2. İstanbul

1397 Words
*İstanbul’a gitmek için sabah erkenden uyandım ama içimde tarifsiz bir huzursuzluk vardı. Babam, dün gece Mert'e “Düşüneceğim” demişti. Mert, babamın beni doğrudan ona vermesini bekliyordu ama babam, okuduğum için bunu ertelemişti. Annem her zamanki gibi evde kalmam gerektiğini düşünüyordu; onun gözünde bir kadının asıl yeri ailesinin yanındaydı. Mert yakışıklıydı ama beni sevmesi ona göre şaşırtıcıydı. O, benim beceriksiz, hiçbir işe yaramayan biri olduğumu düşünüyordu. Üniversiteye gitme kararım olmasaydı, babam beni dün gece Mert’e verirdi, bundan emindim. Şimdi, hayallerimin peşinden gittiğim için şükrediyorum. Buradaki kızlar liseyi bitirir bitirmez ya ailelerinin kararıyla ya da kendi rızalarıyla evlenirdi. Ben ise kendi yolumu seçmeye karar verdim; geleceğimi kendi çabamla inşa edeceğim. Son eşyalarımı bavuluma yerleştirip odadan çıktım. Belki de son kez baktığım bu eve, içimde bir sızıyla göz gezdirdim. Bu anılarla dolu odadan ayrılmak zor olacaktı ama yeni bir hayata adım atmanın heyecanı her şeyin önüne geçiyordu. Kahvaltı masasında herkes sessizdi. Annem her zamanki gibi soğuk ve mesafeliydi. Babam, Mert’e ne cevap vereceğini düşünür gibiydi. Ağabeylerim, İstanbul’da tek başıma kalacak olmama hâlâ inanamıyorlardı. Yüzlerinden gerginlik okunuyordu. Annem, sessizliği bozarak kaşlarını çatıp konuştu: “Lara, bu şehirden ayrılmak zorunda mısın? İstanbul’da tek başına ne yapacaksın?” diye sordu, sesi her zamanki gibi soğuktu ama içinde endişe saklıydı. Gözlerimi annemden kaçırarak cevap verdim: “Anne, bu benim için büyük bir fırsat. Hukuk okuyup kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyorum.” Babam, göz ucuyla bana bakıp sert bir tonla söze girdi: “Unutma Lara, tek bir hatanda buraya geri dönersin.” Bu sözler içimde bir ürperti yarattı ama dışarıya belli etmeden başımı salladım. Kahvaltı boyunca sessizlik devam etti. Yemekten sonra odama dönüp valizimi aldım. Annem ve babam kapının önünde beni bekliyorlardı. Annem son kez bana bakarken gözlerinde pişmanlık mı, yoksa öfke mi vardı, anlayamadım. Onların ellerini öpmek zorundaydım, bu bizim geleneklerimizden biriydi. Babamın soğuk bakışları eşliğinde elini öptüm. Bulut abim, kapıdan seslendi: “Lara, hazır mısın? Hadi çıkalım artık.” Başımı kaldırıp ona baktım, gözlerindeki endişe ve korumacı tavır, içimi hem ısıttı hem de daha fazla strese soktu. Bulut abim, benim en büyük destekçim olmuştu ama bu yolculukta yalnız olmanın ne demek olduğunu şimdiden hissediyordum. Arabaya bindiğimizde, Kerem abim de arabada hazırdı. Kerem bizi havalimanına bırakacaktı, Bulut ise benimle İstanbul’a kadar gelip birkaç gün kalacaktı. Yol boyunca arabada bir süre sessizlik hâkimdi. Kerem abim, bir süre sonra konuşmaya başladı: “Lara, İstanbul’da dikkatli ol. Büyük şehir, bizim buralara benzemez. Sana her zaman gözümüz üstünde olacak gibi geliyor ama senin de sorumluluklarını bilmen lazım.” *Gözlerimi Kerem’e çevirdim ve sakin bir sesle cevap verdim: “Merak etme abi, dikkatli olacağım. Ben de buralarda kalıp kaybolmak istemiyorum. İstanbul’da kendimi bulmayı umuyorum.” Kerem’in yüzünde hafif bir gülümseme belirdi: “Umarım hayallerin gerçekleşir. Ama unutma, bir sorun olursa bize haber ver, tamam mı?” Başımı sallayarak karşılık verdim. Yolculuğun geri kalanında sessizlik hâkimdi. Havalimanına vardığımızda Kerem’le vedalaştık, kısa ve duygusal bir an oldu. İçim biraz burkuldu ama kararımda kararlıydım. Bulut’la uçağa bindiğimizde artık dönüş olmadığını biliyordum; hayatımın en büyük macerasına doğru gidiyordum. Uçak maceram İstanbul'da ne yapacağım, tek başıma bir hayatın nasıl olacağı gibi stres dolu düşüncelerle geçti. Aslında Van’da da çok fazla destekçim yoktu; hayatım boyunca hiçbir zaman çok yakın arkadaşlarım olmadı. Kendimi bildim bileli hep yalnızdım. Uçaktan indiğimizde bavullarımızı alıp babamın benim için ayarladığı eve doğru yola çıktık. Evin en büyük avantajı, eşyalı olmasıydı. Eşyalarla uğraşmak istemezdim zaten; böylece en azından ilk zamanlar için rahat edecektim. Yolculuk boyunca sessizlik hâkimdi. Abim Bulut, gözlerini yoldan ayırmadan araba kullanıyordu. Kafamı camdan çevirip İstanbul’un geniş ve kalabalık caddelerine bakarken, burada nasıl bir hayatımın olacağını merak ediyordum. Farklı bir şehirde, bambaşka bir düzende, tek başıma ne kadar başarılı olabilecektim? "Burada yaşamaya alışabilecek misin sence?" diye sordu Bulut abim, göz ucuyla bana bakarak. Bir an düşündüm. İstanbul’un devasa yapıları, kalabalık insan toplulukları ve sürekli bir hareket hâlindeki atmosferi bana büyük bir belirsizlik hissettiriyordu. "Alışırım herhalde," dedim, emin olmaktan çok uzak bir tonla. "Bunu kendime kanıtlamam lazım. Eğer burada başaramazsam, hayatım boyunca bunu kendime affettiremem." Abim iç çekerek gülümsedi. "Başaracaksın Lara. Senin inatçılığını ve hırsını bilmeyen yok. Ama bu şehir seni biraz zorlayacak, buna hazır olman lazım." Onun bu sözleri beni hem cesaretlendirdi hem de biraz tedirgin etti. Ama en azından abim yanımdayken, kendimi daha güvende hissediyordum. 19 yaşıma geçen hafta girdim. Okula bir yıl geç başlamıştım; bu yüzden sınıf arkadaşlarımdan biraz büyüğüm. Ama bu durum İstanbul'da benim için bir avantaj olacak diye düşünüyordum. Artık çocuk değildim; ne istediğimi, neler yapacağımı ve nasıl kararlar vereceğimi daha iyi biliyordum. Bu şehirde yalnızca okumak için değil, kendi ayaklarım üzerinde durabilmek için de çaba gösterecektim. İstanbul’un karmaşası, farklı kültürlerin harmanı ve hiç durmayan temposu bana hem heyecan veriyor hem de korkutuyordu. Ama biliyordum ki burası, hedeflerime ulaşmam için bana sayısız fırsat sunacaktı. Kendime yeni bir hayat kurmak, kendi seçimlerimle bir geleceğe adım atmak için buradaydım. Araba, babamın ayarladığı apartmanın önünde durduğunda derin bir nefes aldım. "Hazır mısın?" diye sordu abim, bagajdan valizimi çıkarırken. "Hiç bu kadar hazır hissetmemiştim," dedim, gülümseyerek. İçimde hala bir yerlerde bir korku vardı, ama onu bastırmaya kararlıydım. Bu, benim hayatım ve artık kendi kararlarımı verme zamanıydı. Apartmana girip üçüncü kata gitmek için asansöre bindik. Bulut abi, iki bavulumu taşırken, ben de diğerini aldım. Eşyalarımızı taşırken fark ettim ki, beklediğimden çok daha fazla eşyam varmış. Sanki küçücük bir hayattan, kocaman bir yükle çıkmış gibiydim. Asansörde kısa bir sessizlik oldu, sadece asansörün mekanik sesi ve bavulların hafifçe birbirine çarpan tıkırtısı duyuluyordu. Düşüncelerimin arasında boğulmuşken, Bulut abi hafifçe gülümsedi. "İstanbul’a hoş geldin, Lara," dedi, yüzündeki sakinlikle. "Buraya alışman biraz zaman alacak ama, merak etme, yanındayım." Gülümsedim ama içimde bir tedirginlik vardı. "Umarım her şey yolunda gider," diye fısıldadım, gözlerimi asansörün kapısına dikerek. Üçüncü kata vardığımızda, kapının girişindeki bekçiden aldığım anahtarı çantamdan çıkardım. Kapıyı açarken içimde hafif bir heyecan dalgası hissettim. Yeni bir başlangıç yapmanın heyecanı… Eve adım attığımızda, içime sıcak bir huzur doldu. Burası, tam hayal ettiğim gibi, sıcacık ve samimi bir yerdi. Kendi evim gibi benimsediğim bu mekan, bana ait bir dünya olacaktı. "Bu kadar güzel beklemiyordum," dedim, gözlerimi odalarda gezdirirken. Abim başını sallayarak, "Burası senin yuvan olacak. İçini nasıl istersen öyle döşer, kendine göre düzenlersin," diye ekledi. "Ama önce şu bavulları bir yerleştirelim, ondan sonra dinlenirsin." O an, kendime yeni bir hayat kurmanın ağırlığıyla birlikte, özgürlük duygusu da içime işledi. Evin içindeki ferahlık, geniş pencerelerden içeri dolan gün ışığıyla birleşmişti. O an, bu evin sadece fiziksel bir alan olmadığını, aynı zamanda benim için yeni bir yaşamın başlangıcı olduğunu hissettim. *** İlk günüm için sabah erkenden kalktım. İçimde hem heyecan hem de hafif bir tedirginlik vardı. Üniversitede nasıl bir ortamla karşılaşacağımı bilmiyordum, ama hayallerimi gerçekleştirmek için doğru yolda olduğumu hissediyordum Hızlıca hazırlanıp aynanın karşısına geçtim. Uzun dalgalı saçlarımı tarayıp sade bir makyaj yaptım. Üzerime rahat bir kot pantolon ve beyaz bir gömlek giydim. "Sade ama şık," diye düşündüm kendi kendime. İlk izlenim önemlidir, ama kendim gibi görünmek daha da önemliydi. Bulut abi, beni okula bırakacağını söylemişti, ama ısrarla tek başıma gitmek istedim. Bu şehirde kendi başıma ayakta durmam gerektiğini daha ilk günden hissetmeliydim. Abim ısrar etmekten vazgeçip, “Tamam, ama dikkatli ol,” dedi ve kapının önünde bana bir taksi çağırdı. Evden çıkmadan önce son bir kez telefonumu kontrol ettim. Yol tarifi uygulamasını açıp okulun yolunu belirledim. Kapıyı kilitleyip dışarıya çıktım. Hava serindi, sabahın erken saatleri olduğu için sokaklar henüz tam olarak canlanmamıştı. aksi geldiğinde şoför kapıyı açıp, “Nereye gidiyoruz?” diye sordu. "İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi’ne," dedim, gözlerimde bir parıltıyla. Şoför başını sallayıp, "Güzel tercih, hayırlı olsun. İstanbul’da okuyacaksan bu şehri iyi tanıman lazım," dedi ve arabayı hareket ettirdi. Yol boyunca İstanbul’un kalabalık sokaklarını izledim. İnsanlar telaşla bir yerlere yetişmeye çalışıyor, büyük binalar ve kalabalık caddeler adeta üzerime geliyordu. İstanbul’un büyüklüğü gözümü korkutsa da burada yeni bir hayat kurmak benim elimdeydi. Yolculuk bitmek üzereyken şoför, "Fakülteye yaklaştık. Şimdi buradan yürüyerek gitmek daha iyi olur. Sabah trafiğinde arabayla oraya ulaşmak zor," dedi. Şoföre teşekkür edip ücreti ödedim. Araba uzaklaşırken, çantamı omzuma attım ve geniş bir kaldırımda yürümeye başladım. Fakülteye yaklaşık beş dakika yürüme mesafesindeydim. Caddeyi geçmem gerekiyordu. Trafik ışığı yeşil yanınca hızla adımlarımı attım. Tam karşıya geçecekken, bir araba hızla üstüme doğru geldi. “Dur!” diye bağırdım, ama sesim neredeyse boğazımda düğümlendi. Fren sesi duyuldu ama çok geçti; araba beni savurdu ve yere düştüm. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, ne olduğunu tam kavrayamadan yerde buldum kendimi. Bir an için zaman durmuş gibiydi. Etrafımdaki insanlar bağırıyor, arabalar duruyordu. Kafam dönmeye başladı. Gözlerim karardı ve bilincimi kaybederken duyduğum son şey, birinin “Allah Kahretsin!” diye bağırması oldu. ---
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD