When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Elim titreyerek notu tekrar okudum. “Bu işten uzak durmazsan, ablan gibi, ailenden herkes teker teker ölür.” Kalbim hızla çarpmaya başladı, nefes almakta zorlanıyordum. Bu tehdit, kanımı dondurmuştu. Kim bırakmıştı bunu? Zafir miydi? Yoksa başka biri mi? Ateş’in karanlık dünyasına yaklaştıkça tehlikeye daha da çekiliyordum, ama aileme dokunmaları… Bu, katlanamayacağım bir şeydi. Bir an durup ne yapmam gerektiğini düşündüm. Panik içindeydim. Her şey kontrolümden çıkıyordu. Ateş’i aramalıydım. Belki de ona güvenmek en doğrusu olurdu. Telefonu elime aldım, parmaklarım titrerken Ateş’in numarasını tuşladım. Açmasını beklerken kalbim göğsümde patlayacakmış gibi atıyordu. "Lütfen aç, lütfen..." diye mırıldanarak dua ettim. Telefon her çaldığında, içimdeki korku daha da büyüyordu. Sanki her