2. Kısım

1368 Words
2. Kısım: "Neden hiç eşit değil bu dünya?" Elleriyle bavullarını taşıyan yetkililerin arkasından ailemiz otele girmişti. Otel dört bir yanından adeta buram buram lükslük kokuyordu. Lobi sadeliğini korurken güzelliğiyle ve büyüklüğüyle göz alıyordu. Renkler öyle bir uyumda dekore edilmişti ki insanın içi ferahlıyordu baktıkça. "Vaaayy" diye atıldı Öykü birkaç adım atıyorken. "Fotoğraflarda göründüğünden daha fazla iyiymiş." Büyülenmiş bakışları ile şaşkınlığını dile getirirken bakışları etrafı sessizce inceleyen kuzenine takıldı. "Değil mi Alp?" kuzeninin ifadesiz bakışlarına bakarak sormuştu bu soruyu. İfadesiz gözlerle sessizce, "evet evet" diye geçiştirmekle yetindi. Fazla dikkatini çekmemişti doğrusu, o sadelikten yanaydı genellikle. Düşünceleriyle baş başa kalabileceği sessiz bir ortam yeterdi ona. Gözlerini umutsuzca devirdi Öykü. Bir insan hiç mi gülümsemezdi, konuşmazdı? "Biraz sesin çıksın Alp." Bu esnada bir görevli, adamın yanında durup odalarının yarım saatte hazır olacağını söylediğinde bunu duyan kadın söze girdi: "Hadi o zamana kadar lobide oturalım ve Alp ile sohbet edelim." Öykü hemen atıldı lafa; "Hayır hayır" diyerek karşı çıktı. "Aynen şöyle yapıyoruz; siz şimdi oteli gezip tozuyorsunuz. Biz de kuzen kuzene zaman geçiriyoruz." Kadın kararsızca yeğenine baktı bir süre. Buraya oğlu için gelmişti oysa, gezip tozmak için değil... Bakışları Alp' i bulduğunda oğlundan ayrı kalmak istemediğini fark etti. Kanatsız bir melekti o ve kendi kanatları altında olsun istiyordu. Bir saniye dahi yanından ayrılmak istemiyordu ama Alp' in dış dünyaya açılması gerekiyordu. "Ama gezmek bizim için önemli değildi." diye yanıtladı kadın. "Hayır, çok yanlış düşünüyorsun. Gezmek her insan için önemlidir." Öykü pes edeceğe benzemiyordu çünkü onlarda biraz olsun dinlenmeyi, tatil yapmayı hak ediyordu. Oğullarının iyiliği ve mutluluğu için uğraşırlarken ne kadar yorulduklarının farkında bile değildiler. Bir solundaki sıkkın oğluna, bir sağındaki kendisine evet desin diye masumca bakan Öykü'ye baktı. Ve sonunda ikna olmuştu, her ne kadar istemesede oğlunun belkide onlardan biraz olsun uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. "Tamam... Kuzenin Alp sana emanet." Başını kaldırıp ifadesiz şekilde gözlerinin içine baktığını fark edince sözüne devam etti: "Ve Alp, Öykü kuzenin de sana emanet." Kadın adamla uzaklaştığında hemen tekerlekli sandalyenin arkasına geçip iki yanından tuttu. "Hadi bir çılgınlık yapayım, seninle dolaşayım." kuzenine takılıyor, gülddürmeye çalıyordu lakin tüm çabaları boşaydı. "Lütfen bırak" dediğinde sürmeye başlamıştı, kendisini dinlemiyordu. "Kitap okuyacağım!" Aldırmayan sesi ile, "sonra okursun" diye cevapladı. Vazgeçip önüne kızmış yüzüyle döndü oda çünkü kuzeni oldukça kararlıydı. Asansörün önüne geldiğinde sevmediği, aslında özel bireylerin hoşlanmayacağı durumla karşılaştı. Sekiz kişi, Amerikalılar, Almanlar, üçü de Türk tek olan asansörün önünde sağlıklı sağlıklı bekliyorlardı. Dıştan gelen ses: "Keşke sağlıklı ben olsaydım, merdivenlerden çıkardım. Gerçekten ihtiyacı olanlara yol verirdim. Keşke merdivenlerden çıkabilseydim, yükseklerde olma duygusu bana zevk verirdi ve yaşadığım duyguyu yaşasınlar diye daha fazla dua ederdim..." Asansör gelmişti. İçine dolup taştılar ve Öykü zorla tekerlekli sandalyeyi köşeye sıkıştırdı. Öykü basmak için düğmelere baktığında, "L"'nin altındaki düğmeye basmışlardı. Garipseyerek önüne döndü. Birkaç saniye ardından kapı açıldığında herkesin çıkması ile Öykü rahat nefes aldı. "Bir aşağısı için ne kadar da sıkış tepiş bir asansördü. Şans işte." İnsanlar ne kadar da tuhaftı öyle? Asansöre asıl ihtiyacı olanlara sığacak yer yoktu. Geri geri sürerek çıkarttı asansörden ve karşısında havuz alanı olan kapıdan dışarıya çıkıp durdular. Masmavi büyük havuz, yanındaki cıvıl cıvıl insanlarla fazlasıyla albeniliydi. Alp ortamı gözden geçirdi çekingen ve birazda bezmiş bir eda ile Bütün insanlar çok eğleniyor, genç erkekler havuz başında zevk içinde atlıyor ve kızları düşürüyor, sevgililer şezlonga çekilip samimice sohbet ederek dondurma yiyip ferahlıyordu. Alp'in iç sesi: "Gittiğim, insanlarla cennet gibi gelen yerler bana yapamadılarım şeyleri hatırlatıyor. Gözlerimi nereye çevirsem, nereye baksam etraf yapamadıklarımla dolu. Onlar cennetteyken ben yalnızca seyircileri oluyorum, hiçbir şey yapamıyorum, hiçbir tarafı seçemiyorum... Eğer cennet ve cehenem bu dünyada ise, insan kendi seçiyorsa Allah neden bizleri böyle yarattı?" "Hadi deniz kenarına gidelim." Öykü'nün sesi ile zihninde cirit atan düşüncelerden sıyrılarak ona döndü. * * * Denizin uzağında, ıraklara dalmıştı düşünceli bakışları, zihnini kemirip duran düşüncelerden bir türlü kurtulamıyordu ama bu onun elinde olan birşey de değildi. Simitini alan Öykü yaşlı adama parasını takdim etti ve simit arabası uzaklaştığında Alp'e döndü. "Hotelde simitçi buldum, simit ister misin?" Ancak kederli gözlü genç hiçbir şey yiyecek durumda değildi. "Neden hiç eşit değil bu dünya?" Bunalmış bir şeklide, "yaaaa" dedi ve birkaç adım atarak yanında durdu. "Yine başladık..." Bir yanıt alamayınca ekledi: "Ama ben senin ergen sözlerini dinleyemeyeceğim artık." Ne ergenliğinden bahsediyordu? Görmüyor muydu halini, üzüntüsümü? "Öykü, aramızda kaç yaş var? Sen de biliyorsun ki, ben ergen değil engelliyim." Ters ters, üzüldüğünü saklayarak kuzenine baktı bir suç işlemiş misali. "Ben sana o kelimeyi yasaklamamış mıydım?!" "O zaman birbirimizi kandırmaya doyamayalım. " Sertçe ıraklara döndü tekrar kederli bakışları, sinirli olduğu nadir anlarındaydı. "Sen elinde olmadığı nadir şeyler için üzül ya! Dünyada neler olup bittiğini bilmiyorsun, daha çok çok kötüleri var bilmiyorsun, kendine üzülüyorsun... Çocuğun sadece bacaklarında var, yatalak değil, yakışıklı mı yakışıklı, konuşmasıyla sözleriyle herkesi etkiliyor ve kendine üzülüyor!" Öyleydi, her zaman daha kötüleri vardı ve insan her haline şükür etmeliydi. "Cehaletin içinde doğup büyüdüğüm için olabilir mi?" "Belki ailenin senin için ev almaya gücü yoktur, kiraya da düşmeye de niyetleri yoktur. Ne kadar güzel bir eviniz var, insanlara neden takılıyorsun? Bu senin hayatın, kendi hayatına bak." Uzaklara bakışı sertleşti, kaşları çatıldı, eli yumruklaştı. Canını yakmak ve tüm sinirini çıkarmak istercesine sapladı tırnaklarını derisine. "Hayatıma bakıyorum ve yanında bir erkek görüyorum!" Gözleri Alp'e ilişti. "Bak güzel kuzenim, senin her yerin güzel. İçin güzel, dışın güzel. Sadece bacakların tutmuyor ama tutacak inanıyorum. Ve o zaman da istediğin kişinin yanına gidip 'tamam' onayını alana kadar laf yapacağım." "Al işte. Madem her yerim güzel neden şimdi gitmiyorsun? Ben biliyorum, bana bakmaz diye." Bunu diyerek Öykü'nün kalbini kırmıştı farkında olmadan, çok üzmüştü ama o da anlasındı kendisini birazcık. Anca birkaç saniyenin ardından cevap verebildi: "Ona gidip diyeceğim ki, 'Alp senin için yürüdü, sen yürüttün onu. Seni çok seviyor, hatta seni o kadar seviyor ki bu sevgi kendisini sevebileceğin nedenlerden.' Ama sen herkesi bir görmekten vazgeçme, beni bile." Hızlıca arkasını dönüp birkaç adım uzaklaştı ve hatırlamasıyla adımları kesildi. "Aaahh! Keşke seninle tartışmanın sonunu da yapabilsek." Geri dönerek tekerlekli sandalyenin arkasına geçip sürmeye başladı... *** Güneş tepede tüm ihtişamı ile parlarken masada ailecek kahvaltı yapıyorlardı. Herkes keyifliyken, her zamanki gibi Alp'i düşünceler alıp götürmüştü. Cam kenarında büyük bir buluta odaklanmıştı bu sefer kaderli bakışları. Keşke bir kuş olup kanat çırpabilseydi maviliklerde özgürce... İçindeki ses: "Seninle aynı şehirde olmak, aynı şeyleri görmeyi sanmak bile çok güzeldi..." Gözleri karşısında oturan Öykü'ye kaydı, üzgün gibiydi. Çok kırmıştı kuzenini ve bunu telafi etmek zorundaydı. "Hey, Öykü" dedi sessizce ve gözlerini tabağından çekip kendisine bakmasını sağladı. Samimi gülümsemesini göstererek affetmesini umuyordu. "Ne oldu? Aklına bir manî mi geldi? Döktür de etkilenelim." İçten güldüğünü görünce rahatlamış sevinmişti. Yine unuttuğunu anlayan Alp, gülmesine gülen gözleriyle eşlik etti. İç sesi: "Öykü'de en sevdiğim huy küsmemesi, kin nefret tutmaması... Aklında hep geçirdiğimiz güzel zamanları tutuyordu ve bu özellik her insanda olmalı. Birine kolayca darılmak, kin nefret yerine geçmişe yolculuk etmeliyiz ve güzel anlarımızı gördüğümüzde demeliyiz ki; 'Geçmişte bunları yaşayan biz, neden daha güzellerini yaşamayalım ki?'... İşte bütün mesele bu." *** Güneş yine ihtişamı ile tepedeydi, havuzun berrak suyunun ışıl ışıl parlamasına sebep olurkrn havuz kenarında annesi vücuduna güneş kremini sürüyordu. Her yerine sürdükten sonra, bir eliyle simiti tutan babasıyla kollarından tutarak ayağa kaldırdı. Havuza yanına gelince ise ayaklarını simitin içerisine soktu. Artık yüzmeye hazırdı. Ayaklarını havuza daldırıp oturunca ailesinin suya itmesi ile havuza girmişti. Babası, "Fazla uzaklaşma." uyarısını yaptı. Havuz onun nadir özgür olduğu yerlerden biri idi, suyun içinde iken kendisini hiç olmadığı kadar özgür hissediyordu. "Tamam" deyip alttan bacaklarını oynatarak uzaklaştı. Doya doya, özgürce yüzdü ve yüzdükçe de aradığı mutluluğu bir parça bulmuştu. Bu sırada, şezlongda uzanan biri gözlerini Alp'in üzerinden alamıyordu... Suyu bütün vücudunda hissediyordu. Durduğu yerde ellerini açarak etrafında dönerken, suyun ellerini ele geçirdiğini hissediyordu. Ve durarak eğlencesine ara verdiğinde kendisine hayran hayran bakan ela gözlerin güzel sahibini farketmesi ile gözlerini alamadı. Güzel mi güzel, esmer narin gencecik bir kızdı. Alp'e samimice gülümsüyor, el salıyordu. Bu kızın her şeyi bütün herkesten başka bir kademede idi. Samimiyeti, gülüşü, duruşu ve güzelliği... En çokta masumluğu... Alp şaşkınlık içerisindeydi. Herkesten farklı olan bu kız nereden gelmişti? Gökten mi? Alp farkında olmadan, parmaklarını sudan çıkarttı ve kendisine el sallayan biricik kıza el salladı... Cennetteydi tam anlamıyla şimdi. Bakışmalarına uzaktan tanık olan Öykü gülümsemişti tüm içtenliği ile. "Oooo, yaz aşkı mı?" Belki de bu kız Alp' e iyi gelecek tek şeydi, kim bilir belki de miladı olacaktı Alp' in... #EşitlikZamanıUYÖ İ ile başlayan M ile biten sosyal medya adresimiz: @ alyudyapim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD