24 saat Önce
Akın beline sardığı havluyla duştan çıktığında adamı Macit aradı. Sağ elindeki havluyla saçlarını kurularken “Seni dinliyorum” dedi.
“Efendim, Tahir araştırmasını tamamlamış. Dosyayı size gönderiyorum. ”
Akın “Gönder” dedikten saniyeler sonra beklediği bilgi mail adresine geldi. Acele etmeden lacivert kot pantolonunu ve beyaz keten gömleğini giydi, çalışma masasının üzerine bıraktığı tabletini açtı. Dosyayı tıkladığında okuduklarına şaşırmadı. Asıl şaşırdığı düşmanının zaafıydı”
Tableti kapatıp Tahir’i aradı. “Nerede ne yapıyorsan bırak buraya gel”
Yarım saat sonra Macit ile çalışma odasında Tahir’in gönderdiği araştırma dosyasını konuşuyorlardı. Merakına yenik düşen Macit “Efendim ne düşünüyorsunuz? Sizce de bu tesadüf garip değil mi?” dedi.
Masanın arkasında oturan Akın geriye yaslanırken tesadüflere inanmadığını söyledi. “Aradığımız kişi aynı zamanda muhabirin nişanlısı çıktı. Sence normal mi?”
İkisi konu üzerinde konuşurken odaya Tahir geldi. Akın Macitin kendisine yönelttiği soruyu ona sordu. “Sen ne düşünüyorsun? Sence tesadüf mü?”
Tahir net bir şekilde tesadüf olduğuna inandığını söyledi. “Efendim kız hemşirelik yapan sıradan biri. Muhabirin ölümünden sonra bir şeyler bilme ihtimaline karşılık kendisini haftalarca izledik, telefonlarını dinledik. Oradan bir şey çıkmamıştı. Son bir aydır tekrardan takipteyiz. Piyano, tekvando eğitimi alan, ev kredisi ödeyen, mesleğini severek yapan, kendi halinde biri. Kim olduğunu bilmediğine eminim. Eğer bilseydi bir şekilde malum şahısla iletişime geçerdi, fark ederdik.”
Tahir’i dinleyen Akın Macit’e bakarak “Bu kızı yakınımızda tutmamız gerekiyor. Günü geldiğinde güçlü bir koza ihtiyacımız olacak” dedikten sonra iki adamına “Acil bir yol bulun” dedi.
Tahir bir yol olduğunu söyleyince Akın merak ederek o yolun ne olduğunu sordu.
“Efendim, dün akşam doktor olan kardeşim Serter ile birlikte yemekteydik. İlerleyen saatlerde aramıza kardeşimin tıp fakültesinden olan arkadaşı katıldı. Üçümüz sohbet ederken çalıştığı hastanenin ekonomik kriz nedeniyle kısıtlamaya gideceğinden, hemşire kadronun sayısının azaltılacağından bahsetti. Hastane kızın çalıştığı hastaneymiş. Eğer onu yakınınızda tutmak istiyorsanız bir fikrim var. Kabul ederseniz onu bebek bakıcısı olarak buraya getirebilirim. Kız hastanede yeni doğan ünitesinde çalışıyor. Bebekleri çok seviyor. Ayrıca hastalar tarafından çok sevilen biri. ”
Akın oğluyla o kızın yan yana gelme fikrinden hoşlanmadı. Ama yakınında başka türlü tutması olanaksızdı. Kısa bir süre düşünüp kabul etti. “Ne gerekiyorsa yap Tahir. Sorumluluğu sana bırakıyorum.”
Hazal iş görüşmesine vaktinde gelmeyince Akın onun vazgeçtiğini sanmış, Macit ve Tahir’i durum değerlendirmesi için çağırmıştı. Macit’e “Saat yedi buçuk oldu. Anlaşılan kız gelmeyecek. Hemen başka yol bulun” Dediğinde kapıdaki güvenlik görevlisi evin çevresinde gezinen Hazalın görüntüsünü Tahir’e yollamıştı. Tahir ise kızın geldiğini ispat eder gibi telefonunun ekranını Akın ile Macit’e çevirdiğinde ikisi de şaşırmıştı. Gün içindeki karşılaşma planlarını bozabilirdi. Bu sebeple Akın zaman kazanmak için Hazalı salonda bekletmiş, bebeğin ağlaması ile olaylar gelişmişti.
Hazal bebeğin odasından çıkmak için kapıya doğru yürürken tavandan aşağı doğru sarkan avize dikkatini çekti. Çizgi film karakterlerinin olduğu avize sadece odayı aydınlatmak için değildi. Lambaların arasına yerleştirilmiş çizgi film karakterleriyle uyumlu göz büyüklüğünde kamera vardı. Odanın izlenilmesine şaşırmadı. Çünkü çoğu ebeveyn çocuklarının güvenliği için bunu yapıyordu.
İsminin Raziye olduğunu öğrendiği görevli kadın ile birlikte dışarıya çıkıp merdivenlerden inerlerken Tahir aşağıda onları bekliyordu. “Hazal hanım Akın bey görüşme için salonda sizi bekliyor”
Raziye çekimser bir tavırla başıyla selam verip oradan uzaklaştığında Hazal peşinden yürüdüğü Tahir’i inceledi. Adam uzun boylu, iri yapılı, esmer, kırklı yaşlarda yakışıklı biriydi. Kulaklığına ve üzerindeki takım elbise kravata bakılırsa koruma olmalıydı. Eğer tırnaklarını yemeseydi hoş sayılabilirdi. Hazalın insanlarda en çok dikkatini çektiği yerdi eller.
Tahirle birlikte salona girdiğinde Akın kollarını göğsünün üzerinde bağlamış şekilde pencereden dışarıya bakıyordu. Adamının “Efendim misafiriniz geldi” demesine rağmen yüzünü dönmeden dışarıya bakmaya devam etti.
Hazal bu kabalıktan hoşlanmadı fakat kızamadı da. Çünkü iş görüşmesi yapacağı randevuya bir buçuk saat geç gelmişti. Genzini temizler gibi hafifçe öksürdükten sonra “Geciktiğim için özür dilerim” dedi. “Küçük bir kaza atlattığım için gecikmek zorunda kaldım.”
Kuru bir sesle “Daha dikkatli olsaydınız öyle bir kaza yaşamazdınız” diyen Akın yüzünü Hazal’a döndüğünde genç kadın şaşırdı. Saatler önce tartıştığı adam tam karşısında duruyordu. Şaşkınlığı kısa bir süre sonra öfkeye dönünce “Bu şakamı” dedi. “Sakın bana iş görüşmesini sizinle yapacağımı söylemeyin”
Hazal yüksek sesle konuşsada Akın çok sakindi. O kadar sakin ve umursamazdı ki iki üç adımlık mesafedeki bara gidip içkisini doldururken “Sakin olmanızı öneririm. Evde yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmam.”dedi. “Ne içersiniz”
Akının hiç karşılaşmamışlar, kaza yüzünden kavga etmemişler gibi davranması, tehdit eder gibi konuşması, üzerinde silah taşıması ürkmesine sebep oldu. Çünkü içki almak için hareket ettiğinde beyaz gömleğinin altındaki silahı fark etmişti. Adam görüntü itibariyle seyirlik olsa bile normal birine benzemiyordu. Güven vermiyordu. Böyle biriyle değil tartışmak aynı evde bile bulunmak sakıncalıydı. Bir an önce gitmek istedi fakat çıkış kapısında karşılıklı duran Macit ve Tahir’i gördüğünde bunun pek de mümkün olmadığını anladı. Adamlar çıkmasına izin vermemek için orada bulunuyorlarmış gibiydi. Yerinden kıpırdamadan elindeki içki kadehiyle ona bakan Akının karşısına gidip cesaretini topladı. “Ne siz bana göresiniz ne de ben size göreyim Akın bey. Görüşme davetiniz için teşekkür ediyorum. Hoşça kalın”
Hazal gitmek için sırtını döndüğünde Akının sözlerini işitti. “Benim için değil, oğlum için buradasınız”
Genç kadın olduğu yerde kaldı. Sinirleri bozulduğundan saçmaladığını o an idrak etti. Adama resmen birbirlerine göre olmadıklarını söylemişti. Kendi kendini küçük düşürmüştü. Hızla geri dönüp “Yanlış anladınız Akın Bey. İş konusunda her iki tarafın birbirine göre olmadığını ifade etmek istemiştim” dediğinde Akın ona bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi kapattı. “Kime göre?”
Hazal karşısındaki adamın karanlık ve soğuk bakışına inat meydan okur gibi “Bana göre” dedi.
Akının duymayı istemediği cevap sinirlenmesine neden oldu. Yinede sohbeti söz düellosuna çevirmemek için karşılık vermedi. Kolay olmayacağını zaten biliyordu. Macit’e bakarak “Hazal Hanıma kartımızı verin yirmi dört saat düşünsün” dedi.
Genç kadın kendinden emin şekilde odadan çıkarken arkasında bıraktığı Akın içkisinden büyük bir yudum aldı. Tekrar pencere kenarına gittiğinde Hazal güvenlik görevlisiyle bahçeden çıkış kapısına ilerliyordu. Uzun uzun arkasından baktı. “Geri döneceksin “ dedi “Sana on iki saat veriyorum Hemşire”