HAPİS

2039 Words
Prens İvan sonunda ellerinde kelepçe olmadan kapının önünde görüldü. anna dadı İvan' ı gördüğünde yolda aklına gelen türlü türlü belalı hikayeleri son buldu. Prens İvan yorgun bir gece geçirdiği yüzünden belli oluyor idi. Prens İvan dadı anna'yı görünce hem çok şaşırmış görünüyor idi hem de rahatlamış görünüyordu. birbirlerine baktılar. ivan dadı annaya burada ne işin var dercesine baktı. dadı da son derece rahatlamış gibi bir hali var idi. dadı anna oturduğu ve ivan' ı beklediği sandalyeden kalktı ve ivan'ın kendisine gelmesini bekledi. ivan suratında hala saşkınlığın vermiş olduğu ifade ile dadıya sordu: - burada ne işin var? nereden biliyordun burada olduğumu? - eve gelmedin ve bende dışarıya gittiğinde uğradığın konsolosluğa gittim -ivan şimdi anladım der gibi başını aşşağı eğip kafasını salladı- lakin oradan da seni polislerin alıp götürdüğünü söylediler. ve bende en yakın karakola gelip -yani burası- seni sordum ve burada olduğunu geceyi de burada geçirdiğini söylediler. - şimdi anladım. lakin telaş yapıp ortalığı ververeye çevirecek bir şey olmadı gördüğün üzere. dedi ve ivan yürümeye başladı kapıya çıkmak üzere. - ivan - . . . ivan birden durup anna dadının suratına baktı - ne oldu da yolun buraya düştü? - küçük bir yanlış anlaşılma sadece - hayır öyle olmadığını biliyorum. insanlar bunu biliyo ve bu durum bütün petersburga yayılacak kısa sürede bunu biliyorsun. insanlar gene senin hakkında dehşet saçan hikayeler anlatacak. - insanlar sürekli uydurur dadı. yapabileceğim bir şey yok. - hayır bu sana zarar verecek zaman ile eğer bu söylentilerin arkası kesilmezse. - hayır kimse bana artık zarar veremez. kendimi insanlar arasından soyutlayalı çok uzun yıllar oldu. - . . . anna dadı endişeli ve dediğine katılmıyorum dercesine kaşları yukarı kalkmış bir şekilde yanılıyorsun anlamına gelen bir şekilde cevapladı. ardından ivan önde anna dadı arkada olacak şekilde karakolun kapısından dışarı çıktılar. hemen bir at arabası çevirip evin yolunu tuttular. yola boyunca kisi de tek bir kelime dahi etmedi. aslında dadı bir şeyler sormak istiyor idi. lakin prens ivan'ın kararlı duruşu ona durması ve tek bir kelime dahi etmemesini söylüyor idi. lakin uzun bir sessizliğin ardından sessizliği bozan dadı oldu. dayanamayıp söyleyi verdi bir kaç kelime: - milan da çok endişelendi. - . . . - ne olduğunu hiç çaktırmadım. lakin zeki çocuk ne dedimse benim suratıma meraklı endişeli gözler ile baktı. - şuan okulda değil mi? anna dadı biraz afallamış şekil de beklemediği cevap karşısında biraz kekeleyerek cevap verdi. ne alaka idi şimdi okul da olup olmaması milanın: -e-evet okula gönderdim gene. - iyi. bir an için o kadar telaşa kapıldın ki okula göndermeyi unuttun sandım milanı. - yok unutmadım. lakin aklı sende çocuğun. - . . . prens ivan en küçük bir yumuşama belirtisi göstermeden yola baktığı pencereden bakmaya devam etti. sonunda malikane'nin önüne gelmiştiler. beraber arabadan inip hızlı hılı eve doğru yürüdüler. evet hızlı hızlı yürüdüler çünkü belli ki insanlar arasında prens ivan'ın geceyi hapiste geçirdiği haberi yayılmaya başlamış idi. insanlar kendi aralarında küçük küçük gruplar halinde konuşarak kafalarını çevirip onlara pek nazikçe olmayan şekilde bakmaya başlamışlardı çünkü. anna dadı derin bir nwfes alıp bıkkın bir halde. - bu şehirde her şey ne kadar hızlı yayılıyor böyle, dedi ardından sonunda evin kapısından içeriye adım atmışlar idi. Petroviçlerin malikanesi son derece kasvetli bir malikane idi. öncelik ile her şey de siyah rengi hakim idi. evde ki en açık renkli şeyin bile açık siyah renginde olduğunu söyleyebiliriz. aslında bir çocuk yetiştirmek için ne kadar doğru renk tercihi olduğu tartışılır. katerina hanımın ölümüne neden olan o büyük yangının evde bıraktığı büyük hasarlar var idi. lakin ev o kadar kocamandı ki yaşanmayacak durum da değil idi. bunu bahane göstererek prens ivan eve tadilatçıların gelip evin hasarlı yerlerini onarması teklifini sert bir dil ile reddetmiş idi. dadı anna onun karısını kaybetmesi acısı ile bu teklifi redeettiğini düşünüp öncesinde üstelememiş idi. lakin karısının ölümünden 6 yıl geçmiş idi ve halen daha eve tadilatçılar çağırılmamış idi. evin açıkta kalan belli noktalarını anna dadı kimseye sormadan kendi bulduğu materyallerle kapattı. çünkü prens ivana tadilatçıları çağırma teklifini yeniden sorma fikrini düşünmedi bile. lakin anna dadının bu belli başlı yerdeki açıklıklara soktuğu malzemeler de her zaman işe yaramıyor idi. hatta hemeen hemen hiç işe yaramıyorlar idi deniledebilir. bu işe yaramayan fikir petersburgun çetin hava koşulları ile de birleşince anna dadı mecbur lebedev bey ile konuşmak ve bu durumu bildirmek zorunda kalmış idi. anna dadı lebedev' in annesi gibi davrandığı için onun ile çok daha fazla rahat konuşabiliyor idi prens İvan' a karşın olduğundan. anna dadı lebedev' e konuyu açık seçik bir şekilde anlattıktan sonra lebedev: - abim kafayı sıyırdı sonunda her halde dedi. ve anna dadı ile bir plan yaptılar. abisinin evde olmadığı bir zaman - ki bu genellikle gece geç saat olacak idi- eve önceden ayarladıkları tadilatçıları sokacaklar idi. ve bu tadilatçılara evin gene bu bozuk görüntüsünü bozmayacaklarını lakin yalnızca gerekli önlemleri alacaklarını ikaz edecekler idi. nitekim öyle de oldu. ev artık tamamen ısınabiliyor idi. ayrıca evde fareler kol gezmiyor idi. prens ivan evde bir şeylerin farklı olduğunu bilsede bu konunun fazla üstüne gitmemiş idi. evin tüm duvarları çeşit çeşit tablolar ile dolu idi. lakin tabloların pek iç açıcı olduğu söylenemez idi. bu yüzden zaten son derece karanlık olan evin içinin resimler ile dolu olduğunu düşünenler çok ta içi açıcı bir şey beklemesinler. tam tersine eve bir terk edilmiş tımarhane havasına sokuyor idi tüm bunlar. lakin içinde insanların yaşadığı ve milan gibi hayat dolu bir çocuğun büyüdüğü terk edilmiş bir tımarhane. evde ki çalışanlar da bu durumdan memnun değil iddiler. halk evin içinde çalışan olmadığını düşünürdüler. çünkü kimse herhalde böyle bir adamın yaşadığı böyle bir evde çalışmak için iş görüşmesine bile gitmez idi diye düşünüyorlar idi. herkes yalnızca anna dadının orada olduğunu ve evin muhtemelen pislikten yaşanmayacak kadar kötü durumda olduğunu düşünüyor idiler. lakin ynılıyor idiler. evin aslında içerisinde yaşayan kalabalık bir çalışan grubu vardı. yalnızca bu insanlar da evin sahibi olan prens ivanın koyduğu yasaklara uyuyor ve ona göre yaşıyorlar idi. kimi zaman bu durum onlara saçma görünüp ara sıra kendi aralarında şikayetlenseler de bu durum hiç bir zaman prens ivan'ın kulağına gitmemişti. çünkü anna dadı her zaman çalışanları sakinleştirmiş ve prens ivan' ın yanında onların zorla durmadıklarını isterler ise istifa edebileceklerini söyler idi. anna dadıyı dinledikten sonra tüm herkes ona hak verir idi. çünkü gerçekten de prens ivan olabildiğince saygılı ve kibar davranırdı onlara. ve herkes bunu bilirdi de. aslında evin eğlenceli olduğu zamanlar da olur idi. prens ivan' ın kardeşi lebedev eve gelip yatıya kaldığı bazı zamanlar var idi. nitekim evde kendi odası da vardı. lebedev evde olduğunda evdeki tablolar veya evin tüm bu kasvetli görüntüsü herkesin gözünden silinir gider idi. milan da amcası lebedevi sever idi lakin onu en son gördüğünde henüz 3 yaşında olması nedeni ile maalesef hiç bir şeyini hatırlamıyordu ona dair. Lebedev malikane de olduğu zamanlar herkes ile uğraşır bazen mutfağa geçer orada çalışanların hep beraber toplanıp yemek yediği masa da oturur ve onlarla beraber kahvesini içer onları anlattığı şeyler ile gülmekten karınlarına ağrılar girer. lebedev yakışıklı bir surata sahipti. bu neden ile evde çalışan genç kızlar ona aşıktı da. aslında kendisi de çapkın değildi denilemez. bu neden ile evde ki herkes onun geleceği günü 4 gözle bekliyor idiler. o evde olduğu zamanlar hep beraber büyük masada yenilen yemeklerde prens ivan' ın bile hep ciddi olan suratı değişir idi. böyle sanki gülecekmiş de gülmemek için kardeşi lebedevin suratına bakıp hafif alay eder gibi bir halle gözlerini devirir ve başını iki yana sallardı. hatta bir keresinde lebedev' i artık susturmak için onun küçükken rezil olduğu bir anıyı bile anlatmış ve suratında zafer kazanmış bir eda ile gülümseyerek masadaki içkisini lebedeve doğru kaldırarak içmiş idi. masada ki işlerin getir götürü ile meşgul olan çalışanlar bu ana şahit oldukları için kendilerini şanslı hissediyor idi. ertesi sabah dadı anna posta kutusunu boşaltırken onun 2 farklı konuda merakını gideren 2 farklı mektup bulmuş idi. 1.'si dün değil ondan evvelki gece neden prens ivan'ın hapiste olduğu hakkında resmi bir yazı idi. 2 gece önce prens ivan'ın neden hapiste olduğuna ilişkin yazıyı okuduğunda yüreği ağzına gelmişti anna dadının. çünkü bu prens ivan' ın ona söylediğinden çok daha önemli bir mevzu idi ve bu konu prens ivan' ın sandığı gibi henüz kapanmış sayılmazdı. meğersem prens ivan bir kaç gün önce evden koşarak kaçmış olan oğlu milan' ı döven çocukları dövdüğü için hapse atılmış idi. olay esnasında dadı anna orada olmadığı için hangi çocukların dövüldüğünü bilmiyor idi lakin kuvvetle muhtemel ki sosyete çevresinde olan nüfuzlu bir ailenin çocuğu olmalıydı. ve nitekim bu halk arasında anlatıldıkça anlatılacak ve prens ivan' a fazlasıyla zarar verecek idi şüphesiz. bunun üzerine anna dadı derin bir nefes alıp sıkıntılı bir şekilde az evvel tuttuğu mektubu masaya bırakıp hemen arkasında ki mektuba baktı. işte bu güzel haber idi. prens ivan' ın kardeşi lebedev bu hafta sonu gemi ile petersburg' a varmış olacak idi. bunu hemen prens ivan' ın odasına çıkıp haber etmeliydi. öyle e yaptı hızlı hızlı 2 mektubu alıp prens ivan' ın ömrünün yarısından fazlasını harcadığı odasının kapısına 2 kere vurarak girdi. prens her zaman oturduğu sandalyesinde ilgilendiği işi ile uğraşmayı bırakmadan kapıda ki dadıya döndü ve ne olduğunu sorarcasına ona doğru baktı. dadı konuşmaya başladı: - size bir iyi bir de kötü haberim var - az çok tahmin edebiliyorum ikisini de. dedi son derece sakin bir ses ile prens ivan. anna dadı elinde tuttuğu 2 açık mektubu da prensin masasına bıraktı. prens ivan da aynı dadı annanın yaptığı gibi önce hapishane ile ilgili olan mektubu açtı ve yüzünde tek bir mimik oynamaksızın son derece ciddi bir şekilde okumaya başladı. ardından masaya kağıt parçasını bırakıp: - ön görülebilir bir şeydi. dedi son derece soğuk kanlılık ve sakinlik ile. dadı anna lafa başlıtacaktı ne kadar zor bir durumda olduğunu gidip çocuklaron aileleri ile konuşmalaro gerektiğini yoksa işin gereksiz yere uzayıp ucunun kendilerine dokunacağını söyleyecekti ki prens ivan dadı annanın lafını sakin bir el hareketi ile durdurdu. - izin verde kardeşimin mektubunu da okuyayım. bir yandan mektubu okurken bir yandan da dadı annaya - sen desene buna bana 2 tane kötü haberin varmış, dedi kardeşinin eğlenceli üslubu ile geleceğinden bahseden mektubunu okurken. dedi ve hafif bir alaycılıkla gülüp onun mektubunu da masaya bıraktı. ardından son derece kasvetli gök yüzünü gösteren penceresine doğru baktı oturduğu yerden. bir süre böyle kaldıktan sonra kafasını çevirip hala oda da olan dadı anna ya bakarak: - neden hala buradasın? başka bir şey daha mı var? - yok efendim. daha ne olabilir ki zaten. size yalnızca. . . diye lafa başladı ki lafı gene prens ivan' ın son derece sert sesi ile kesildi: - başka bir şey yoksa çıkabilirsin. dedi ve bir süre bakıştıktan sonra peki dedi ve odanın kapısını kapatıp çıktı. Milan okuldan eve geliyordu. bugün onun için çok zor geçmişti. zaten normalde dee arkadaşları ona her an zorbalık yapmak ilee meşgul iken bu son olan hadiseler ışığında babasın.2 ın dövdüğü çocuklar ve onların sıkı arkadaşları bugün ona ayrıca vakit harcamışlar idi. bu neden ile onun üzerine daha kalabalık bir grup olarak yürümüştüler. lakin fiziksel bir şiddet yapmaya korkmuştular. çünkü onun babasından dayak yiyenler bugün okula gelememişler idi. lakin bu onların psikolojik şiddete başvurmayacakları anlamına gelmiyor idi. çünkü eğer gözle görülür bir zarar gelmez ise milan2 a babasının haberi olmayacağını biliyorlar idi. babası ve milan' ın arasının ne kadar açık olduğunu tüm arkadaşları milan' ın ağzından bşzzat duydukları için endişe etmiyorlardı. tenefüsün birinde gene milan2 ı kovalarlarken milan' ın kazara girdiği karanlık ışığı yanmayan dar odada onu kilitleyip baygınlık geçirmesine neden olmuştular. şans eseri orada bulunan temizlik görevlisinin haylaz çocuk grubunun kapının kolunu sıkı skı tuttuğunu görünce oraya gelip hepsinin kaçmasına neden oldu ve odaya girip baktığında yerde öylece uzanan minik bir bedeb buldu. hemen çocuğu kaldırdı ve suratına hafif hafif vurmaya başladı. çocuk titreyerek uyandı. tanrıya şükür yalnızcaa ufak çaplı bir baygınlık geçirmişti. çocuğa destek olarak odadan çıkarttı ve okulun hizmetlilerinin yemeklerini yedikleri ufak ve eski püskü mutfağa getirdi. orada çocuğu bir sandalyeye oturtturup ona bir bardak su verdi. milan hala olayın etkissinden çıkamaamış halde derin derin nefes alıp verirken adamın ona verdiği bardaktaki suyu içti. ardından adam şöyle dedi: - o haylazlara karşı dik durmazsan daha fazla üstüne gelirler. cesur ol çocuk. milan normalde yabacılarla konuşmazdı lakin adama kanı ısındığı için cevap verdi. - olmaz onlar benim arkadaşlarım. - onlar senin arkadaşların değil. böyle parazit insanlarla her yaşında karşılaşıcaksın. - hayır onlar sadece babam yüzünden böyle davranıyorlar. - insanları değiştirebileceğini zannediyorsun değil mi? - . . . - bende öyle sanardım sonra bi baktım insanlar beni değiştirmiş
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD