Hastane önü gece yarısına varan saate rağmen hınca hınç doluydu. Herkes veliaht ağanın başına geleni duymuş, bilhassa arkadaşları olan memleketin genç ağaları da koşup gelmişti. Sadece memleketten değil, komşu şehirlerden koşturanlarda vardı. Telefonlar bir dakika olsun susmuyor, bu hainliği kimin yaptığına dair yayılan söylentiler dinmiyordu. İşin kötü yanı, herkes Azad ağanın o zehirli şerbeti artık nişanlısı sayılan Mirzan kızı Narin Niran'ın ellerinden içtiğini biliyor, bilmekle de kalmıyorlardı. Çünkü bu olay, hemen herkesin gözü önünde cereyan etmiş, Azad ağa Narin Niran'ın elindeki kadehe uzanmış, onunla birlikte tuttuğu bardağı kafasına dikmişti. Bunda bir sorun yoktu, zira kendi isteğiyle içmiş, Narin Niran onu bir şeyleri yapması gerektiğine dair zorlamamıştı. Asıl sorun, onu