Bölüm 6: İyileşmeler ve Ölümler

3171 Kelimeler
Masamune etrafına bakınıyordu. Şehirdeki binaların neredeyse hiçbiri zarar görmemişti. Buna rağmen yakınlarda hiçbir insan ruhu da hissedilmiyordu. Lanetlilerin yerlerini öğrenmek için yakınlardaki kara enerjiye odaklanan Masamune, tuhaf bir şekilde yakınlarda hiçbir canlı olmadığını fark etti. Buna biraz rahatlasa da içten içe tedirgin olmuştu. Kama Şehri gibi bir şehirde hiçbir canlının olmaması çok tuhaftı. Hiç değilse lanetliler olması gerekiyordu ama hiç kimse yoktu. Ağır adımlarla ilerleyen Masamune yeni ruhlar çağırdı ve onlara emir verdi. 'Etrafta dolaşın ve lanetlileri öldürün.' Ruhlar aldıkları emirle birlikte hemen etrafa yayılırken Masamune, onun kucağındaki Lilith ve ruhların taşıdığı Elka ilerlemeye devam ettiler. Masamune yine düşünüyordu. Şehirde hiç kimsenin olmaması mümkün değildi. Hiç değilse lanetliler olmalıydı. Tabi Masamune'nin algı mesafesi bütün şehri kontrolden geçirebilecek kadar geniş değildi. Belki de şehrin diğer kesimlerinde birileri olabilirdi. Bu kişiler büyük ihtimalle onu hemen aralarına alacaklardı. Sonuçta bunun gibi bir durumda olabildiğince güçlü kişileri toplamak en iyi fikirdi. Lanetlilerden korkan insanlar da mutlaka Masamune gibi birini yanında isteyeceklerdi. Tabi Masamune'nin istekleri biraz farklı yöndeydi. Öncelikle Lilith ve Elka iyileşecek, ardından ise Masamune oradaki herkesi öldürüp yoluna devam edecekti. Zavallı hayatları Masamune'nin umurunda bile değildi. Dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam eden Masamune bir süre sonra aniden duraksadı. Bu duraksamanın sebebi hemen önündeki lanetlilerdi! Yaklaşık olarak kırk lanetli bir binanın önünde duruyordu. Ağır ağır hareket ediyor ve binanın duvarlarını tırnakları ile kazımaya çalışıyorlardı. Ama asıl sorun bu değildi. Asıl sorun Masamune'nin bu lanetlilerin enerjisini hissedememesiydi. Canlı oldukları çok belliydi ama sanki orada yokmuş gibilerdi. Hiçbir enerjiye sahip değillerdi. Üstelik ruhlar onları bulup öldürmemişti. Ruhlar da enerjiye gittikleri için bu normal olsa da Masamune hayrete düşmüştü. Bu kara enerjisini son damlasına kadar tükettiği için miydi? Yoksa bu lanetlilerde mi farklı bir şeyler vardı? Shunpo kullanarak sağındaki binanın tepesine çıkan Masamune aşağıya bakmaya başladı. Bu lanetliler binanın içine girmeye çalışıyorlardı. Peki binanın içinde ne vardı? Masamune yine hiçbir enerji hissetmiyordu. Algılarında bir sorun mu vardı? 'İçeride ne var?' Masamune'nin kendi kendine sorduğu bu soruya Nugura'dan cevap gelmişti. Sadece sönük bir ruh. O da lanetlenmiş ama henüz dönüşmemiş. 'Peki neye dönüşeceğini biliyor musun? Sence öldürmeli miyim?' Bunu söylemek imkansız. Sadece yaydığı enerji diğerlerini kendine çekiyor. 'Algılarımda bir sorun olmalı. Hiçbir şey hissetmiyorum.' Algıların gayet iyi. Sadece onları etkileyen güç senin algı kapasiteni aşıyor. 'Henga...' Evet, Henga. Tamamen dengesiz bir büyü yapmış. Kime ne olacağı da dahil hiçbir şey belli değil. Hissedebilirsin de hissedemeyebilirsin de. 'Lanet olsun. Hiçbir şey bilemem öyle mi? Sürekli diken üzerinde mi olacağım?' Masamune Lilith'e ve Elka'ya baktı. Masamune'nin bile hissedemeyeceği bir kara enerjiyi onların hissetmesi imkansızdı. Ruhlar da hissedemediğine göre artık ruh koruması pek bir işe yaramayacaktı. Belki bu zamana kadar işe yaraması bile şans eseriydi. Bundan emin olmak da mümkün değildi. Güvenli bir yer olsaydı belki de onları orada bırakabilirdi. Ama böyle bir yerin olması şu sıralar pek mümkün değildi. Ayrıca Masamune oradaki kişilere güvenmeyecekti. 'Nugura. Anlaşılan bu durum senin algı kapasiteni aşmıyor. Yakınlarda insanlar var mı?' Emin ol benim algımı da aşacak şeylerde gelecektir. Henga basit bir büyücü değildi. Gücünün sınırlarını bilen kimse yok. Yakınlarda insanlar var. Yaklaşık 4 kilometre uzaklıktalar. Devasa bir binanın içinde duruyorlar. İçlerinde lanetliler de var. Ama henüz belli olacak duruma gelmemişler. Her an olabilir. 'Tek şansım bu. Aralarında mutlaka bir büyücü de olmalı. Onlar iyileştikten sonra hepsini öldürebilirim.' Geçen sefer de pek cesurdun. En son Unutulmuş'un bedenine fazla etki etmesi yüzünden ölmek üzereydin. Ayrıca bu sefer seni iyileştiremez. Ölmek istersen başka tabi. 'Geçen sefer biraz şoktaydım. Çoğu gücümü kullanamadım. Bu sefer her şeyimi kullanacağım. Ciddiyim. Bu sefer önüme çıkan kimse gazabımdan kurtulamayacak.' Güzel sözler. Bakalım arkasında durabilecek misin? Masamune hafifçe gülümserken başını valinin kaldığı küçük kaleye çevirdi. Yakınlardaki devasa binalar arasında tek güvenli olabilecek yer orasıydı. Buradan küçük görünse de Masamune gerçek büyüklüğünü biliyordu. İnsanlar orada olmalıydı. Zaman azalıyordu. Eğer içlerindeki lanetliler dönüşmeden oraya varamazsa büyücüler ölebilirdi. Bu durum da çok sıkıntı olurdu. Çok hızlı bir şekilde çatılarda ilerlemeye başlayan Masamune kısa süre içerisinde aşağıdaki lanetlileri geçerek kaleye gelmişti. Hemen içeriye girmek için bir yol aramaya başladı. Kalenin önü yaratıklarla doluydu. Masamune tek başına olsaydı oradan geçmeyi deneyebilirdi. Ama şu anda bunun gibi bir lüksü yoktu. Mecburen başka bir yol bulacaktı. Yaratıklar kalenin etrafını tamamen sarmışlardı. Bu durumda yerdeki girişler kapalıydı. Pencerelerden veya duvarların üzerinden girmesi gerekiyordu. Ruhlar uçabilirdi ama Masamune uçamazdı. Ruhlara dokunabildiği tek yeri damgalı eliydi. Ruhlar sıradan insanlara dokunabilseler bile Masamune'yi götüremezlerdi. Ruh avcısını taşıyamazlardı. Masamune aklına gelen bir fikirle birlikte Lilith'i taşıması için de iki ruh çağırdı. Lilith'i de onlara verdikten sonra gözüne kestirdiği bir pencereyi işaret ederek konuştu.(D.n: Elka'yı zaten ruhlar taşıyor)(Y.N: Doğru. Unutmuşum :D) 'İçeri girmeden o pencerenin önünde bekleyin.' Ruhlar uçarak iki kızı taşımaya başladılar. Onlar havada giderken Masamune de tüm gücünü bacaklarına topladı ve pencereye doğru zıpladı. Fiziksel gücü sayesinde çok güçlü olan bu sıçrayış onu son hızda pencereye doğru götürdü. Ruhlar çoktan oraya varmış ve bekliyorlardı. Masamune son hızda pencereye ulaştı ama kendini durduramayıp pencereden içeri girerken omzunu taşlara çarptı. Acıyla inleyen Masamune elini hemen omzuna attı. Ama dokunmasıyla birlikte hissettiği acının daha da artması bir olmuştu. Oldukça hızlı bir şekilde geldiği için çarpışma sırasında omzu kırılmasa da çatlamıştı. Bu da acı veriyordu. Ruhlar, Elka ve Lilith'i içeriye getirdikten sonra bırakıp beklemeye başladılar. Masamune yavaşça ayağa kalktı. Yerdeki Lilith ve Elka' ya baktıktan sonra merdivenlerden gelen sesleri işitti. Birçok ayak sesi gittikçe onlara doğru yaklaşıyordu. Masamune ruhlara kaybolmalarını söyledikten sonra merdivenlere doğru bakmaya başladı. Ayak sesleri gittikçe yaklaştı ve sonunda merdivenleri çıkan bir grup ağır zırhlı savaşçı göründü. Ellerindeki geniş kılıçları sıkıca kavramış bir şekilde Masamune' ye doğru yaklaşan savaşçılar kılıçlarını üçlüye doğrulttu. Masamune bir kolunu hareket ettiremediğinden dolayı diğer eliyle askerlere durmalarını işaret ettikten sonra konuşmaya başladı. 'Durun. Sadece buraya sığındık. Yaralıyız. Savaşmak istemiyoruz.' Yani siz istemediğiniz sürece. Hıhhıhhıhıh. Nugura'nın sesi Masamune'nin zihninde yankılanırken kalın ve parlayan demir zırhlar içindeki muhafızların arasından diğerlerinden daha güçlü olduğu her halinden anlaşılan, siyah bir zırh giymiş ve zırhıyla aynı renkte bir kılıç taşıyan miğfersiz bir adam öne çıktı ve kılıcını Masamune'ye doğru uzattı. Bu adamın göğsünde ve kılıcının kabzasında bir yılan motifi işlenmişti. Kahverengi saçları ve fazla uzun olmayan sakalı olan bu adam mavi gözleriyle Masamune'ye bakarken konuştu. 'Kimsin sen? Buraya nasıl geldiniz?' 'Adım Kargun. 92. Seviye savaşçıyım. Onları taşıdım ve bu kaleye sığındık. Yardıma ihtiyacımız var.' Masamune yalan söylemişti. Gerçek adını söyleyemezdi çünkü adı pek de sık koyulan bir isim değildi. Ayrıca kara büyücü olduğundan dolayı şifa büyüsü yapamıyordu. Bu yüzden büyücü olduğunu da söylememişti. Çünkü bu insanlar onun neden dostlarını iyileştirmediğini merak ederlerdi. Şifa büyüsü bilmediğini söylerse bile bir tane yardım sever çıkıp ona öğretmeyi deneyebilirdi. Bu da biraz sorun oluştururdu. Ayrıca siyah zırhlı adam pek de sıradan birine benzemiyordu. 'Demek öyle. Yakalayın!' Masamune neye uğradığını şaşırırken muhafızlar hemen çevrelerini sardılar ve kılıçlarını Masamune'nin boğazına doğru uzattılar. Elka ve Lilith zaten baygındı ve onları yakalamak için çaba sarf etmeye gerek yoktu. Ama 92. Seviye krallığın ordusuna göre oldukça iyi bir seviyeydi ve sorun oluşturma ihtimaline karşı önlemler alınmalıydı. İki muhafız büyülü olduğu belli olan kristal zincirler ile Masamune'nin ellerini bağladılar. Masamune ilk başta direnmeyi düşünse de şimdilik önceliği Elka ve Lilith idi ve direnmesi işleri daha da zorlaştırırdı. Bu yüzden kendini bağlamalarına karşı koymadan konuştu. 'Sorun çıkarmak için gelmedik. Yardıma ihtiyacımız var. Onları iyileştirin.' 'Kes sesini velet! Bize ne yapacağımızı söyleyebilecek kişi sen değilsin! Vali neye karar verirse o olacak!' 'Vali...' Masamune şimdi anlamıştı. Yeni vali hala buradaydı ve duyduklarına göre hala sağlamdı. Ya da daha dönüşmemişti. Bunu onu görmeden söylemek imkansızdı. Masamune muhafızlar kendisini kaldırıp zorla götürürken ses çıkarmadı. Valinin kararını bekleyecekti. Eğer vali onlara uymayan bir karar verirse de elindeki her şeyi kullanacak ve burayı onların başına yıkacaktı. Ama fazla zaman yoktu. Kaledeki lanetlenmiş kişiler her an dönüşebilirlerdi ve nasıl bir yaratığa dönüşecekleri belirsizdi. Ne olacaksa bir an önce olmalıydı. Muhafızlar, Masamune'yi merdivenlerden indirmeye başlarken o arkasına döndü ve yerde yatan Elka ve Lilith' e baktı. 'Onlar ne olacak?' 'Merak etme. Hemen arkandan gelecekler.' Siyah zırhlı adam konuştuktan sonra muhafızlar Masamune'yi ite kaka zorla merdivenlerden indirmeye devam ettiler. Masamune aşağı inerken kalenin içini inceliyordu. Duvarlarda hafif çatlaklar olsa da kale hala çok sağlamdı. Odaların bazılarından gelen acı dolu inleme sesleri koridorlardan rahatlıkla duyulabiliyordu. Demek ki lanetlenenleri hala iyileştirmeye çalışıyorlardı. Yoksa neden kalenin içinde tutacaklardı ki? Acaba Masamune onlara söylemeli miydi? Bu adamlar zerre umrunda değildi ama lanetliler kalenin içini sararsa Lilith ve Elka için tehlikeli olurdu. Sonuçta hala baygınlardı ve valinin ne diyeceği belirsizdi. 'Hey. O adamlar şu yaratıklara dönüşecekler. Daha önce de gördüm. Bir süre acı çekip onlardan birine dönüşüyorlar. Onları öldürmelisiniz.' Muhafızlardan birisi ne dediğini anlamamış gibi bir ifadeyle Masamune'ye bakarken konuştu. 'Ne dönüşümünden bahsediyorsun? Onlar sadece kaleyi savunurken yaralanan muhafızlar. Büyücüler şu anda onları iyileştiriyor.' Masamune duyduklarına şaşırmıştı. Eğer odalardaki kişiler lanetlenmediyse o zaman kalenin içindeki lanetliler neredeydi? 'Nugura. Kaledeki lanetliler nerede?' Masamune içinden Nugura'ya sordu. 'Dünyadaki tek akıllı sen değilsin. O adamlar da lanetlilerin farkındalar. Enerjileri çok derinlerden geliyor. Onları da zindanlara kapatmış olmalılar.' 'Demek öyle.' Muhafızlar, Masamune'yi birkaç kat daha aşağıya indirdikten sonra aynı Cheng Klanı'nın zindanına benzeyen bir yere gelmişlerdi. Yerlerdeki ıslak taşlar ve uzun koridor tamamen aynıydı. Tek fark zindanların hemen hemen hepsi doluydu. Acıyla kıvranan zırhlı askerler, hizmetçiler ve sıradan halktan birkaç kişi... Hepsi zindanlara kapatılmıştı. 'İşte dönüşecek olanlar.' Muhafız zindanları kast ederek konuşmuştu. Masamune zindanlara bakmaya devam ederken hemen arkalarından Lilith ve Elka'yı taşıyan iki muhafız daha geldi. Bu sırada Masamune'nin omzu da yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı. Çok aşırı zarar görmediği için Masamune omzunda hala aynı acıyı hissediyordu. İyileşme onun acısını arttırmamıştı. Onun omzu yavaş iyileşirken muhafızlar onları götürüp koridorun en sonundaki zindandan içeri soktular. Lilith ve Elka yerde yatmaya devam ederken Masamune hemen konuşmaya başladı. 'Onları iyileştirmeniz gerek.' 'Şu anda iki kızdan daha güçlü askerleri iyileştirmekle meşgulüz. Eğer vali gerekli görürse onlar da iyileştirilecektir. O zamana kadar beklemelisiniz.' Muhafızlar daha fazla konuşmadan arkalarına döndüler ve zindandan çıkıp demir parmaklıkları kilitledikten sonra koridorun başına doğru yürümeye başladılar. Masamune dönüp yerde yatan Lilith ve Elka'ya baltığı zaman Elka'nın terlemeye başladığını gördü. Elini alnına dokundurduğu zaman ile hissettiği ani ısı nedeniyle elini hemen çekti. Sıcaklık hala tam olarak geçmemişti ve Elka'nın yüzüne bakılırsa ruh gücündeki dengesizlik yine onu kötü etkiliyordu. Lilith'in de pek farklı bir yanı yoktu. Baygın olmasına rağmen acı çektiği yüzünden anlaşılabiliyordu. Masamune ıslak taşların üzerine oturdu ve beklemeye başladı. Uzun bir bekleyişin ardından halen kimse gelmemişti. Masamune onları unuttuklarını düşünmeye başlamıştı. Zindanlardaki insanlar neredeyse tamamen dönüşmüştü. Kısa bir süre daha beklerlerse dönüşüm tamamlanacaktı. Asıl sorun bu da değildi. Asıl sorun Masamune'nin bulunduğu zindanın karşısındaki zindanda yatan adamın derisinin ne yeşile ne de griye dönmesiydi. Derisi gittikçe kararıyordu ve vücudu şişiyordu. Onun üzerinde bulunduğu zemin her geçen dakika ile birlikte daha da içe göçüyordu. Bu yeni bir türdü ve görünüşe göre oldukça ağırdı. Başka ne gibi güçlerinin olduğu da tahmin edilemezdi. Bu da büyük bir sorun oluşturuyordu. Burada daha fazla beklemek tamamen aptallıktı. Masamune ayağa kalkıp zincirleri yok etmek için Lanetli Dokunuş'u kullandı. Ama hiçbir şey olmayınca kara enerjisini sonuna kadar tükettiğini ve tekrardan toplamadığını hatırladı. Bu durumda büyülü zincirleri kırmak için farklı bir yol gerekecekti. Tüm gücü ile zorlamaya başlayan Masamune zincirlere herhangi bir şekilde etki edemediğini fark ettiği zaman bu zincirlerin hiç değilse 120. Seviye bir savaşçıyı bile tutabileceğini anlamıştı. Dayanıklı olmalarını için efsunlanmışlardı. Kara enerjisi olmadığına göre onları kırabilmesi imkansızdı. Ancak başka birisi bu zincirleri açabilirdi ve şu anda ona yardım edebilecek kişiler baygındı. Karşı zindandaki adamın acıyla attığı çığlıklar kesildiği zaman Masamune onun tamamen dönüştüğünü anladı ve koşarak tüm gücü ile demir parmaklıklara tekme attı. Demirler sallansa da yerlerinden çıkmamışlardı. Bunun üzerine tekrar tekrar tekme atan Masamune demir parmaklıkları yerlerinden sökene kadar vurdu. Buradan bir an önce uzaklaşmaları gerekiyordu. Birkaç ruh çağıran Masamune ruhlar, Elka ve Lilith'i taşırken koşmaya başladı. Zindanın sonuna kadar geldiklerinde ise merdivenleri inen iki muhafızla karşılaştı. Muhafızlar, Masamune'yi ve arkasındaki kızların havada uçtuğunu görünce hiçbir şey diyemediler. İkisi de kılıçlarına davranıp Masamune'yi öldürmek istiyordu. Bu çocuk kaleye saldırmak isteyen birisi olmalıydı. Masamune ellerini kullanamadığı için tüm gücü ile muhafızlardan birinin karnına tekme attı. Aldığı darbeyle bilincini kaybeden muhafız geriye savruldu ve duvara çarptıktan sonra yere düştü. Diğer muhafız bir kez saldırma fırsatı bulsa da Masamune eğilerek onun saldırısından kurtulup yüzüne bir tekme atarak onu da etkisiz hale getirmişti. Artık işler değişmişti. Zor kullanmak gerekiyordu. Masamune merdivenleri çıkmaya başladığı zaman büyük bir gürültüyle aşağı inen muhafızları gördü. Çıkan seslerden sonra neler olduğunu anlamak için aşağı iniyorlardı. Yaklaşık olarak 9 muhafız vardı. Masamune artık zaman kaybetmeden ilerlemek ve hemen bir büyücü bulabilmek için askerlerin üzerine siyah zehri püskürttü. Zehrin miğferlerinin açık kısımlarından yüzlerine temas etmesiyle birlikte acıyla bağıran askerler bir bir yere yığıldılar. Onlar öldükten sonra Masamune hızlıca yukarı çıktı ve yaralıların iyileştirildiği odalardan birine daldı. İçerideki muhafızlar ve büyücüler neye uğradıklarını şaşırırken Masamune bağırdı. 'Hemen onları iyileştirin!' Lilith ve Elka'dan bahsediyordu. Büyücüler ona bir süre baktıktan sonra içlerinden birisi konuştu. 'Daha ağır yaraları olan muhafızlar var. Beklemeleri gere-' Büyücünün sözleri yüzüne püskürtülen siyah zehir ile yerini acı dolu çığlıklara bıraktı. O büyücü yere yığılırken diğer büyücüler şifa büyülerini kestiler ve ellerinde oluşturdukları farklı saldırı büyülerini Masamune'ye doğrulttular. Bütün saldırılar birden üzerine gelirken Masamune ayağını sertçe yere vurarak bir enerji duvarı çıkardı ve gelen saldırıları karşıladı. Duvara çarpan saldırılar görüşü azaltacak kadar duman oluştururken Masamune yanına fazladan birkaç ruh daha çağırdı. Bu ruhlar ellerindeki bıçaklarla büyücülere saldırıya geçti ve önlerine gelen her büyücüyü öldürdüler. Savaşçılar yaralı bir şekilde yattıkları için hiçbiri yardım edememişti. Duman dağılırken enerji duvarını yok eden Masamune, ruhların boğazına bıçak dayayarak esir aldığı büyücüye baktı. 'Onları iyileştir. Hemen.' Büyücü hiçbir şekilde ses çıkaramadan ruhların Elka ve Lilith'i yanına getirmesini bekledi. Ardından yavaşça diz çöktü ve yeşil enerji ellerinin etrafını sararken Lilith'i iyileştirmeye başladı. Kemikleri ve organları iyileşmeye başlayan Lilith dakikalar sonra kendine gelmişti. O yavaşça yerden kalkarken etrafına bakınıyordu. Nerede olduklarını anlayamamıştı. Masamune'yi gördüğü zaman şaşkın bir şekilde ona bakarak sordu. 'Masamune. Neredeyiz biz?' 'Kama Şehri Kalesi' ndeyiz. Büyücülerin sizi iyileştirebilmesi için buraya geldik.' 'Elka nerede?' Masamune eliyle Lilith'in arkasındaki Elka'yı işaret etti. Lilith ona bakınca büyücünün ona şifa büyüsü yaptığını gördü. Ardından tekrar Masamune'ye döndü. 'Sana yaptıklarından sonra hala onu yanında mı tutacaksın?' 'Evet. Bu konuda herhangi bir görüş duymak istemiyorum.' 'Pekala. Burası kaleyse vali ve onun adamları da burada olmalı. Buradan nasıl çıkacağız?' 'Çıkmak çok kolay. Sadece biraz kan dökülecek.' Bunu duyan Lilith boynunu kütletti ve yumruğunu diğer elinin avuç içine doğru götürürken konuştu. 'Bana uyar. Ama bu büyüler onun üzerinde işe yaramaz. Fiziksel bir yarası yok.' Masamune Elka'yı iyileştirebilecek tek kişinin Lilith olduğunu hatırladı. Bu durumda bu büyücünün ona hiçbir etkisi olmayacaktı. 'Şu zincirleri çöz Lilith.' Masamune ellerindeki zincirleri göstererek konuşmuştu. Lilith, Masamune'nin arkasına geçerek zincirleri çözmeye başladığı zaman kalenin koridorlarında kükreme sesleri duyuldu. 'Lanetliler mi?' 'Evet, lanetliler. Onları zindana kapatmışlar. Dönüşüm tamamlanınca oradan kaçabilecek bir düzeye geldiler.' 'Öyleyse biraz acele etmeliyiz. Elka'yı burada iyileştiremem. Bize engel olacaktır.' Lilith haklıydı. Elka onlara yine saldırabilirdi. Bu durumda onu iyileştirmeden önce buradan çıkmak daha mantıklıydı. Hem Elka'nın iyileşmesi birkaç dakikada hallolacak bir iş değildi. Zincirler çözüldükten sonra elini göğsüne atan Masamune Dahaka'yı çıkardı. Büyücü korkuyla beklerken Masamune Dahaka'nın altındaki bıçağı büyücünün boğazına sapladı. Kan yere sızarken bıçağı yukarı doğru çeken Masamune büyücünün kafasını ikiye ayırmıştı. Kanlar diğer cesetlerin kanlarıyla karışırken Masamune odadan çıkarak dışarıya baktı. Lilith de Elka'yı kucağına almış, Masamune'yi takip ediyordu. Koridorda 6 lanetli vardı. Bunlar sıradan türdü ve herhangi bir özellikleri yoktu. Hızlıca ileri atılan Masamune Dahaka'yı büyük bir ustalıkla kullanarak saniyeler içinde koridoru lanetli parçaları ile dolu bir hale getirmişti. Lilith hemen onu takip ediyordu. Masamune kalenin çıkışına kadar gelince zindandan çıkan lanetliler üzerlerine doğru gelmeye başladı. 'Sen önden git.' Masamune, Lilith'i önden yolladıktan sonra arkalarından gelen lanetlilerin arasına atıldı. Bazen Dahaka'yı savuruyor bazen de pençelerini kullanıyordu. Kısa süre içerisinde onlara saldıran bütün lanetliler ölmüştü. Masamune kapının yanındaki Lilith'e baktıktan sonra ona doğru ilerlemeye başladı. O hızlı bir şekilde ilerlerken beklenmedik bir yer sarsıntısı ile yere düştü. Kafasını çevirip arkaya baktığında ise merdivenlerden çıkmaya çalışan yeni tür lanetliyi gördü. Bedeni kalınlaşmış ve ağırlaşmıştı. Derisi siyah renkteydi ve yüzü neredeyse tamamen yok olmuştu. Gözleri zar zor belli oluyordu. Her adımıyla kale sallanıyor ve duvarlar biraz daha çatlıyordu. Tavanlardan kopan büyük parçalar yere düşerken Masamune ve Lilith hızlıca kalenin dışına çıktılar. Masamune buradaki herkesi öldürmek istiyordu ama anlaşılan bunu lanetli yapacaktı. Güçlerinin ne olduğunu henüz tam olarak bilmese de bu kalenin birkaç sarsıntıya daha dayanamayacağı ortadaydı. Aşırı yavaş hareket eden lanetli her adımıyla kaleyi sallıyordu. Üst katlardaki vali ve muhafızları aşağıya inip binadan çıkmaya çalışırken tavandan kopan parçalar üzerlerine yağıyordu. Can havliyle aşağı kata indikleri zaman siyah derili lanetli ile karşılaştılar. Üzerinde siyah zırh olan valinin baş koruması hayretle konuştu. 'Bu da ne böyle? Daha önce bunun gibisini görmedim.' Ardından muhafızlardan birine saldırması için emir verdi. Muhafız ne kadar korksa da kılıcını çekti ve büyük bir cesaret örneği göstererek ileri atıldı. 'Kılıcın Hiddeti!' Bir güçlendirme tekniği kullanan muhafızın kılıcı kırmızı renkli bir enerji ile çevrelenmiş ve etrafa güç yaymaya başlamıştı. Lanetli aşırı yavaş bir şekilde arkasına dönüp onlara bakmaya çalışırken muhafızın kılıcı lanetlinin boynuna isabet etti. Ve anında parçalandı! Herkes bu görüntü karşısında iyice hayrete düşüp korkmaya başlarken muhafızın kılıcının parçaları yere düştü. Yaratık yerinden milim oynamamıştı ve arkasına dönüş hızı da azalmamıştı. Bu bir kelebeğin bir ata çarpması gibiydi. Herhangi bir etki oluşturmamıştı. Askerin dizleri titremeye başlarken arkasına dönmeyi başaran lanetli yavaşça elini kaldırmaya başladı. Kimse yerinden kıpırdayamıyordu. Buna yeni vali de dahildi. Dehşete düşmüş bir halde beklerken yaratık sonunda elini kaldırdı ve son hızda kendisine saldıran muhafızın başına doğru indirdi. Tonlarca ağırlığa sahip bu kolun bir darbesi anında muhafızın bedenini parçalarken yere çarptığı sırada oluşan yer sarsıntısı kalenin tamamen yıkılmasına neden olmuştu. Büyük bir gürültü ile kale yıkılırken yerden kalkan toz ve duman kalenin çevresine yayılmıştı. Bu sırada Masamune önlerindeki lanetlileri öldürürken Lilith de onu takip ediyordu ve hızlı bir şekilde oradan uzaklaşıyorlardı. Kalenin yıkıldığını anlayan Masamune kaleden çıkmakla ne kadar doğru bir seçim yaptığını anlamıştı. Ama kendisi ile gurur duyması için zaman yoktu. Onlarca lanetli üzerlerine doğru gelmeye devam ediyordu. Masamune enerji topları, pençeler ve Dahaka'yı kullanarak önüne gelen her lanetliyi öldürebiliyordu. Lilith ise Elka'yı taşımak zorunda kaldığı için savaşamıyordu. Zaten ruh gücü azaldığından dolayı artık dövüş potansiyeli de azalmıştı. Belki de bu kadar lanetliye karşı savaşsaydı karşı koyamayacaktı. Kalenin çevresindeki lanetlilerin arasından geçen Masamune ve Lilith sonunda boş bir alana geldikleri zaman Masamune bir portal açtı. Buradan uzak bir yere gitmeleri gerekiyordu. Orada Elka iyileştirilebilir ve onunla konuşulabilirdi. Portalden geçmeye hazırlanan Masamune hissettiği enerji ile donakaldı. Gözleri biraz daha açılırken kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı. Bu enerjiyi tanıyordu. 'Demek zavallı Afes'i o hale getiren sensin.' Masamune başını çevirip enerjinin geldiği yöne baktığı zaman üzerindeki bol elbise nedeniyle vücut hatları belli olmayan, yüzü de peçe ile örtülü olan kızı gördü. Giydiği altın rengi elbise güneş ışığıyla biraz daha parlak görünüyordu. 'Lilith. Hemen portale gir.' 'Bu da kim Masamune?' 'Lilith... Git.' 'Ama Masam-' 'Git dedim.' Lilith istemese de portala doğru gitti ve Masamune'ye tekrar baktıktan sonra portaldan geçti. O portaldan geçince portalı kapatan Masamune önündeki kıza bakıyordu. 'Senin soyun hakkında çok şey duydum kara büyücü. Ama sizden birisiyle ilk defa karşılaşıyorum. Çok güçlü olduğunuzu söylüyorlar. Diğer insanlardan katlarca fazla bir güce sahipmişsiniz.' Ardından kız peçesi yüzünden görünmese de gülümsedi ve elini ağzına götürdü. Masamune onun ne yapmaya çalıştığını düşünürken kız konuşmasına devam etti. 'Ben Zeina senin gücünü görmek ve seni cezalandırmak için geldim.' Zeina ağzını kapattığı elini hızlıca yana doğru savurdu ve onun elini savurduğu yöndeki birkaç bina yıkılırken gülümseyerek Masamune'ye baktı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE