Paşazadeleri sepetledikten kısa bir süre sonra babam geldi. İçeriye girerken fırtına gibi esti geçti resmen, Zeynep ve ben kapı dibinde babamın rüzgarı ile aynı yaprak gibi bir ileri bir geri gidip geldik. Babam salona girince kapı dibindeki Zeynep beni kollarımdan tuttu, acıyan gözlerle bana bakarken.
"Ebru baban çok sinirli duruyor, eğer bu durumla başa çıkamayacağını anlayıp yardım istersen."
Canım arkadaşım benim, yardıma gelecek herhalde, Zeynep'in sözünü minnettar bakışlarla bakarak kestim.
" Biliyorum canım arkadaşım üst kattasın"
" Yok la ne üst katı, babanı gördükten sonra mahalle sınırları dışına kaçacağım, sakın beni arama diyecektim." sonra kapıyı açıp koşar adım yukarı çıktı, bende arkasından kısık ses bağırdım.
"Seni vicdansız adi, seni bir daha buralarda görürsem bittin kızım sen."
Zeynep gözden kaybolunca kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım, ellerimi yukarı kaldırıp "Allah'ım sen gazamı mübarek eyle Amin" diyerek dua edip, korka korka salona girdim. Babam ise daha ilk saniyeden dondurucu bakışlarını çoktan fırlatmıştı üzerime, ulan milletin hayatı sürprizlerle dolu olur, benim hayatım babamdan yediğim fırçalarla dolup taştı.
" Ho.. hoş geldin babacığım! Nasılsınız inşallah!" Lan korkudan konuşmayı bile unuttum ya.
"Hoş mu geldim? Nasıl mıyım? Sence bir baba kızı bar diplerinde adam döverken kameralara yakalanınca ve de bütün sülaleye rezil edinlince nasıl olur kızım bir açıkla istersen"
Hımmm bu açıdan bakınca adam haklı hakikatten ben hangi akla hizmet o iki salağın lafı ile gittim ki oralara, hayatımın dörtte üçü kendi kendime söylediğim ben biliyordum zaten böyle olacağını demekle geçiyor, aslında içime doğmuştu, bu öküzler yüzünden kesin başıma bir şey gelecek diye demiştim içimden ama, şu an o iki salağı çamaşır makinasına atıp, yüksek devirde suları çıkıncaya kadar sıktırmak istiyorum.
"Aslında bir konuya dikkatinizi çekmek isterim babacığım, ben bara filan girmedim sadece iki arkadaşa yardım amaçlı oradaydım."
Babam mutaassıp bir kişiliktir, öyle barda eller havada, kafalar pilot olmuş gençlik filan hiç hoşlanmaz. Hep "Ah bu gençlik ne hallere döndü' diyerek yakınır.
" Kızım sen kimlerle arkadaşlık yapıyorsun? Bende kızımı aklı başında zannediyordum. Ama yok, yok artık yalnız evde yaşama maceran bitti. Ebru hemen eşyalarını toplayıp eve geri dönüyorsun, o işi de bırakıyorsun.
"Ama baba!"
" Konu kapandı Ebru, seni yarın evde göreceğim" Diyerek bir hışımla geldiği gibi gitti adam. Ulan insanın yüzü hiç mi gülmez hayatta, acaba boyum kısa diye mi güzel günleri göremiyorum lan ben, neyse saksıyı çalıştırıp baba mı ikna etmem lazım ... of kafam durdu. Zeynep'i çağırıp acil beyin fırtınası yapmam gerekiyor.
Akşam Zeynep gelince uzun saatler çözüm arasak da bulamadık. O yüzden sağlam kafa sağlam vücutta bulunur diyerek atalarımızı dinleyip yatıp zıbardık. Tatil günüm olmasına rağmen uyku tutmayınca erkenden kalktım. Babamı arayıp bana bir gün daha vermesi için resmen köpek gibi yalvardım adama. Sonuçta ben çıkıyorum deyip işten ceketi alıp gidemezsin, babam da sonunda ikna oldu. Bana da düşünmek için bir gün daha çıkmıştı oldu.
Bu günde en sevdiğim koltuğuma totomu yaydım ve düşünerek akşam ettim, fakat düşünmekten patatese dönen kafamdan yüzünden bir türlü gram fikir çıkmadı. Yine gece olmuştu ve uyku zamanı gelmişti . "Düşünmekten kafam yandı resmen, en iyisi yatıp uyumak "deyip girdim yatağa, gece olması sorun değil de yatar yatmaz sabah oluyor ya işte ona gıcık oluyordum. Yine sabah olmuştu ve ben kendimi ne kadar çok yatağımın şehvetli kollarına bırakmak istesem de iş günüydü, mecbur kalkacaktım. Ulan adaletin bunu dünya diye bağıracağım fakat heeee bu ne oldu zoruna mı gitti? diyecek diye korkuyorum.
İş yerine geldiğimde kafamı masaya koyup, kara kara düşünürken iki paşazade dibimde bitiverdi, illa laf sokacaklar tokmak kafalar, lafa ilk Yiğit atladı önce
"Hayırdır kuzu kafa giden paraların için mi bu kadar bunalım yaptın, ne bu hal?"
Yiğit'in yüzüne dik dik baktım, Allah'ım teker teker gelsinler lütfen.
"Evet şimdi bende paramın üstüne yattınız diye düşünüyordum."
" Ya insan azıcık insaflı olur. Vereceğiz dedik ya paranı."
Bende size azıcık insan olun diyeceğim ama ikinizi de zor duruma sokmak istemem canım, ya benim derdim bana yetiyor sabah şekeri gibi sabahın köründe kafa buluyorsunuz gıcıklar.
" Tamam Yiğit bey bir şey demiyorum."
Sizinle sidik yarışına giremeyeceğim şimdi, bendeki sıkıntıyı sonunda anlamış olacaklar ki aralarında bakışıp fazla uzatmadan basıp gittiler. Allah'tan da bir daha da geri gelmediler. Öğleye doğru ise babam aradı, işten çıkıp çıkmadığımı sordu. "Daha çıkmadım" deyince de saydırmaya başladı, tabi bende dayanamayıp salya sümük ağlamaya başladım.
Babam benim ağlamama hiç dayanamaz, tam son silahımı kullanıp babamı yavaş yavaş yumuşatmaya başlıyordum ki, sabahtan beri gelmeyen iki Paşazade tamda o sırada odadan çıktı. Beni o halde görünce de hemen yanıma kadar geldiler.
Babamın en nefret ettiği şey o kapatmadan karşı tarafın telefonu kapatmasıdır, haliyle bunu göze alamadım, dibimde bekleyen iki gıcık varken konuşmaya devam ettim. Fakat bir anda Mert elimden telefonu çekti.
"Siz kim oluyorsunuz da bir saattir Ebru hanımı ağlatıyorsunuz? " Demez mi babama, fakat hayatının hatasını yaptı dangalak, babamın daha ilk kelimesinde sesi kesilen Mert, sadece bir ara.
"Demek ağzıma diyorsunuz," diyerek titrek bir ses çıkarmıştı. Sonra da bana teli uzattı. Öksürüp boğazını temizledikten sonra da şaşkın bir yüzle yine sadece "Kapattı!" dedi.
Meraktan çatlayan Yiğit ise başını sallayıp, Mert'in omzunu parmağının ucuyla dürttü.
" Söylesene oğlum kimdi o, ne dedi?"
Mert önce alnını kaşındı sonrada kollarını birbirine kenetlendi. Bakışlarını kaçırırkende.
" Aaam şey kim olduğunu anlayamadım. Zaten anama yürüdüğü sahneden sonra, sülaleme yaptığı fantezileri çok hızlı geçti, o kısmını hiç anlayamadım." Yiğit sinirlenmişti.
"Peki niye sustun oğlum, ağzının payını niye vermedin?" Mert'in gözleri sağa sola kaymaya başladı.
" Şey söyledikleri pek bir inandırıcı geldi. Vaatten çok uygulayıp anlatıyor gibiydi, neyse ben gideyim, size kolay gelsin" deyip hızla odasına girdi. Tırsak toto, gerçi babamı da iyi tanıyorum adamı sarf ettiği laflarla korkudan kalp krizi geçirtir yemin ederim, aslan babam benim, ee kimin babası. Yalnız bu hiç iyi olmadı.
Yiğit dayanamayıp sordu, " Kim di o kuzu kafa? " babamdı deyince " Hım o zaman normal adamı diliyle hayattan soğuttu resmen, şimdi genlerini kimden aldığın belli oldu." deyip pis pis gülüp o da odasına girdi.
Tabi bende o ikisinin bok ettiği konuşma sonunda elimdeki son ümidi de tüketince, istifa mektubumu yazmaya başladım.
İş çıkışına yakın annem iş yerime geldi. Annemi görünce, gözümün ucunda duran yaşlar akmaya başladı. Aslında anneme iş yerime gelmemesini tembih etmiştim. Çünkü kadındaki gösteriş, alım ve asalet çoğu hatun da yoktur. Ulan kesin ben hastanede filan karışmış olmalıyım, kadının yanında istenmeyen kıl gibi duruyorum. Tabi ki annemi kıskanmıyorum kadın için üzülüyorum, yani kadın "yapacak bir şey yok benden maalesef bu çıktı kızım "deyip utanmasın diye, şaka bir yana kadının giyim tarzı dergi kapaklarından fırlamış gibi yani ben burada sadece bir sekreterim ve böyle kalmak istiyorum, ailem zengin diye bana farklı davranılsın istemiyorum. Yani öyle olsun istiyordum. Artık bir önemi kalmadı. Annemle uzunca bir süre sarıştıktan sonra.
" Ayşe sultan ben sana iş yerime gelme demedim mi?"
" Kızımızı özlemekte mi suç?"
" Şaka yaptım annem benim, bende seni özledim, artık bir önemi de yok zaten, Ayşe Sultan ya babamı ikna et ne olur. Yoksa üzüntüden verem olacağım bak."
"Azından yel alsın, o nasıl laf öyle, bu konuda yapabileceğim bir şey yok kızım, baban bu sefer çok kararlı, zaten biliyorsun baştan beri ayrı eve çıkmanı kabullenemedi, beni de seni almam için gönderdi."
" Yok artık Ayşe Sultan babam kaçacağımı filan mı zannediyor? Hem ben bu akşam da gelemem, daha eşyalarımı bile toplayamadım."
" Baban buna razı gelmez Ebru" O an anneme yapışıp öpücüklere boğdum.
"Hadi be sultanım sen babamı ikna edersin, iki cilve iki naz yaparsın adam tereyağı gibi erir, biliyorsun sana asla dayanamaz, bak yoksa kızın üzüntüden geberip gidecek."
Duygu sömürülerime dayanamaz Ayşe Sultan.
"Bak terbiyesize, peki tamam tamam bakıcam, neyse madem öyle ben gidiyorum."
Annemi uğurlarken, Mert odasından çıktı, birkaç saniye sonra annem beni öpüp gidince, Mert hemen dibimde bitip.
"Vay vay meğer bizim sekreterin manken gibi arkadaşları varmış, valla yaşına rağmen kadın gerçekten hem çok güzel hem çok asil duruyor,"
" Hop yalnız ayıp oluyor asılmayın lütfen,"
"Ne o kıskandın mı, dur tahmin edeyim sen daha önce sekreter değildin ve bu kadının evinde temizlikçiydin, yani ancak öyle böyle bir kadınla arkadaş olabilirsin."
"Heeee çok komiksiniz Mert bey, ama biraz daha saçma teorilerinize devam ederseniz sizi kocasına şikayet edebilirim. Yalnız haberiniz olsun kocası çok kıskanç biridir." Mert yarı alaylı tavırla.
"Yani böyle bir eşi olan kocanın kıskanç olması normal, böyle bir kadın için her şeye değer, kocası kim peki. " sıkı dur tokmak kafa!
" Sabah sülalenize senaryolar yazan adam. " deyince dangalağı öksürük tutmaya başladı, sırtına vurup " Helal helal" diyerek dalga geçtim tabi pis pis gülerek, sonra yüz ifadem istem dışı ciddileşti.
" Bende şimdi sizin odanıza gelecektim Mert bey."
" Hayırdır beni mi özledin kuzu kafa?"
Ulan şeytan diyor gider ayak şuna bir güzel söv, ne demişler söz gümüşse sükut altın, hak edenlere saydırmaksa pırlantadır. Gerçi saydırmaya bilirim ama bu laf sokamayacağım anlamına gelmez.
"Yok özleseydim bilgisayarımı açıp sizin videolarınızı izlerdim. Mert bey" Yüzü de aniden şaşkın bir ifade oluştu salağın.
"Sen benim videolarımı mı çektin?"
" Yok hazır çekilmişleri var zaten, yani ben her zaman severek belgesel izlerim." soktuğum lafla mors olup sinirden kızardı yine, ama uzatmaya gerek yok, o karşı laf vermeden hızlı davranıp.
" Neyse madem buradasınız" dedim ve istifa mektubumu uzattım, yine o egolu surat ifadesiyle bu sefer de.
" Bu ne aşk mektubu mu yazdın bana?" diye dalga geçti. Ama bu kadar ego fazla indirmek lazım .
"Yok sizin adınıza üzgünüm, ben kendi türümden hoşlanıyorum. Bu benim istifa mektubum"
" Ne? Nasıl yani ? Neden? Benim yüzümden mi istifa ediyorsun yoksa?" Ulan gider ayak bile kendini nimet yerine koyuyor ya.
"Yok Mert bey öyle gerekiyor. Nazım beye üzgün olduğumu söylersiniz." Diyerek son mesaimi de bitirdim.
Akşam olup masamı da toplayıp gidecekken de yine ikipaşazade odasından çıkarak iki geldi yanıma, Yiğit.
"Demek toplandın kuzu kafa, gideceğini duydum, bir kez daha düşün gitme işini, hem Nazım amcam buna müsaade etmez."
" Benim isteğimle olan bir şey değil Yiğit bey, ailemin isteği ve bende onları ezip geçemem. " Dediğim dediktir babam ama hayatta en çok sevdiğim kişilerin başında gelirim, aslında babam için bu olay bahane oldu, onun derdi biricik ve tek kızının gene dizinin dibinde olması farkındayım, bana olan sevgisi yüzünden bu kadar korumacı olması, kısa sürdü ama yine de itiraf etmem gerekirse son günlerim bu şap şikler sayesinde daha eğlenceli geçti.
Mert ve Yiğit'le vedalaştıktan sonra, şirketin diğer departmanları ile de vedalaştım, canım kankim salya sümük ağlayıp durdu. Evime son kez girip eşyalarımı toplamaya başladım, canım kankim de sağ olsun bana ağlaya ağlaya da olsun yardım etti.
Zeynep tam iki senedir bana arkadaştan çok hiç sahip olmadığım kız kardeşim gibi olmuştu. Bu yüzden ikimiz için de ayrılması çok zordu. Her ne kadar "Tamam ağlama sulu göz, askere gitmiyorum lan hep görüşeceğiz kızım "desem de, o da ben de aynı tadı vermeyeceğini gayet iyi biliyorduk. Geç olunca Zeynep yine salya sümük yukarı çıktı. Kal desem de "Sensizliğe alışmam lazım kızım" deyip yukarı çıktı.
Yatma saatime yakın ise kapı çaldı "Tabi dayanamadın yelloz " diyerek kapıyı açtım. Fakat gelen Zeynep değildi, gelen kişi daha doğrusu kişiler Mert ve Yiğit'ti.
Mert beni itekleyerek direk içeri daldı, peşinden de bana göz kırpıp Yiğit beyimiz.
"Yuh dingonun ahırına mı benziyor burası, nereye dalıyorsunuz siz öyle?"
Beni dinleyen kim? ikisi birden gayet pişkin hareketlerle kendilerini birer kanepeye saldılar.'
"Hey ben kime diyorum? İki gram aklınız vardı, o da uçtu herhalde" Mert ciddi bir yüzle.
" Gidecek evimiz ve bir iş yerimiz kalmadı." Her ne kadar şaşırsam da.
" Sizde toplanıp bana gelmeye mi karar verdiniz? Hayırdır siz yeni türemiş parazit filan mısınız ? Benim evimde ne işiniz var?" Dedim sonra da onlara kapıyı gösterip.
" Kızılay değil canım burası, ben dert babası filanda değilim, o yüzden hadi Allah versin çıkın evimden."
"Senin yüzünden evsiz kaldık!"
"Haaaaa! Benle ne alakası var be?" Mert.
"Babam kesin Ebru kızım sizin yüzünüzden işi bırakmıştır değip beni kovdu, Mehmet amcayı da ikna etti Yiğit'i de kovdurdu, sen geri dönmeden hem eve hem işe giremezmişiz. Yani suçlu sensin kuzu kafa, o yüzden burada kalıyoruz konu kapandı."
"Şaka mı bu? Çok komiksiniz?" dedim dedim de Yiğit bey alınmak yerine kanepeye iyice gömülüp.
"Ya öyle bakacağına insan bir yorgan, yastık getirir misafirlerine, bizde bayılmıyoruz kuş tüyü yataklarımızı bırakıp bu rahatsız kanepelerde yatmaya"
"Kuş tüyü yatak mı?"
"Ne saçmalıyorum ben bu kadar lafın arasında bunu mu taktın salak kafana" ,diye içimden söylenirken, Yiğit muzurca bakışlarla atladı lafa.
" Kuzu kafanın Sınırsız fanteziler iş başında herhalde ?"
" Ne saçmalıyorsun sen be, ne fantezisi? Eğer gitmezseniz polis çağıracağım"
" Valla sen bilirsin sen işe dönüyorum demeden biz buradan gitmiyoruz, ha polisler gelirse de eve bizi o aldı, biz yüz vermeyince çıldırıp çamura yattı deriz."
" Vay adiler" Anlaşıldı bunlar gitmeyecek, iyi kalın bakalım nasıl olsa benimde son gecem, yarın kime inat yapacaksınız bakalım, diye düşünürken haince pis bir gülüş atmışım. Ama Mert'in sözü beni kendime getirdi.
" Hayırdır kuzu kafa aklından neler geçiyor? " dedi sonra da alayla Yiğit'e döndü "Oğlum bu çatlak niyeti bozdu herhalde, namusumuz tehlikede olmasın. Gelirken birer çelik don mu yaptırsaydık."
"Hışşşt çok komiksin sevgili eks patronum, namusunuza değil ama canınıza kast edebilirim. Offfffff ya yorgunum zaten sizinle uğraşamam. Ne haliniz varsa görün ben yatıyorum, işe filanda dönmeyeceğim hadi Allah size rahatsız uykular versin...." diyerek odama girdim. Sonra da tabi ki ne olur ne olmaz dünya güzeli değiliz ama erkek milleti diyerek kapımı kitlendim, artık Sabah ola hayır ola.