dedi.
Berrak aslında bu cevabı her seferinde alıyordu ama eşinin pişman olmasından korkuyordu. Çünkü varlıklı bir hayat içinde yaşamıştı. Şimdi ise hepsinden vazgeçip kendi hayatını kurmaya çalıyordu. Ailesi ile arası şimdi iyi gözükse de sanki onlarda pişman olup dönmesini bekliyor gibiydiler. Düşündükleri canını sıksa da kocasının bakışları üstünde olduğu için gülümsedi. Konuyu uzatmak istemiyordu. Yeni evliydiler ve ilerde ne olacağını bilmiyordu. Bu günden kendini sıkmak istemiyordu. Çetin kafasına koyduğunu yapan biriydi ve kolay kolay vazgeçmezdi. O zaman uzatmaya gerek yoktu.
-Her koşulda yanında olacağım.
Çetin elini yüzüne koyup dudaklarını öptü.
-Bana da bu yeter güzelim.
-Ben hazırlanayım canım.
Berrak lavaboya girene kadar Çetin arkasından izledi. Neden stres yaptığını biliyordu. Elinden geleni yapıp Berrak'ı mutlu edecekti. Bu konuda kendine söz vermişti. O babası gibi olmayacaktı. Karısına değer verecekti ve onun dediği her şeyi yapmaya çalışacaktı. Şimdi de madem hazırlan demişti o zaman onu yapacaktı.
Yeni evliler hazır olup odadan çıktılar. Masanının kurulu olduğu büyük salona girdiklerinde gergin bir hava onları karşıladı. Çetin babası ile göz göze geldiğinde sinirini gayet net görmüştü.
Fatma hanım ise bir saattir eşini sakin tutmaya çalıyordu. Çoktan kahvaltıyı yapıp gitmek istese de zorla tutmuştu. Tek istediği baba, oğul arasını iyi yapmaktı. Kocası böyle yaptıkça oğlunu burada kalma konusuna ikna etme şansı kalmıyordu.
Celal kardeşi ile babasının arasında göz savaşını görünce ,gerginliği bitirmek için ayağa kalktı. "Günaydın kardeşim. Hadi masaya oturalım." Babasına baktığında ise kalkmasını bekledi, ama hala oturuyordu. Cenk de abisine destek olmak için ayağa kalktı. Babasının yanlış bir şey demesinden korkuyordu. Kardeşi yeni evliydi ve gelin de bu durumlara hiç alışkın değildi. İlk günden canını sıkacak bir şey olmamalıydı.
-Baba...
Cenk babasının dikkatini çekmeye çalıştı. Bu sırada en büyük abisine bakıp ondan da destek bekledi. Cevat bakışları görse de kalkmadı, çünkü o babasına hak veriyordu. Bu evin bir düzeni vardı ve buna uyulmalıydı. Ortam daha da gerilirken kadınlarda kalktı. Hepsi babalarının kalkmaklarını bekliyorlardı.
Hüseyin en son ağaya kaltığında ise rahat bir nefes aldılar. Babaları masanın başına geçip oturduğunda herkez yerleşti. Çetin de eşinin elini tutup masaya yürüttü. Tüm gözler onları izlese de sandalyeyi çekip karsını otutturdu. Bunu içinden geldiği için yapıyordu ama babasına göre saygısızlıktı. Büyüklerinin yanında daha dikkatli davranmalıydı.
Gelinlerin üçü de Berrak'a bakarken hayran kalmışlardı. Aslında ilk günden başlamıştı bu hayranlık. Berrak onlardan farklıydı. Okumuştu, yaşına rağmen olgun biriydi. Güzel olduğu kadar giydiği her kıyafet, her konuştu kelime dikkat çekiciydi. Çetin'in yaptıklarına şaşırsalarda kızın hakettiğini düşünüyorlardı. Üçü de eşlerinden böyle muamele görmemişti. Bunun içinde farklı geliyordu.
-Nasıl olduğunuz oğlum? Dinlendiniz mi?
Fatma en küçük oğlunun daha fazla uzaklaşmaması için ortamı yumuşatacaktı. O bir anneydi ve evladının oralarda yapamayacağını düşünüyordu. Hadi gelini kabul edebilirdi ama dizinin dibinde olmalıydı. Bunun için her fırsatı değerlendirip elinden geleni yapacaktı.
Çetin eşinine kahvaltı tabağı hazırlarken annesine baktı.
-İyiyiz anne. Dinlendik sıkıntı yok.
Eşinin önünde ki tabağı alıp hazırladığı tabağı koydu. Kendi tabağını hazırlamaya geçti. Berrak buna alışkın olsa da tüm gözler üstünde olduğu için rahatsız olmuştu. Oysa babası da yapardı bunu. Yıllarca normal gelen her şey nedense utanmasına sebep oluyordu. Kendi içinde sorgularken annesinin sorusuna ile kendine geldi.
-Sende iyi misin kızım?
-İyiyim anne.
Konuşma bu kadar sürmüştü. Masada derin bir sesslik ile kahvaltı yapılıyordu. Berrak ise iyice gerilirken kahvaltı yapamıyordu. Kendi ailesi ile yaptığı kahvaltı sohbetleri aklına geliyordu. Bu masa daha kalabalıktı ama tek ses yoktu. Masada çocuk olmasına rağmen nasıl bu kadar sessizlik olurdu?
Hüseyin kahvaltıyı bitirip ayağa kalktığında her zaman ki gibi ilk kalkan Cevat oldu. Arkasından Cenk ve Celal de kalktı. İşe geç kaldıkları için acele ediyorlardı. Fatma bu anı beklediği için eşi ile birlikte kalktı. En küçük oğluna bakıp "Çetin baban ile gitmek ister misin?"dedi. Umutla oğluna baktığında evet demesini istedi. Bir kere işe giderse bir şeylerin değişeceğini düşünüyordu. Kocasına da bakıp destek bekledi.
Dün gece bu konuyu konuşmaya çalışmıştı. Oğlundan uzak durma ki bir şansımız olsun demişti. Kocasının sert tutumu oğlunun daha da inat etmesine sebep oluyordu.
-Gideceksen acele et.
Hüseyin ilk defa konuşmuştu. Berrak teklife sevinse de Çetin giderse ne yaparım diye düşündü. Hepsini ailesi olarak kabul etse de kocası giderse kendini yalnız hissedecekti.
Çetin ise annesinin yapmak istediğini anlamıştı. Neden yaptığını bilse de kararına saygı duymadığı için üzüldü. Evlenmişti ve bir yola girmişti. Neden uzatıyorlardı?
-Teşekkür ederim. Karım ile zaman geçirmek istiyorum.
Çetin'in cevabı soğuk rüzgarı tekrar estirmişti. Babası oğlunun saçma inadına sinir olup çıktığında büyük oğlu onu takip etti. Cenk ve Celal ise kardeşlerinin doğru bir karar aldığını düşünüyordulardı. Kendilerinin yapamadıklarını Çetin yapıyordu. İkisi de çıkınca kadınlar eşlerini uğurlamak için kalktılar. Masada çocuklar ile Berrak ve Çetin kalmıştı. Berrak az önce olanlar hakkında konuşup konuşmamak arasında kalmıştı.
Çetin ise karşısında kendini izleyen yeğenlerine bakıyordu.
-Amcayı özleyen yok mu?
Sanki dördü de bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalktı. Çetin de ayağa kalkıp eğildi ve kollarını açtı. Hepsine tek tek sarılıp, öptü. Yeğenlerine bakıp etrafa baktı. Kimse duymasın diye sessiz konuşurken Berrak kocasının ne yaptığını anlamaya çalıştı.
-Su savaşı?
Dört kızın gözleri parlamıştı. Hepsi bağırınca Çetin ayağa kalkıp "Kim önce giderse hortum onun olur."dedi. Koşturarak odadan çıktığında dört kız peşine takılmıştı. Berrak ise az önce izlediği sahneye gülümsüyordu.