20

1940 Kelimeler
🎶🎶 Dil Disoje 🎶🎶🎶🎶🎶 Bir çığ nasıl başlar bilir misiniz? Kaç yıl biriktirdiği kar kütlelerini, saniyeler içinde yığın yığın önüne kattığı her şeyle beraber yok eder? İçeriden aldığı hangi darbe ya da dışarıdan tetikleyen nasıl bir çığlık bir çığ yaratır? Aşk iyileştirir mi sanıyordunuz? Ciddi anlamda yanılıyorsunuz. Aşk zehirleye zehirleye, sinsice ve sessizce öldürür, siz iyileştim sanırsınız. Ve evet aşk öldürerek iyileştirir, yanında getirdiği tüm duygularla beraber. Elinizde bir kandille kör karanlıkta çırılçıplak bir deliliğin peşinden koştuğunuzda anlıyorsunuz, karanlıklar aydınlığını da içine çekerek öldürür. "Jêhat." Kendi kendine mırıldanarak dağlara çıkan Jêhat'a sesimi duyurmak acıların, kederlerin, çığlıkların gömüldüğü topraklarda ellerinizle, tırnaklarınızla toprağı kazımaktı. Annesinin mezarının önünde tir tir titreyen bacaklarıyla dizleri üstüne düştüğünde duyabilmiştim sessiz mırıltılarını. "Anne... Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi." Toprağı avuçları arasına alıp sıkarak "Anne... Anne.. ölüyorum" diye fısıldadı. Jêhat'a doğru hızlı adımlar atarken "Jêhat" diye bağırıp elimdeki kandili yere attım. Jêhat annesinin toprağına var gücüyle yumruk attığında olduğum yere çivilendim. "Öldüm anne,,, zehirlendim,,, anne beni zehirledi aşk." Yanaklarımdan sicim gibi yaşlar akarken Jêhat'ın benim aşkıma zehir demesi başımdan aşağı kaynar sular döktü. Bana her yaklaştığında, her dokunduğunda koşa koşa annesinin mezarına gelip delirişi beni yavaş yavaş öldürmeye başlıyordu. Jêhat dişlerini sıka sıka yüzündeki yaşları silerek annesinin toprağını "Kalk uykundan,,, hesap vereceksin" diye bağıra bağıra çıplak ellerle kazmaya başladığında şoka girdim. "Yaktın beni,,, helal etmiyorum anne,,, öldürdün beni anne hesap ver." "Jêhat" diye bağırdım var gücümle ona doğru koşarken. Jêhat sesimi yeni fark etmiş gibi arkasını dönüp bomboş gözlerle yüzüme baktığında karşımdakinin saatler önce gözlerimin içine umut kırıntılarıyla bakan adam olmadığını anladım. O ise boşluğun hüküm sürdüğü gözleriyle annesinin mezarına dönüp tekrar mırıldana mırıldana kazmaya devam etti. "Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?" "Jêhat Ağa yeter" diye dizlerimin üstüne düştüğümde Jêhat titreyen sesiyle "Anne,,, beni öldüler anne,, neden doğurdun yavrunu,,kim doğur dedi" yumruğunu göğsünün tam ortasına vurup fısıldadı. "Acıyor anne, çok acıyor, sızlıyor anne.." eliyle sırtındaki yara izlerine vura vura "Bak naptılar oğluna,,, oğlunu zehirlediler anne,,, vurdular, ezdiler, yaktılar anne,, öldüm anne,, binlerce kez öldüm" diye bağırdı. "Uyanacaksın, kalk anne" derken toprağı tekrar avuçlarken neredeyse yarısını kazmıştı "Hêlal etmiyorum anne,,, aşkını hêlal etmiyorum.. Neden doğurdun beni, neden, neden? Aşk öldürüyor anne, kalbim acıyor, yoruldum acılardan, öldüm anne, beni öldürdü aşk." Çöken omuzlarıyla annesinin toprağını avuçlaya avuçlaya sırtındaki yara izlerine süre süre "Geçmiyor anne, iyileşmiyor ki, yanıyor her biri,,, anne oğlunu kirlettiler,, temizlemiyor anne toprağın. Kalk oğlunu yıka anne,,, oğlunu aşk kirletti." Elimin altındaki toprağı avuçlarımla sıkıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak "Jêhat yeter, yalvarırım. Yemin ederim sevmem, Allah belamı versin ki aşık olmam,, yalvarırım yapma" dediğimde Jêhat dişlerini sıkarak tüm karanlığıyla arkasını dönüp gözlerimin içine baktı. "Sen zehirledin beni Evîn, yaktın beni." Kendimi kaybetmiş gibi başımı hızlı hızlı iki yana sallayarak ayağa kalktım. "Hayır, hayır, hayır. Zehirlemedim Jêhat, aşkım zehirli değil." Jêhat'a doğru adımlar attığımda elini kaldırıp "Yaklaşma" diye bağırdı. Tüm bedeni korkuyla tir tir titreyen adamla nefesim kesildi. Jêhat benden korkuyordu. Gözlerinde gördüğüm korkuyla yıkıldım. "Aşk öldürecek beni,,, annem gibi kan kusucam,, dokunma,, aşk kirli, zehirli, acı." Düştüğü yerde geri geri giderek annesinin mezarında açtığı çukura uzandı, bacaklarını kolları arasına alıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak "Beni de götür anne,, oğlunu bırakma,, burası kötü" diye fısıldadı. Olduğum yere yığılıp "Jêhat, hayır" diye fısıldadım. O geceyi nasıl sabah ettik, şafak doğudan mı doğdu batıdan mı bilmiyordum. Gözyaşlarıyla sabaha kadar annesinin toprağını suluyan Jêhat, bir an bile susmadan sürekli annesine isyan ede ede "Hakkımı helal etmiyorum, aşkın öldürüyor" derken bense ise sabaha kadar bir şarkıyı mırıldandım. Li wargehên evînê (Aşkın diyarlarında) Rêwî me iro heval (Yolcuyum bugün dostum) Diçim naçim dawî nayê li wan rêçên dûr (Ne kadar yürüsem de, sonu gelmez bu uzun yolun.) Her kû diçe bilind dibe , bêtir dibe kûr (Gittikçe yükselir, gittikçe derinleşir,) Dil disoje (Yürek yanıyor) Dil disoje,diqîre heva.. (Yürek yanıyor, feryat ediyor dostum.) Li wargehên evînê (Aşkın diyarlarında,) Xemgînim îro heval (Hüzünlüyüm bugün dostum.) Hemû rêçên min dijware mîna deryayan (Bütün yollarım zorludur, denizler gibi.) Her kû diçe bilind dibe mîna asîman (Gittikçe yükselir, gökyüzü kadar.) Dil disoje (Yürek yanıyor) Dil disoje,diqîre heva.. (Yürek yanıyor, feryat ediyor dostum.) 💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠💠 "Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa, bir canavar olmayı da göze alsın. Çünkü karanlığa uzun süre bakarsanız, karanlık da sizin içinize bakmaya başlar." ~~~ İşte ben, o geceden sonra karanlığın gözlerine bakmayı öğrenmiştim. Ve karanlığın beni içine çeken acılarına tüm renklerimi feda etmiştim. Aşk, feda etmek miydi? Bağıra çağıra sessizce bunu öğrenecektim. Günler sonra bile odasından çıkmayıp tek kelime etmeyen Jêhat'ın kulesinde usul usul renklerim soluyordu. Ne kaçacak bir yerim vardı, ne de sığınabileceğim dağlarım. O dağlarıma Jêhat'ın karları yağmıştı ve günler sonra canım çıkana kadar bağırdığım bir çığlıkta yarattığım çığ ile her şeyi yok edecektim. Jêhat'ı kulesinde yalnız başına bıraktım sanmayın. Ama yüzünüze kapanan kapılardan medet umamayacağınızı deli bir ağa bağrınızın tam ortasını dağlaya dağlaya öğretirdi. İşte ben de o vakit kapanan kapılardan yüz çevirdim; anlaşılmak istemeyen, yarasına, acısına, kederine, korkularına, kalbine ortak etmeyen bir adamdan. Aşkım zehirse ve Jêhat bulduysa zehrine bir panzehir, o zaman yüz sürmek bana yakışmazdı o kalbe. Günlerimin çoğu sana geri dönecektir diyen Cihat'la büyük konakta geçmeye başladı. İçim her rahat etmeyip sıkıştığında ise Jêhat için kaldığımız konağa koştum, belki bir umut kapılar açılırdı bana ve aşkıma diye. Umut da benim zehrimdi, Jêhat gibi kusmak yerine yüreğimde büyüttüğüm. Bihar Hanım'ın sürekli böbürlenerek "Üç oğlum var" dediği zamanlar bir ihtimal Jêhat'ı da oğlundan saydığını sanmıştım. Ama hayır o kendi üç oğlundan bahsediyormuş ve Jêhat'ın hiç görmediğim üvey abisi bugün yurt dışından geliyordu. Büyük konakta bayram havası var gibi yemekler pişirilirken Jêhat'ın odasında yaprak kımıldamıyordu yine. Sabah odasına uğradığımda kuzgunla sanki bir insanla sohbetler eder gibi konuşan Jêhat'a üvey abisinin geleceğini söylediğimde tamamen sessizliğe gömülmüştü ve işte bu ölüm sessizliğine benziyordu. Deri koltuğa oturdu ve saatlerce sigara üstüne sigara içti. Onu artık tanıyordum, gelecek kişinin varlığı onu huzursuz etmişti. Elinde sigarası koca odanın içinde dolana dolana öfkeyle bir şeyler mırıldanmaya başladı ve yemek yemesi için yanına yaklaşmama bile izin vermiyordu. Büyük konaktan, en azından gelin olarak yanlarında bulunmam gerektiğini söylediklerinde gönülsüzce Jêhat'ı konakta bırakıp diğerlerinin yanına gittim. Bihar Hanım'ın saatlerdir büyük oğlu hakkında öve öve bitiremediği cümlelerini bıkkınlıkla dinledim. Neymiş Arjîn oğlu doktor olmuş, Amerika'lar da bütün hastaneler onu bünyelerinde istiyormuş ama oğlu o kadar yardımsever ve merhametliymiş ki, sağlıklığın gelişmediği ülkelere gidip insanlara şifa dağıtıyormuş. Elbette mesleğine saygım sonsuzdu ve kutsal bir meslekti ama Bihar Hanım anlatınca oldukça itici geliyordu. Saatler sonra konağa gelen adamla büyük bir coşku seliyle adamı karşıladılar. Adam ise bütün sevecenliğiyle çalışanlar dahil herkese getirdikleri hediyeleri büyüklerin ellerinden öperek ve gülümseyerek verdi. Yüzü oldukça duruydu ve bu duruluğu benim çok iyi tanıdığım birine benziyordu. Jêhat, biraz babasına benziyordu ama bu adam bütünüyle babasına benziyordu. Belki Jêhat'ın güzel yüzünden de izler taşıyordu, tek fark ise gözleriydi. Jêhat'ın gözleri karanlığı andırırken bu adamın gözleri aydınlık saçıyordu. Beni gördüğünde hafif bir şaşkınlıkla "Kusuruma bakmayın, sizi bilmiyordum hediye alamadım" diyen sakin ve sıcak sesi ise Jêhat'a zerre kadar benzemiyordu. Aklıma odasında yalnız kalan Jêhat gelince karşılama merasimini bitirip bir önce onun yanına gitmek istedim. Sanki kapanan kapıların önünde bile otursam Jêhat'ın gönlüne girebilirmişim gibi, hep onu istiyordu gözlerim. Asmîn elindeki kocaman kutuyla adamın omzunu dürtüp "Arjîn abi, o konağın gelini. Jêhat'ın yeni eşi" deyince adam kaşlarını kaldırdı. "Nasıl yani Jêhat ikinci eş mi aldı? O asla böyle bir şey yapmaz." Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu ve Jêhat'ı iyi tanıdığı belliydi. Yanımıza gelen Rojîn ise "Yok Arjîn abi, ikinciye almadı birincisi kaçtı" deyince adam iyice şaşkınlığa düştü. "Helin Yenge'm kaçtı mı? Nereye?" Salondaki divanda oturan Bihar Hanım burun kıvırarak eliyle beni gösterdi. "Aha bunun abisine, onun yerine geldi Jêhat'a." Arjîn hiddetle divandan kalkıp annesine döndü. "Anne siz kafayı yediniz iyice, berdelle kız mı aldınız? Berdel mi kaldı bu devirde? Kaç kız töre diye diye kurban oldu." Beni göstererek devam etti. "Bu kızın suçu günahı ne? Sordunuz mu istiyor musun sen diye? Jêhat böyle bir şeyi nasıl kabul etti?" Yıllarca hepimizin, hatta benim de sormak istediklerimi sormuştu. Kesik bir nefes vererek salonun kapısına baktım. Jêhat'ı zamanla sevmiş miydim, evet, hem de delice aşık olmuştum. Ama hiç bana sorma hakkı verilmemişti. Deli bir ağayla evleneceksin ister misin deseler, annem olmasa diyar diyar kaçardım ama Jêhat'la daha önce tanışıp yine ilk günkü gibi sevmek isterdim. Bihar Hanım elden ne gelir der gibi ellerini iki yana açıp "Olan olmuş, berdel kesilmiş mi kesilmiş, bize ne oğlum Jêhat'ın aldığı eşten, kabul ettiği berdelden" diyerek divanda oturuşunu değiştirdi. "Zaten o deli adama üç ay dayanmaz bu da kaçar." Yumruklarımı sıkarak oturduğum divandan kalkıp "Hoşgelmişsin Arjîn Abi, ben konağa geçeyim Jêhat beni bekler" dedim ve konuşmalarına fırsat vermeden hızlıca kapıdan çıktım. Büyük merdivenleri sıktığım dişlerimle inerken arkamdan gelen sesle basamakta durdum. "Evîn Yenge, dur bi." Merdivenlerin bir kaç basamağını inen adam yüzü özür diler gibi mahçup bir ifadeyle "Sen annemin laflarına bakma, onun kini başka" dediğinde biliyorum demek istedim. "Adın da çok güzelmiş, tam Jêhat'a yakışır." Anlamsızca kaşlarım çatıldı. Bunu fark eden adam ise "Yanlış anladın beni, Jêhat'ı çok iyi tanırım, o aşktan da sevgiden de nefret eder ama onun yaralı bir yüreği ve acısı var" diyerek aşağı doğru inen adamı takip ettim. Konaktan çıkınca kendi yoluma gidecektim ama kapıdan çıkınca önüme çıkan adamla yürümeyi kestim. "Evîn Yenge. Jêhat deli falan değil, sadece psikolojik problemleri var. Eskiler ne bilsin her aykırı olana deli damgası vurmuşlar ama Jêhat ne yaptığını bilir." Söyledikleri dikkatimi çektiği için merakla "Nasıl yani?" diye sordum. Arjîn konağın bahçesine doğru ilerleyince peşinden yürüdüm. Ellerini pantolonun cebine koyarak bana döndü ve Jêhat'ın olduğu konağı gösterip "Onun karanlık bir tarafı vardır, hiç gördün mü?" diye sorunca başımı salladım. Nerdeyse her gün. Şu an ise her şeyiyle o karanlığın içindeydi. Benim baş sallamamla Arjîn üzülerek başını iki yana salladı. "O karanlık taraf Jêhat'ın maskesi, yaşadığı acıları o maskenin ardına gizleyip kendine bir kişilik yarattı." Korku ve merakla sordum. "İkinci kişilik mi yani?" Olumsuz anlamda başını sallayarak dudaklarını büzdü. "Sanmıyorum, belki de daha fazlası var. Eğer onun daha sakin, eğlenceli, kibar, eh biraz da küfürbaz hallerini gördüysen o Jêhat'ın gerçek kişiliği. Karanlık tarafını ise acılarını dönüştürmek için kullanıyor." Konuştukça daha da ilgimi çekiyordu bu konu. Belki Jêhat'a yardımcı olabilir, acılarını maske olmadan ortaya çıkarmasını sağlayabilirdim. Ya da karanlık kişiliği ile konuşma fırsatım olurdu. Bir süredir Jêhat'ın kişiliklerinin olduğunu fark etmiştim, aptal değildim. Fakat Arjîn'in söylediği ile biraz daha umutsuzluğa düştüm."O çok fazla yanlış ilaç kullanıyor, onun problemlerini anlamayan saçma sapan doktorların elinde kobay oldu, yıllarca sürekli değişik ilaçlarla var olan dengesini de bozdular. Hiçbir doktor kişilikleriyle yüzleşemedi, Jêhat maskesini hiç çıkarmadı." "Peki doğru doktoru nerden bulabilirim? Sürekli ilaç kullanıyor, onu engelleyemiyorum. Eğer doktor daha derine inerse ilaç kullanmadan konuşmasını sağlayabilir." "Tabi önce doktoruna güvenmesi lazım" diyen adamla başımı salladım. Arjîn derin bir nefes verip tekrar konağın camlarına baktı. "Yakında Amerika'daki profesörümden gelecek yeni bir ilacı alacağım. Ben de uzun zamandır bunu araştırıyordum ve biliyorsun az gelişmiş ülkelerde bu tür psikolojik problemler daha saptanmadan insanlar deli damgasıyla zincirlere bağlanıp evlere kapatılıyorlar." Haklı bulduğum teziyle başımı salladığımda üzgün bir nefes veren adamın "Jêhat'ın kendini o kuleye kapatmasını istemiyorum, onu ordan çıkaracağım" demesiyle içimde bir umut doğdu. O bahçeden konağa yürürken yanında yürüdüm ve "Şimdilik aramızda kalsın, Jêhat'ın karanlık maskesi buna şiddetle karşı çıkacaktır" dedi. Başımı salladığımda "İlaç geldiğinde sen ona verir, durumu anlatırsın" diyerek konağa doğru yürüdü, sonra birden durup arkasını döndü. "Evîn." Adamın sesiyle büyük konağın kapısına baktım. Arjîn gözlerimin içine bakıp acı dolu bir bakışla "Jêhat'a yıllar önce şeyhin evinde ne yaşadığını sor" deyip konağa girdi. Kafamda beliren kocaman bir soru işaretiyle ben de kaldığımız konağa gitmek için yönümü değiştirdim. İçimde yeşeren bir umutla adım adım pes etmek yok diye düşünerek başımı yukarı kaldırdım ve camın önünde gördüğüm Jêhat'la göz göze geldim. Hayır Jêhat'la değil, karanlık gözleriyle.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE