Aynanın karşısında kendimi izlerken dün gece Harun'un attığı mesajı düşünüyordum. Bir yanıt vermedim, öylece bir süre telefon ekranına bakıp sonra da uykuya daldım. Sabah gözümü açar açmaz da aklıma ilk o mesaj geldi. Bir cevap vermeli miyim ya da benden bir cevap bekliyor mu bir türlü kestiremiyorum. Her zamanki gibi içinde rahat hissedeceğim bir şeyler giyip, şaşmaz göz makyajımı da yaptıktan sonra saçlarımı kendi haline bırakmaya karar verdim. Aslında biraz kısaltsam iyi olacak. Sık ve dalgalı oldukları için beni oldukça uğraştırıyorlar. Saatin epeyce ilerlediğini fark edince odadan çıkıp Ceyda'ya bakındım. Benim kahvaltı etme alışkanlığım yoktu ama o bir şeyler yemeden kendine gelemiyordu. Biraz daha oyalanırsak geç kalabileceğimiz için ikimize birer sandviç yapmış benim anaç arkadaşım. Sandviçleri elime tutuşturup, çantasını hazırlamak üzere odasına gitti. Ben de nerden esti bilmem, telefonumu çıkarıp mesajı tekrar okudum ve ellerim birden tuşlara gitti. "Mesajını yeni gördüm, teşekkür ederim." yazıp gönderdim. Bu kadarcık yalandan ölmem herhalde. Ceyda'nın evle vedalaşması uzun sürecek gibi olunca 'ben seni aşağıda bekliyorum, kapıyı kilitlemeyi unutma' diye seslenip evden çıktım. Sabahın erken saatleri olması hasebiyle binada çıt çıkmıyordu. Ayşe teyzelerin kapısında istemsiz bir şekilde bir kaç saniye oyalanıp apartmanın bahçesine çıktım. Saatime baktığımda otobüsün gelmesine 7 dakika kaldığını gördüm. Aşağıdan bizim dairenin ziline basıp başımı kaldırmıştım ki; balkonda öylece durmuş beni seyreden Harun ile göz göze geldim. Hafif bir baş selamı verip kafamı indirdiğimde Ceyda'nın da merdivenlerden indiğini gördüm. Yüzüm ne haldeydi bilmiyorum ama bir gariplik olduğu kesin ki Ceyda anlamsız bir şekilde yüzümü incelemeye başladı. Soru sormasına izin vermeden koluna girip durağa doğru yürütmeye başladım.
" Nerde kaldın kızım, otobüs gelmek üzere."
" Ya öğrenci kimliğimi bulamadım bir an. Meğer ceketimin cebindeymiş, ondan oyalandım."
" Neyse Allah'tan durak yakın da geç kalmadık."
Sabah sabah ikimiz de konuşma havasında olmadığımız için kulaklıklarımızı takıp kendi dünyamıza çekildik. Bugün akşama kadar genel cerrahideydik. Sabah vizit, öğleden sonra da teori derslerimiz vardı ve bu dersin hocası tamamen kontrol manyağı bir herifti. Öğrencilerin tırnağından ter akıtan cinsten. Tam şarkıyı değiştirecektim ki ekrana bir mesaj düştü. Yine aynı numaradandı ve evet, ben hala o numarayı kaydetmedim.
" Önemli değil, uyuduğunu tahmin etmiştim."
Bu ne şimdi? Benimle iletişim kurmaya mı çalışıyor bu adam? Kafam allak bullak bir şekilde vizite için hazırlanıp servise gittim. Ev aramaydı, taşınmaydı derken cerrahi notlarına adam akıllı bakamamıştık. İkimizin de tek istediği Turgut hocanın radarına takılmamaktı. Şanslıyız ki öyle de oldu. Viziti atlatıp ara verdiğimizde birer çay alıp bahçedeki masalara oturduk. Ceyda yüzümden bir anlam çıkarmak istercesine dikkatlice inceliyordu.
" Hadi tutma içinde, ne soracaksan sor."
" Tamam, sabahtan beri bir haller var sende. Dalgınsın, sorularımı geçiştiriyorsun. Neyin var uyuyamadın mı?"
" Pek uyuyamadım. Biraz da başım ağrıyor."
" Neyse inanmış gibi yapayım bari."
" Of Ceyda, senden ne zaman bir şey sakladım?" Şimdi saklıyorsun ya Zehra.
" Neyse tamam, hadi şu sandviçini ye de kendine gel. Açlıktan ağrıyor hep o başın."
Fazla itiraz etmeden dediğini yaptım çünkü gerçekten mideme bir şeylerin gitmesi gerekiyordu. Geçen gün yaşadığım sancıyı tekrar yaşamak istemezdim. Bugün anlaşılan benim üzerimdeki gerginlik Ceyda'ya da sirayet etti ki o da çok konuşmak istemedi.
Günü kazasız belasız bitirip eve gitmek için yola düştüğümüzde içimdeki gergin his yeniden gün yüzüne çıktı. İstediğim bu değil miydi? Harun insan içine karışsın, iletişim kursun, annesinin üzerinden biraz olsun yükü kalksın. İstediğim tam olarak buydu ama onun iletişim kurmak istediği ilk insan olmak bünyemde nedensiz bir kargaşaya sebep olmuştu. Neden her gözümü kapattığımda, sözlerimden sonra allak bullak olmuş yüzü geliyordu önüme. Neden onun o bakışlarında gördüğüm acı hareler içime oturdu ki? Ne yapacaktım, bundan sonra nasıl yaklaşacaktım ona? Ya da onunla tekrar konuşmak beni neden tedirgin ediyordu? Anlam veremediğim düşüncelerle eve nasıl geldiğimizi fark etmedim. Apartmandan girmek üzereyken biri arkamızdan "lütfen kapıyı tutar mısınız" diye seslendi. Arkamı döndüğümde bu kişinin geçen gün Ayşe teyzelerin evinden çıkan fizyoterapist olduğunu gördüm. Adam iyi günler dileyip seri adımlarla çıktı yukarı. Ceyda'nın da radarına takılmış olacak ki; " ne o huysuz fikrini mi değiştirmiş yoksa?" diye sordu. Sadece omuz sallamakla yetindim. Eve gelip soyunup dökündükten sonra aç karnımızı doyurmak için Sevda teyzenin bıraktığı cephaneliği patlatmaktan başka çaremiz yoktu. Bu yüzden sulu köfteyi ısıttık ve bir güzel yedik. İkimiz de çok çay düşkünü olmadığımız için birer kahve yapıp odalarımıza çekildik. Bu yıl en zor yılımız sayılırdı ve hakkını vermek için eşek gibi çalışmak zorundaydık. Tam konsantre olmuşken kapımız çaldı. Ceyda'nın müzik eşliğinde notlarını temize geçtiğini bildiğimden, kapıyı duymadığını var sayarak açmak için ayaklandım.
Karşımda dün sabahın aksine yüzünde güller açan Ayşe teyzeyi görünce ister istemez ben de gülümsedim.
" Hoş geldin Ayşe teyze, geç buyur, kapıda kalma."
" Yok kızım geçmeyeceğim. Ben sana teşekkür etmeye geldim. Sen dün geldin konuştun ya Harun'la akşam üzeri bir baktım fizyoterapist kapıda. Bir şaşırdım, bir sevindim. Harun çağırmış meğer. Çocukcağızın da hoşuna gitmiş, 'koşa koşa geldim Ayşe hanım' dedi. Allah senden razı olsun kızım."
"Estağfirullah Ayşe teyze. Onun da demek ki canına tak etmiş artık, bir bahane gerekiyormuş."
" Yok kızım, öyle değil. Bizim kimi kimsemiz, pek yakın akrabamız yok. Tek yakınlarım bu apartmandaki insanlar desem yeri. Şimdi bir de siz varsınız işte çok şükür. "
" Siz de iyi ki varsınız Ayşe teyze. Çok az bile etkim olduysa ne mutlu bana."
" Öyle kızım öyle, hadi kalın sağlıcakla."
Allah Allah Zehra neler oluyor kızım? 40 yıllık suratsız senin gözünden düşen yaşlara mı kandı şimdi?
Silkelenip yeniden odama döndüm ama içten içe kendisi için çabaladığını bilmek mutlu etmişti beni. Kendimi engellemek istemedim ve üstüne gitmeye karar verdim. Eğer aklımdakini yapmasaydım kendimi asla derse veremeyecektim. Telefonu elime alıp bir süre ne yazacağımı düşündükten sonra aklımdakini dolandırmadan yazıp gönderdim.
" Bir şeyler değişmeye başlamış sanırım. Fizyoterapisti arayıp çabalamaya karar vermene sevindim. Başaracağına inanıyorum."
Nerden inanıyorsun acaba, ne kadar tanıyorsun ki adamı? Aha da okudu mesajı. Yazıyor, yazıyor, yazıyor...
" Hala hödüklüğümden bir şey kaybetmedim yalnız. Ayakları yere sağlam basan bir hödük olmak istiyorumdur belki."
" O kadarına ihtimal vermedim zaten. Can çıkar huy çıkmaz. "
" Belli mi olur? Biraz daha üstüme gelirsen huy da çıkar belki?"
Ha? Nasıl yani? Benden tam olarak ne bekliyor ki? Sen bu kadar bocalamazdın Zehra, yorgunluktan ayarın şaştı senin.
" Bu ara çok yoğunum, müsait bir zamanda çıkarırım tırnaklarımı. Şimdilik iyi geceler."
" İyi geceler kiracı..."
Telefonun sesini kısıp yatağın üzerine fırlattım. Annemlerle eve gelince konuştuğum için beni başka kimse aramazdı bu saatten sonra. Bir müddet olanları düşündüm. Dün yaşadıklarımız, benim uzun bir zaman sonra bir yabancının karşısında ağlamam ve göz yaşlarımın işe yaraması. Ne garip değil mi? Sonra Ayşe teyzenin söyledikleri düştü aklıma. Ne demişti; 'kimimiz kimsemiz yok, bu apartmandakilerden başka.' Ne kadar zordu kim bilir onlar için böyle ağır zorluklarla tek başına mücadele etmek. Odaklan Zehra, bir geceyi daha boş geçiremezsin. Derin bir nefes alıp tekrar çalışma masama oturdum ve üç saat kadar ara vermeden genel cerrahiye çalıştım. Artık gözlerim uykuya direnemez hale geldiğinde, her şeyi olduğu gibi bıraktım ve hazırlanıp yatağa girdim. Zihnim öyle yorulmuştu ki, uykuya dalmam uzun sürmedi.
Yine her zamanki saatte gözümü açtığımda birkaç dakika kendime gelmek için yatakta oyalandım. Akşamki mesajlaşmamız aklıma üşüştüğünde bir an rüya gibi geldi her şey. Telefonu arayıp buldum ve uygulamaya girdim. Rüya olmadığını görünce yüzümde benden habersiz bir gülümseyiş belirdi. Telefonu elimden henüz bırakmamıştım ki 'Hödük' diye kaydettiğim numaradan mesaj geldi.
"Çevrim içi olduğuna göre uyanıksın. Günaydın"
" Günaydın"...
Biz bayağı bayağı normal insanlar gibi iletişim kurmaya başladık farkında mısınız? Şaşırıyor ve bocalıyorum çünkü onu tamamen farklı bir suretle tanıdım. Aksi, huysuz, ikili ilişkilerde başarılı olamayan, annesiyle bile anlaşamayan nobran herifin tekiydi gözümde. Şimdi de 'günaydın' mesajı atmayı düşünecek kadar ince düşünen biri. Bu davranışı tamamen rasgele yahut geçici mi bilmem. Ama özellikle annesine karşı davranışlarını değiştiğini bilmek, hatta görmek, şahit olmak istiyorum nedensizce. İçimden bir ses alt daireye bir bahaneyle git ve bu değişimi gözlerinle gör, ancak o zaman inanacaksın diyor ama yine de beni engelleyen bir şey var. Sanki bir kere o niyetle o eve girsem hayatımda bir şeyler değişecek gibi bir his. Neden onun değişmeye çalıştığını, çabaladığını görmek istiyorum, bilemiyorum. Ama dedim ya işte; içimdeki his...