Milena
Yine aynı rüyaların içinde eğitim alıyordum. Artık bunun bir anlamı ve amacı olduğuna inanıyorum. Bu yeni öğrendiğim dil ve kimseye söylemediğim özel güçlerle alakalı öğrendiğim bilgiler beni neye hazırlıyordu? Nedenini merak ediyordum. Belki de kaderimle ilgili bir dönemece giriyordum. Aklım da bulanmış olabilirdi. Kafam karışıktı.
Bana ders veren Büyücü ismini sır gibi saklıyordu. Rüyamda ki bu adamı sanki tanıyordum ama hayatım boyunca hiç görmediğim adamı nasıl tanıyacaktım ki? Rüyalar neyi anlatıyordu artık bunu bulmalıydım çünkü kafayı yememe az kalmıştı. Çünkü bilinmezlik beni daha kötü yapıyordu. İnsan bildiğinden korkmazdı. Bildiği acı bile yıpratmazdı. Bilinmezlik koca bir boşluktu ve ben bunu çözemiyordum.
Bana kimin yardım edeceğini bilmeme rağmen onlarla konuyu konuşamıyordum. Çünkü konuyu değiştirip kaçıyorlardı konudan , ailem benden bir şeyler saklıyordu. Her sır açığa çıkacağı zamanı beklerdi bunun için kendimi tutuyor ve bekliyordum.
Evlatlık olduğumu biliyordum ama kimin çocuğu olduğumu daha söylememişlerdi. Yedi yaşında aklım erdiğinde Akdora ve Hera söylemişti. Anlıyordum onları, sırf büyüdüğümde kırılmamam için ve büyük bir yalanla büyümemi istemedikleri için söylemişlerdi ve iyi ki söylemişlerdi.
Akdora ve Hera ne olursa olsun sen bizim kızımızsın ve ailen biziz dediler. Zaten bir gün bile üveymişim gibi davranmadılar. Alexanderdan bir farkım yoktu onların gözünde ki bende onları öz ailem olsa bu kadar sevemezdim diyebileceğim bir şekilde onları çok seviyordum.
Büyük bir saygıyla birlikte çünkü kimse öz olmayan çocuğu böyle sahiplenip sevemezdi. Onlar benim ailemdi.
Hele ki Alexander, o her şeyim olmuştu. Arkadaşım, kahramanım, dostum, öğretmenim her konuda bana elinden geldiğince yardımcı olmuştu. Kendinden çok beni düşünüyordu. Farkındaydım beni korumak için bu kadar çabalıyordu. Ek olarak çalıştığını herkes biliyordu ailede ama kimse bir şey demiyordu desekte bir şey ifade etmiyordu. Bende bundan dolayı ailem için her şeyi yapardım. Çünkü onlar da benim için her şeyi yapardı. Birbirimize sonsuz sevgi ve sadakatle bağlıydık.
Gerçek ailem ise bir yangında vefat etmişti. Beni de Akdora kurtarmıştı. Bir insandım ama avcı gibi yetiştirildim ve hiçbir zaman ayrım yapmadılar. Bu bizim aramızda sır olarak kaldı. Buradaki kimse benim evlatlık olduğumu bilmiyordu benim iyiliğim için saklamışlardı.
Akdora beni ve Alexanderı bir şeye hazırlıyordu. Akdora ve Alexander beni ölümüne koruyordu bende sebebini bilmesem de önemli bir şey olduğunu düşündüğüm için gece gündüz demeden eğitim alıyordum. Çünkü onlar beni korurken zarar görsünler istemiyordum.
Hayatımda tek önemli olan ailemdi ve ben ailem için kendimi geliştirmeliydim. Her avcı ailesi için yaşardı bende ailem için yaşıyordum.
" Milena yavrum kahvaltı hazır. Hadi Alexanderı da uyandır ve birlikte sofraya gelin."
" Tamam kraliçem zevkle."
Sırıtarak dünün öcünü almak için Alexanderın odasına gitmeden önce mutfaktan buz dolu sürahiyi aldım. Şimdi yanmıştı Alexander pardon donmuştu. Kendi yaptığım espriye güldüm.
Akdora buz dolu sürahiyi almış oğlunun odasına doğru giden kıza gülerek baktı. Oğlu hak etmişti. Ama birazdan kargaşa çıkacaktı. Çığlıkları duymak için hazır mıydı emin değildi.
Odanın önüne gelip kapıyı tıklattım. Alex uyanıksa eğer izinsiz girmemiş olacaktım. Ama şans benden yanaydı o uyanmamıştı.
Kapıyı açtım ve sessizce parmak uçlarımda yanına iyice yaklaştım. Yatakta mışıl mışıl uyuyan Alexandera baktım. Şimdi tam zamanıydı suyu Alexanderın suratına dökmemle Alexanderın bir ip çektiğini görmem ve üstüme buz gibi suyun boşalması bir oldu.
" Sakın" daha tam cümlemi bitirmeden buz gibi bir kova dolusu su üzerime boşalmıştı bile.
"Ahhh do-d-dondu-m Se-ni lan-et Avcı ahhh buz gibi." kekelemekten konuşamıyordum. Buz dolu suyu Alexanderın üzerine dökmeme rağmen onda etki yoktu ama ben şuan hazırlıksız yakalandığım için donmuştum.
"Hahahahaqhahahah hadi ama küçük cadı bu sefer beklediğin gibi olmadı mı?"
Yataktan kalkıp yanıma geldi ve kendisine ıslanmış hırçın bir kedi yavrusu gibi bakarken saçlarımı karıştırarak " Yavrum azıcık dikkat et her an her şey olabilir. Avcıyken bir bakmışsın av olmuşsun. Yerler seni."
Yataktan sadece şortuyla kalkan Alexandera bakarken kısa bir şok geçirmiştim. Alexander bu kadar çekici miydi? Kaslarına bakakaldım. Evet daha öncesinde eğitim alanlarında görmüştü bir kaç sefer ama uzaktandı o. Beraber gördükleri eğitimde Akdora sayesinde giyinik olduğu için Alexanderın vücudunun hepsini afallayarak süzüyordum. Bu kadar kaslı olması şaka mıydı? Kendisi de fazlasıyla çalışıyordu ama böyle belirgin kasları yoktu. Üstelik ıslattığı için su damlalarının olduğu göğsü ve belirgin kasları muhteşem duruyordu. Hafif kıskanmışlık ve beğenme ile bakakalmıştı Alexandera.
" Gördüklerin hoşuna gitti mi bari?" Alexander gülerek suratıma bakıyordu.
Milena'nın Alexandera nasıl baktığından haberi var mıydı acaba?
"Hıı , nee ne hoşuma gitti mi?"
Alexander cevap karşısında kahkaha atınca gülerken belirginleşen adem elmasına bakakaldım. Yutkundum bu görüntü karşısında.Neler oluyordu ? Birden bire böyle hissetmem çok saçmaydı farklı bir hissim olmadığını kendime defalarca söylemiş ve bunu kabullenmiştim. Ona karşı bir şey hissetmiyordum. Sadece aşırı değer veriyordum. Evet evet kesinlikle sadece çok fazla değer veriyordum.
Peki neden şimdi duygularına hakim olamıyordum? Neden bu kadar afallamıştım. Acilen bu durumdan çıkmalıydım. Ama elimde değildi. Karşımda bana bakarak kahkaha atan, yeni uyanmış ve ıslattığı vücudundan sular damlayan parıl parıl parlayan vücudu, kahkaha ataken ki sesi, ilahi tonda gibi çıkan ve ona gülüşünü bahşeden adem elması her gülüşünde hareket ederken gözlerini ondan alamıyordu. Dudaklarını ısırarak karşısındaki afeti süzüyordu milena.
Alexander kızın daha da derinleşen bakışları karşısında sustu ve derin derin yutkundu. Dudaklarını ısırarak onu izleyen kızı uzun uzun öpmek istemesi normal miydi? Kafasını sallayıp etkiden kurtulmaya çalıştı.Hemen kendine gelmeliydi. Hisler insanı etkisiz bırakırdı. Küçük cadıydı o yıllardır dostu hemen farklı düşüncelerinden kurtulmalıydı. Zaten herkes kardeşi olarak biliyordu. Şimdi böyle hissetmesi sırların ortaya çıkması ve herkesin şüphelenmesi demekti.Konuyu değiştirerek hemen kızı sinirlendirmek için alaycı şekilde konuştu.
"Hahahahaqhahahah hadi ama küçük cadı o kadar eğitim gördük birazcık soğuk suya mı dayanamıyorsun?"
" Birazcık mı? Bir kova buzlu su hemde soğuk su. Bakıyorum da eğitim görmek tek kaslarını geliştiriyormuş keşke birazcık da beynini geliştirseydi Alex "
"Anlaşılan küçük cadı çok kızmış. Peki ne önerirsiniz küçük hanım?"
"Büyü Alex büyü artıkkk ."
"Emredersiniz tabi küçük hanım."
Alexander gülmekten yerinde duramıyordu kendi soğuk suya alışmıştı ama kız ilk defa kurduğu bu düzenek sayesinde kendisi gibi ıslanmıştı.
Kızın her zamanki gibi onu uyandıracağını bildiği için düzenek hazırlamış ve kızın da kendisi gibi soğuk suyla ıslanması için plan kurmuştu.
Nihayet planı istediği gibi gerçekleşmişti.
Milena daha yeni hissettiği duyguları gizlemek ve saçma şeyler düşünmemek için çığlık çığlığa alexe söylene söylene kıyafetlerini değiştirmek için odasının yolunu tuttu.
Alexander kızın arkadasından kıyafetlerini giyinmek için dolaba gitti ve eşyalarını almadan gözüne kutu ilişti. Açıp tekrardan kız için aldığı hediyeye baktı. Küçük cadı yarın on yedisine basıyordu. Onun için ufak ama anlamlı bir doğum günü hediyesi yapmıştı. Küçük cadının tepkisi nasıl olacaktı hiçbir fikri yoktu. "Umarım beğenirsin küçük cadı!"
Onu ilk gördüğü an aklına geldi de geçmiş gözünde canlandı birdenbire.
Kundakta yanan ateş misali kızıl saçları, küçük küçük çilleri ve kocaman yeşil gözleri olan çok tatlı bir bebekti. Yanına gittiğinde büyülenmişti adeta küçük Alex. Eline değen minik ele şaşkınca bakmıştı küçük çocuk. Kız ellerini tutmuş ve bırakmıyordu. Çocuk hiç bırakmasın istedi ellerini. Küçücük olan bu bebeğe görür görmez ısınmıştı.
" Alex oğlum tanışmışsın sonunda milenayla"
"Milena mı? isminin anlamı ne anne?"
Hera oğlunun sorusuna hiç şaşırmamıştı her şeyin anlamını merak eden sürekli araştıran küçük bir oğlu vardı.
"Zarif ve sevilen kız demek oğlum."
" Zarif zaten baksana anne hem ben severim sevilen kız olur anne olur mu? Çok severim hemde benim olsun mu?"
Hera küçük bir kahkaha attı. "Oyy benim canım oğlum olur ama ona sor büyüyünce olur mu şuan onun adına ben karar veremem ama sen tabiki de onu çok sevebilirsin oğlum. Tamam mı?"
" Tamam anne "
Anlaştığını söyleyen oğlu kızın avucuna küçük bir öpücük kondurdurduktan sonra odadan hızlıca çıkmaya çalışırken annesi çocuğu durdurdu.
" Sakin ol oğlum ne oldu?"
" Eeee sen demedin mi anneciğim büyüyünce ona sor diye bende onun için hazırlık yapıp hediye hazırlıcam büyüyünce her şey hazır olsun geç kalmayayım."
Alexander canı pahasına kundakta gördüğü kızıl kocaman yeşil gözleri olan küçük bebeği koruyacaktı.
Küçük cadı onun yaşamdaki en büyük amacı olmuştu. Kendisine yoldaş olmuştu. Onu en iyi anlayan her zaman yanında olan ne olursa olsun kendisine güvenen bir cadısı olmuştu ve iyi ki de olmuştu.
Yarın küçük cadının doğum günü için sarayda balo düzenlenecekti.
Hazırlıklar için annesi onu çağırsa da ona gerek yoktu onun eğitimlerini hiç aksatmadan yerine getirmesi gerekiyordu.
Kutuyu yerine koyup hazırlandıktan sonra eğitim alanına gidip tüm günümü çalışarak geçirdim.
Yarın büyük gündü. Milena heyecandan ölmek üzereydi. Ne giyinecektim hala bir fikrim yoktu. Baloya gerek yoktu aslında ailecek kutlasalardı daha güzel geçeceğine emindi.
Göz önünde olmayı pek sevmezdi. Zaten göz önünde de olmazdı eğitim harici hep yalnız veya Alexanderla olurdu.Tek arkadaşı oydu zaten. Hislerine dem vurmuş ve arkadaş olarak kabul etmişti çünkü Alexandere herkes abisi olarak biliyordu. Eğer aşık olduğunu itiraf ederse kendisiyle ilgili tüm gerçekler açığa çıkar ve belki de kurallar gereği yuvamdan olurdum. Sustum yıllarca fark etmesemde hislerimi görmezden gelip içimde bile hislerime karşı suskun oldum. Mecburdum buna ailemle beraber olmak istiyorsam susmam en doğru karar olacaktı.
Ama her şeye rağmen güzel olmak istiyordum. Suskun olsam bile bugün bir prenses gibi olmak ve ilk defa göz önünde olmak istiyordum. Doğum günümdü ve on yedi yaşını mutlulukla karşılamak istiyordum. Her şeyden habersiz annemin yanına gittim ve her zaman ki gibi annem her şeyi hazırlamıştı bile. Hatta o kadar hazırlamıştı ki hayal ettiğinden daha güzel bir elbise dikmişti kendisine.
"Teşekkür ederim Heram" Annemin gözleri doldu. ve yanağımdan öpüp " Hadi güzel kızım hazırlan." dedi. Ben gidince ağlamayacaktı. Annem çok duygusal ve bir melekti. Tabiki babamı kıskanmadığı zamanlar ahhh o zamanlar tam bir aslana dönüşüyordu. Anılar aklına gelince sırıtarak Annemin ayarladığı elbise ve ayakkabıyı alıp onun yanından ayrıldım ve odama gidip balo için hazırlanmaya başladım.
VİSGORA KRALLIĞI
Visgora da işler yolunda gitmiyordu. Darian gücü kötüye kullanmaya başladığından beri çok tedirgindi. Rüyalarında Gorisin "Gücü kötüye kullandın. Lanetlendin Darian. Lanetli Kral, lanetlisin artık." diyen büyücünün sesiyle uyanıyordu. Bu onu çok korkutuyor ve tedirgin ediyordu.
Gorisle yaptığı anlaşmayı goris kraldan sonra saklamıştı. Darian o kayayı bulup laneti yok etmeliydi. Bunun için bir sürü bilgin bulmuş ve onları çalıştırıyordu.
Bilginlerin bulduğu ipucuna göre bir adada kutsal bir mabed varmış ve kaya oradaymış.
Biran önce Gorisle yaptığı anlaşmayı ve anlaşmanın yok edileceği kutsal mabedi bulmalı ve anlaşmayı yok etmeliydiler.
Herkese bir iş düşüyordu ve kendisi bilginlerle kara büyüyü yok edeceği gizemli adayı bulacaktı. Oğlu ise anlaşmayı yok edecek kişiyi bulup getirmeliydi.
Evet anlaşmayı yok edecek şey bir insandı. O insanın tüm kanı akana kadar şelalede Can çekişmesi ve öldükten sonra söyleyecekleri büyülü sözler sonrası anlaşma yok olacaktı. Kan dolu bir son darianın umrunda değildi. Bir insan bu güç için hiçbir şeydi. Gücü kazanmak için nicesini öldürmüştü.
Her şey planlanmıştı. Kendisi adayı bulurken oğlu o insanın yerini bulmak üzere yola çıkacaktı. Sarayı sevgili eşi ve kızına bırakıp baba ve oğul zorlu yollara çıkacaktı. O gün gelmişti.
En iyi iz bulucu ve savaşçıları insanı bulması için görevlendirdi başlarında da oğlu Artun vardı.
Artun tıpkı babasının oğluydu. Acımasız, her şeyi bildiğini sanan, savaşçı, kurnaz ve ondan hariç kız düşkünüydü.
İz bulmaya giderken bile yanında kız götüren biriydi.
" Kralım her şey hazır çıkmadan tekrardan yanınıza uğramamı istemişsiniz istekleriniz benim için emirdir."
" Evet oğlum bu görevin önemini biliyorsun soyumuzun devamı ve mutlak güç için o insanı bulman gerekiyor. Bende adayı ve kutsal mekanı bulacağım. Ben Kutsal mekanı bulana kadar senin de onu bulman gerekiyor. Çok dikkatli ol insan harici türler de olabilir. Goris zeki bir cadı ve kahindi. Bugünleri tahmin edip mutlaka tedbir almıştır. Elinden geleni yap ve emirleri yerine getir. "
" Emredersiniz kralım. Elimden gelenin fazlasını yapacağıma emin olabilirsiniz."
"Sevgili Kraliçem ve Noram biz gelene kadar krallığımız size emanet gücünüzü kullanmaktan çekinmeyin. Güç ebediyen bizimle."
Hepsi teker teker birbirine sarıldı ve vedalaştılar. Kirena ve Nora krallığın erkekleri için korku ve endişe duyuyorlardı. Bu zor ve meşakkatli yoldan zarar görmemeleri için içtenlikle tanrıya dileklerini sundular.
Artun adamları ve metresini alıp yola koyuldu. Babasının çizdiği haritadan yola çıkarak antlaşmayı ilk yaptıkları yere doğru yola çıktılar. O insanın o bölgelerde olacağını söylemişti bilgin.Yaklaşık 35 günden fazla sürecek bu yolculukta fazla temkinli olmalıydı. Eskiden krallıklarının olduğu yerde olmadığı için sarayları yol uzamıştı. Şuan krallıkları Visgora'nın Nebel bölgesindeydi.
Atlarına binen askerler ve at arabasında olan eşyalar ve Lena da Prens Artunla uzun yola çıkmıştı. hiç durmadan dağ taş geçtiler. Sabah yol alıp akşam dinleneceklerdi. Zaten uzun zamandır yolda oldukları kararan havadan belliydi. Artun çadırının hazırlanmasını emretti ve çadır olana kadar haritadan yarın gidecekleri güzergahı işaretleyip adamlarıyla konuştu.
"Prensim çadırınız hazır."
Yarın için son talimatları da verdikten sonra kurulmuş çadıra gitti.
Her zaman ki çapkın gülüşlerini suratına kondurup çadırına girdi. Lena onu bekliyordu. Kızı karşısında gören Artunun gülüşü daha çok büyüdü ve hayranlık uyandıran insan ama bir melek gibi olan kızı tuttuğu gibi kucağına alıp delicesine öpmeye başladı. O kadar hızlı öpüyordu ki sanki uzun zamandır görmemiş gibi.
Yumuşak küçük ve narin dudaklar. Nasıl olurda dünyada bu dudaklar olmazdı küçük ve soğuk dudakları öperek ısıtmaya ve büyütmeye çalıştı. Lenadan gelen inleme sesleriyle daha çok etkilendi ve daha hızlı öpmeye başladı. Böylece kızı etkisi altına alıyordu. Lena kendinden 8 yaş küçüktü bu kıza çok tuhaf bir şekilde bağlıydı. Gerçi her kıza çok bağlıydı ve her kızdan çok etkileniyordu. Çoğu kız masum ve temizdi. Aynı şuan etkisi altına aldığı masum melek gibi.
Ama Artun ise karanlık ve kirliydi. Çoğu kızla etkisi altındayken birlikte oluyordu. Ama çoğu birlikte olduğu kızı adamlarına bıraksa da bu kızı asla bırakmamıştı. Bu kız başkaydı onun için. Çabuk kız değiştiren biri olarak 3 aydır bu kızdan başkasıyla birlikte olmamış ve kızı asla adamlarıyla paylaşmamış ve bunu aklından bile geçirmemişti. Ona bakan biri olursa öldürebilirdi hatta.
Siyah saçları, esmer teni, küçük dudakları, küçük burnu, küçük vücuduna göre tek büyük olan gözleri onu etkisi altına alması için yetiyordu. Gözlerinde Artunun etkisi gücü altında olmasına rağmen hala hayat vardı. Işıl ışıl parlıyordu. Kirpikleri uzun ve aslında çoğu erkeğin beğenmeyeceği bu kıza Artun çok fena tutulmuştu. Bırakmak istese de olmuyordu.
Lanetlenmişti bu duyguya başka bir şey diyemiyordu. Çapkınlıkları onu görünce son bulmuştu. Ondan başkasıyla olabileceğimi artık düşünmüyordu. Efsunluydu kız ve Artun çok fena büyülenmişti.
Her yan yana olduklarında kulağında eşsiz bir melodi yankılanıyordu.
Korkuyordu aslında veliaht prens olmasa başka bir evrende karşılaşsalar ve gücünün etkisi altında olmasa Lena güzel meleği kendisiyle birlikte olur muydu?
Lena ismini söylerken bile mutlu olması aslında her şeyi ifade ediyordu. Sırılsıklam aşık olmuştu lenaya. Seviyordu Güzel meleğini hemde çok her şeyden vazgeçecek kadar. Onu terk etme düşüncesiyle fark etmeden tutuşunu sertleştirdi ve parmaklarıyla ince boynunu kaldırıp daha çok tutkuyla öpmeye başladı. Hareketlerini sertleştirmesiyle Lena onu sertleştirecek bir ahenkle inliyordu. Sertliğini hissetsin ve kendisini ne hale getirdiğini anlasın diye lenayı sertçe kendisine bastırdı. Kız sertliği hissedince gözleri büyüdü. Fazlasıyla sertleşmişti adam. Artun lenayı dolgun kalçalarından tuttuğu gibi kucağına aldı. öpüşünü derinleştirip devreye dilini soktu. Diliyle lenayı istila ediyor dudaklarından aldığı tadını daha fazla almak için öptüğü yerleri emiyor ve küçük küçük ısırıklar bırakıyordu. Daha fazla dayanamayıp bir eliyle kemerini açıp pantolonu indirdiği gibi lenanın iç çamaşırını yana kaldırdığı gibi sertçe içine girdi. Lenanın çığlığı dudaklarında kaybolmuştu. Lena saçlarını çekiştirip daha sert kendisini öpünce o da daha sert içinde gel gitlerine devam etti. Dudaklarını lenanın dudaklarından çekip boynuna doğru bir yol aldı. Boynunu emerek ıslatıp ısırıklar bırakarak da kendi damgasını vuruyordu. Kız her anlamda kendisinindi. Artun kızın hala bu kadar birliktelikten sonra bile bu kadar dar olan vajinasıyla içinde daha çok büyüdü. Tamamiyle sarmıştı kendisini. Dar vajinasını parçalamak istercesine zıplata zıplata lenasını kucağında becerdi. Tutkuyla birlikte oldular. Kısık kısık inlemeler eşliğinde önce Lena boşaldı ve sonra Artun hızlanarak sertçe lenanın içine içine vurudu ve o da kendini zevk dalgasına bırakıp boşaldı. Fazlasıyla terlemişti. Sakinleştikten sonra uzun yoldan geldikleri için lenayı öpmeyi bırakıp yatağa doğru götürdü. Normalde bu kadar kolay bırakmazdı ama yarın çıkacakları bir yol vardı. Daha fazla lenasını yormak istememişti. Lenayla beraber uzandılar yer yatağına. Çok geçmeden kız yorgunluktan dolayı uyuyakalmıştı. Artun ise saçlarını okşadığı ve kokusunu içine çektiği güzel meleğini izlerken nihayet o da uyuyakaldı.
..............
Milena çok heyecanlanmıştı makyaj konusunda heradan çok şey öğrenmişti. Hera hayatları boyunca çoğu şeyi onlara öğretmiş ve akdora ile çok iyi birer ebeveyn olmuşlardı. Bazen iyi ki buradayım diyordu. Ama bunu dedikten sonra pişman oluyordu. Çünkü kimse kucağı boş kalsın istemezdi kendi anne ve babası da bunu hakeden insanlar değilmiş zaten düşündüğü kadarıyla. Ama hayat ona bu aileyi vererek en güzel hediyeyi vermişti zaten. Nihayet bir saat devirdikten sonra hazırdı. Nihayet balo başlamıştı.
Sarayın geniş merdivenleri, altın varaklı korkulukları ve ihtişamlı avizeleriyle göz kamaştırıyordu. Merdivenlerin en üst basamağında, Baloya doğum günü partisinin ana karakteri olarak bulunuyodum, adeta bir peri gibi olmuştum. Elbisemin özenle hazırlandığı bu gece, hayatımda bir dönüm noktasıydı.
Üzerimde, incecik bir saten kumaşla işlenmiş, şampanya rengi bir elbise vardı. Elbisenin üst kısmı, vücudumu saran ve ince dantel detaylarla süslenmişti. Etek kısmı ise, zarif bir şekilde yere kadar uzanan katmanlı bir şifonla kaplıydı. Elbisenin dekoltesi, boynunu zarifçe sergileyen ve hafifçe derinlemesine bir kesimle tasarlanmıştı. Saçlarım, her biri özenle yerleştirilmiş inci tokalarla tutturulmuş, dalgalı bir şekilde omuzlarıma dökülüyordu. Parlak kırmızı dudaklarım ve gözlerimin etrafındaki hafif göz makyajı, güzelliğimi daha da vurguluyordu.
Her adımında, merdivenlerin parlak taşlarına hafifçe vuran ayakkabılarım, bir mücevher kadar değerliydi.
Parti salonu, muazzam bir avize tarafından aydınlatılıyor, etrafa sıcak bir ışık yayılıyordu. Duvarlar, altın varaklı resim çerçeveleri ve büyük aynalarla süslenmişti. Mermer zemin, kalın halıların zarif bir şekilde yerleştirildiği bir alan oluşturmuştu. Odanın her köşesinde, taze çiçeklerle hazırlanmış büyük aranjmanlar ve masalar, şampanya kadehleriyle doluydu.
Adım adım merdivenleri inerken, etrafdaki tüm gözlerin üzerimde olduğunu hissettim. Kalbim, her bir adımda hızla çarpıyordu.
Salonun ortasında bulunan Alexander, gözleriyle Milena’yı takip ediyordu. Alexander, geceye uygun şekilde şık bir smokin giymişti. Ancak, Milena’yı ilk gördüğü an, gözleri bir anda genişledi ve hayretle parladı.
O an, her şeyin sesi kesilmiş gibiydi. Milena’nın güzelliği karşısında bir süre için tüm dünya durdu. İkisi arasında görünmeyen bir bağ vardı, bu bağ, kalabalığın gürültüsünden ve gözlerden bağımsız olarak yalnızca onların arasında geçiyordu. Milena’nın gözleri, Alexander’ın bakışlarını fark ettiğinde, kalbinin derinliklerinde bir kıvılcım parlamıştı. Aynı anda, Alexander’ın yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı, ama gözlerinde bir hüzün ve istek de vardı. Kardeşi gibi bakamıyordu bir türlü.
Merdivenleri tamamlarken, elbisem her bir hareketimle ışıldadı ve salonun merkezine ulaştığımda, herkes bu büyüleyici güzelliğine hayran kaldı. O an, Milena ve Alexander arasında yalnızca bir bakışmanın ötesinde, duyguların dans ettiği bir an vardı. Göz göze geldiklerinde, aralarındaki gerilim ve çekim hissi, kalabalığın içindeki her şeyden daha güçlüydü.
Sarayın ihtişamı içinde, doğum günü balosunun bu unutulmaz anı, Milena ve Alexander’ın içindeki hislerin ne kadar derin ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyordu. Her şey bir peri masalı kadar güzeldi, ancak bu masalda yazılacak olan gerçek hikaye, her bir bakışın ardında gizliydi.
Göz alıcı bir anın ardından, merdivenlerden indiğimde, salonun ortasında büyük bir heyecan vardı. Akdora, bir an önce kızıyla ilk dansını yapmak için sabırsızlanıyordu. Gözleri, Milena’yı gördüğünde parladı ve yavaşça ilerleyerek kızıyla buluştu.
Akdora, zarif bir şekilde elimi tuttu ve nazik bir gülümsemeyle "Bu gece senin gecen, kızım," dedi. Elimi tutarken, gururlu ve duygulu bir bakışla beni dans pisti ortasına yönlendirdi. Kalbim heyecanla atarken, babamın elinin sıcaklığı ve güven verici dokunuşu, içimdeki tüm gerilimi ve heyecanı azalttı.
Babam, müziğin ritmine uygun şekilde adımlarını atarken, "Senin bu gecede burada olman, hayatımın en güzel anlarından biri," dedi. "Seni bulduğumuz ve bu muhteşem anı paylaştığımız için kendimi şanslı hissediyorum. Her şeyin en iyisini hak ediyorsun."
Gözlerim dolmuştu, babamın sözleri derinden dokunmuştu. "Baba, bu geceyi seninle paylaşmak benim için en büyük mutluluk," dedim ve başımı babamın omzuna yasladım.
Birlikte dönerken, duygusal bir bağ kurdular ve salonun diğer köşelerinden izleyiciler tebessümle onları izliyorlardı.
Bu sırada, Hera ve Alexander, dans pistine doğru hareketlenmişti. Alexander, annesi Hera’yı nazikçe dansa kaldırdı. Hera, oğlunun yanında olmakla mutluluk içinde dans ederken, ikili arasında da göz kamaştırıcı bir uyum vardı. Alexander’ın hareketleri, zarif ve nazikti, Hera’nın her adımında ona uyum sağlıyordu.
Dansları tamamladıktan sonra, Alexander, Milena’ya doğru ilerledi ve elindeki küçük, zarif bir kutuyu ona uzattı. “Bu geceyi daha da özel kılmak istedim,” dedi, içten bir gülümsemeyle.
Kutuyu açtığımda, içinden çıkan hediye, zarif bir kolye şeklindeydi. Kolye, Minerva taşlarıyla bezeli, altın bir zincir üzerine yerleştirilmişti ve içinde Milena’nın çocukluğunun izlerini taşıyan küçük bir taş vardı.
Alexander, “Bu kolye, senin güzelliğin ve zarafetinle uyum sağlasın diye hazırlandı. İçindeki taşlar, geçmişin ve geleceğin izlerini taşıyor. Benim için özel bir anlamı var, umarım beğenirsin,” dedi.
Gözlerimi kolyeye dikerken, gözlerim parlıyordu. “Bu gerçekten çok anlamlı ve güzel,” dedim. Alexander’a teşekkür ettim. Kolye, gece boyunca ışıkların altında boynumda zarif bir şekilde parlıyordu.
Hediyenin ardından, Alexander ve Milena arasında geçen bu an, salondaki iki kişinin dikkatini çekmişti.
Gece ilerledikçe, yüzümde mutlu bir gülümseme, babamın ,annemin ve Alexander’ın bana sunduğu bu özel anlarla daha da belirginleşti. Her şey, muazzam bir doğum günü partisinin parçası olarak, zarif bir şekilde birleşmişti.
Doğum günü partisi devam ederken, İçimdeki bir his, benim tuhaf bir şekilde huzursuz olmama neden oldu. İlk başta bu his, fazla içki tüketiminin ya da aşırı heyecanın bir etkisi olarak düşündüm, ama his giderek daha güçlü bir hal aldı. İçimde bir çekim gücü hissettim ve bu çekim, adeta beni dışarıya çağırıyordu.
İçgüdülerime güvenerek, salonun kalabalığından ayrıldım ve merdivenlere yöneldim. Her adımımda, içimdeki bu baskıyı daha da kuvvetli hissediyordum. Hızla sarayın en üst katına çıktım ve Akdora’nın özel odasına doğru ilerledim. Tamamiyle iç güdü ile ilerliyordum.
Bu arada, Alexander, Milena’nın aniden salonu terk ettiğini fark etti ve onun peşinden gitmeye karar verdi. Merdivenlerden yukarı çıkarken, Milena’yı bir adım uzaklıkta takip ediyordu. Merak ve endişe içinde, Milena’nın ne yaptığına dair bir ipucu arıyordu.
Milena, Akdora’nın özel odasına girdiğinde, kapının arkasında eski bir huzur ve sessizlik buldu. Odanın içi, zarif mobilyalarla döşenmişti ve duvarlar eski zamanlardan kalma tablolarla süslenmişti. Milena’nın gözleri, odanın köşesinde bulunan, eski ve ağır bir çalışma masasına yöneldi. Masanın üzerinde, tozlanmış bir çekmece vardı.
Çekmeceyi açtığımda, içinden siyah kaplı bir defter çıktı. Defteri açar açmaz, sayfalarda eski el yazıları ve çizimler gördüm. İçindeki metinler ve semboller, beni geçmişe ve geleceğe dair karanlık bir kehanete götürdü. Sayfalar arasında savaşla ilgili, karmaşık ve ürkütücü öngörüler yer alıyordu. Özellikle, çok uzak olmayan bir zamanda yaşanan büyük bir çatışmanın detayları vardı; bu savaşın, Milena’nın ve ailesinin kaderiyle nasıl bağlantılı olduğuna dair korkutucu işaretler vardı.
Alexander, odanın kapısını sessizce açarak içeri girdi ve Milena’nın arkasına yaklaştı. “Ne oldu, Milena?” diye sordu, gözleri deftere odaklanmıştı. Defteri hatırlamıştı. Gözleri tedirgin bir şekilde milenanın üzerinde oyalandı.
Milena, bir an ürkerek arkasına döndü ve Alexander’ın orada olduğunu fark etti. “Bir şeyler hissettim, içimde bir ses beni buraya yönlendirdi,” dedi, gözleri hala deftere kilitlenmişti. “Gördüğüm şeyler… korkunç. Geçmişimle ilgili çok şey öğrendim ve savaşla ilgili kehanetleri gördüm. Bu defter, her şeyi anlatıyor. Ve şimdi, kim olduğumu… Nereden geldiğimi… Tam olarak ne yaşanacak olduğunu anlıyorum.”
Alexander, Milena’nın yüzündeki korkuyu ve paniği fark etti. “Şşşt , Sakin ol,” dedi, onu teskin etmeye çalışarak. “Sana yardımcı olayım. Ne gördüğünü anlat bana. Bu bilgileri anlamamıza ve belki de çözmemize yardımcı olabilir.”
Derin bir nefes aldım ve gözlerim, Alexander’ın gözlerine odaklandı. “Bunlar, geçmişte yaşanan büyük bir savaşla ilgili kehanetler, Ve burada, bu defterde, kaderimizle ilgili karanlık bir yazı var. Gelecek hakkındaki her şeyin kökeni burada olabilir. Şimdi her şeyin ne kadar büyük ve karmaşık olacağını biliyorum, bu bilgi bizi nasıl etkileyecek, bunu anlamak zorundayım.”
Alexander, Milena’nın endişelerini anladığını belirterek, “Birlikte çözmeye çalışacağız,” dedi. “Bu defterde yazılanların anlamını bulmak için elimizden geleni yapacağız. Ama bu gece değil tamam mı? Bu gece senin gecen. Bu geceyi mahvetmek gibi bir niyetim yok.Her şeyden önce, endişelenme; bu gece geçtikten sonra bu konuyu bir şekilde çözüme kavuşturacağız.”
"Tamam ama korkuyorum. Tam olarak anlamadım ama her şey burda yazılanlarda saklı" dedim defteri göstererek.
"Tamam her şeyi ailecek konuşacağız ve defterde yazılan her şeyi dikkate alacağız hem gerçek ailen hakkında bir şeyler gördün mü?"
Milena kafasını sallayarak onayladı. Hala etkisinde kalmıştı gördüklerinin. O bir kahin ve cadı mıydı? Gerçekten rüyasında gördüğü kişi babası mıydı? Onu yıllardır aslında bu savaşa hazırlamıştı değil mi? Her şey değişiyordu. Her şeyi Akdora ve heraya anlatmalıydı? Savaş kapıdaydı. Korkuyordum ama Alexander korkularımı yatıştırmak için sarıldı ve " sakin ol küçük cadı. Korkma halledeceğiz her ne gördüysen bunu düzelteceğiz."
Kendi için değil zaten en çok onlar için korkuyordum. Aileme bir şey olsun istemiyordum ki.
"Şimdi küçük cadı defteri yerine koy ve birlikte aşağı inip bu günü güzelce kutlayalım yarın olur olmaz ilk bu işi çözeceğiz söz ama bugün mutlu olman gerekiyor. "
Alexanderın kollarından ayrılıp defteri yerine koydum ve koluna girip hiçbir şey olmamış gibi onunla beraber aşağıya indim.
Arka masalarda oturan yaşıtlarımızla bizde o masaya geçtik. Arkadaşlarımızla şakalaşarak bu günü güzelce bitirdik.
Herkes çok mutluydu. Milena da arkadaşları ve yanından ayrılmayıp kendisiyle şakalaşan Alexander sayesinde sakinleşti ve kendini anı yaşamaya bıraktı.
Saray halkı baloyu eğlenerek geçirmişti. Eğlenmeyen ve mutlu olmayan iki kişi vardı. O iki kişi bu mutlu halka ihanet ederek çok büyük tehlikelere yol açacaktı.