Gölge Patron

Gölge Patron

book_age18+
4.3K
TAKİP ET
37.3K
OKU
HE
boss
sweet
bxg
brilliant
highschool
office/work place
musclebear
assistant
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Anne ve babalarınızın bulunduğu ortamda kibar olacağım, sapıtmayacağım diye kendi ümüğünüzü öyle sıkıyorsunuz ki; sonra diliniz eski İstanbul Türkçesi ile playboy tv lehçesi arasında sıkışıyor ve birden ağzınızdan "sevişiyoruz" terimi çıkıyor. Masadakilerin çoğunluğu kalburüstü kesimden olmasına ve doğma büyüme İstanbullu olmalarına rağmen benim ağzımdan çıkanlara öyle hayvani tepkiler verdiler ki kendi rezilliğimi unutup, hepsine rezilsiniz bakışı atmaya başladım. Kibarlıktan neredeyse kırılacak olan Figen teyze bile yudumladığı kırmızı şarabı annemin krem rengi gömleğine olduğu gibi püskürtmüştü düşünün. Çağrı yine bildiğiniz Çağrı. Beygir gibi kişniyor ve kişnemelerinin arasından spontane bir şekilde reels videosu çeken Sahra'ya; eğer bu anı yakaladıysa bir aylık maaşını vereceğini söylüyordu. Ben kafamı kaldırıp herkesin gözünün içine tek tek baktım ama babamın cehennem çukurlarına düşmeye henüz razı değildi gönlüm. Ah anne ah! Evden çıkarken bilinç altıma bu kadar işlemeseydin belki de ben böyle bir bok yemeyecektim şimdi. Bakışlarım Metehan'a değdiğinde ise gülmemek için kendisini ne kadar zor tuttuğunu ve pancar gibi kızardığını fark etmiştim. "Sal gitsin" dememi bekliyormuş zaar. Çünkü resmen Çağrı ile kişneme yarışına girdi herif.

Metehan da gülmeye başlayınca gerginlik biraz dağılır gibi oldu ama bana sağdan, Halil Ardıç dağlarından bir deli poyraz esiyor anlatamam size. Sağ yanım buz tuttu, hatta kangren oldu desem mübağla etmiş olmam, o derece.

- Bakın, ağzımdan yanlış bir cümle çıkmış olabilir. Ama son söylediklerimde ciddiyim. Metehan bunu bir an önce sizinle paylaşmak için bir çok fırsat oluşturdu ama ben her seferinde çekingenliğim yüzünden onu geçiştirdim. Bu ani çıkışım aslında biraz da babamdan daha fazla gizlemek istemeyişimden kaynaklanıyordu. Sanırım kaş yapayım derken göz çıkardım. Az önceki patavatsızlığımdan ötürü hepinizden özür diliyorum.

Ben böyle sesi ve tüm cesareti içine kaçmış biçimde konuşurken içimizdeki İrlandalı'lardan çatlak sesler yükselmeye başlamıştı bile. Çağrı yaptığımın kaş yapayım derken göz çıkarmak değil de daha çok; akım derken bokum demek olduğunu, Elif ise az önceki patavatsızlığım için değil de dünyaya Azra olarak gelme küstahlığını gösterdiğim için özür dilemem gerektiğini söylüyordu. Sahra mı? O ise olur da yeni bir pot kırarım diye canlı yayın açmıştı. Anlaşılan Adnan bey milletini gözünü doyuramamıştı ki sofralarına meze olmuştum ağzını yüzünü kırdıklarımın.

Babamın suskunluğu, annemin yazıklar olsun bakışları, diğerlerinin kendilerini bir türlü engellemeden gülüşleri bana kendimi o kadar kötü hissettirmişti ki, daha fazla o masada bulunmak istemeyip ayaklandım. "Müsaadenizle bir lavaboya gidip geliyorum." demiştim. Elif benimle gelmek istedi fakat kabul etmedim. Metehan ise bir şeyler olduğunu anlamış olmasına rağmen, babama saygısızlık etmemek adına yerinden kalkamıyor ama benim bu ani kalkışımı deli gibi merak ettiği de her halinden okunuyordu.

Kendimi lavaboya atar atmaz soğuk suyu açtım ve yüzümü yıkamaya başladım. Ne saatler süren hazırlığım ne de defalarca sil baştan yapıp en sonunda iyi olduğuna kanaat getirdiğim makyajım umrumda değildi. Az önce çok ciddi bir meseleyi sevdiklerimle paylaşmak isterken yanlış bir üslup seçmiş ve herkesi kendime güldürmüştüm. Ne demişti Oğuz bey; "Senin gibi birisi hayatlarında olduğu için insanlar eminim kendini şanslı hissediyordur." Peh; ne büyük bir söylem. Onların gözünde cidiyetsiz, büyüğe saygısı olmayan bir kızdan başkası değildim. Bana karşı duyduğuna inandığım sevgisini arkama alıp konuşma cesareti gösterdiğim adam bile bana dakikalarca gülmüştü.

Başımı nihayet kaldırıp dağılmış halime baktığımda ise göz yaşlarıma tanıklık ettim. Duygusallığın sırası değildi ya da hiçbir şeyi zamanında yapmadığım gibi bunun da sırasını şaşırmıştım kim bilir? Haftalardır düzene girdiğini sandığım ruh halim bir anda nasıl da yerle bir olmuştu böyle. Benim bir an önce Oğuz beyle konuşmam gerekiyordu ve Allah kahretsin ki; acele ile kalkarken telefonumu masada unutmuştum. Gidip alsam ve yanlarından tekrar ayrılsam uygun olmazdı. Bu şekilde kara kara düşünürken açılan kapıdan annemin zarif bedeni süzüldü içeri. Elinde benim telefonumu tutuyordu. Benim dağılmış halimi görmesine rağmen hiçbir şey sormadı. sadece telefonu uzatıp, birkaç kez art arda titredi. Önemli bir şey olacağını düşünüp getirdim. Bahane ile iyi olup olmadığına da bakmış oldum. Ben içeridekileri hallederim. Sen kendini iyice topla ve öyle gel olur mu annecim?" dedi.

Hiçbir özelliğimin olmasa da bu leb demeden leblebiyi anlama yeteneğini anamdan almayı çok isterdim. Çoğu zaman derdinizi anlatmanız için ağzınızı açmanıza bile gerek yoktu. Tanıdığım; en iyi evlatlarını bilen, anlayan anneydi kendisi.

....

ic_default
chap-preview
Ücretsiz ön okuma
pot
" Sahra damla küpelerim sende mi? Sahra beni duymuyor musun? " " Abla neden bağırıyorsun? Duymadım işte." " Kaldır o telefondan başını da kulak ver o zaman. Geç kalıyorum. " " Ne sormuştun ablacım? " " Offf Sahra. Damla küpelerimi sormuştum, sende mi? " " Görmedim abla. " " Nasıl görmezsin ya? Daha geçen gün takmak için istemiştin. Off her neyse geç kaldım Allah kahretsin ya. " " Abla boşuna gerilim yapma. Sen hiçbir yere geç kalmazsın. Kendi doğumuna bile annenden önce gitmiş kızsın sen. " " Ben de bir insanım Sahra. Ben de geç kalabilirim ve bugün benim için çok önemli bir gün. Eğer ağzını açıp "kafan dışarıdayken doğumhaneye girmişsin" muhabbetine başlarsan, seni o çıkmaktan üşendiğin yere geri sokarım. 41 haftalık doğmak ne demek ya? Üşengeçliğin vücut bulmuş halisin resmen." Ne güzel anlaşıyoruz değil mi? Ben Azra efendim. Evin büyük kızı, babasının aslan parçası, annesinin oğlan kılıklısı, kardeşinin akıl hocası. Kendimin neyiyim bilmiyorum henüz. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Tam burslu okuyorum bu arada. Ailemin orta halli bir maddi durumu var. Annem Kadıköy adliyesinde İcra Müdürü, babam ise Cağaloğlu Erkek lisesinde müdür. Oradan bakınca despot bir ev ortamı diye düşünebilirsiniz ama bizim evin halleri oldukça eğlencelidir. Fenerin Kadıköy'deki maçlarını hiç kaçırmayız mesela. Adliyede hanım hanımcık takılan annemin, okulda disiplin abidesi gibi görülen babamın içinden, stadyumda nasıl birer holigan çıktığını bilemezsiniz. Sonra hafta sonları gittiğimiz doğa yürüyüşleri, dört kişi çift kale yaptığımız maçlar, sonunda en kıymetli eşyalarımızı masaya koyduğumuz tavla turnuvaları var bu ailede. Ev ev değil, olimpiyat arenası anlayacağınız. Bir de bizim ufaklığa, aslında onun bir tembel hayvan değil de insan yavrusu olduğunu anlatabilsek altın madalya kazanacağız ama ne yazık ki çabalarımız sonuçsuz kalıyor. Şimdi siz; bu kız yana yakıla nereye hazırlanıyor, nereye geç kalmaktan korkuyor diye soruyorsunuz biliyorum. Hemen anlatayım efendim; okulumuzun bize sağladığı imkanlardan birisi de ülkenin en iyi şirketlerinde staj yapmak. Ben de tam burslu bir öğrenci olarak iyin de iyisinde staj yapıyorum. Kurt holding bünyesindeki akaryakıt şirketinde yönetici asistanı asistan adayıyım efendim. Evet asistanın asistanı olabilmek de övünme sebebi bu şartlarda. Çünkü aslanın midesindeki ekmeğe ulaşmak için biraz deli, biraz da altın semerli bir eşek olmak gerekiyor. İki meziyete de sahip olduğumdan; bu yaşımdan sonra stiletto giymeyi bile öğrendim. Zor oldu, acılı oldu ama başardım. Çünkü şirkette babanın tükkanına gidermiş gibi giyinmek kurallara aykırı. Bugün stajın son günü olması hasebiyle, aynı zamanda, okul bittikten sonra pozisyonunda kalmayı hak edenlerin açıklanacağı gün olma özelliğini de taşıyor. Kendi şirketinizi kurup, başınızı alıp gidene kadar bir yerlere tutunmanız gerekiyor haliyle. Tecrübeyi, tecrübenin babasından kazanmak da benim şansım oldu diyelim. Elbette sadece şans olarak görmek; bozulan gözlerime, çürüyen dirseklerime, uykusuz gecelerime hakaret olur. Kısacası ben bu şansı yan gelip yatarak kazanmadım. Benim gibi bu pozisyonda kalmayı planlayan üç stajyer daha var. Birisi hariç, diğer ikisinin şeytan görsün yüzünü. Baba parasıyla okuyup, parayı her kapıyı açan anahtar olarak kullananlar sınıfındalar. Ancak Elif öyle değil. O da paralı okuyor ama buna rağmen tanıdığım en alçak gönüllü insanlardan birisi. Okulun ilk haftalarında başlayan dostluğumuz bu güne kadar hiç aksamadı bu yüzden. Eğer bir kişi için açılan kadroya o seçilirse buna benden başka sevinen olmaz inanın. Aynı hisleri onun da taşıdığına adım kadar eminim. Ama ona kalırsa bu kadronun tek sahibi benim. Kulislerden aldığı duyumlara göre konuşuyor hanım efendi. Ama o kulislere pek fazla itimad etmemek lazım. Sonuçta her faninin fikri son dakika değişebilir öyle değil mi? Hakkımızda hayırlısını diledikten sonra anne ve babamın gerdeğe girecek damat muamelesi yapmasına katlanıp evden ayrılıyorum. Baba dedemden kalma tarlayı okutup aldığımız arabam ve ben, kader yolculuğuna hazırız efendim. Gidelim bakalım boyumuzun ölçüsünü almaya... Yine trafik, yine kornalar, fonda rahmetli Erkin Koray ve önümde arabasından inip bağırarak yolu açacağını sanan yurdum dayısı. Bu şehrin bana "günaydın bebeyim " deme şekline bir bakar mısınız, ne kadar tatlı. Allahtan yüksek öngörülere sahip birisiyim de yarım saat erken çıktım evden. Trafikte kaybedeceğim zamanı, tuvalette geçireceğim zamanı, asansör beklerken geçireceğim zamanı salisesine kadar hesaplayarak bu yaşıma kadar yaşadım ben. İnsan ancak kendisiyle yarışırsa ilerler çünkü. Babamın en bilindik sözü budur. İhsan Ardıç'tan incileri döktüğümüze göre park edelim kıymetlimizi de yanını yöresini çizmesinler. Her zaman beş dakika ileri olan saatimi kontrol ettiğimde yönetim katında toplanmamıza 20 dakika kadar kaldığını görüyorum. Yönetici asistanının yanına çıkıp ben geldim dedikten sonra, tuvalete girip çıkmam, stanttan kahve almam aşağı yukarı dört dakika, kahveyi sıcak içemediğimi de hesaba katarsak; bardağın dibini görmem on bir dakika. Geri kalan beş dakikada da moda dedektifliği yapabiliriz Elif'ciğimle. Tasarladığım sürede işlerimi hallettikten sonra stajyerler için ayrılan odada Elif'inkinin yanına dayıyorum popomu. Bizim kız kara kara düşünüyor hayrolsun. " Eşşek gözlüm hayırdır? Nedir seni derde düçar eden de hele. " " Şu meşhur Metehan bey de incelemiş dosyalarımızı. Onun da hakkımızdaki kararda payı büyük anlayacağın. Performansımızı gözle görmeden hakkımızda nasıl doğru karar verecek bu adam Azra? Şimdiden cicişlerin şansı bizden daha yüksekmiş gibi geliyor. İçime öküz oturdu resmen. " " Aaa enseyi karartmayalım lütfen. Yönetim kurulunun çoğu bizi an be an takip etti ve hakkımızda notlar aldı. Eminim Metehan mıdır, Bumin Kağan mıdır her neyse onun fikrini etkileyecek yorumları olacaktır. Hem kim ki bu adam? Adem Kurt'dan daha mı daşaklı? " " Var ya şu stad ağzının yakıştığı başka kız yok bu alemde yemin ediyorum. Böyle konuşunca çok seksi oluyorsun bebeğim. " " Hayatında koç billurundan başka taşak görmemiş bir kız için oldukça iddialı bir iltifat oldu bu annem. Geri mi alsan ne yapsan?" " Yani geldin, iki dakikada şu yüzümü güldürdün ya, Allah da seni güldürsün inşallah." " Ay ağğğğminnnn" " Sus be şapşal. " Yönetici asistanının kıdemli asistanı Jale yanımıza gelip toplantı odasındaki yerlerimizi almamızı söyleyene kadar goygoyumuza devam etmiştik. İşte şimdi kopan dananın kuyruğu mu, yoksa bizim boynumuz mu? Buna hep birlikte şahitlik edeceğiz sevgili seyirciler. Bir insanın para içinde yüzmesi, onu cansevilir biri yapmaz inanın. Ha siz karaktersizsinizdir, para sizin için her şeydir, zengin yancısı olmak sizin için tek kariyer hedefidir orasını bilemem. Ama bizim Elif'in cicişler dediği, her ikisinin de aynı plastik cerrahın tezgahından geçen kalkık burunlarını duvara sürtmek için tırnaklarımı kemiriyorum şu an. Karşımızda sergiledikleri şu lakayt tavırlar öz güven falan değil, bildiğiniz param var, şansım var duruşu. Elif'in de parası var Allah'ıma çok şükür ama o asla böyle birisi değil. Bir kere her pazar bize gelip sahanda yumurtaya ekmek banıyor, Sahra ile tabaktaki son domates için kapışıyor, annemle balkonda çamaşır asıp mahallelinin dedikodusunu yapıyor. Yanında asla eğilip bükülmüyorsunuz anlayacağınız. Ama cicişler öyle mi? Yürürken ayağınız tökezlesin de akşama kadar bunun dalgasını geçelim derdindeler. Onlara göre benim bu şirkette değil stajyer, hademe olmam bile imkansız. Ama gelin görün ki not ortalamam onların takıldığı tayfanın not ortalamasının neredeyse iki katı. Elif'e göre en büyük dertleri de bu benimle. Hocalarımın, şirketteki yetkililerin ilgisini toplamam. Ne giydikleri dekolteli elbiselerle ne de şuh tavırlarla bu ilgiyi alamadıkları için böylesine acımasızlar. Hayattan ders almadıkları için, zorunlu seçmeli ders kategorisinden bu dersi de biz vereceğiz anlaşılan. Benim sinirden ayağımı sallayıp, tırnak etlerimle uğraşmamı seçilemeyeceğimi anladığıma yorup, bizim de duyacağımız mesafeden laf sokuyorlar güya. Ama onların lafları bana ancak sinek ısırığı muamelesi yapıyor. Üstelik hem derim kalın hem de acı eşiğim yüksek, farkında değiller. Bizi biraz da toplantı odasında beklettikten sonra önde yönetici asistanımız Murat bey, ardından emir eri Jale ve kaymak tabaka tek tek teşrif ettiler. Elbette biz de ayakta ve hazır olda karşıladık onları. Ayağı kalkınca diğerlerinden neredeyse 7, 8 santim uzun olan boyum ile dikkat çeksem de birazdan kıracağıma inandığım potlarla daha çok göze batacağıma eminim. Zaten onlar da benim potlarıma değil notlarıma baksınlar, değil mi ama? " Evet arkadaşlar biraz beklettik kusura bakmayın. Hesapta olmayan aksilikler oldu ama üstesinden gelebildik. Siz de iş hayatına atıldığınızda bu tür aksaklıklarla sık sık karşılaşacaksınız. İşte bunlarla baş edebilmenin yollarını öğrenmek için staj diye etkili bir yöntem var. Hepiniz bu süreci eğrisiyle doğrusuyla bir şekilde tamamladınız. Şimdi sırada kurtlar sofrasına atacağımız kişiyi seçmek var. " Kurt holdingde yaygın ama kesinlikle güldürmeyen bir espri bu "kurtlar sofrası" bu sebeple ayıp olmasın diye hafiften sırıtıyoruz. Sırayı şirkette ve yönetim kurulunda pek görmediğimiz genç bir yönetici alıyor. Adamın sadece yan profilini görüyorum olduğum yerden. E salon büyük, gözler de bozuk olunca yandan bile net değil adam. Ama kulaklarım iyi duyuyor neyse ki. O nasıl ses tonu annem. Teravih namazında vaaz versen amcam gil bile imana gelir. " Evet nasılsınız arkadaşlar?" Bedenim sağ sağ, yürüyebiliyorum elhamdülillah çok şükür. Kız Elif sen niye güldün ki şimdi? Allah beni kahretmesin sesli mi söyledim ben onu? Oha salondaki herkes gülüyor. İstediğin kadar zorla kızım Azra. Bu bedenle bu masanın altına hayatta giremezsin. Dur bakiim güzel sesli abimizin de mi gülesi gelmiş? Neyse ki temaşa çok uzun sürmedi. Sesine kurban olduğum başladı konuşmaya. " Sözü fazla uzatmayacağım arkadaşlar. Hepimiz oldukça meşgul insanlarız. Azra Ardıç hanginiz? " " Niye salak salak etrafa bakıyorsun Azra? Benim desene. " " Kızım ben adımı unuttum ya. Adım Azra mı benim? " " Azra uzatma adam cevap bekliyor." " Benmişim. " Aferim bana. Bunu söylemek için bir de ayağa kalkmıştım. Adam şimdi çıkıp " seninle işimiz burada bitti. " dese hakkı. İşte biraz yukarıda bahsettiğim son dakika değişen fikirlerin mimarı olmuştum iyi mi? " Azra Ardıç asistanlık pozisyonunuz hayırlı olsun. Bu sululukları böyle önemli toplantıların dışında yaparsanız daha iyi olur. Hatta mümkünse şirket sınırları içinde daha ciddi olmaya çalışın. Hepinize iyi günler..." Ne dedi bu az önce "Guatemala 'ya hoş geldin." Falan mı?

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Dilsiz Yürek

read
13.4K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
361.3K
bc

HÜKÜM

read
201.0K
bc

AŞKLA BERDEL

read
71.1K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
13.2K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.2K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook