11. Bölüm

3016 Kelimeler
Zamanla ilgili birçok tanım yapılır dilimize pelesenk olan iki belirgin kalıp vardır. Bazen yâr bazense yaradır. İnsana sadece akışa ayak uydurmak kalır... Nilay'ın yemeği yarıda bırakmasının ailesi ve zorla evlendirildiği kocasının yaptıkları olduğunu öğrenen Hakan. Tokat yemiş gibi irkilip zelzele oluyormuşçasına zemin ayakları altından kaydı. İşittiklerine inanamazken edindiği bilgi öfkesiyle dolu bardağı taşırıp paramparça etti. Kızı bulduğundan beri cereyan eden hadiseler öğrendikleriyle birleşince genç adamı çıldırma raddesine getirdi. Oysa Nilay'ın yaşanmışlığından öğrendiği toz zerresiydi. Genç adamın aklının almadıklarının üst sırasında, reşit olduğu günün ertesi Nilay’ın para karşılığı evlendirilmesi vardı. Maalesef gerçekliği hasta bakıcıdan edindiği bilgi kırıntısıyla tasdiklenmişti. Kaldı ki kızın evlendirildiği kişinin babasının asker arkadaşı olduğunu kimse bilmiyordu... Yaşama devam etmenin mecburi gereksinimi olan beslenmeye dahi fırsat verilmeyişi Hakan’a kafayı yedirtecekti. Zaten Nilay'ı yalnız bırakma niyetinde değildi. Her koşulda yanında olup maddi ve manevi desteğini esirgemeyecekti..... Ahmet küçük karısının dört gün boyunca eve gelmeyişiyle kontrolden çıktı. İlk akşam soluğu karakolda alıp kayıp bildirisinde bulundu. Ancak Nilay reşit olduğu için yirmi dört saatlik süreç dolmadığından işleme koyulmadı. Mabadına bakarak semt karakolundan çıkıp evde bekledi. Yasaların belirlediği zaman dilimi dolup Nilay'ın dönmeyişiyle kayıp talebi işleme koyuldu. Takibi günlerde küçük karısına yaptığının bedelini bir an önce ödetmek için kuduz köpek gibi İstanbul'un altını üstüne getirdi. Nilay yüzünden var olan maddi kaybına, onu arayıp bulmak için işe gidemeyişinden eklenen maddi kayıp öfkesini kırbaçladı. İçini kavuran öfkenin ana nedeni kişiliği gibi sapkındı. Nilay'ın körpe vücuduna bir başkasının sahip olma ihtimaliydi. Kişiliksizliği gibi hastalıklı beyniyle karısının bir erkeğin altında zevkten inlediğini düşünüyordu. Kendisi gibi görüntüden ibaret işlevsiz uçkurlu adamın, Nilay'ın can güvenliğinden endişe etmesi beklenemezdi. Tek başına ülke nüfusuna sahip şehirde küçük karısını tek başına, polis desteğiyle bulamayacağına kanaat getirdi. Hemen telefona sarılıp Nilay'ın ailesine haber verdi. Vicdansız baba asker arkadaşından aldığı telefonla, oğlunu İstanbul'a gerekeni yapması için gönderdi. İki işe yaramaz insan müsveddesi lavuk günün tamamında şehrin altını üstüne getirirken namusla ilgili ahkâm kesti. Gece yarısı elleri boş kalınca mabatlarına baka baka, birkaç saat kestirmek için eve döndü. Ertesi gün Nilay’ı bulma arayışı kısıtlı diyaloglardan ibaretti. Peş peşe içilen sigaralarla duman altı olan arabadaki sessizliği Ahmet'in telefon melodisi bozdu. Yaşlı adam şehir içi alan kodlu aramayı yanıtladı. Söylenenleri dinlerken meymenetsiz suratında şeytani gülüşü yayıldı. Görüşme sonlandığında sorgularcasına bakan kayınbiraderine döndü. "Orospu bacın hastanedeymiş.” Cibilliyetsiz abi öz kardeşine ‘orospu’ diyen eniştesini başıyla onayladı. Cehalet ve haysiyetsizliğin ağıyla kaplı beyinleri Nilay'ın hastanede oluş sebebini sorgulamadı. Kıt zihniyetlerine göre olmayan şerefleri zedelenmişti. Bedeli misliyle ödetilmeliydi. Yeryüzüne itikâl etmiş cehalet abidesi ikili hastaneye ulaştı. Danışmadan bilgi aldıkları gibi seri adımlarla ortak hedefe yürüdü. Nilay iyiliği için çırpınanların en azından hastanede kalma isteğini kabul etti. İsminin Hatice olduğunu öğrendiği hasta bakıcının, oluşan her boşluğunda yanına gelip anlattığı yaşam tecrübesini dinledi. İlaçlarını etkisiyle sık uykuya dalan genç kız, benliğine kazanan vahşeti rüyalarında görüyordu. Uykularından sıçrayarak kan ter içinde uyanıyor, geceleri Hakan'ı baş ucunda buluyordu. İlk güdenden beri adamın garipsediği yaklaşımına alışmaya başlamıştı. Baskın korku hissi geçici olduğunu sürekli hatırlatıyordu lâkin yeni tanıştığı duyguların varlığını hissetmek paha biçilmezdi. Birde genç adamın yaptıklarına karşın kendisinden talepleri vardı. Her şeyin karşılıklı olduğunu çocuk yaşında ezberleyen Nilay'ı şaşırtıp ezberini bozdu. Hakan öncelikle onu darp edenlerden şikayetçi olmasını ardından kendi ayakları üstünde durmasını istiyordu. Bunları ve daha fazlasını yerine getirmesi için sunacağı imkânları reddetmemesini istiyordu. O ilk konuşmada kaldığı evin açık adresini sormuştu. Bilmediğinden cevap verememişti okuma yazması elbette vardı. Ancak Ahmet tedbirlerini almış adres içeren hiçbir şeyi açık etmemişti. Öğrendiklerinin ağırlığı altında kalan Hakan, kendisine ve Nilay'a verdiği sözleri yerine getirmek için kolları sıvamıştı. Şirketteki işlerini yarım günde hallediyordu. Birkaç saat kaldığı evinde rutin şahsi gereksinimlerini gideriyordu. Vaktinin çoğunu hastanede geçiren genç adam boş durmuyor. Kısıtlı uykuyla iş yaşamında fire vermeye gayret ediyordu. Uyuyakaldığı rahatsız hastane koltuğundan Nilay'ın fısıltılı sayıklamasını duyduğu saniye yayından çıkan ok misali fırlıyordu. Kızın baş ucuna çöküp varlığını belli eden teskin edici sözler fısıldıyordu. Nilay hususunda kolay yol kat edilemeyeceği aşikardı... Hakan mekik dokuduğu üçlemeden verdiği sözü tutmanın peşinde olduğundan şikayetçi değildi. Birçok kesime göre namus belden altını’ ifade etse de genç adam için ar verdiği sözü tutmaktı. Hakan'ın yaşam felsefesine gören dile gelen yerine gelmeliydi. Genç kız sükut ilerleyen günü içini kemiren başa çıkılmaz huzursuzlukla geçiriyordu. Nilay dalgınca pencereden hastanenin bahçesini izlerken kapının açılıp kapandığını fark etmedi. Birden saçlarının sertçe çekilmesiyle irkilip acıyla inledi. Neye uğradığına şaşakalırken hızla yatağın ucuna savruldu. Nilay tartaklanmanın etkisiyle korktuğunun başına geldiğini idrak etti. Bulunmuştu kısa mola veren cehennem hayatı kaldığı yerden devam edecekti. Tam karşısında abisi Asım hemen dibinde kocası Ahmet vardı. Var olan korkusu abisini görünce arşa tırmanırken nefesi kesildi. Tek adımda boşluğu kapatıp salık saçlarına asılan abisiyle başı geriye meyletti. Nefret ve hınçla yüzüne soluyan Asım'la gözlerini yumdu. "Lan sen büyükşehre gelince başımıza orospumu kesildin?” Yanağına inen tokatın şiddetiyle başı yana savruldu. Kopasıca elin değdiği teni alev alev yanıp zonkladı. Genzine sızan alkol sigara karmaşası koku midesini kaynattı. Omuz başlarından sarsılırken kirpiklerini araladı. Yaşla kaplı odağına giren kini simasına aksetmiş abisi, olanca nefretiyle ilgilendiği kısmı sorguladı. "Kaç gündür kimlerin koynundaydın?" Gözyaşlarıyla boca olan yanağına yeni tokatlar ekledi. Namus timsali namussuz Asım eniştesinin işaretiyle hırsını alamadan itirazsız geriye çekildi. Affedilmeyi bekleyen bakışlarını Ahmet'ten ayırmadı. Onların zihniyetine göre evli kadın üzerinde söz hakkı öncelikle kocanındı. Öfkesine yenilip hata işlemişti Ahmet günlerce küçük karısına başkalarının sahip olduğu düşüncesiyle aklını yitirmişti. Sivri burun kundurasının ucunu Nilay'ın karın boşluğuna peş peşe geçirdi. Yere kapaklanacakken kızın saçlarını kökünden tuttu. “Kendini kaç gündür kimlere siktirdin lan? Söyle bu üzerindekileri hangi kırığın aldı?” Özel hastanede olduklarını hatırlayınca gözü iyice döndü. “Ulan bu hastanenin parasını kim ödeyecek? Ahmet’in lağım ağzından saçtığı tükürükler salt acıyla bütünleşmiş masumiyetin damlalarına karıştı. Nilay'ın canı çok yanıyordu fiziksel acısını katlayan iffetsizlikle suçlanmaktı. Üzerine vurulan damgayı silmek için dudaklarını güçlükle araladı. “Dört gün önce iş ararken açlık ve susuzluktan bayılmışım. Sizin sandığınız gibi...” Ahmet utanmadan kendisini açıklayan karısını yanağına indirdiği sert tokatla susturup kinle soludu. "Geberseydin lan geberseydin." Asım eniştesinin yaptıklarına müdahale etmeyip az ötelerinde sessizce izledi. Nilay’ın kocasıydı hem döver hem severdi, karı kocasına girilmezdi. Nilay'ın sessiz ağlayışlarının acıyla bezeli hıçkırıklara dönüşmesi Ahmet’in iyice tepesinin tasını attırdı. Hayvani sesler çıkarırken kökünden kopasıca elleriyle küçük karısını tartakladı. Nilay’ın ince şeritlerle kanların süzüldüğü çehresine uzanan eli, gürültüyle açılan kapıyla havada asılı kaldı. Hakan öğleden sonra Nilay için aldığı kitaplar evrak çantasıyla hastaneye giriş yaptı. Kızın kapısını çalacakken duyduğu içli hıçkırıklarla kapıyı direkt açtı. Genç adam yine kâbus gördüğünü sanmıştı lâkin odağındaki görüntü bambaşkaydı. Yirmili yaşlardaki genç adam kenarda bekliyordu. Geçkin yaşlı tek dizini zemine yaslamış adamın eli havada asılıydı. Mecbur kalmadıkça yanından ayrılamadığı Nilay ikilini arasında kalan boşlukta yerdeydi. Burnu dudağı ve kaşının kenarlarından sızan kanlar çocuksu yüzünde yer bulmuş yanakları belirgin parmak izleriyle al aldı. Hakan’ın karşılaştığı vahşetle nevri dönerken elindekileri gelişigüzel fırlattı. Bir solukluk mesafede havadaki eli bileğinden kavradı. Olanca gücüyle adamı iteklerken hiddetli nahif sesi duvarları titretti. “Senin belanı babalığını sikerim şerefsiz!" Nilay'ın kocası sandığı gencin yakasına asılıp duvara yapıştırdı. Direkt burnuna kafasını gömdü içinden taşan öfkeyle soludu. “Ulan piç kurusu! Sen, nasıl karını aç bırakıp döversin? Karın ulan o senin karın?” Hakan ahdettiğini yerine getirme fırsatı bulmuştu. Kızın uykularını hayatını kâbusa çevirenlerle bir araya gelme planları başka yöndeydi. Nilay yine zarar gördükten sonra imkân bulsa kaç yazardı. Yerde kanlar içinde yatan kızı hatırlayınca yakasına yapıştığı şahsiyetsizi çöp fırlatır gibi bıraktı. Şimdi önceliği Nilay’dı diğerlerine vakti gelince hakkettiğini misliyle yaşatacaktı. Ardına dönüp iki büklüm Nilay'ı kucağına almak için eğildi. Solgun teni kahredici kırmızılıkla kaplıydı. Genç adamın kan akışı dondu nefes dâhi alamadı. Ahmet kaşla göz arası olanları algılamakta güçlük çekti. Küçük karısının dibine giren adamla şaşkınlığından arındığı gibi adamın omzuna yapıştı. Hakan omzundaki baskıyla gözlerini yumup açtı. Başını asi tavırla çevirip elin sahibine delik deşik edercesine baktı. Yaşlı adamın söylediğiyle şoke oldu. Nilay’ın babası sandığı şahıs kocasıydı. Üç kelime saniyeler içinde sayısız kez yankılandı. “Dokunma lan karıma!” Ahmet adamın afallamasını fırsat bilip suratına yumruğunu geçirdi. Arlanmaz utanmaz yaşlı adam sapkınlığın zirvesiydi. Kızı hatta torunu olabilecek yaştaki Nilay'a gocunup çekinmeden karım diyordu. Evlilik doğal bir eylemdi kişilerin yaşları denk ortak kararıysa tabi. Hakan’ın şaşkın donuk ifadesi işittiğini hazmetmeye çalışırken idrak ettikçe ifadesi anbean kırıldı. Salt öfkesi içinde gürül gürül yanan ateşle dışarı aksetti. Harlı ateşi karşısındaki kişiliksizleri şehri hatta evreni yakacak kudrete sahipti. İri cüssesiyle mıhlanıp kaldığı zeminden kalktı. İnsanlıktan yoksun cibilliyetsize yöneldiğinde koşuşturma seslerine döndü. Güvenlik amiri hemşire eşinden aldığı telefonla ekibin bir kısmıyla ilgili kata çıktı. Güvenlik görevlileri sık karşılaştıkları adamı es geçip tekin görünmeyen ikilinin kollarına girdi. Şahısların kurtulma çabalarını sonuçsuz bırakıp kapıya sürükledi. İki kadın görevli zeminde kıvrılmış yüzü kanlar içindeki hastayı yatağına taşıdı. Güvenlik müdahale etmekte gecikse de sağlık birimi aynı hataya düşmedi. Cereyan eden olayda Ahmet ve Asım temkinli davranmış kapısını kapattıkları odada hırslarını seslerine yansıtırken dikkat etmişti. Hakan'ın hiddeti bu defa özel hastane personelineydi. Bir yanı Nilay'a verdiği sözü tutamayıp koruyamadığı için inim inim inliyordu. Mahcubiyet perdesi çekilen gözlerini kıza değdiremedi. Etrafını çevreleyen sağlık ekibi ilkyardım müdahalesinde bulunurken güvenlik birimi taşkınlık yapan ikiliyi zor kullanarak odadan çıkarttı. Hakan ilk kez Nilay’la aynı yerde bulunmakta zorlandı. Öfkesi bedenine sığmıyor mahcubiyetin altında un ufak olan genç adam kendisini dışarı attı. Omuzlarında örendiği şoke eden hakikatin ağırlığı bindi. Güvenliğin güçlükle götürdüğü kızın babası zannettiği kocası çıkan döl israfı. Kocası zannettiği kim olduğunu öğrenemediği yavşağın peşine düştü. Kim olduğu umurunda değildi gazabından nasiplenecek payına düşeni alacaktı. Güvenlik görevlileri arkalarından gelen adamdan habersiz kendi birimlerine götürdükleri, direniş gösterip yüksek sesleriyle hastane sakinlerini rahatsız eden ikilinin ağızını kapattı. Zemin kattaki birime indiklerinde kapıyı kapatmak isteyen güvenlik amiri barut gibi duran adamla burun buruna geldi. Sükût gördükleri adamı fitili ateşlenmişti bir kere infilak etmesine hiçbir kuvvet mâni olmazdı. Amir olay büyüyüp hastane prestiji olumsuz etkilenmesin diye. Bürodan çıkıp kapattığı kapının önüne gövdesini siper etti. “Beyefendi lütfen işimizi yapmamıza izin verin. Anlıyorum şuan çok öfkelisiniz ama sakinleşmeniz gerek.” Hakan'ın altüst olan sinirleri işittikleriyle zıvanadan çıktı. Ürkütücü siması soğukkanlı seri katilleri anımsatırken histerik kahkahası koridorda çınladı. Başını olumsuzca çevirirken burun kemerini sıkıp kahkahasını bastırdı. Karşısındaki adamla arasında bir adımlık mesafe bıraktı. İnanmazcasına alaylı tonlamayla yineledi. "Demek işinizi yapmanıza izin vereyim.” işaret parmağı aralarında kalan boşluğu doldurdu. Alaycı hâlinden eser kalmazken hiddetle soludu. “Siz işinizi yapacak kapasitede olsaydınız. İçerdeki ecdadını sikeceklerim kıza el kaldırabilir miydi?" Amir verdikleri güvenlik zafiyetiyle sessiz kaldı. Hastane odasında bir kadın hırpalanıp darp edilmişti. Kapının ardındaki şahısların görünüşleri tekinsiz kişiliğini ortaya seriyordu. Ekibin gözden kaçırması ihmalkârlıktı ve bedelini bir kadın ödemişti. Hakan'ın tek kaşı suspus olan adamla tehditkârca havalandı. Vaziyetinden belli kabullenişini beyan etmesini istiyordu. "Cevap versene lan, dilini mi yuttun?" Amir serzenişinde haklı adamı yanıtsız bırakıp büroya girdi. Böylesi bir durumda özür dilemek yapılan hatayı telafi etmezdi. Hakan sabır dilercesine derin bir nefes aldı. Kapıyı çalma gereği duymadan büroya daldı. Çıkması için edilen ricaları kulak ardı etti. Panik dalgasının hakim olduğu ortamda görevlileri şaşırtan performans sergiledi. Kenara çekilip haysiyet yoksunlarının palavralarını dinledi. Durum zaten polise intikal etmek zorundaydı. Ve kadına el kalkmasının dört büyük kitapta yeri yoktu. Nilay’ın yaşlı adamın nikahında olması her açıdan çıkmazdı. Kısa sürede hastaneye gelen polisler olayı üstünkörü güvenlik görevlilerinden dinledi. Yüzü darp izleriyle dolu mağdurun ifadesi sakinleştirici iğnenin etkisiyle uyuduğundan ertelendi. Hakan polislerin olaya müdahil olmasıyla direkt avukatını arayıp bilgi aldı. Peşinden aksi gibi bu gün hastanede olmayan doktor Cem'i aradı. Kaba taslak olanları anlatıp Nilay'ın hastaneye yatış sebebi ve darp raporu kopyasını istedi. Kafeteryaya inip Cem'in gelmesini bekledi. Doktor Cem ilk Nilay'ın yanına uğrayıp muayene etti. Hazırladığı dosyayla kafeteryaya indi. Nilay'a insani yaklaşımda bulunan ikili kabullenmedikleri durum karşısında bir müddet sessizliği paylaştı. Cem bilgi ve izlenimlerini birleştirdi, baskı ve şiddetle sindirilen Nilay yüksek ihtimalle susacaktı. Özveriyle yaklaşmalarına rağmen ürkek bakıyor çekimser davranıyordu Görünen ve tahmini yaşanmışlıklardan arınıp benliğini kazanması en önemlisi de yaşama tutunması için uzun vadeli psikolojik destek alması şarttı. Elinden gelenin fazlasını yapmaya dünden razı Hakan, doktor Cem’in şehrin en iyi psikoloğuyla vakit kaybetmeden iletişime geçti. Zaman kavramı bilinmezlikle akıp gitti. Damarlarında dolanan kana çaresizlik karıştı. Gergin sessizliği Cem'in dekine gelen, Nilay'ın katındaki hemşirelerden gelen çağrı bozdu. Sandalyesini geriye ittiğinde Hakan sorgulayan ifadesini yanıtladı. “Sanırım Nilay hanım uyandı.” Hakan işittiği ihtimalle saliseler içinde doktor Cem’i gerisinde bırakıp Nilay'ın bulunduğu kata çıktı. Geri planda kalan Cem odaya yaklaştıklarında duruma müdahale etme gereği duydu. O iki aşağılığın Hakan'ı itham ettiği durumun aksiydi ancak kanıtlamak biraz güçtü. Fazlasıyla gergin ve öfkeli Hakan omzuna dokunan elle duraksadı. Kıvılcım saçan hâreleri elin sahibine tırmandı. Cem'in geri planda kalıp bu durumda Nilay'dan uzak durması gerektiği fikrine önce şiddetle karşı çıktı. Cem'in mantıklı sözleriyle yüzünü sıvazladı pes edip başıyla onay verdi. İki şeref yoksunu mahlukatın attığı iftira ortadaydı. Ne onlara prim verir nede Nilay'ı zor durumda bırakırdı. Cem hemşireden üstünkörü bilgi aldı birlikte Nilay’ın kapısında bekleyen polislere ‘hastayı muayene edeceğini söyleyip odaya girdi. Ağlamaktan helâk olmuş boşluğa bakan kızla içi sızladı. Vitaminsizlikten solan yüzü şimdi kıpkırmızıydı. Genç merhametli doktor meslek hayatının ilk en zor muayenesini yaptı. Güçlükle tamamladığı muayene sonrası kuruyan boğazını yutkunarak rahatlattı. "Nilay ifadeni almak için polisler kapıda bekliyor. Sana şiddet uygulayan kocan ve abini şikayet edip ceza almalarını talep edebilirsin. Lütfen korkma darp raporunu buraya yatış sebebini dosyaladım. Onların hak ettiği cezayı bulmaları için yeterli kanıtın var. Hakan Bey gibi bende sana yardımcı olmak için elimizden geleni yapacağız.” Yaşadığı birkaç gün Nilay’ın gözlerinden film şeridi gibi aktı. Kısa süreli her şeyden uzaklaşmış ilk kez gerçek insanlarla tanışmıştı. Ve en yakınlarından karşı cinsten şiddet görmeye alışkın genç kız, kendisi için gece gündüz pervane olan yabancıya şaşakalmıştı. Yardım elini uzatan yabancı yeni bir başlangıç yapması için her şeyi yapacağını söylemiş. Koruyup kollayacağına dair sözler vermişti. Burukça gülümsedi. Sonuç ortadaydı kurtulması imkânsız hatta mucizeydi. Mucizelere inanamazdı ya ilk kez inanmak denemek istemişti. Hayatının gerçeğiyle yine yeniden burun burunaydı. Nilay düştüğü dipsiz kuyuda dalgalanın sesi tepki vermeden dinledi. Bir müddet sonra kederle gülümsedi. Az buçuk sonucu tahmin ediyordu lâkin kendisini insan yerine koyanları gitmeden evvel kırmak istemedi. Ömrübillah karşılaşmayacağı kişilere vefa borcunu böylelikle ödeyecekti. “Polislere ifade vermek için hazır olduğumu söyleyebilirsiniz.” Doktor Cem olumlu dönüşle içtenlikle gülümsedi. “Unutma senin yanındayız. Bir daha zarar görmene asla izin vermeyeceğiz.” Çarçabuk oda terk edildiğinde üniformalı polisler ifade için içeriye girdi. Genç kız Ahmet ve abisinden şikayetçi oldu. Hakan sindiği köşede bilinmezliğin sonucunu eli yüreğinde bekledi. Cem'in yanıtına sessiz tepkisiz kaldı. Bir iki dakikaya sarkan sükûnet avukatın aramasıyla bozuldu. Nilay ifadesi tamamlanınca yanına gelen Cem'e taburcu olmak istediğini söyledi Hakan'a daha fazla yük olmamak istemiyordu. Şikayet dilekçesinden haberdar olan doktor sevinç ve şaşkınlıkla çıkışını onayladı. O heyecanla işlemi başlattı kafasına darbe almadığından sakıncası yoktu. Vücut direnci ilaçlarla düzelecek düzeydeydi. Hakan görüşme bitince tekrar kata çıktı. Nilay'ın hastaneden ayrılmasına gönlü razı değildi lakin açılacak davanın seyri için adımlarını dikkatli atmalıydı. Ahmet ve Asım Nilay'ın şikayetçi olduğuna inanamadı. Yaka paça götürülürken ağza alınmayacak küfürler savuran ikili bileklerine takılan kelepçeyle polis otosuna bindirildi. Nilay günlerce huzursuz huzuru hissettiren ilkleri yaşatan hastane odasından kot eteği ve beyaz gömleğini üzerine giyip çıktı. Yanına gelen avukatın karakola götürme isteğini reddetti. Karakola farklı polis otosuyla gitti. Nilay karakol koridorunda abisi ve Ahmet'le geçiştiğinde tehditvâri bakışlarına maruz kalmıştı. Baş komiser sırayla alınan ifadeleri inceledi. Olay müdahilleriyle yanında polisler varken görüştü. Ahmet yalvarışları -ki buna hiç gerek yoktu! Baş komiserin aile içi şiddette sergilediği tavır belliydi.- sahte pişmanlık gösterisiyle uzlaşma talep etti. Baş komiser Nilay'dan özür dilemesini istedi. Hoş bunu da istemezdi. Üslerinin gözüne batmak istemiyordu. Nasılsa kocasından şiddet gören kadın şikayetçi olunca bir şekilde durumu ört pas ediyordu. Kadını hiçe saymak yalnızca cahile mahsus değildi. Makam mevkii sahibi yularlı medeniyetsizlerde kadına şiddet uyguluyordu. Damarda gezen kan bozuk olunca toplumda ki yerinin konumunun önemi yoktu. Bas komiser polis memurlarını çeşitli bahanelerle makamından gönderdi. İçeridekilerin sadece Nilay'ı muhatap aldı. Manipüle eden toplumda kalıplaşmış kelimeleri sakin sesiyle sıraladı. ”Bak kızım daha toysun karı kocanın arası her zaman güllük gülistanlık olmaz! İnsan kocasını kavga edince şikayet etmez! Erkek adam hem döver hem sever, diğer şikayetçi olduğun kişi abin kızım. Ayıp kızım ayıp! İnsan abisini kocasını şikayet edip hapse tıktırmak istemez. Ayrıca ikisi de bir anlık sinirle yaptığına pişman olmuş.” Genç kız duyduklarına zerre şaşırmadı. Koltuğun kenarında emanet gibi oturuyordu. Göz ucuyla Ahmet ve abisine baktı. Her ne kadar gergin görünselerde duruşları lakayttı. Nilay aldığı karardan kendisine insan olduğunu hissettirenlerin hatırına vazgeçmek istemedi. Duruşunu dikleştirip kabul etmediğini belirttirecekken kara gözleri Baş komiserin ikiye katladığı ifade kağıtlarına değdi. Adamın kağıtları tutuşundan niyetini anladığında yalvaran ifadeyle yapma dercesine baktı. Merhametten yoksun insanlıktan nasibini almamış Baş komiser, Nilayın gözlerinin içine baka baka ifade kağıtlarını yırttı. Yüzünde sinsi gülüşüyle karşındaki ikiliye başıyla gözyaşları yanağından süzülen kızı işaret etti. Ahmet ve Asım’ın yaver giden şanslarıyla gerginliği silindi. Minnet duydukları Baş komisere teşekkür etti. Adamın işaretini emir bilip ayaklanan ikili Nilay'ın dibinde bitti. Baş komiserin talimatıyla ifadeler sonrası içeri alınmayan Hakan'ın avukatı, prosedürlere takılınca mecburen dışarıda bekledi. Nilay ile savcılığa giderken süreç ve yapılacaklar hakkında yapacağı konuşmayı tekrar etti. Hedefine odaklı avukat açılan kapıda beliren manzarayla kaşlarını çattı. Vakit kaybetmeden mesafeyi kapattı. “Burada neler oluyor?” Odadan çıkan Baş komiser cevap bekleyen avukatı, lakayt tavırla yanıtladı. "Nilay hanım şikayetini geri çekti. Aile içinde olan tatsızlık çözüldü.” Avukat komiserin yanıtıyla savunmaya geçti. “Darp raporları mevcutken Nilay hanım vazgeçti ki kendi isteğiyle vazgeçtiğini hiç sanmıyorum. Ancak şahısları kamu ortamında huzuru bozdukları için nöbetçi mahkemeye sevk etmek zorundasınız.” Baş komiser çenesini sıvazladı baş belası avukat haklı olduğundan Ahmet ve Asımı nöbetçi mahkemeye sevk etmek zorunda kaldı. Polis nezaretinde gerçekleşen sevke Nilay'ı da dahil etti. Polis otosundaki yolculukta şerefsiz ikili bugün olanlarla iilgili kıza göz dağı vermeyi ihmâl etmedi. Gelişmelerden haber bekleyen Hakan, Nilay'ın kanla kaplı yüzü gözünün önünden gitmiyordu. Avukat gerekli mercilere durumu intikal ettirmek için karakoldan çıktı. Dışarı adım attığı an gelmemesi konusunda uyardığı müvekkiliyle göz göze geldi. Bir kaç metre ötesindeki Hakan'ın burnundan aldığı sert soluklar adamının gazabına uğrayacağını haykırıyordu. Gecenin karanlığında yanan irislerin lavı kendisine de sıçrayacaktı. Kaçar yolu olmadığında aradaki mesafeyi kapatıp durumu özetledi. Her şeyin dayatma sonucu olduğunu ve yapacağının sınırlı olduğunu sakince anlattı. Lakin müvekkili bir türlü kabul etmedi. Çıkar yol bulunmalı sonucu ne olursa olsun Nilay kurtarılmalıydı. Hakan ters giden şeyleri bulup ortaya çıkaracak, gerekeni misliyle yapacaktı. Avukatı ardında bırakıp karakolun uzağına park ettiği jeepine ilerledi. Korumaya ant içtiği kızın gidişi tüm kudretini alıp götürmüştü. Omuzlarına çöken ağırlıkla durumu hazmetmeye çalışırken, sakinleşmeli Nilayı kısa süre de kurtarmak için zamanı iyi kullanmalıydı. Şiddeti görmezden gelen baş komiser, Ahmet ve Nilay'ın abisine de gereken dersi verecekti. Elbet kendisine has yöntemler bulurdu. Mazlumun yanında olmuyorsa adalet, adaleti kendince sağlamak gerekti. Özellikle Ahmet'e yapacaklarını düşündükçe yüzünde peyda olan gülüş, tehlike sirenleri çalıyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE