4. Kısım

1991 Words
4. Kısım: "Neden yaşarken ölü, ölüyken yaşar değil?" Her zaman beklenmedik anlar vardır... Beklenmedik bir anda gelen güzellikler, mutluluklar... Alp bunu beklemiyordu, hiçbir tepki veremezken bakışlarını o güzel elalardan ayıramıyordu. Ecrin ise o güzel gülüşü eşliğinde ışıl ışıl parlayan gözleriyle Alp'e bakıyordu. Şaşkındı Alp, beklemiyordu böyle bir şeyi. Büyülenmişti adeta; karşısında ona gülümseyerek bakan kızın gülüşüne, elalarına, ay tenine, gece karası saçlarına... O kadar narindi ki o kadar temiz ve parlaktı ki hayal miydi yoksa gerçeğin bir hediyesi miydi anlam veremiyordu. Ama hayal olmasını istemediğini biliyordu... Dudaklarını araladı lakin aralık dudaklarından tek bir sözcük dahi çıkamadı, o kadar şaşkındı ki bu beklenmedik arkadaş teklifine cevap veremiyordu. Ancak bu sessizlik Ecrin'in güler yüzünü bozmadı. Elleri simitin üstünde, ayaklarını gerisine götürüp yüzmeye başlamıştı. Daha fazla şaşırmıştı. Kendisini nereye alıp götürüyordu bu güzel kız? Gerçi bu güneş misali ışıl ışıl parlayan kız ile ölüme bile giderdi... Arkasına bakınca kenara gittiklerini anladı. Durmalarıyla Öykü'nün yanlarına gelmesi bir olmuştu. "Ooooo, arkadaş bulmalar." Alp'in yanında duran Ecrin, Öykü'yü görünce ona döndü. "Senin arkadaşın mı?" Bu soruyu duyunca ancak üzerindeki şaşkınlığı atıp kendine gelebildi ve hemen sessizliği bırakıp "kuzenim" diye cevap verdi. Öykü'ye baktı bir süre ve o hayran kalınacak gülümsemesinden hiçbir şey kaybetmeyerek memnun olduğunu dile getirdi. "Eee, hayat nasıl gidiyor?" Onlar tam da kafa dengiydi; ikiside güzel mi güzel, neşeli mi neşeli, hayat dolu... Samimice sorulan bu soruyu duyan Öykü sesine yansıyan neşesi ile cevap verdi: "İyi valla, tatil yapıyorum." Kız kıza onlar konuşuyorken Alp dalmıştı öylece bu gizemli kıza... Bakıyordu dudaklarında peyda olan tebessüm ile o eşsiz güzellikteki elalara... Sırma saçlarına; her şeyine kısaca, her zetresini ezberlemek istercesine... Kendisini alamıyordu. İçindeki ses ise, "Ecrin'i asla kaybetme" diyordu. Birden kendisine ilişen gözlerini fark etmesi ile biraz gerildi. "Kuzenin bana adını söylemedi. Hatta arkadaşım olacak mı onu bile bilmiyorum..." Tam dudaklarını, aralamış, cevap verecekken Öykü atılır. "Adı Alp... Arkadaşın olur tabi, neden olmasın ki?" Bunu duyan Ecrin' in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Acaba o karşısında duran bu yakışıklı, kanatsız meleğe karşı bir şey hissediyor muydu, Alp'in bu anlam veremediği hislerinin karşılığı var mıydı? Alp'e doğru ufak bir adım attı. "Alp... Bu tatilde arkadaşın olmak, seninle gezmek istiyorum. Hiç arkadaşım yok, seninle takılmamın bir sakıncası yok değil mi?" Ne gibi bir sakıncası olabilirdi ki? Alp'in istediği de buydu zaten. "Çok memnun olurum." dedi normalden biraz kısık olan sesiyle. Bu güzel kızla vakit geçirmek, sohbet etmek... Düşüncesi bile heyecanlandırmıştı. "Harika!" Gülen elalar Alp' in dudaklarında da ufak, içten ama biraz da çekingen bir tebessümün oluşmasına neden olmuştu. *** Sel misali geçen güzel zamanlar... Alp'i Ecrin alıp koşturuyordu deniz kenarında. Yüzüne kuvvetli çarpan rüzgarı hissediyorken dudaklaeında büyük bir gülümseme peydah olmuştu... Özgür hidsediyordu Alp kendisini. Hemde hiç olmadığı kadar... Rüzgar tenini yalayıp geçerken bir kahkaha sesi yankılandı kayalıklarda... Bakışları gülmesine eşlik eden kızı bulduğunda güzelliği bir kez daha büyükedi Alp' i. "Sen melek misin?" "Efendim?" Dudaklarından dökülen mırıltıyı Ecrin anlamamıştı. Alp ise yok bir şey dercesine başını sallamakla yetindi lakin hayran hayran kıza bakmaktan alamadı kendisini. "Adın neydi?" Alp ilk defa biriyle konuşmak için can atıyordu. Bu kainata aykırı bir güzelliği olan kızın adını merak etmişti. "Ecrin." Allah tarafından verilen hediye.... İsminin anlamını düşündü Alp, gerçekten ona verilen bir hediye miydi? Kim bilir... * * * Zaman hızla akmış ve Alp' in mutlulukla geçirdiği bir gün olmuştu, ilk defa... Sıra geldi gece eğlencesine. Bütün insanlar etraflarında müzik eşliğiyle hareket ediyorken çemberin ortasını da onlar ele geçirmişti. Ecrin, Alp'in ellerini tutarak dans ediyor Alp ise hayran hayran bakıyordu. Müziğe kendisini çok fazla kaptıran Ecrin, ellerini bırakıp ellerini yukarıya kaldırarak etrafında döndü... Güzel bir danstı, Ecrin çok güzel dans ediyordu. Alp bir kez daha hayran kaldı bu kıza (Şarkı) Ellerin dans ederken tam karşımda🎶 Sen çocukça coştukça coşuyorsun🎶 Biraz düşünse, kafasına taksa bütün bunlar tuhaf gelecekti. Çünkü bir özel birey olarak nasıl bunları yaşayabiliyordu? Her şey hayal ürünüymüş gibi lakin hepsi gerçekti. Ama o bunları hiç düşünmüyordu, inanılması zor olan anları yaşamaya teslim etmişti kendini... Yüzünde hep aradığı gülümseme var mıydı, vardı. Daha neyi düşünecekti ki... Bir köşeye ilişti gözleri. Annesi, babası ve kuzeni Öykü kendisine gülümsüyordu. Alp de tüm içtenliği ile gülümserken buldu kendisini, mutluydu. Hemde hiç olmadığı kadar. *** Alp ve Ecrin eğlencenin ardından bir barın önüne oturdular... "Ne kadar güzel bir gündü değil mi?..." diyerek sessizliği bozdu Ercin. Kızın sesi bir müziğin en güzel melodisi misali huzur vericiydi "Evet, güzel bir gündü..." Diyeceği sözleri aklından pür dikkat özenle seçiyordu, sanki bir hatasıyla her şeyi kaybedecek misali. "Ercin..." dedi ve meraklı ela gözleri gözlerine iliştiğinde konuşmasına devam etti: "Ben bu tatili hiçbir zaman unutmam. Çünkü bu yaşadıklarım aklımın ucuna gelmezdi. Belki nasıl ve neden bir günde bunları yaşayabildim ben?" Sonunda içinden merak ettiği soruyu dile getirmişti. "Alp, bu hayatın sana neler getireceğini hiç bilemezsin. Aslında hiçbirimiz bilemeyiz." Aradığı cevap bu değildi. Boynunu eğdikten sonra tekrar kaldırarak Ecrin'e baktı. Bacağını bir titreme ele geçirmişti, stresli idi. Cevapsız sorular rahatsız etmeye başlamıştı, mantıklı bir cevap arıyordu. "Sen kimsin? Neden yanımdasın?..." dedi içinden denizin üstündeki yıldızları izleyen gözlerine bakarak. Kimdi bu kız? "Yıldızları seyredelim." Alp'in baktığı tarafa baktığını anladı. "Ne kadar güzeller değil mi?..." Birkaç dakika boyunca parlak yıldızlara baktılar ve bir kayan yıldız görmeleriyle gözlerini yumdular beş saniye. Birbirine bakınca göz göze geldiler. "Ne diledin?" Bu soruyu garipsedi Alp. "Dilekler söylenmez ki." "Ama ikimizin de dileğinin aynı olduğunu sanıyorum..." Bu söylediği daha da garibine gitmişti. "Hatta ilk ben söyleyeyim..." Merak içinde ağzından çıkacak söze odakladı Alp. "Herkesin eşit olmasını diledim. Sağlıklı ve huzurlu." Dediğinin karşısında ağzı açık kalmıştı. Bu kadarı da mümkün değildi ama olmuştu... Şaşkınlık içerisinde kalmıştı. "Ben de." Ecrin gülümsedi. "Umarım dileğimiz gerçek olur." "Umarım" diye geçirdi içinden Alp. *** Sabah olmuş, güneş yine tüm ihtişamı ile tepede parlıyordu. Sabahın erken saatlerinde plajın yanına inmişlerdi ikili. Kumsalın dışında durup dalgalı denizi uzaktan izliyordu. Ne kadar da güzeldi deniz, belki de yanında güzel bir kız olduğu için bu ksdar güzel geliyordu herşey, yaşamak... "Ne kadar güzel üç gün geçirdik." dedi Ecrin. Ama Alp suskunluğunu koruyarak başıyla onaylamakla yetindi. Ciddi bakan gözlerinin içine ilişti ela gözleri. "Bugün suskunsun... Yanlış bir şey mi yaptım?" Meraklı ve telaşlı gözleri görünür olur. "Sen neyi yanlış yapabilirsin ki. Sadece korkuyorum... Bir anda her şeyin son bulabileceği için, yatakta uyanabileceğim için." Her şeyin bir rüyadan ibaret olmasından korkuyordu. Eğer bir rüyaysa bu yaşadıkları hiç uyanmasındı. Bankta öne doğru kalktı. Hiçbir şey anlamamıştı kız "Neler diyorsun Alp?" "Bütün yaşadıklarım hayal ve düş misali. Her şey fazlasıyla güzel her şey..." Sol tarafa bakarak güzel ela gözlerinin içine ilişti gözleri. Uzun uzun baktı güzel elalara, orada hapis olmak ister gibi... "Ben hayatımda boyunca sadece rüyalarımda mutlu olurdum, şimdi ise komada mıyım?" Gözleri aşağıya indiğinde eli elini tuttu. "Alp ben gerçeğim, aynı şimdi hissettiğin gibi." Çattığı kaşlarıyla elini geriye çekti. Sesini biraz yükseltti: "O zaman ilk eğlence gecesinde sorduğum soruyu cevapla! Ben nasıl ve neden bunları yaşayabiliyorum? Neden bütün tatili yanımda geçiriyorsun?... Beni hiç kimse sevmez, hiç kimse arkadaş olmaz benimle. Ama sen bir günde sevdin, arkadaşım oldun ve çok samimisin. Nasıl? Bunları cevapla, ben de seni birden kaybetmekten korkmayayım artık..." Sonunda zihninde dönüp duran düşünceleri dile getirmişti. Ecrin duydukları karşısında dolup kaldı. Baya üzülmüştü böyle düşünmesine. Hatta gözleri kızarmıştı. "Tamam, her şeyi anlatacağım... Ama ilk sen anlat. Hikayen nedir? Neden hiç sevilmedin? Gerçek olmadığımı düşündürecek kadar neler yaşattılar sana?" Birden denize bakmaya geri döndü. Uzaklara dalıp gitti düşünceler eşliğinde... Ne yaşamamıştı ki..? "Benim neyim olur anlatacak... Küçük bir yerin küçücük her mahallesinde yaşamaktayım. Ömrüm yıllarca sakat, kusurlu, engelli kelimelerini duymakla geçti. Hiç arkadaşım olmadı, hep dışlandım yani... Ve o-" Sözleri birdenbire kesilmişti. Merak içinde sordu: "O kim Alp?" Gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü o an. "Ekim... Beni sahiplenen tek dost. Sadece beni o anlardı, sadece o korurdu yaramaz çocuklardan..." Gözlerinde mazi canlandı... * * * 7 yıl önce Mahallesinin sokağındaydı. Tekerlekli sandalyenin üzerinde üç çocuğun kendisine gülmesine seyirci kalıyordu. "Engelli. Ha ha ha..." Baş parmaklarıyla kendisini göstererek kahkaha atıyordu. O kadar rahatsız ediciydi ki, ne anlatmaya kelimelerin gücü kalırdı ne sağlıklı insanlar anlardı. Dayanamayıp zalim çocuklara sordu: "Neden gülüyorsunuz? Hiç böyle olmayı ister miydim?" Ancak kahkahalarına son verememiştiler. "Hemen çekilin oradan!" Uzaktan genç bir kızın sesini duymalarıyla etrafa bakınırlar. Hızlı adımlarla yaklaşıyordu. Fark eder etmez kaçmaya başladılar. Hızlıca eğilip yerden küçük bir taş aldı ve bir çocuğun kafasına isabet ettirmek üzere fırlattı. "Neden gülüyorsunuz it oğlu itler!" Çocuklar gözden kaybolunca koşar adım Alp'in yanına gitti. "İyi misin?" Telaş içinde sordu. Öfkeden hızlı nefes alıp verdiğini anlayınca elini omuzuna koydu. "Kötü insanlar olduğu gibi iyi insanlar da var, mesela ben. Hadi sakin ol." Başını yukarıya kaldırarak yüzüne baktı. Kahverengi boyalı, zeytin gözlü, güzel bir kızdı. Güneşin önünde duruyordu gerçek güneşi kendisiymiş gibi. "İyiyim" kelimesi çıkabilmişti iki dudağın arasından sadece. "Benim adım Ekim." "Benim adım da Alp." "Çok memnun oldum. Hadi şimdi biraz gezelim, iyi gelir." Tekerlekli sandalyenin arkasına geçerek pür dikkat yavaşça sürmeye koyuldu... İyi insanlar her zaman vardı... * * * Denizin karşısında maziyi düşündüğü ve anlattığı için akan gözyaşlarına mani olamıyordu. Mazi acıtıyordu. Aklına geldikçe hem mutlu oluyor hem de kalbinde büyük bir sancı baş gösteriyordu. Ecrin ise Alp'i böyle gördüğü için çok üzgündü kederli bakışlar savuruyordu. Hiç kimse hak etmiyordu bu kadar üzgün olmayı, hele kanatsız bir melek... "Böylece onu on iki yaşımda tanımaya başladım. Zaman aktıkça ona karşı farklı, kimseye vermediğim duygular beslemeye başladım... Mahalleden nasıl taşındı biliyor musun? Ona her şeyi itiraf ettim. Benzersiz sevgimi, onsuz var olamayacağımı. Anlattım anlatım anlattım, konuştum konuştum konuştum ve kardeş gördüğü için bana çok kızdı. O kadar kızdı ki iki hafta sonraki taşınmayı öne alıp ertesi gün gitti ve bu yıl da üniversiteyi bitirip sevgilisiyle evlenecek." "Ekim kaç yaşında?" Ne önemi vardı yaşın? Yürek sevdikten sonra... "Aramızda üç yaş var. Ama sevmekte hiçbir engeli olmadığı gibi yaş sadece bir sayıdır. Ne zaman ki mutlu olmayı bilemesek, gerçek sevgiyi tadamazsak ve saygı duyamazsak o zaman yaşlanırız. Ben mesela, Ekim'den iki yıl ayrı kaldım ve yirmi yaş yaşlandım..." Bu söyledikleri Ecrin'i çok etkilenmişti... Alp'i daha fazla mutlu etmek zorunda olduğunu anlamıştı. Çünkü hayat gerçekten hiç gülümsememişti Alp'e. Peki ya neden? Böyle doğduğu için mi? Gözyaşları içerisinde başını Alp'in omuzuna koydu. Alp ise şaşkın şaşkın yandan bakıyordu. Burnuna dolan manolya kokusu onu başka alemlere sürüklemişti. Bu kızın kokusu bile aklını başından alıyordu. "Çok haklısın Alp. Ama artık geçmişe değil, geleceğe bakalım." Gerilerek konuşmaya devam etti: "Ama bütün bu yaşadıklarım üzerine yapamıyorum, elimde değil. Beni koruyan Ekim eğer olmasaydı intihar ederdim..." dedi. "Ve şimdi bezen diyorum ki neden yaşarken ölü, ölüyken yaşar değil?... Cennette yapacaklarım sınırsız. Yürüyebileceğim, özgür olacağım, dalga geçen olmayacak. Ama bunlar için intihar edemiyorum-" "Çünkü gitmemek için hepimizin küçük de olsa umudu var: bir gün mutlu olmak." Bunu duyduğunda yüzü biraz gülümser oldu. "Aynen..." Birkaç saniye süren sessizliğinin ardından: "Ben çok üzüyorum. Sevdiğim kadını o kadar üzdüm ki, beni bırakıp gitti. Şimdi ise kendilerinden daha fazla beni düşünen ailemi üzmekteyim. Ben üzmeye mahkum muyum?" (Şarkı) Herkes bir parça aldı götürdü benden🎶 Ben demeyi bıraktım yoruldum seni üzmekten🎶 Biraz gönlünü alsam geçerken...aşkın kenarından🎶 Eliyle gözyaşlarını silip Alp'in omuzundan kaldırdı başını. "Hadi, bir yere gidiyoruz." Kızaran gözleri denizi bırakıp gözlerine baktığında emin olamadığını farketti. Doğru zaman şimdi miydi, bilmiyordu. Emin olamadığının nedenini de bilmiyordu veya bilmek istemiyordu. Ama kararlı görünerek ifade etti: "Seni biriyle tanıştırmak istiyorum." Birden banktan kalkıp tekerlekli sandalyenin arkasına geçti ve sürmeye koyuldu... Havuzu gerilerinde bırakıp cam kapıdan otele girdiler. Ecrin asansörü çağırmasıyla açılması bir olmuştu. Girdikten sonra "2"'ye bastı ve Alp'de daha fazla merak uyandırdı. Odalarının bulunduğu katta kiminle görüşeceklerdi? Varmışlardı. Koridorda birkaç saniye ilerlediklerinde odasını geride bıraktıklarını gördü Alp. Biraz daha ilerleyip koridorun sonunda sola döndüler ve beşinci odanın önünde durdular. Ecrin, oda kartını çıkarttığında odasının odasına yakın olduğunu öğrenmişti. Kartı yerine dayadı ve kapı açıldı. Merak içinde odaya doğru bakıp gördü ve şaşırdı... Kendisinin durumundan daha çok vahim olan tekerlekli sandalyeli on altı yaşındaki kızı gördü. Durumu çok vahim. Hiçbir yerini hareket ettiremiyor, bir kolu katlanmış merhaba eder misali. Bir kolu da sandalyenin kenarında. Yanında yaşlı bakıcısı vardı. Alp'i görünce gözlerine baktı ve büyük gülümsemesini yaptı. "Kardeşim Cansu... Doğuştan." Cansu'ya karşılık vermek için yüzünde gülümseme belirtti gözyaşı yanağından süzülürken. Gülen gözleri Alp'in üstünden eksik olmuyordu... #EşitlikZamanıUYÖ İ ile başlayan M ile biten sosyal medya adresimiz: @ alyudyapim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD