Sonra diye bir kelime vardır. Merak edersin ne olacağını. O istediğin yere vardığında karşılaştığın sonra seni mutlu mu edecek yoksa üzecek mi?
~~~~~~
Çetin gözlerini yeni bir sabaha açtığında çok mutluydu. Kollarında daha on gün önce evlendiği karısı vardı. Hemde öyle mutluydu ki gözünü kapattığı her saniye rüya olmasından korkup tekrar açıyordu. Karısı Berrak adı gibi duru ve parlaktı. Onu ilk gördüğü gün bile bunu hissetmiş ve anında vurulmuştu. Bakışı ile içini ısıtan bir özelliği vardı. Konuşunca ise insanı rahatlatan biriydi.
Çetin kollarında ki karısına sıkıca sarılıp alnından öptü. Bunu yapmazsa sanki bir şey eksik kalacak gibiydi. Uyanmasından korkup geriye çekildi ve izlemeye devam etti.
Gece geç geldikleri için karısının dinlenmesi lazımdı. Şu an aşağıda yoğun bir telaşın olduğunu biliyordu. Hatta masanın hazır olduğunu ve kendilerini beklediğini de biliyordu ama umrunda değildi. Önce karısı dinlenmeliydi ki güzel bir kahvaltı yapabilmeliydi. Ailesinin diyeceği her kelimeyi ben çekerim diyordu. Çünkü içinde ki sevgi o kadar büyüktü ki karşısına gelen her şeye göğüs gelebilirdi.
~~~
Berrak ve Çetin iki ayrı insandı. Biz olma çabaları hiç kolay olmamıştı.
Berrak'ın duru bir güzelliği olduğu kadar iyi bir insan ve evlattı. Üniversiteye hazırlandığı sene babası rahatsızlanınca sınava girememişti. Tek çocuk olduğu için ailesi için elinden geleni yapmaya çalışmıştı. Annesi ve babası genç insanlar değildi. Evlendikten sonra yıllarca evlatları olmamış en son umutları biterken Berrak dünyaya gelmişti. Üzerine titreyerek büyütükleri evlatları sınava giremediğinde ise ikisi de üzülmüştü. Bir sene sonra girdiğinde ise ailesinde ayrılmamak için kendi şehrinde ki bölümleri yazmıştı.
Zor bir sene geçirse de elinden geleni yapıp işletme bölümünü kazanmıştı. Berrak'ın en büyük hedefi en iyi şekilde okulu bitirip çalışmaya başlamaktı. Babasının emekli olmasına rağmen çalışması onu üzüyordu. Bunun için amacı derslerini iyi çalışıp mezun olmaktı. Ta ki Çetin ile karşılasana kadar.
Çetin'in ise ailesinin okumana gerek yok inadını kırması kolay olmamıştı. Üniversiteye gitmesi bile bir kaç senesini almıştı ama vazgeçmemişti. O abileri gibi okumadan işin başına geçmek istemiyordu.
Ailesi Diyarbakır'ın zengin ailelerinden biriydi. Babası yıllar önce kendi işini kurmuş ve her geçen gün büyümüştü. Zeki olduğu kadar çalışkan ve tutumlu bir babaydı.Gençlik yıllarında bile ürettiği ürünleri direk kendi satmaya çalışmıştı. Sonra da aracıların yaptıklarını öğrenip kendi o işi yapmaya başlamıştı. Küçük bir ofisle başlamış ama geldiği nokta baya iyiydi.
Hüseyin geleneklerine bağlı ve disiplinli bir babaydı. Dört erkek evladı vardı ve her birini aynı disiplinle yetiştirmişti. Liseden sonra hemen çalışma hayatına sokmuş sonra da askerlik ve evlilik olarak tamamlamıştı. Ne kadar hızlı düzen o kadar iyidir düşüncesi vardı. Ama bu en küçük oğlunda tutmamıştı. Çetin inat etmiş ve üniversite okumak istemişti. Hüseyin ilk zamanlar karşı çıksa da oğlu çalışmama konusunda ısrarcı olmuştu. Askere gitme yaşı gelince de sınava girdiğini öğrenmişti. Oğlu o gün "Ben okuyacağım."demişti. Karısı en küçük oğluna kıyamadığı için bırak okusun dediğine de iznini vermişti.
Çetin neredeyse yirmi yaşına girerken sınavı girmiş ve gelen puan ile ailesinde uzak bir yeri tercih etmek istemişti. Ege'nin belli şehirlerini yazıp sonuçlar açıklanana kadar kimseye söylememişti. Denizli de işletme bölümü tuttuğunda ise çok mutlu olmuştu. Onun için nerede ya da hangi bölüm olduğu önemi yoktu. Okumayı seviyordu. Bunu da başarmıştı. Sonuca ailesi karşı çıksa da sonunda okumak için evden ayrılmıştı. Her şey ise son sene değişmişti. Diğer şube ile birlikte yapılan bir çalışmada da görmüştü Berrak'ı. Daha ilk anda etkilenmişti ve o günden sonra daha yakın olmak için herşey yapmıştı. Ama işinin kolay olmadığını gün geçtikçe anlamıştı. Berrak açık bir şekilde tavrını belli etmişti. Açık açık senden hoşlanıyorum dediğinde ise cevap onu şaşırtmıştı.
-Benim sevgiliye ayıracak vaktim yok. Bir an önce okulu bitirip çalışmam lazım. Lütfen beni rahat bırak.
Aslında Berrak ondan etkilenmişti ama sevgili demek kafa dağınıklığı demekti. Bunun için de ret etmişti. Çetin ise bu cevaptan sonra daha çok etkilenip 'işte hayatımı geçireceğim kız' demiş ve ciddi adımlar atmaya başlamıştı. Sonunda Berrak'ı ikna ettiğinde ise ikisini de zor bir yola girmişti.
Berrak sevdiği adamı tanıdıkça korkmuştu. Çetin okul bittiği gibi evlenelim diyordu ama bu zordu. Berrak ailesinden uzak bir yere gidemem diyerek Çetin'i bırakmıştı. Çetin ailesi ile yaşayan biriydi. Berrak ise böyle biri değildi. Hem öncekileri de farklıydı. Babası rahatsızdı ve buradan ayrılamazdı.
Çetin ise bu terk edilme ile ciddi bir karar vermişti. Ne olursa olsun Berrak'tan ayrılmayacaktı. Madem o gelemezdi o zaman kendi yeni bir düzen kuracaktı. Deniz'li de kalıp ayakları üzerinde durmaya karar verince ise ailesi şiddetle karşı çıktı. Çetin her şeye rağmen duyduğu sevgi ile vazgeçmedi. Berrak'ın ailesi ile tanışıp okul bittiği gibi evlenmek istediğini söyledi. Berrak'ın babası Yakup ve annesi Binnur şaşkındı. Kızları daha yirmi iki ,Çetin ise yirmi beş yaşına girmek üzereydi. Erken olduğunu düşünselerde Çetin'in samimiyeti onları da etkilemişti. Karışısında her şeyi yapabilecek olgun bir adam olduğunu görmüşlerdi.
Yakup, Cetin'in ailesini dinlediğinde ise bir kere daha tereddüt etse de Çetin 'biz burada hayat kuracağız."demişti. Aslında Yakup için kızının gitmesi değil de böyle bir aile yapıp yapamayacağı vardı. Çetin'den aldığı sözden sonra ise tekrar ona güvendi.
Çetin'in ailesi ise son dakikaya kadar hayır dese de oğlarının vazgeçmeye niyeti yoktu. Annesinin uzun konuşmarıma hep aynı cevabı verdi.
-Ben Berrak'ı seviyorum ve o ne isterse o olacak.
Annesi Fatma hanım her aldığı cevaptan daha çok zorlandı. Oysa oğlunun kendi yöresinde biri ile evlenip yanında olsun istiyordu. Hiç tanımadığı bir yerden gelen kız oğlunu ondan ayırıyordu. Eşiyle kaç kere konuşsa da oğlunun baş kaldırışı sonrası araları iyice açılmıştı. Baba oğul artık eskisi gibi değildi. Hüseyin en küçük oğlunun saçma bir karar aldığını düşünüyordu. Evlenecekse evlensin ama o kızı da alıp bu evde yaşamalıydı. Ona göre işinin başında olmalıydı. Tabi oğlu bunu dinlemedikçe bir baba olarak kızıyordu.
İki aile arasında ki uçurum içinde başladı bu sevgi. İki genç birbirlerine duydukları sevgi ile bu sıkıntıları aşıp mutlu olacaklarını inandılar. Çetin askere gitmediği için önce vatan görevi sonra evlilik kararı aldılar. Ama Çetin ailesinin mesafeli davrandığını gördükçe yeni bir karar daha aldı. İki aileye askerlik öncesi nikah istediğini söyledi. Askerden dönünce de düğün yaparız dedi.
Berrak'ın ailesi kararsız kalsa da kızlarının olur cevabından sonra tamam dediler. Çetin asıl aşması gereken yine ailesi oldu. Olmazlara karşı durup 'olacak' dedi. İşte bu karar ile bir karmaşaya girmişler ve nikah yapmışlardı. Ev hazırlıkları olmadığı için daha kolay olmuştu. Berrak zaten Çetin gelene kadar kendi ailesi ile kalacaktı. Askerlik sonrası ise ev kurucaklardı. İki genç her şeyin güzel gittiğini düşünüyorlardı,ama evliliğin ne olduğunu zaman gösterecekti.