Kulağıma dolan ayak sesleri ile kapanmış olan gözlerimi araladım ve nerde olduğumu çözmeye çalıştım. Büyük bir yatağın üzerindeydim. Karanlık oda da seçebildiğim tek şey buydu. En son Bora’nın kucağında uyuya kaldığımı hatırlıyorum. Sanırım beni buraya Bora getirmişti. Karanlık odanın içinde bulunan kül grisi dolap, gri komodin ve siyah iki çift koltuk değişik ama güzel bir hava katmıştı odaya. Duvarlar boştu. Ne bir resim nede bir tablo vardı. Yatakta doğrulup gerindim ve komodine bırakılmış olan telefonumu alıp saatime baktım. Akşam saat 7 civarlarındaydı. Omuz silkerek ensemi kaşıdım ve homurdanarak üzerimde ki pikeyi ayağımla aşağıya çekiştirdim. Odanın içerisinde bulunan banyo olarak tahmin ettiğim kapı açılınca bakışları oraya döndü ve aynı anda dudaklarımdan bir çığlık firar etti.