Gece sıcaktı, zordu. Sanki yıllarca uyumuş kadar uykusuzdu Niran. Kilitlenmiş kapılar ardında, aynı koltuğun aynı rahat köşesinde, dolunayı, karanlık ormanı izleyerek geçiriyordu zamanı. Yukarı çıkmayı reddetmiş, Azad rahat yatağın tadını çıkarırken o iplerden kurtulsa da hala bir mahkum olduğunun hissiyle karanlık salonda bir başına kalmıştı. Daha doğrusu yalnız değildi. Kafayı yemesine sebep olan düşünceleri aklının en kuytu köşelerinde oradan oraya zıplarken yalnız sayılmazdı. Sürekli aynı şeyi düşünüp duruyordu. Kendisine yedirememesinden olsa gerekti. Aptallığını düşünüyordu. Kardeşim dediği insanın gözyaşlarına, yalan ağlayışlarına kanmıştı ve salak olduğunun bilincinin de ağırlığıyla çok daha büyük bir pişmanlıkla kıvranıyordu. Zoruna gitmişti. Herhalde kim olsa böyle düşü