Taze fasulye kıran annem ve teyzemlerin yanına oturduğumda diğerleri de peşimden gelip masaya yerleştiler. Kemal gergin dururken Poyraz gözlerini üzerime dikmiş öylece bakıyordu.
“Bu hafta Aylin’i istemeye gideceğiz.”
Elim öylece dururken kocaman açılmış gözlerimi Ömer’e çevirdim. Hiç kimsenin yüzüne bakmıyor, önündeki erikleri yiyordu.
“Kız kardeşimle konuşmadım henüz, hayırlısı olsun. Rabbim ikisini de utandırmasın.”
Birbirine tamamen zıt olan ikili nasıl evlilik yoluna birlikte giriyor ki? Ömer ağır takılırken Aylin dünyanın en saçma insanı olabilir. Sürekli sevgili değiştirip adamların parasını yemeye bayılan biri. Ne kadar kuzenim olsa da Ömer’le olmasını istemiyorum.
“Emin misiniz?” Dediğimde Güneş teyze büyük bir hevesle, “Evet kızım,” dedi. “Oğlumu çok beğenmiş, Ömer’de olur dedi. Artık evlensin istiyorum, kendi yuvasını kursun çoluk çocuğa karışsın.”
“Hayırlısı olsun Güneş teyze.”
Umarım gerçekten de hayırlısı olurdu. Ömer, sessiz mahallenin en delikanlı insanıydı. Elinden geldiğince herkesin derdiyle ilgilenir, kimseye karşı saygısızlığı olmaz. Onun gibi iyi bir insanın Aylin gibi bir kızla evlilik yoluna girmesi ister istemez hoşuma gitmedi. Hani derler ya herkesin bir dengi vardır, Aylin Ömer’in dengi değildi.
“Ben eve gidiyorum, sabaha karşı geldiğimiz için uykusuzum.”
“Tamam Poyraz’ım.”
Elimdeki fasulyeyi leğenin içine bırakıp, “Ben de eve gidiyorum anne,” dedim. “Gece çalışacağım için uyusam iyi olur.”
“Bütün gece uyudun kızım, öğlen yatarsın.”
Omzumu silkip, “Şimdi yatmak istiyorum,” dedim. Poyraz eve gidiyorsa ben de eve giderdim. Uyuyacağımdan değil odama çıkar çıkmaz pencerenin önüne geçip Poyraz’ı izleyeceğim. O da benim gibi çatı katında kaldığı için çatılarımız neredeyse birbirine değiyordu. Pencereden baktığımızda ikimizin odasının içi an be an gözüküyordu. Eğer yakışıklı komutanım uyurken pencereyi açıp yatarsa onu izleyebilirdim.
Onlar bahçeden çıktıklarında arkalarından oflayarak baktım. Poyraz bizim eve doğru giderken Kemal kendi evine gitti. Ömer ise evin içine girdi. Masada sadece annem ve teyzemler vardı. İrem salıncağa oturmuş elindeki dergiye bakarak kıkır kıkır gülüyordu. Ben onun aklından geçenleri bilmiyorum sanki. Allah akıl fikir versin sana İrem.
“Hadi git git, görende hiç uyumadı sanacak.”
Oturduğum yerden hızla kalkıp, “Çok uykum var,” dedim. “Anlaşılan bu akşam dört evde taze fasulye pilav yenecek.”
“Ne olmuş?”
“Bir şey olmadı Güneş teyzem. Hadi ben kaçar.”
Daha fazla beni lafa tutmasınlar diye bahçeden çıktım. Poyraz gözükmüyordu, o uzun kaslı bacaklarıyla iki dakikada eve gitmiştir. Oflaya oflaya koşarak eve yürürken yere takılıp düşmemek için üstün çaba gösteriyordum. Sadece bir kere görmek için ne kadar çaba verdiğimi görsen keşke Poyraz, keşke sen de benim sana baktığım gibi baksan. Kavga etmesek, seninle oturup saatlerce sakin konuşsak. Çok fazla bir şey istemiyorum, beni bir kere görmeni, sevmeni istiyorum.
Eve girip merdivenleri ikişer ikişer çıkıp odama geldim. Kapıyı kapattığım an elimi göğsümün üzerine bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Adamı bir kere göreceğim diye koşarsan nefessizlikten öleceksin Zeynep.
Nefesimi kontrol altına alıp pencereye yaklaştım. Aralık olan tülden onun odasına barken tam da tahmin ettiğim gibi tülü sonuna kadar açtığını gördün. Yatağına oturmuş yere bakıyordu. Üstündeki yeşil tişörtü çıkardığı için sırt kasları gözlerime ziyafet çektiriyordu. Elimi kaslı sırtında dolaştırmak isterdim, pürüzsüz teninde parmaklarımı gezdirirken başımı göğsüne koyup uyumak isterdim. Bunları yaşar mıydım bilmiyorum ama eğer Poyraz’a bir kere sarılmadan ölürsem gözüm açık giderdi.
“Efendim Banu.”
Banu’mu? O da kim?
“Hayır güzelim, anca yarın gelebilirim.”
Güzelim? Dizlerimin üstüne çöküp pencerenin önüne iyice yaklaştım. Beni görme ihtimaline karşı başımı hafif kaldırıp hem izledim hem de kalbimi yaralayan cümlelerini dinledim.
“Ben de seni seviyorum meleğim. Yarın akşam söz geleceğim.”
Kendimi tamamen yere bırakıp sırtımı duvara yasladım. Benim sevdiğim adamın hayatında biri mi vardı? Benim onu sevdiğim gibi o da bir başkasını seviyordu. Ben yıllarca bir kere bile beni görmesi için çabalarken başkası onun meleği olmuş bile.
Bitti mi şimdi? Uzaktan sevdiğim adam hayatımdan tamamen çıktı mı?
Yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımı hırsla silip, “Alacağın olsun Poyraz,” dedim dudaklarım titrerken. Benim sevdamı görmeyecek kadar kör oldun onca yıl, şimdi nasıl unutsun bu Zeynep seni? Nasıl baksın senin yüzüne?
Titrek bir şekilde ayağa kalkıp tülü tuttum. Telefonu kapatmış hâlâ yere bakıyordu. Büyük bir ihtimal sevdiğini düşünüyordu. Düşüne dur sen, arkanda duran kadının kalbini öyle bir yaktın ki onun gülen yüzünü bir daha göremeyeceksin.
“Zeynep?”
İrkilip, “Ne var?” Dedim. Ah ulan Zeynep, öyle dalarsan adam seni fark eder.
“Bir şey mi oldu? Neden ağlıyorsun?”
“Sana ne,” deyip tülü kapadım. Kendimi yatağa bıraktığımda yastığı avuçlarımın arasında sıkıp hıçkırıklarımı içime hapsettim.
Gidip komşunun oğlunu seversen olacağı bu. Bunlar sana müstahak Zeynep, seninle sürekli tartışan bir adam senin neyini sevsin? Yıllardır ona olan sevdan saplantılı boyuta geldiğini arkadaşın ve yengen sana söylemedi mi? Sen bunların bir gün başına geleceğini bilmiyor muydun da şimdi salya sümük ağlıyorsun?
Yakışıklı adam, konuşmasıyla kızları kendine hayran bırakabilen biri, etrafta kibar hanım hanımcık kızlar varken senin gibi kavgacı kızı ne yapsın? Anca ağlayıp zırla. Aptallığına yan Zeynep.
Saatlerce başlamayan ilişkime ağlarken uyuya kalmışım. Birinin yanağımı öpmesiyle gözlerimi açtım. Abim yüzündeki tebessümle, “Saat yediye geliyor,” dedi. “Yemeğini ye hastaneye geç kalacaksın.”
“Kalkıyorum abi.”
Alnımı öpüp odadan çıktığında yataktan kalktım. Gözlerim direkt pencereyi bulsa da hırsla kafamı çekip odamın içinde olan banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp hızlı bir şekilde hazırlandım. Abim uyandırmasa geç kalacaktım. Bu sıcakta onca saat nasıl uyumuşum anlamıyorum.
Odadan çıkıp merdivenleri inerken bahçeden gelen Poyraz’ın sesini duymak ilk defa heyecanlandırmamıştı beni. Eskiden sürekli bize gelmesini istesem de şimdi gelmesin istiyordum.
“Onca saat uyudun, başın ağrımadı mı yengem?”
“Biraz ağrıyor yenge, yemek yedikten sonra ağrı kesici alırım.”
“Geç hadi bahçeye, sofra hazır.”
Yanına gidip elindeki ekmek poşetini aldım.
“Kusura bakma yenge, hamile halinle her işi sen yapıyorsun. Kendini yorma, elinden geldiğince yatıp dinlen.”
“Yorulmuyorum kuzum, abinle annem sağ olsun sürekli oturmamı sağlıyor. Onlar her işi yapıyor, sen beni düşünme hadi geç masaya.”
Yanağını öpüp, “Hamilelik sana çok yakıştı,” dedim. “Abim çok şanslı bir adam.”
“Öküz o, onun yanında güzelleştin deme, herife bir haller oluyor sonra.”
Kıkırdayıp, “Abim seni çok seviyor,” dedim. “Seninle evleninceye kadar ne gecesi vardı ne gündüzü. Çok sevdiği için şanlısın yenge.”
“Öyle,” deyip iç çektiğinde ben de sıkıntıyla iç çektim. Keşke sen de beni sevseydin Poyraz.
Her zaman olduğu gibi abimin yanında oturuyordu. Yüzüne bakmadan en başa geçtim, masada herkes gülerek konuşurken başımı kaldırmadan yemeğimi yemeye devam ettim. Onun ailesiyle benim ailem masada olmasına rağmen bakışlarını üzerimde hissediyordum. Israrla bana bakmaya devam ederken abimin ona neden kıza bakıyorsun demesinden de çekinmiyordu. Daha fazla onun bakışlarını üzerimde hissetmemek için, “Afiyet olsun,” diyerek masadan kalktım. Tabağımı mutfağa getirip suyun altında çalkalarken mutfak kapısı kapandı. Bakışlarımı kapıya çevirip kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu bu?
“Ne oldu Zeynep? Sabah ağlıyordun, şimdi ise mutsuz gibisin. Seni üzecek bir şey mi oldu?”
“Sana ne.”
“Şu lafı söylemekten vazgeç sinirlerimi bozuyorsun.”
“Alla Allah, sen kimsin de ben senin sinirini bozacağım?”
Yumruk yaptığı elini havaya kaldırıp gözlerini kapadı. Sakin olmak için derin derin nefes alıp verirken bir adım geri çekildi.
“Ben sana kim olduğumu ispatlardım ama dua et moralin bozuk. Bazen ağzından çıkanları kulağın duymuyor Zeynep, karşındaki insan kırılır mı, üzülür mü demeden zehirli sözcüklerini hiç çekinmeden söylüyorsun. O diline biraz ayar versen çok iyi olacak.”
Lafını söyleyip mutfaktan çıktığında arkasından öylece baka kaldım.
Sözlerim ağır mı olmuştu?
Çantamı alıp dışarı çıktığımda kapının önünde konuşan dörtlüye bakmadan ayakkabılarımı giydim.
“Anne ben gidiyorum.”
“Dikkat et kuzum, hasta yakınları bazen sinirli oluyor, hani senin dilin biraz uzun ya sakın cevap verme yavrum. Maazallah bir sakatlık çıkarırlar korkuyorum.”
Ne varmış benim dilimde, herkes de benim dilime kafayı takmış. Bir gün bir susacağım görecekler günlerini.
“Hadi size iyi oturmalar.”
Bahçeden dışarı çıkıp yüzüme bakmayan adamın arkasından kenara geçtim. Çokta meraklıyım ona.
“Zeynep, birlikte gidelim.”
“Gece kaçırmayacak mısın Sevgi’yi?”
“Hayır, hastanenin içine girmeden kaçıracağım. Görev iptal oldu Elâzığ’a gidemeyeceğiz.”
“İyi madem,” diyerek Kemal’in arabasına doğru yürüdüm. Daha ben oturmadan Ömer’le Kemal ön kısma Poyraz’da arka koltuğa oturdu. Ruh hastaları, insan önce benim oturmamı bekler. Hepsi öküz bunların.
“Zeynep, kendine dikkat et.”
“Hastaneye gidiyorum abi, savaşmaya değil.”
Cidden çok tuhaflar. İstemeye istemeye Poyraz’ın yanına oturup sırtımı koltuğa yasladım. Yüzüne bir kere bile bakmıyordum, işin ilginç yanı o da bana bakmıyordu. Kesin Banu’sunu düşünüyordur.
“Sevgi evden çıkmış mı?”
“Çıkmış.”
“Çok heyecanlıyım.”
Öne doğru eğilip, “İlk önce kızla konuşacaksın,” dedim. “Seninle gelmek isterse sesimi çıkarmayacağım ama ağlayıp Zeynep beni kurtar derse polis çağırırım ona göre.”
“Sıkıntı yok, az önce telefonda konuştum beni özlemiş.”
Elimi alnıma vurup, “Of Kemal,” dedim. “Oğlum bu kız seni seviyor, bir senedir seni deli gibi özledi. Sevgi’nin sorunu evlenmek, evliliğe güveni yok.”
“Merak etme onu kaçırınca evliliğe ikna edeceğim.”
“Kıza zorla bir şeyler yapmayı düşünmüyorsun değil mi?”
“Oha,” diye bağıran üç erkeğe, “Ne?” dedim. “Kız zorla onunla evlensin diye her şey yapabilir.”
“Yok anasının nikahı Zeynep, sen Hint filmlerini çok izliyorsun sanırım. Azıcık normal hayata dön yavrum.”
“Kemal, ağzınla burnunun yer değiştirmesini istemiyorsan kelimelerini düzgün seçersin.”
“Yani anlayacağın Zeynep bacım, ben Sevgi’ye zarar vermem.”
Bakışlarımı Poyraz ve Kemal’in üzerinde gezdirip, “Değişikler,” dedim. “Ne kadar tuhafsınız.”
“Sen normalsin ya yeter bize.”
Tırnaklarımı avuç içime batırıp Poyraz’ın gözlerine öfkeyle bakmaya devam ettim.
“Poyraz senin eve gelen giden olmaz değil mi? Sevgi’yi huzursuz edecek bir şey olsun istemiyorum.”
“Merak etme kimse gelmez.”
Demek Sevgi’yi Poyraz’ın evine götürecek. Beyefendi iki sene önce kendine ev almıştı sahile yakın. Hafta sonları orada kaldığı zaman aklıma gelen kötü düşünceler şimdi yine gün yüzüne çıkmıştı. O evde Banu’yla kim bilir neler yapmıştı? Benim beğenerek izlediğim bedenini çıplak görmüştü o kız.
“Neden öyle bakıyorsun?”
“Zaten evlenmeden de elini Sevgi’ye sürme Kemal. Bu aralar bazı azmış erkekler kendilerine ayrı ev tutup zina işliyor. Sen sakın onlara uyma.”
Sırtımı Poyraz’a dönüp başımı cama yasladım. Pislik.
Ömer, “Zeynep sen iyi misin?” derken, “İyi değilim,” dedim.
“Belli oluyor, bir şey olmuş ama ne bilmiyoruz. Sürekli abuk subuk şeyler söylüyorsun.” Diyen Poyraz’a cevap vermedim. Onunla muhatap olmak istemiyorum.
Hastaneye gidinceye kadar hiçbiriyle konuşmadım. Sevgi’ye beni hastanenin girişinde beklemesini söyleyip arabadan indim.
“Siz sakın gelmeyin.”
Kapıyı kapatıp hastanenin girişine ilerledim. Sevgi kıvırcık saçlarını toplayama çalışırken sakin adımlarla arkasından yaklaşıp beline sarıldım.
“Sevgi’m.”
“Ödümü patlattın Zeynep, niye sessiz sessiz geliyorsun?”
“Konuşmadan beni dinle canım arkadaşım. Senin o iğrenç abin içip içip sana şiddet uyguladığı için onun ağzını burnunu kırmak istiyorum biliyorsun. Bak abin olacak yavşak eve arkadaşlarını getiriyor, bu herifler sana bir şey yapar korkusuyla geceleri uyumuyorum biliyorsun. Baban yeni karısıyla gününü gün ederken sen aklına bile gelmiyorsun. Bu aileden kurtulman lazım.”
“Beni evlatlık mı alacaksınız?”
“Hayır, Kemal seni kaçırmaya geldi. Onunla gidip yeni bir hayata başlayacaksın. İstemiyorum, olmaz dersen valla söylerim Kemal’e kendine başka birini bulsun. Adam yıllardır seni seviyor, kaç kez evlenme teklif etti kabul etmedin. Başkası olsa bırakır hayatına kaldığı yerden devam eder. Bu adam seni çok seviyor Sevgi, onu kaybedersen mutsuz olacaksın.”
Açık olan ağzını elimle kapatıp, “Şokun geçince konuşabilirsin,” dedim. Arkaya dönüp Kemal’e gelmesi için elimle işaret ettim.
Sanki Poyraz’ı çağırmışım gibi arabadan ilk o inip bize doğru gelmeye başladı. Giydiği beyaz tişört bedenini sarmıştı resmen. Kıskançlıktan kendi kendimi yerken tırnaklarımı avuçlarıma batırıyordum. Sakil ol Zeynep, adamın sevgilisi düşünsün, eğer vücudunu sergilemekten rahatsızlık duymuyorsa biz de bakarız. Sonuçta günah değil, Allah bize göz vermiş yakışıklı erkeklere bakalım diye.
“Yine daldın Zeynep Hanım. Hayır, bana bakarak aklından neler geçiyor merak ediyorum.”
Omzumu silkip Sevgi’ye döndüm. Hâlâ yüzündeki şaşkınlık duruyordu. Kemal’e boş boş bakarken bizimki kızın elini tutup, “Hadi gidelim,” dedi. “Daha fazla ayrı olmayalım.”
“Bir dakika,” diyen Sevgi’ye gözlerimi devirdim.
“Kemal al omzuna git, yoksa sabaha kadar o bir dakika bitmez.”
“Haklısın Zeynep.”
Yere eğilip Sevgi’yi kucağına aldığında insanların bakışları bizi bulsa da Kemal umursamadan arabaya ilerledi.
“İndir beni,” diyen Sevgi’nin alnını öpüp, “İndireceğim sevgilim,” diyerek sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Sabah yedide çıkacaksın değil mi?”
“Cevap vermek zorunda mıyım?”
“Evet.”
“Vermeyeceğim.”
Arkamı dönüp içeri ilerledim.
“Sarı cadı seni.”
***
Yorucu geçen gecenin ardından hastaneden ayrıldığımda otobüse binmek yerine taksiye binip mahalleye geldim. Annem, yengem, babam bahçede kahvaltı yapıyordu.
“Yorgunum,” diyerek odama çıktığımda kendimi direkt yatağın üzerine bıraktım. Sevgi ne yaptı acaba? Gece hastanen Poyraz’ın evindeki telefonu aradığım zaman hat düşmüyordu, sabaha karşı tekrar aradığımda Poyraz telefonu açmış ‘bunlar birbirini öldürecek’ demişti. İkisi de manyaktı, nasıl evlenecekler bilmiyorum.
Üstümü bile çıkarmadan uykuya dalmışım. Uyandığımda saat üçe geliyordu. Sıcaktan terleyen saçlarımı karıştırıp banyoya girdim. Ilık bir duşun ardından yenilenmiş halde banyodan çıktığımda üstümü giyinip bahçeye indim. Annemle Sevinç teyze kıkır kıkır gülüyordu.
“Hayırdır kızlar,” deyip annemin yanına oturdum.
“Aşk olsun Zeynep, biz de annenle Poyraz’la senin aranı yapmak için gece gündüz plan yapıyorduk. Kızım siz zaten sevgiliymişsiniz, yakında da evlenme kararı almışsınız.”
Gözlerimi kocaman açıp, “Pardon!” dedim şaşkın sesimle.
“Hiç boşu boşuna pardon deme. Bütün mahalle biliyor, bize de komşular dedi. Poyraz demiş Zeynep benim sevgilim yakında onunla evleneceğiz diye. Eğer oğullarınıza gelin olarak Zeynep’i gösterirseniz yazık olur gencecik evlatlarınıza demiş.”
“Çüş,” deyip ayağa kalktım. “Yok öyle bir şey, anne valla bak. Olsa söylemem mi?”
“Söylemezsin, sen gizli gizli iş yapmayı seviyorsun. Ben malımı biliyorum.”
“He anne he. Nerede Poyraz?”
“Karargâha gitti.”
“Beşiktaş’ta ki değil mi?”
“Evet kızım.”
“Ben bir gidip onu göreyim.”
“Git yavrum git. Akşam gelirken ekmek alın. “
“Alırız teyzeciğim merak etme.”
Ah Poyraz, hem sevgilin var hem de Zeynep benim sevgilim demeye utanmıyor musun? Her şeyi geçtim, abimden çekinmiyor musun? Hayır, benden hoşlanıyorsun ya da seviyorsun desem tamam diyeceğim ama sen bana karşı hiçbir şey hissetmiyorsun. Neden adımı çıkarıyorsun.
Karargâha geldiğimde direkt Ömer’i çağırttım girişe. Onun yardımıyla içeri girdim, ne olduğunu merak ettiği için sürekli sorular soruyordu. Etrafta asker dolu olduğu için hırçınlığımı da gösteremiyordum. Boş içtima alanına geçtiğimizde bir askere Poyraz’ı çağırmasını söyledi. Daha önce buraya iki kere daha gelmiştim. Ne zaman gelsem, ben sana karargâha gelme demedim mi diye bağırıyordu, pardon böğürüyordu. Eminim beni burada görünce yine delirecekti. Çokta tın.
“Geliyor Poyraz, sakın kavga etmeyin, ben gidiyorum bak.”
Ömer’e cevap vermeyip hırsla içtima alanını turlarken, koşarak gelen adama uçan tekmemi atmak istiyordum ama bunun imkânsız olduğunu bildiğim için sadece istiyordum. Adam neredeyse iki metreydi. Kaşlarımı olabildiğince çatıp kollarımı göğsümün üstünde topladım.
“Zeynep, neden burada dikiliyorsun? Sana elli defa bu kadar askerin arasına girme demedin mi? Dedim değil mi, sen inatla onların içine giriyorsun. Hem senin içtima alanında ne işin var?”
“Sana ne.”
Kaşlarını kaldırıp dibime girdi.
“Ne demek sana ne?”
“Basbayağı sana ne. Sen hangi hakla Zeynep benim sevgilim dersin herkese. Benim bundan haberim yokken nasıl olurda yakında evleneceğiz dersin millete?”
“Şu konu. Sevgilimsin, yakında da karım olacaksın”
“Kim diyor onu?”
“Ben.”
Rüzgârdan uçuşan saçlarımı hırsla karıştırıp, “Saçmalama,” diye bağırdım. “Sırf annelerimiz bizi birbirimize yakıştırdı diye hemen sahiplendin mi?”
“Bu yüzden değil.”
Ellerimi iki yana açıp, “Hangi sebep yüzünden o zaman," diye bağırdım. Sesimin yüksek çıktığının farkına varınca kendimi toparlayıp gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
Bir adım yaklaşıp kolunu ince belime doladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığı için kahve kokan nefesi dudaklarımın arasından içime ulaştı.
“On beş yaşımdan beri istiyorum kızım ben seni. O zamandan beri seviyorum. Sabaha kadar seni düşünmekten yoruldum artık. Benimle uyu, benimle uyan istiyorum. Yıllardır yanıp kavrulan yüreğimin ateşini yüreğinle söndürmek istiyorum. Bakmasın kimse sana, gülmesinler sana. Sen sadece Poyraz’a ait ol istiyorum.”
Gözlerim şaşkınlıktan yuvalarından çıkacaktı. Neler diyordu bu? O benim abimin arkadaşıydı.
“Sen sadece Poyraz’ın ol Zeynep. Seni kimselere vermem, sana yaklaşanı yakarım. Gerekirse tüm dünyaya bu kız benim diye bağırırım.”
Gözümden akan yaşı silip, “Abim bu söylediklerini duyunca senin için kötü olacak,” dedim boğuk sesimle.
“Yavrum ben abinden vazgeçeli çok oldu. Kalbim senin için ölüyorken gözümün önüne abin mi gelir? Artık tek başıma yanmak istemiyorum Zeynep, seninle birlikte tutuşmak istiyorum. Ateşimiz bizi yakıp eritinceye kadar birbirimize mühürlü olalım."
Ne diyordu bu ya, başkasıyla sevgili olurken nasıl beni sevdiğini söylerdi. “Yalan söylüyorsun,” dedim boğuk sesimle.
“Yalan söyleyeni cümle alem siksin.”
Onu geri itip, “O zaman neden bana kötü davranıyordun?” dedim oldukça sakin sesimle. “Sürekli benimle kavga ediyorsun, sürekli hayatıma karışıyorsun.”
“Ben seninle uğraşmazsam ölürüm. Seninle kavga ederek anlaşmam benim canımı sıkmıyor aksine beni mutlu ediyor. Ben senin o sivri dilini, bana söylediğin lafları çok seviyorum.”
“Yalan söylüyorsun.”
“Söylemiyorum diyorum.”
Sinirleniyordu, beyaz teni kızarmaya başlamış, mavi gözleri büyümüştü.
“Hayatım boyunca bir kere bile yalan söylemedim ben.”
“Banu kim?”
“Banu?”
“Sevgilinin adını da mı unuttun?”
“Lan salak salak konuşma. Şurada seni sevdiğimi söylüyorum Banu kim diyorsun.”
“Duydum, telefonda akşam yanına geleceğim meleğim diyordun.”
Elini alnına koyup, “Hay sikeyim,” deyip beni kendine çekti.
“Kuzenim Ayşe’nin kızı Banu, hani bize geldiğinde peşimde dolaşan afacan, hani yedi yaşında olan Banu. Ah ulan Zeynep, dün bu yüzden tavır yaptın değil mi? Gelip sorsaydın ya, hadi onu geçtim sen hangi ara Banu’yu unuttun?”
Bir an gözlerimin önüne gelen siyah saçlı kız beni yerin dibine soktu şu an. Harbiden ben nasıl unuturum Banu’yu. Aferin Zeynep, Poyraz’a olan aşkın yüzünden herkesi unuttun.
“İçinden değil dışından konuş yavrum.”
“Şu an seninle konuşmak istemiyorum, eve gidiyorum ben.”
İlerlememe izin vermeden beni kolları arasına aldı.
“Zeynep, senden öte yok. Bana bir şans veremez misin? Söz veriyorum seninle kavga ederek konuşmayacağım. Bir şans ver lütfen.”
Allah’ım, âşık olduğum adamın kollarının arasında, kokusunda boğulurken onun sözleri dizlerimin bağını çözüyor. Yıllardır sevdiğim adam beni seviyor, üstelik yeni olan bir şey değil bu. O da benim gibi uzun zamandır beni seviyordu.
“Kendine aldığın eve kız getirdin mi?”
Benim için çok önemliydi bu? Ben onu severken biriyle asla sevgili olmamıştım. Kalbim de o varken hep ona sadık olmuştum. Eğer o da sadece beni sevip bana sadık kaldıysa onunla bir ilişkiye başlardım. Eğer seni seviyordum ama diğerleri gelip geçici derse onunla olmazdım. Yine her zamanki gibi sevgimi tek başıma yaşardım.
“Benim ruhum, bedenim sadece sana ait Zeynep, kalbin başkasını severken bedenin yabancı bedene değemez ki, insan seviyorsa kalbiyle, ruhuyla bedeniyle sever. Benim hayatımda, hayallerimde hep sen varsın. O eve yabancı bir kadın girmedi. Hem ben öyle bir adam mıyım? Yıllardır beni tanıyorsun, nasıl bir adam olduğumu çözemedin mi? Vatanım ve sen vardın kalbimde. İkinize duyduğum aşkı başka hiç kimseye duymadım.”
Başımı geri çekip, “Şu an bana şaka yapmıyorsun değil mi?” dedim. “Biz normalde sürekli kavga ettiğimiz için bu duygusal konuşma benim azıcık dengemi bozdu.”
Sırıtıp, “Seviyorum lan seni,” dedi. “Ve sen de beni seviyorsun, boncuk gözlerinden akan yaşların başka bir açıklaması yok.”
“Bu zamana kadar beni sevdiğini söylemediğin için geçen yılların acısını burnundan getireceğim.”
“Senden gelen her şeye razıyım ben. Sürüneceksem senin elinde sürüneyim. Ben senin her şeyini seviyorum, sana kusurlu gelen şeyler bana büyüleyici geliyor.”
Allah’ım, eğer öyle uykusunun içindeysem, uyandığımda sıcaktan pişen odamın içindeysem valla kendimi camdan aşağı atarım.