bc

SENİ GÖRÜYORUM (+18)

book_age18+
126
FOLLOW
1.6K
READ
love-triangle
drama
bxg
city
like
intro-logo
Blurb

Ölen oğulları Ercan'ın ardından anısına düzenlenen bir yardım sergisine gitsen...Ailenin genç yaşta motosiklet kazasında kaybettikleri altın çocuğunun sevdiği kız arkadaşı olduğun sanılsan...Ondan beş yaş büyük ancak varlığı görmezden gelinen ağabeyi Erdem'i gören sen olsan...Ölen kardeşten yaşayan ağabeye geçiş yaptığı varsayılan kalbini dinler miydin yine de?

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM
Beni özleyenlere selam olsun. Hikayeme geçmeden birkaç uyarı yapmak niyetindeyim: Binlerce kelimeyi tek seferde okumak muhakkak daha tatmin edicidir fakat Aslı ve Serdar gibi asgari kelime sayısı ile başlayacağım. Size düşen narin ellerinizi yıldıza dokundurmak. Yazan kişi başka ne ister ki mutlu olmak için? Oy ve yorumlardan başka? Yeni yolculuğumuz kazasız belasız başlasın ve bitsin dilerim. Derin'i belki çoğunuz kınayacak, bazılarınız hiç sevmeyecek hatta nefret edecek ancak dilerim ki azınlık da olsa onunla empati yapabilenleriniz çıkacak. Bu hikayemin yerini aylar öncesinden yapmıştım. Rüyalarıma giren bir sahneden bu kurguyu çıkarabilir miyim diye kendime sormuştum. Ve galiba çıkıyor. ... Bangır bangır çalan yabancı dilde, sözleri anlamsız müzik... İnsanın gözünü kör etmeye yemin vermiş, asla bir saliseden uzun süre aynı renkte kalmayan ışıklandırma... İçtikçe içebildiği, bardağından azalmayan alkol... "Derin, yeter artık. Hadi eve götüreyim seni." "Eve gitmek istemiyorum." Elindeki bardak ağzına götüreceği sırada havalanarak çift gördüğü masada yerini alınca itiraz etmesi gecikmedi. "Gökmen, senin ağzına sıçarım. Bitmemişti o." "Bitecek gibi de değil. Sürekli yeniliyorsun." "Sana ne? Görmek istemiyorsan siktir git." Her bir kelimesi trenin vagonları gibi birbirinin ardına yalpalayarak ekleniyordu sanki. Ayakta duramıyordu. "Gideyim de sabah kim bilir hangi azgın tekenin koynundan toplayayım seni." Derin şuh bir kahkaha attığında bardağına hamle yaptı. Ne müziği ne şarkıları ne de bu mekanın berbat ışıklandırılmış tasarımını seviyordu aslında. Ortam o kadar gürültülü ve aydınlıktı ki, bu aptal mekanın Derin için hemen her gece soluğu burada almasının cazip kıldığı tek şey; düşünemiyor oluşuydu. Yani düşünmesini imkansızlaştırması. Zamanında, biraz daha gençken hatta küçükken çok düşünürdü. Kendisine sorduğu her soruyu kendince oldurmaya, bir boşluğa oturtmak için şekillendirmeye çalıştığı günleri geceleri olmuştu. "Bu seni de azdırmıyor mu? Beni daha sert becerirsin işte ne güzel." Aldığı alkol miktarıyla doğru orantılı olarak zihni yavaşlamıştı. Kanı kaynıyordu gel gör ki; motor becerileri de bir o kadar körelmişti. Düşünemeyen zihni gibi. Bir gün daha atlatacak gibi görünüyordu. Gökmen ise elleriyle yüzünü sıvazladı. "Ben senin ağzına sıçacağım şimdi, yürü." Sabah binincisini yaşayacağı pişmanlıkla ağlayarak ama güya bunu belli etmediğini varsaydığı acınası ses tonuyla kendisini arayacak olan kadını belinden yakalayarak çıkışa yönlendirmeye başladı. Derin sonuçsuz kalacağı biçimde zayıf kol ve bacaklarını havada sallarken itiraz etmekten çok eğleniyor gibiydi. "Dağ ayısı. Beni boş bir çuval gibi sırtına atıp götüremezsin. İzin vermiyorum." "Şu an izin verme ehliyetine sahip olduğunu düşünmüyorum. Benim kararımla ilerleyeceğiz" derken görmeyi zahmetli hale getiren anlamsız ışık altında, uzuvları kendilerinden bağımsız hareket ediyormuş gibi görünen insan selinin sürüklemesiyle vestiyere vardılar. "Üç numara, lütfen." Derin'in sanki gıdıklanıyormuş gibi kıvranmalarının izin verdiği ölçüde, giydiği kot eteğin cebinden güç bela çıkarabildiği, daire şeklindeki sert pulu bankonun ardında, kendisine acıyarak bakan görevliye uzattı. Derin'e özel numaraydı bu. Gereksiz bir teferruattı onlarınki. Derin o mekanda iyi tanınıyordu ve prosedürler olmasa şimdiye dek kapıdalardı. Babası Karun kadar zengin olanların girebildiği VIP kısımdaki çalışandan onun soğuk kasım ayında giydiği, kendini ısıtmaktan aciz tüllü ceketini aldığında bir küfür de bunun için savurdu içinden. "Bununla mı geldin sen?" Sonra üzerindeki, muhtelif yerlerden yırtık, iç çamaşırını cesurca sergileyen tişörte takıldı gözleri yeni görmüş gibi. "Ya seni ormanda aslanlar mı parçaladı Derin? Bunları ağustosta giysen donarsın" der demez yüzünü ısıran soğuğa rağmen ona kendi montunu giydirerek valenin çoktan hazır ettiği motosikletinin yanına kadar eşlik etti. "Ben üşümüyorum. Çıkar şunu üstümden." Derin fermuarla haşır neşirdi ancak elleri odağını bulamıyormuş gibiydi ya da fermuar sıkışmıştı, Gökmen takmadı. Mont Derin'in üstünde kaldığı sürece sorun yoktu. Mümkün olsa eşofmanını da giydirecekti çorapsız bacaklarına. Derin'in Vespa'sının yanına gidene dek şikayetlenen kadını duymazlıktan geldi Gökmen. Neon sarısı kaskı ona uzatarak "Tak şunu kafana" dedi demesine fakat belinden tutunacak, tutunsa bile düşmeden kalabilecek ayıklıkta değildi ki! "Sikeyim senin ortam sevdanı. Arkamda güvenle oturamayacak kadar alkolle dolup taşmışsın." Derin onun aksine neden sinirlendiğine şaşırır gibi sakindi. Aklı içemediği shot bardağında, fikri ona son yarım saattir arkasından sürtünen, boynunu emen, yüzünü hatırlamadığı ama sertliğini belinde hissettiği gladyatördeydi. Sonra yarı kapalı koyu kahverengi gözlerini onun güvenliği için savaşan yakışıklı adama kaldırdığı gibi inledi. Gökmen sarhoşken hayatta onunla sevişmezdi. "Salak şey, gecemin içine ettin" diyerek ne yapacağını düşüneduran genç adamın omzuna geçirdi etkisiz yumruğunu. "Muhtemel orgazmımın..." "Kes sesini!" diye gürledi adam. "Göstereceğim ben sana nasıl orgazm olunuyormuş. Ayakta duramıyorsun, ben arkamda nasıl oturacaksın diye endişeleniyorum, sen kalkmış bana..." sustu birden. Devamını getirerek nefes tüketmek yerine uzaktan selektör yapan taksiye el etti. Derin ne dese hatırlamayacaktı sabah. Sabaha da bir şey kalmamıştı ya! Taksi önlerinde durduğunda kollarını birbirine bağlamış, duvara yaslanmış Derin'in tam karşısında durarak kaskı başından çıkardı önce. "Bağırdığım için özür dilerim. Arkandan geleceğim, hadi bin." Şükürler olsun ki, Derin son bir saattir olmadığı kadar uzlaşmacıydı o dakika. Taksiye bindiğinde Gökmen Beykoz'daki evlerinin adresini verdi şoföre ve motosikletle peşlerine takıldı. Daha yola çıkalı on dakika olmadan taksici TEM'e bağlanmak yerine Taksim istikametine sapınca Gökmen ellerini daha sıkı sardı bineğinin kollarına. Aynalarını kontrol ederek taksiyle yan yana geldiğinde onun endişesini anlayan, bu soğukta gencin haline acıyan şoför camı indirdi ve "Hanımefendi bir otelin adını verdi" diye açıklamada bulundu. "Tamam, oraya sürelim." Sikeyim seni Derin. Bir dua gibi içinden geçen cümlesinin er geç kabul olacağı garantiydi elbette ama Gökmen'in derdinin çaresi bu değildi. Kayseri'den İstanbul'a özel bir okulda "Halkla İlişkiler ve Reklamcılık" okumaya geldiğinde sudan çıkmış balık gibiydi. Şarküteri dükkanlarının beşinci şubesinin başına geçirmek istediği üçüncü oğlu okuyacağı için babası, annesi kadar sevinmese de onu megakentte parasız bırakacak kadar da cimri davranmamıştı Allah'tan. Derin'le aynı sınıftaydı. Üçüncü yıla başladıkları fakültenin ilk yılında onunla özellikle ilgilenmedi. İçinden geldiği mutaassıp çevresine yakın bir ortam kurma gayretiyle ondan uzak durmuşluğu bile vardı. Sonra açıldıkça, zengin arkadaşlarına alıştıkça, hesabına her ay yüklü meblağ yollayan ailesinin de sağladığı imkanlarla daha çok bir arada olmaya başladılar. Dedikodular da o sıralarda çalındı kulağına. Kolay lokma, okulun kaşarı, götür götürebildiğin kadar... Gökmen de götürmek istedi. Kah evine kah otele... Bir gece ilişkiye girip ertesi gün yoluna gitmek istediği kadına aşık olmak hesapta yoktu. Derin için ise sorun yoktu. O ilk seferden sonra okulda hiçbir şey yaşamamışlar gibi salınmaya, gülümsemeye, ortamlara akmaya devam etmişti. Günden güne onu gözlemleyen Gökmen için, kapısını ikinci çalışında Derin'den veto yemesi ise beklenmedikti. Sikmek isterken sikilen gibi hissetmişti. Ve Derin hakkında ona aksettirilenin bambaşka bir gerçeğin yansımasının sonucu olduğunu varsayması üçüncü sevişmelerinin sabahına denk gelmişti. Uyku esnasında "saçlarımı okşa" diye emretmişti ona. Sarhoştu. Gökmen mutlak bir hazzın akabinde onun içinden çıkmış banyoya yönelmişken ne işittiğinden emin olamamıştı. On saniye içinde ona ne dediğini sorsa da sorusu yanıtsız Gökmen ise, çırılçıplak halde yatağın kenarında oturur vaziyette, bir eli onun gece siyahı, gür kıvırcık saçlarını okşarken ne düşüneceğini ne hissedeceğini bilemez vaziyette kalmıştı. Tekrar ona aynı gözle bakamamıştı. Ne kolay lokmaydı ne kaşar ne de götürebileceği kadar götüreceği bir kadındı. Derin sevişmekten ilerisini asla vaat etmediği halde, Gökmen daha fazlasını, ailesinin katı tutumuna rağmen ummuş da ummuştu. Taksinin ardından sağa sinyal verirken geçen yılın başlarında yaşananlar, üzerine damlayan yağmur taneleri gibi soğuk anılardı. Kapüşonlusu kalın olsa da akan trafikte sürdüğü motosikletin hızı yetmişi geçmişken üşümeye başladı. Ve o anda köprüyü geçerek Beykoz'a gitmediklerine şükretti. Gittikleri gece klubü şehrin aynı yakasında, Derin'in kalmak istediği otele çok daha yakındı ve yirmi dakika sonunda Vespa valede onlar da lobideydiler. "Merhaba Derin Hanım" diyordu resepsiyondaki genç kadın gözleriyle Gökmen'i soyup çırılçıplak bırakırken. "Odanız hazır." Sonra deminden beri bakmıyormuş gibi ona sordu. "Siz de kalacak mısınız?" Derin, onu beklemeden asansöre yönelince Gökmen attığı bir iki adıma rağmen kararsız kaldı. Bir görevlinin refakatinde asansörün kayan cam kapısından geçtiğinde onun ayağındaki, dizinin üstüne gelen topuklu çizmelerini bile çıkaramayacağından ve onlarla uyuyacağından adı gibi emindi Gökmen ancak yarınki sınava girmesi için gerekli tüm ekipman evdeydi. "Kalmayacağım" dedi hülyalı bakan genç kadına. Derin büyük ihtimalle sarhoş olduğundan, arkasındaki adam onun boynunu vampir gibi dişlerken çektiği özçekimi ona atmasa şu saatte sıcak yatağından çıkmayacaktı halbuki. Cam kabin yükselirken Derin'in montu çıkardığını fark etti gözden yitmeden. Görevli dönene dek lobide dolandı. Kendi aracı yoktu ve Vespa'yı alarak evine geçecekse montuna ihtiyacı vardı. En büyük tesellisi bu gece onun yalnız uyuyacak olmasıydı. ... Beni yine özleyin ve bekleyin e mi canımlar? Beklerken de yorumlaşalım ki ben daha bir şevkle, azimle, liyakatla yazabileyim. Fikirleriniz benim için değerli ve en kısa sürede görüşmek üzere. PS: melekber.deniz ** hesabımdan beni takip ederseniz sevinirim. PS 2: Basılı kitaplarımı tüm seçkin kitabevlerinden ve online satış sitelerinden temin edebilirsiniz.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

41 Günlük AŞK Güncellemesi

read
41.1K
bc

Gençlik Ateşi 'UNUTAMIYORUM '

read
1.2K
bc

Gözyaşı Gecesi Garip Bir Töre Hikayesi

read
48.4K
bc

Sokak Dövüşçüsü

read
4.1K
bc

Helalim

read
2.5K
bc

Yıldızlar Sönerken | Türkçe

read
3.1K
bc

SENDE BENİ BIRAKMA

read
8.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook