9.Bölüm- (Evlenme Teklifi)

2494 Kelimeler
Öğlene doğru saat 11:00 de uyanmıştım. Şu aralar yattığım gibi kalkıyordum oysa ben çok deli yatardım ama bu adamla yatınca her şey değişiyordu. Onun göğsünden yatmak bana fazlasıyla huzur veriyordu ve galiba bu huzur sayesinde bu şekilde yatıyordum. Ben düşüncelere dalmıştım ki altımda bir kıpraşma hissetmemle düşüncelerimden sıyrılıp kafamı kaldırdım. Efe uyanmıştı anlaşılan "Ben mi uyandırdım” dedim. Kendimi suçlu hissetmiştim. "Hayır ben senden en az bir saat önce uyandım" dediğinde ise şok olmuştum nasıl bu kadar kıpraşmadan yatabilmişti ki "Beni de uyandırsaydın keşke. Hem sen nasıl bir saat hareketsiz durdun" dediğimde gülümsedi ve elini başımın altına koyup ensemden tuttu ve yavaşça pozisyon değiştirdi. Yani az önce ben onun üstündeydim ama şimdi o benim üstüme geçmişti. Amacını anlamasam da bir şey demedim ve ne yaptığını meraklı gözlerle izlemeye başladım. Ne olduğunu anlamadan birden eğildi ve hayır, hayır sabah sabah beni öpemezsin tam itiraz edecektim ki dudaklarını alnıma bastırdı ve "Sen rahatsız olma ben bin yılda dururum öyle" dedi. Haklısınız bu adam çok romantikti, kabul ediyorum. Resmen kilitlenmiştim hiçbir şey diyemedim o an daha sonra biraz daha üstüme gelip dibime sokulunca vücudum kaskatı kesilmişti. Bu istemsizce oluşan bir şeydi. Sebebi ya da amaçlı yoktu vücudum benden bağımsız tepki veriyordu. Ve maalesef ki bunu efede fark etmişti. Bu beni daha da gererken efe yavaşça elini yanağıma koydu ve içten bir gülümseme ile "Sakin ol prenses yok bir şey sakin" dedi ve üstümden atlayıp banyoya girdi. Bende bir kez daha putlaşmıştım. Bu yaşıma kadar doğrusu hayatıma çok kişi girmemişti iki kişi vardı biri çok kısaydı zaten ama ben böyle bir şey ne yaşamıştım ne de duymuştum. Efe çok farklıydı ve ben gene arkasından sadece bakakalmıştım. Ben şoku yeni yeni atlatmaya başlamıştım ki banyonun kapı sesiyle iyice kendime geldim ve sesin geldiği yöne baktım ama keşke bakmasaydım efe yarı çıplak bir vaziyette, altında bir havluyla banyodan çıkmıştı. Tabini bu görüntüye alışık olmadığımdan refleks anıyla gözlerimi kapatıp opera sanatçılarını aratmayacak bir şekilde çığlığı patlatmam bir oldu. Bu kadar çığlığa da birileri karşılık vermiş ve hızlıca Necla annem ve annem odamıza koşmuştu anlaşılan. Kapıya inen hızlı yumruklar ve bağırtılarla kendime geldim ve çığlığı kesip yavaşça gözlerimi açtığımda Efe de kapıya yönelip kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla en az benimki kadar bir çığlık da Necla annem atınca. Efe baya sinirlenmişti bu yüzünden ve her zamanki gibi sinirlendiğinde yumruk olan sağ elinden belliydi "Noluyor ya neden herkes bağırıyor hadi Mirayı anladım anne sen doğurduğun bebeden mi korkuyorsun" diye çıkışdığında istemsizce korkmuştum. "Do...Doğur...Doğurduğumda böyle değildi" dediğinde Efe ya sabır çekiyordu. Annem "Kızıma bir şey mi oldu" dedi korkarak canım benim ya nasılda korkmuş. "İlk kez yarı çıplak adam gördü galiba korktu bir an ondan dolayı çığlık attı. Bir şey yok gayet iyi ama siz burada dikilmeye devam ederseniz ben zatürre olacağım lütfen izin verinde üstümü giyineyim" dediğinde annemde Necla annede gittiler. Şu an köşe bucak kaçmam gerekirken ben yerimden bile kıpırdayamıyordum. Adımları iyice yaklaştı ve birden beni bacaklarımdan aşağı çekip yatar pozisyona getirdi. Ardından da burun buruna gelene kadar bana yaklaştı ve "Yaptığını beğendin mi sayende rezil oldum" dediğinde istemsizce gözlerim dolmuştu "Ben ne yaptım ki” dediğimde sesim çatallı çıkmıştı "Bana alış Mira ve bir daha asla çığlık falan atmaya kalkışma" dedi ve birden dudaklarıma kapandı. Bu sefer ona karşılık vermiştim ama hala durmuyordu. Artık nefes alamıyordum ve bundan dolayı da debelenmeye başlamıştım "Bu ikinci Mira üçüncüde bırakmam ondan bu kadar tatlı olma" deyip üstümden kalktı ve yorganı çekti. İstemsizce utanmıştım ama Efe hemen başını çevirdi bana hiç bakmadı. Doğrusu buna şaşırmıştım ama çaktırmadım. "Üstünü düzelt ve çık dışarı" dediğinde dumur olmuştum. Efeye baktığımda gözlerinin rengi koyu kahveden siyaha dönmüştü ve bu hali beni ciddi anlamda ürkütüyordu. Ben bunları düşünürken lanet olsun ki gözlerim dolmuştu ve daha da kötüsü bunu o da fark etmişti anlaşılan. "Güzelim üstümü giyineceğim rahatsız oluyorsun diye çık dışarı dedim istersen çıkma" dediğinde kendimden utanmıştım. İyice paranoyak olmuştum. "Ben... ben... yanlış anladım tamam çıkıyorum" dedim ve kapının önüne çıktım iki üç dakika sonra efenin gel sesiyle tekrar içeri girdim. Siyah bir kumaş ve üstünde de kare desenli bir ceket vardı. "Beni kesmen bittiyse sende giyinebilir misin" dediğinde hala çok utanıyordum. Resmen yakalanmıştım. Bu raddeden sonra lafı çeviremeyeceğimi bildiğim için "Hemen hazırlanıyorum çıkarız birazdan” dedim efenin kolları arasından kurtulup gardıroba doğru yönelmiştim ki beni tekrar belimden tuttu ve kendine çevirip "Bugün sen şirkete gelme zaten tadilat var iki üç hafta şirkette. Senin şimdilik orada işin yok tadilat bitince ve Amerika’daki ekip gelince sende işe başlarsın o zamana kadar diğer çalışanlar gibi izinlisin" dediğinde bir yandan da mutlu olmuştum. Yeni hayatıma alışmak için bir müddet vaktim olacaktı. "Tamam" dediğimde başını olumlu anlamda salladı ve belimdeki ellerini biraz daha sıkıp beni kendi bedenine yaklaştırdı. "Dört gün sonra Kulu’ ya seni istemeye geleceğiz. Sende annenlerle yarın Kulu’ ya gideceksin bavulların bugün gelir akşama kadar küçük bir bavul hazırla ve geri kalanını eve yolla birkaç bir şey de buraya bırak ha bide akşam bir iş yemeği var onun için hazırlan saat sekizde alırım seni iddialı ve kapalı bir şey giy kavga çıksın istemiyorum" dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Beni isteyeceklerini mi söylemişti o. "Beni neden isteyeceksiniz" dedim. "Her şey usulüne uygun olsun istiyorum. Seni telinle duvağınla beyazlar içinde görmek istiyorum ve annemin yıllardır hayal ettiği gelini bulmuşken yapmak istediği bir sürü adet var onları yapacağıma dair sözüm var sözümü de tutmak istiyorum." dediğinde öylece kalakalmıştım. "Anladım" dedim. Bu tepkime Efenin suratı düşmüştü ve "Buna sevinirsin sanmıştım" demişti. Duyduklarımı birkaç dakika da idrak edip kendime geldiğimde hızla boynuna atladım ve yanaklarına öpücükler kondurdum. Şuna bana 'akıl ve ruh sağlığından şüpheliyim' bakışları atıyordu ama umurumda değildi. "Şoktan ne dediğini anca anladım" dediğimde şen kahkahası bir kez daha huzur doldurmuştu içimi. "Senin jeton köşeli galiba sevgilim" dediğinde ise istemsizce yüzüm düşmüştü. Gıcık işte "Akşam ne giydiğim seni ilgilendirmez" dedim sırf inadına yapıyordum ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Bu sözüme sinirli sinirli baktı ve " Mira eğer bu gece açık bir kıyafet giyersen gecenin sonunda seni kendi ellerimle soyar sonrada bilemem artık” dediğinde ise onu kızgın boğaya çevirmenin pekte iyi bir fikir olmadığını anlamam uzun sürememişti. "Yapamazsın öyle bir şey" dediğimde ise gözlerini devirdi ve "Yaparım Mira bence dikkat et" deyip odadan çıktığında ise ben öylece kalakalmıştım. Bilmem kaçıncı kez. Saate baktığımda çoktan herkesin sofrayı toplandığını anlamamla hızla üzerimi giyindim ve aşağı indim. Aşağı indiğimde herkes sofranın başına toplanmıştı ve çok güzel bir sofra kurulmuştu. Ben yavaşça sofraya yaklaştığımda Halit Amca doğruldu ve bana bakarak "İyi uyudun mu kızım" dediğinde istemsizce utanmıştım. "Evet Halit amca çok güzel uyudum" dedim ve hızla yerime oturdum. "Kızım sabah bir çığlık duyduk ne oldu" dediğinde ise iyice utançtan kıpkırmızı olmuştum. Ne diyeceğimi bilmeden "Şey şey" diye kekelerken Efenin sesini duymamla istemsiz bir rahatlama gelmişti. Arkamda duran kasıntı herif o muhteşem anlamıyla yanıma yaklaştı ve "Kızımız ilk kez yarı çıplak adam gördü de baba" deyip masaya aşırı rahat bir halde masaya oturdu. Hamit amca soru dolu gözlerle Efeye baktı ve "Nasıl yani oğlum" dediğinde efe gözlerini devirdi ve "Baya baba benden korktu sonra çığlık attı" dedi. Artık utançtan kıpkırmızı olmuştum ki Cem ve Kemal abinin gülüşmeleriyle iyice yerin dibine girmiştim. Cem bu olayı abartıp kahkaha atmaya başlayınca Efe sinirle Cem'e döndü ve "Ne gülüyorsun ama komik olan ne" dediğinde Cem birazcık kendini toparladı ve "Abi senden korkmamak mümkün mü? İnsan değilsin ki sen, hidrolik gibi maşallah senden bağımsız çalışıyor" dediğimde ne ima ettiğini anlamamıştım ama belden aşağı olduğunu Efe'nin değişen yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Efe sinirle Cem'e baktı ve "Kes lan yeter saçma sapan konuşma. Ayıp denen bir şey var biliyor Musun? Burada yalnız değiliz aileler de var bozdurtma ağzımı yarı çıplak dedim duymadın mı" dediğinde Cem hala gülüyordu sanki efe o kadar lafı etmemişti "Nere çıplaktı” dediğinde bir kahkaha daha patlattı kemal abi susmuştu benim kızardığımı görünce ama Cem hala devam ediyordu. Üstelik masada annem ve babamda vardı. Efe daha fazla dayanamadı ve elindeki kaşığı Cem'in alnının ortasına fırlattı ve "Altımda havlu vardı" diye tısladı. Cem bu tavrının üzerine anında susmuştu, anlaşılan oda Efeden korkuyordu. Efeye baktığımda baya bir kasılmıştı. Bu seğriyen çene hatlarından ve gerilen omuzlarından belli oluyordu. Aynı zamanda da baya bir sinirliydi tabi ki de her zamanki gibi elini yumruk yapmıştı. Tam yanında babam oturuyordu ve şokla karışık birazda sinirli değişik bir ifadesi vardı. Yaklaşık on on beş dakika kadar sonra Efe ayaklandı ve herkese afiyet olsun deyip beni de alnımdan öpüp çıktı. Bu hareketi beni mest ederken öylece kalakaldım. Efe gittikten sonra sırayla Cem ve Kemal abi de evden ayrıldı. Babam ve Halit amcada traktörlerin yanına gitmeye karar verip çıktıklarında evde sadece kadınlar kalmıştı ama bu çok da uzun sürmedi. Marya ve Elif yengem alışverişe gittiler. Bana da teklif etselerdi reddettim çünkü annemle vakit geçirecektim güya ama annem ve Necla annemde İstanbul’u gezmeye gittiklerinde evde tek başıma kalakalmıştım. Ev boşalınca Ece de herkesten gizli erkek arkadaşıyla buluşmaya gitmişti. Aslında abileri duysa keserler kızı ama asla duymayacaklar çünkü çok iyi gizliyoruz beş yıldır, iki yıl da o gizlemiş tam yedi yıllık ilişkisi vardı ve çocuk bizim kızı köpek gibi seviyordu. Allah mutluluklarını daim etsin inşallah. Bizim düğünden sonra ailesine açıklamayı planlıyor bakalım açıklayabilirse tabi deyip bu konuyu aklımdan çıkardım ve etrafıma bakmaya başladım. Offff ya ne yapacaktım ki şimdi bilmediğim bu evde tek başıma diye düşünürken zilin sesiyle hızla kendimi toparlayıp oraya ilerlediğimde karşımdaki siyah giyimli adam bana bavullarımı uzattı ve "Yenge Efe Bey yolladı size aitlermiş" deyip tekrar gittiğinde bavullarımın gelmesine bile şükretmiştim. En azından bunlarla uğraşıp vakit geçiririm düşüncesiyle bavullarımı zorla yukarı taşıdım ve hepsini boşaltıp yerleştirdim. Efe'nin dediği gibi birazını dolaba birazını bavula koydum ve geri kalanını da güzelce düzeltip eve yolladım ama sadece iki saat geçmişti. Şu an saat daha yeni üç olmuştu. Şu an uğraşacak başka bir şeyler de bulmalıydım ama ne diye düşünürken Hafize ablanın Efe'nin bavullarını getirmesiyle onları da yerleştirmeye başladım. Gömleklerini Hafize abla pantolonlarını da ben ütüledim ve astım sonra kotlarını ve tişörtlerini de güzelce astıktan sonra işim bitmişti. Arkamı döndüğümde bir bavulun kaldığını fark etmiştim. İçini açtığımda ise yaptığımın yanlış olduğunu fark etmiştim. Bavulun hepsi iç çamaşırlarıyla doluydu. Benim bunları yerleştirmem doğru olmaz düşüncesiyle Hafize ablaya döndüm ve "Abla bunları sen yerleştirebilir misin?" dediğimde Hafize abla bana baktı ve "Kızım ben yerleştiririm ama Cenk bey benim yerleştirmeme kızar sen yerleştir hem bana uygun düşmez" dediğinde haklı olduğunu anladım ama istemsizce ya bana da kızarsa fikriyle baş başa kalmıştım. Birkaç dakika düşündükten sonra bir şey olmayacağına kanaat getirip çekmeceleri silip iç çamaşırlarını yerleştirdim. Bavulun hepsi boxer doluydu. Küçük boy bir bavuldu ama gene bu kadar boxer fazla değil mi? Boxerlerinin hepsi siyah ve aynı markaydı şaşırmamıştım çünkü dolabı da siyah, lacivert, gri ve beyazdı bide mavi başka bir renk yoktu koyu giyiniyordu ve birkaç tanede kahverengi parça vardı anlaşılan sert mizacı gibi sert giyinmeyi de seviyordu. Bavulun hepsini boşalttığımda dibinde bir poşet buldum. Açmakla açmamak arasında kalırken ne kadar meraktan içim içimi yese de poşeti açmadım ve dokunmadan vestiyerin üstüne koydum. Saate baktığımda üç buçuk saat geçmişti ve saat 18:30 olmuştu. Bu gidişle geç kalacaktım ondan dolayı hızla hazırlanmaya başladım. Kıyafetimi zaten Efe yollamıştı ve kutunun üstündeki nota da 'sana çok yakışacağına eminim' yazmıştı ama bu elbise iş yemeği için biraz fazla değil miydi? Ayakkabılarımı da elbiseme uygun bir model seçip yatağın yanına koymuştum. Bundan dolayı da Hızlı bir duş aldım ve saçlarımı kurutup hafif dalgalı bir model verip Üstüme de elbisemi giyindim ve makyaj masama oturup hafif bir makyaj yaptım çünkü elbisemi gölgede bırakmasını istemiyordum. Hazır olunca ayakkabılarımı da giyinip Aşağı indiğimde tam yetişmiştim. Tam kapıya çıkacakken duyduğum korna sesiyle biraz daha hızlandım ve kapıyı açıp dışarı çıktığımda şoför koltuğunda Efe yerine Hüseyin abiyi görünce biraz yüzüm düşse de bozuntuya vermemeye çalışarak arabaya ilerledim ve Hüseyin abinin de yardımıyla arka koltuğa binip arabanın hareket etmesini bekledim. Hüseyin abi yerine oturunca arabayı çalıştırdı ve bana dönüp " Efe bey bize orada katılacak" deyip yola konulduğumuzda içimi garip bir his almıştı. Yaklaşık 45-50 dakikalık bir yolculuktan sonra iki katlı bir binanın önüne geldik. Hüseyin abinin kapımı açmasıyla arabadan inip binaya girdiğimde ise beni kocaman bir vestiyer karşılamıştı. Kapıdaki adama üstümdeki boleroyu verdikten sonra onun yönlendirmesiyle bahçeye çıktığımda etraf fazlasıyla karanlıktı. Bu karanlıkta adım atmaya korktuğumdan olduğum yerde kalakalmıştım ki arkamdaki kapının kapanmasıyla hızla yönümü geri çevirdim. Tam o anda arkamdan duyduğum sesle şok olmuştum. "İnşallah seni gelinlikle de göreceğim beyaz sana çok yakışıyor" diye bir ses duyduğumda şaşkın şaşkın etrafa bakıyordum her yer karanlıktı. Korkuyla bir adım atmıştım ki karşıda bir ışık yandı. Işığa doğru baktığımda karşımda kocaman bir sahne vardı. Üstünde de lacivert bir takım elbise vardı. Efe elinde mikrofonla bana gülümsüyordu. Oraya doğru yaklaştığımda Efe bana öpücük yolladı ve "Seni geç buldum ama çabuk kaybetmeyeceğim dünya gözlüm" deyip mikrofonu mikrofon ayağına taktı. Orkestradan bir müzik sesi yükseldiğinde bende merakla Efe'yi izliyordum. Efe mikrofonun başına geçti ve gözlerini kapatıp 'Kutsinin İlanı Aşk Ediyorum' şarkısını söylemeye başladı. Sesi fazlasıyla güzeldi. Günlük sesinden daha yumuşak ve ince çıkıyordu şarkı söylerken. Şarkı bitince Efe yavaşça yanıma geldiğinde üzerimizde kırmızı bir ışık belirdi. Efe ışıkla beraber diz çöktü ve ceketinin cebinden bir kutu çıkarıp açtı ve bana doğru uzatıp "Hayatımın en anlamlı noktası, günümün güneşi, hayatımın neşesi, gönlümde açan çiçeğim, benim dünyalar güzeli sevgilim, benim masumane sevdam bir ömür benimle kâh gülmeye kâh ağlamaya kah üzülmeye var mısın? Sayın Mira Öztürk benimle bir ömür aynı yastığa baş koyar mısın, benimle evlenir misin?" dediğindeki mutluluğumun tarifi imkansızda. Galiba şu an ağlıyordum ama tam Emin'de değildim. Bunu hiç beklemiyordum. Zaten evliyiz teklif etmez diye düşünmüştüm hatta yüzük almak bile aklına gelmez diyordum ama o bana evlenme teklifi etmişti hem de ne teklif dillere destan bir organizasyon ve masallara konu olacak sözler. Bir anda elimi Efe'ye uzattığımda Evet falan demem gerektiğini unutmuştum bile. Efe'ye baktığımda soru soran gözlerle bana bakıyordu. O an aklıma gelen eksikliği fark etmemle başımı olumlu anlamda salladım çünkü ağlamaktan sesim çıkmıyordu. Zaten Efe'de durumu anlayıp hemen yüzüğü parmağıma takıp ayağa kalkmasıyla beni kucağına alıp döndürmesi bir olmuştu. Ben şoktan çıkıp ona tutundurmuşsa ise etraftaki tüm Işık'lar yanmıştı. Işık'ların yanması ile etrafta başkalarının da olduğunu fark etmem bir olmuştu. Tüm ahalisinin haberi vardı anlaşılan. Hepsi şık şıkırdım giyinmiş buraya toplanmışlardı. Efe'nin beni yere indirmesiyle herkes bize yaklaştı ve bana sarıldı. Maalesef Efe sarılmaya da karşıydı. Ailesiyle arasında neden bu kadar mesafe olduğunu anlamasam da şimdilik pek kurcalamıyordum. Sarılma faslı bitince sırayla büyüklerin ellerini öptük ve eğlence başladı. O gece geç saatlere kadar sürdü ve çılgınlar gibi dans ettik. Efeyle iki kez dans ettik ve dans boyunca kulağıma çok güzel sözler fısıldadı. Gece saat 01:30 gibi eve döndüğümüzde artık yorgunluktan ayakta bile zor duruyordum. Tam Efeye tutunmuş merdivenlerden çıkacakken birden Efe aşağı kata yönelince merakla ona döndüm ve "Nereye" dedim. Efe bana döndü ve hafif tebessümlü bir ifadeyle "Annene söz verdim nişana kadar böyle ben burada sen orda" deyip eliyle yukarıyı gösterdi. Buna amaçsızca üzülmüştüm onun kokusuyla uyumak güzeldi. Suratım düşmüştü fark ettirmemeye çalışsamda galiba başarılı olamamıştım çünkü efe hızla yanıma geldi ve "Bende seni çok özleyeceğim canımın içi" deyip alnıma bir öpücük kondurdu sonrada ekledi "Bak böyle yaparsan ben dayanamam" dediğinde yüzümü düzeltmeye çalıştım ve "Tamam tamam bak iyiyim" deyip ona içten bir gülümseme yolladığımda o da bana aynı gülümsemeden yolladı ve yanaklarıma birer öpücük kondurdu arından da yavaşça odalarımıza yöneldik...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE