Saate baktığımda yedi buçuktu otobüse yetişmek için on beş dakikam vardı. Allah'tan evimiz otobüs durağına yakındı da yetişmekte sorun yasamıyordum. Tabiki uyuya kalmadığım zamanlar da. Evet uykuya düşkün olduğum doğrudur.
Durağa geldikten beş altı dakika sonra otobüs geldi, binip en arka koltuğa oturdum. Kulaklğımı takıp inene kadar müzik dinledim. İneceğim yere geldiğimde kulaklığı mı çıkarıp çantama attım ve iş yerine doğru yürümeye başladım. Dükkana geldiğim de hızla kepenkleri açtım. İçeri girip dükkanı temizledim. Günlük yaptığım genel geçer işlerle dükkanı hazırladım. Bu züccaciyecide altı yıldır çalışıyorum. Sahibi Muhterem abla bana iş vermeyi kabul ettiğinde 15 yaşındaydım. Benim patronum adı gibi bir kadındır. Zaten patron gibi değil hep abla gibi davrandı bana. Annemle kimseye muhtaç olamadan yaşayabiliyorsak Muhterem abla sayesindedir. Babamın zulmünden kutulmamızda payı büyüktür. Belki zengin değiliz her istediğimizi yapamıyoruz ama mutluyuz huzurluyuz.
Artık annemin yüzünde morluklar yok mesela. Sırtında kemer izleride...
Babamdan kurtulalı üç sene oldu. O herifi hatırlamak sinirlerimi zıplatsada bugün büründüğum kişilikte payı büyüktür.
Babam annem ve bana attığı her dayakta bizden ataat bekledi. Annem her ne kadar kabuğuna çekilip bir köşeye sinsede ben gittikce asileştim. Her neyse geçmişe dalmanın zamanı değil Laçin iyisin, iyiyiz.
Hepsi geçmişte kaldı...
Muheterem abla gelene kadar birkaç müşteriyle ilgilendim ve gelen malları yerine yerleştirdim. Son rafida temizleyip yerleştirdikten sonra camın önüne geçip dışarıyı izlemeye başladım. Camdan sokakta top oynayan çocukları izlerken gözüme karşı kaldırımdan gelen Muhterem abla takıldı. Ne kadındı ama kırk küsur yaşında olmasına rağmen biz gençleri bile sollardı. Herşeyden önce mükkemmel bir fiziği vardı. Yüzü de sanki bir ressamın eliyle çizilmiş gibiydi. Ama en çok gözlerini severim. Daha önce hiç böyle saf siyah gözler görmemistim. Aman neyse nazar degdiricem iki gözümün çiçeğine. Ben düşüncelerimde boğulurken Muhterem abla içeri girdi.
" Gunaydin Laçin. Çay demlediysen doldur bardaklara, dün kıymalı börek yapmıştım yiyelim. "
" Demledim abla hemen getiriyorum. "
Hamur işleri ve tatlılar Muhterem abladan sorulurdu bence. Eli o kadar lezzetli ki. Ne zaman yapsa muhakkak bana getirir yeriz beraber. Yemeğimizi yiyip çaylarımızı icerken bir yandan da günlük dedikodumuzu yaptık. Sevgili patronumun bir diğer özelliği ise herşeyden haberdar olmasıdır. Kim kiminle nerede ne yapmış, kimin karısı kocasını basmış herşeyi bilir. Kendisiyle dedikodu yapması da pek zevklidir. Ama herkesle konuşmaz öyle, dedikodu yapacağı adamı bile bilir...
" Kız Laçin şu çeyizcideki Semrayla, terzi Hüseyin'i karısı dükkanda basmış dün gece. "
" Yok artık abla adam altmışına merdiven dayamış , Semra benle yaşıt değil mi "
" Semra bu yaşa tipe bakmaz yeter ki para gelsin ona. Ama dün kıyamet kopmuş terzinin karısı fena yolmus yellozu. " diyip bastı kahkahayı. İstemsiz bende gülmeye başladım. İyi ki Muhterem ablayı dinleyip kızla samimi olmamıştım. Zaten Eslem ve Sevim yetiyordu bana arkadaş olarak. Dostluğumuz herkesin parmakla gösterdiği cinstendi. Onlardan hiç birseyimi saklamazdım. Onlar da benden saklamazdı. Zaten evlerimiz yan yana olduğu için sürekli de beraberdik.
Bugün maaş günümdü. Muhterem abladan maaşımı isteyip işten erken ayrılmak için istedim. Sağolsun hiç ikiletmedi maaşımı alıp dükkandan cıktım. Her zaman kitaplarımı aldığım sahafa gitmek için yolu tuttum.
Otobüsten inip sahafa doğru yürümeye başladım. Kendimi dükkana atmak için can atıyordum. O kadar sıcaktıki eriyip gitmeme ramak kalmıştı. Sonunda kapıdan içeri atabildim kendimi. Ve klimanın serinliğinde rahatladım. Salih abi her zamanki gibi elinde kitap kasanın yanında ki sandalye de oturuyordu.
" Kolay gelsin Salih amca. "
" Ooo hosgeldin Laçin kızım. Nasılsın? Gel bakalım geldin yine her zaman ki gününde ve saatinde. " deyip tebessüm etti.
Salih amca öyle söyleyince kıkırtıma engel olamadım. Üç senedir her ay maaş aldığım gün Salih abinin sahafa gelir kitap alırım. Babamla yaşarken alamıyordum çünkü bütün parama el koyuyordu.
" Ne yapayım Salih amca ancak maaşımı alınca gelebiliyorum." dedim. Salih amca ile kısa bir sohbetten sonra kendimi en çok huzur bulduğum, kokusu ile mest oldugum kitapların arasına attım. Sahafta ki o eski kitap kokusu beni benden alıyordu. Keşke okuyabilseydim kesin edebiyat öğretmeni olurdum yada yazar da olabilirdim. Gerçi tarihi de severim ama babam okula göndermediği için bunu bilemeyeceğim. Okula gitmesem de ben kendimi geliştirmekten vazgeçmedim. Ben kitapların arasında kaybolmuşken kapı açıldı. Arka tarafta olduğum için gelenin yüzünü göremiyordum. Fakat kulaklarıma gelen o ses...
Tanrım o kadar tok ve erkeksi bir sestiki beni mest etti. Bir erkekte ses beni o kadar etkiler ki. Daha önce hiç erkek arkadaşım olmadı ama sesine yükseldiğim erkekler vardı. Duyduğum sesle merakım iyice arttı. Sesin sahibini görme arzusu ile dolup taştım. Kulak kabarttığım kadarı ile Salih amcanın tanıdığı biri olmalı idi. Çünkü sesin sahibi oldukça samimi idi ve Salih amcaya eve dönmesi gerektiğiyle alakalı bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Merakıma ve içimde ki isteğe engel olamayarak rafların on kısmına doğru ilerlemeye başladım. Fakat elimden geldiği kadar sessiz olmaya özen gösterdim. Bir yandan kalbimin atışları hızlanmaya ve kulaklarımda çınlama başladı. Sesin geldiği yöne yaklaştıkça daha da heyecanlandım. Tanrım cidden bu adam sesi ile beni orgazm edebilirdi. Bir an şehvetin bu adamın sesine nasıl yansıyacağını düşündüm. Kızım iyice arsızlaştın kendine gel diyip başımı sağa sola salladım. En sonunda sesin sahibini arkadan görebildim.
Vay anasını adam izbandut gibiydi. Yanılmıyorsam eğer en az 2 metreye yakın boyu vardı. Fazla bile olabilirdi. Üzerinde sanki onun için özel dikilmiş gibi vücuduna oturan bir takım elbise vardı. Saçları ensesine doğru uzanıyordu. Ellerimi ipek gibi görünen saçlarda gezdirmenin ne kadar zevk verici olacağını düşünmekten kendimi alamadım. Arkadan kusursuz görünüyordu. Birde kokusu sanki tüm dükkana yayılmıştı. Kokusu bile erkeksi idi. Aynı zamanda parfüm kullandığı belliydi ama tam olarak ne kullandığını çözemem çünkü hiçbir zaman marka parfümler kullanmadım. Pek bilgim yok.
Artık burada durup bir sapık gibi adamı dikizlemeyi bırakıp, yüzünü görmek için elime rastgele bir kitap alıp kasaya doğru ilerlemeye başladım. Kasaya yaklaştıkça daha çok heyecanlandım. Kalbim kulaklarımda atıyordu sanki. Adamın kokusu beni daha da zora sokuyordu yaklaştıkça burnuma dolan koku beni mest ediyordu. Kasaya yaklaşıp Salih amcaya gülümseyerek kitabı verip ücreti ödemek için cüzdanımı çıkarmak için çantamı açmaya giriştim bir yandan da yanımda ki adamın yüzüne bakmak için can atıyordum. Fakat bunu yapmak için yeterli cesarete sahip değildim. Eğer yüzüne bakarsam beni etkilediğini gözlerimden okurmuş gibi geliyordu. Zaten ben böyle durumlarda resmen kızarırdım. Beyaz tenli olmanın dezavantajları...
Ben aklımdakilerle ve ilk defa tattığım bu duygularla savaşırken Salih amcanın sesi beni kendime getirdi.
"Laçin yarın senin istediğin bir kaç kitap gelebilir istersen uğra " dedi.
" Eğer işten erken çıkabilirsem uğrarım Salih amca." dedim
Kitabın ücretini ödeyip poşeti elime aldım ve kapıya doğru yürümek için onun yanından geçmek için yönümü çevirdiğimde beni izleyen mavi gözlerle gözlerim kesişti. Okyanus mavisine benzerdi gözleri. Kirli sakalı ona sert bir hava katmıştı. Dudakları... O dudaklar ne kadar yenilesiydi. Bir erkegin dudakları nasıl bu kadar kırmızı görünebilirdi? Aynı zamanda oldukça etliydi. Çene hatları çok keskindi. Bir an önce adamı incelemeyi bırakmam gerekti. Bu yüzden kedimi toparlayıp yanından geçip kapıya yöneldim. İlerlerken sanki arkamda beni izlediğini hissettim. Ama yanılıyor olmalıydım. Öyle bir adam neden bana baksın ki? Bu rüyalarımda bile mümkün değildi... En sonunda kapıdan çıkıp gerçek hayata geri döndüm. Bu adamın etkisinden kurtulmak için durağa doğru koşar adımla ilerledim...