1. Kısım

1498 Words
1. Kısım: "Neden gülüyorsunuz? Hiç böyle olmayı ister miydim?" Gece yarısı saat ilerlerken karanlık hakimdi tüm acılara ev sahipliği yapmış koca şehirde şimdi. Saat ikiyi geçiyorken bavulları garaja yükleme sesleri yankılanıyordu gecenin karanlığında. O ise arka koltukta, çenesini ellerine dayamış bir şekilde açık kapının yanında oturuyordu. Her zamanki hüzün ve keder dolu olan bakışları yine karanlığın hakim olduğu gök yüzünde idi. Yüzünden keder eksik olmayan, boynu eğik düşünceli bir genç... Kim bilir kalbinde ne acılar saklıyordu, kim bilir nasıl bir hayatı vardı? Telefonunu çıkararak sıkılmış bir şekilde ekranı açtı. Sosyal medyaya girince ise her zaman olduğu gibi ilk başta onun profili doldu haralerine. Bir şey paylaşmıştı ama ne olduğunu göremiyordu tıklamadan. Bunun üzerine gözlerini devirdi bıkkınca. Telefonuyla uğraş içindeyken neşeli, güler yüzlü, çocuk ruhlu kız kuzeni diğer kapı tarafında durmuş ona bakıyordu. Hayatın tüm acımasızlığına rağmen gülümsemesini kaybetmeyen, pırıl pırıl bir kız. "Hey ergen genç!" Hemen cevaba cevap: "Ne bitmez ergenliğimmiş. Aynı yaştayız ama bir senin gibi olamadım." Başını telefondan kaldırıpta kuzenine bakma gereği bile duymadan bıkkınca vermişti cevabını. Bir insan hiç mi değişmezdi, her şeye rağmen nasıl başarıyordu gülmeyi? Hayatın tüm bu acımasızlığına rağmen... Kendine olan gururu ile yanıtlar: "Hayata pozitif bakmayı bildiğim için zamanında atlattım ben ergenliği." "Aaa, hiç oldun mu ki?" Bakışları telefonundayken kısa kısa cevaplar ile geçiştiyordu kuzenini. Konuşmayı pek sevmezdi zaten, belkide etrafında onu anlayan kimse olmadığından pek konuşmuyordu. Onu çok seven bir ailesi vardı ama onun kalbinde hep bir boşluk vardı. İçini dökebileceği kimse yoktu; onu kimse anlamıyor, ergen deyip grçiyordu. Meraklı gözlerle arabaya binip kapısını kapattı. "Neye bakıyorsun sen?" Telefona eğildiğinde paylaşımlara bakış tarzını gördü. "Kuzenimm, neden Storylere yandan yandan bakıyorsun?" Parmağını yavaşça sola kaydırdıkça ekrandaki kızın yanında bir erkek görünür olur olmaz hızlıca rastgele bir yerlere tıklayıp zor olsada uygulamadan çıkmayı başardı. Panik içinde kalmıştı, kaşları çatılmıştı. Bu kareyi görmeye dayanamıyordu, gördükçe intihar edesi geliyordu. Sevdiğini başkasıyla görmek... Var mıydı bu acının tarifi? Yoktu, onun kalbindeki yangının bir tarifi yoktu. Ekranı kapattığında hiçbir şey olmamış gibi sakince telefonunu yanına koyup cevapladı meraklı gözler ile ona bakan kuzenini: "Çünkü 'güzel hayatlarını' kanıtlayan insanların Storylerine baktığımı bilmesinler istiyorum." "Hımm, onun için de sevdiğin kızın paylaştığına da rahat rahat bakamıyorsun." Siniri bozulmuştu, her şeye bir yorumu vardı bu kızın. Ama haklılığınında farkındaydı. "Öykü, lütfen susar mısın? Uyuyacağım." Azarlayan ses tonu ile kuzenine cevap verirken başını koltuğun başlık kısmına yaslamıştı. "İlk hareket edelim de, öyle uyursun." Gözleri gözlerinin içine öyle ilişti ki, ifadesiz sus diyen gözler. "Tamam, sustum." Ama bu esnada duyulan ses konuşmasına neden olmuştu. "Sonunda garajı kapattılar..." Yetişkin kırk yaşlarında kadın ve adam ön koltuklara binmek için arabanın yanından geçti. Adam arabaya binmeden önce oğlunun kapısını kapatmayı ihmal etmemişti. Kadının yüzü neşe dolu, adamın yüzünde ise belli etmek istemesede panik yer alıyordu. Endişeliydi kadın... Canından çok sevdiği oğlu için... "Herkes kemerini taktı mı? Takmayan taksın." "Hemen kuzeniminkini takıyorum dayım" deyip dayısının ikazına uyarak kemere uzanıp üstünden geçirerek taktı. Adam kemerini bağlayıp yolu kontrol ettiğinde boş olduğunu görmesi ile yavaşça ve dikkatlice park ettiği yerden çıkarmaya başladı arabayı. Ve yolculuk arabanın haraket etmesi ile resmen başlamış oldu. Bir tatil, yeni anılar... Oysa genç çocuk bilmiyordu bunun unutulmayacak bir yaz öyküsü olacağını... Kadın gülümseyerek dikiz aynasından Öykü'ye baktı. "Tahmin ettiğin gibi, bu bizim ilk uzun yolcuğumuz Öykü..." Adama ilişti gülen gözleri. "Ama ben kocama güveniyorum ya." "Ben de güveniyorum dayıma..." dedikten sonra kuzenine döndü. Kafasını cama yaslamış dışarıyı izliyordu her zamanki hüzün ve keder dolu bakışları ile. Acaba aklından neler geçiyordu, ne düşünüyordu? Öykü sessizce der ki: "Evden çıkmak istediğine pişman olmayacaksın, umarak garanti ediyorum." Kederli gözlerle dışarıya bakıyorken söylediğini duysada cevap verme gereksinimi duymadan düşünceli ve hüzünlü bakışları ile akıp giden yolu izlemeye koyulmuştu. Kalbindeki acılar ile... İÇ SES: "Ben Alp, Alp SEZEN. On dokuz yaşında bir özel bireyim, yürüyemiyorum... Bazı durumları kabul etmek için, kafayı dağıtmak için kendimi kapattığım evden çıkmak; kendilerinden bile daha mutlu olmamı isteyenlerle tatile çıkmak istedim. Hiç umudum yok ama umarım iyi gelir." Kurgu: Ali Umut Seçkin Hikaye Yazarı: Ali Umut Seçkin Yudum Tatar Mahallenin sonundaki sarı apartmanın bir dairesinin camındaki, "satılık" pankartını görünce daha kötü olmuştu, çok üzülmüştü, gözyaşı akıtacak dereceye gelmişti. Araba mahalleden çıkarken dönüp son kez dolu gözleri ile "satılık" yazan eve bakmıştı. Kadın neşeli sesiyle: "Bu tatil hepimize çok iyi gelecek!" Yapım: AlYud Yapım Zaman tıpkı ilerledikleri yollar gibi hızla akıp gitmiş ve bir saat geçmişti. Şimdilik önlerinde araç görünmemesi gerekçesiyle e-5 yollarında hız yapmış ilerliyorlardı karanlığın içinde. Kuzeninin uyuduğunu gören Öykü uykusunun geldiğini anlayıp ifade etti: "Alp uyumuş. Benim de uykum geldi. Güzel sohbetler size, dayım uyumasın." Gözleri aynada, Öykü'nün üzerinde olan kadın, "Hiç merak etme Öykücüğüm..." diye yanıtladı samimi çıkan sesi ile. Tam uykuya dalacakken yengesinin kendisine seslendiğini duydu. "Öykücüğüm." Gözlerini açınca aynadan yüzünü gördü. "Efendim?" "Bu tatile sadece Alp için gidiyoruz, sonunda evden çıkmak istedi diye... Onu çok mutlu etmeliyiz, bu tatil çok iyi geçmeli." Öykü gülümsedi hafifçe, kuzeninin iyi olması için ve birazcık olsun gülümsemesi için her şeyi yapardı. "O iş bende. Çok rica ediyorum, siz tatilinize bakın lütfen. Tatili en çok sizler hak ediyorsunuz..." Uykuya derinden dalan kuzeninin yüzüne şefkatle baktı. Ne kadar masumdu, gülmeyi ve birazcık olsun mutlu olmayı en çok o hak ediyordu. "Çok eğleneceğiz çok." Kadın oğlunun yüzüne iliştirdi gözlerini. "O kanatsız bir melek. Çok mutlu olmaya onun da hakkı var, ama bir türlü olamıyor. Çok mutlu etmeliyiz Alp'imizi..." dedi. Haklıydılar... Kadın, elinin tersiyle gözyaşını sildi. Ağlamayacacaktı, ağlamamalıydı. Oğlu için güçlü olmalıydı. Oğlunun mutlu olmasını, yaşıtları gibi gülüp eğlenmesini istiyordu ama oğlu hayatla pek barışık değildi. Ona hayatı sevdirmek gerekiyordu lakin anlamıyordu kimse, onun bir tek sevdiği kız ile mutlu olacağını... Bir kaç damla daha yaş akarken dikiz aynasından uyuyan oğluna baktı bir kez daha, güldüğünü hayal ederek derin bir iç çekip kendisini toparlamaya çalıştı. Oysa ne de çok yakışırdı gülmek oğluna... Alp ise her şeyden habersiz, onun için canını dahi verebilecek olan annesini bu kadar üzdüğünü bilmeden rüya alemlerindeydi... " Karanlık bir ortamda ayaktaydı. Sadece başının üzerinde beyaz ışıktan kendisi ve kendisine alkış tutan eller görünüyordu. Bütün kalabalık takım giyinen Alp'i hiç durmadan alkışlıyorlardı. Gördüklerinden hiçbir şey anlayamayan Alp, önüne dönünce gelinlik giyen kadını gördü. Hayret ediyordu. Evleniyor muydu, tek hayali gerçek mi oluyordu şimdi? Ancak kadın beyaz ışığın tam altında durmadığı için dudağının yukarısı görünmüyordu. "Ekim... bu sen misin?" Bir ses duymasıyla yine kalabalığa döndü. Kalabalığın içinden tekerlekli sandalyeli biri gelip önünde durmuştu. Boynu eğikti, yaşı baya küçük gösteriyordu. Ona baktıkça geçmişini hatırladı, hatırladıkça da kendini orada buldu. Mahallesinin sokağındaydı bu seferde. Tekerlekli sandalyenin üzerinde, kazak giyen üç çocuğun kendisine gülmesine seyirci kalıyordu. "Engelli. Ha ha ha..." Baş parmaklarıyla kendisini göstererek kahkaha atıyorlardı. O kadar rahatsız ediciydi ki, ne anlatmaya kelimelerin gücü kalırdı ne de sağlıklı insanlar anlardı. Yaşamayan anlamazdı işte. Gözlerinden bir kaç damla yaş akarken dayanamayıp zalim çocuklara sordu: "Neden gülüyorsunuz? Hiç böyle olmayı ister miydim?" İstemezdi, onun elinde olan bir şey değildi bu. Kaderinde bu yazılıydı ve oda sadece üzerine düşen rolü oynuyordu. Ancak kahkahalarına son verememişti karşısındaki çocuklar... " Gözlerini açınca bir süre şaşkınca bakındı, arabadaydı ve gördüklerinin hepsi bir rüyadan ibaretti. Rüya ve kabus sona ermişti, gün aydınlanmıştı. Güneş tüm ihtişamı ile tepenin arkasından parlıyordu yeni bir günün habercisi olarak. Anca özel bireylerin hissedebileceği korkunç acıyı hissetmişti. (dışlanmaktan başka) Güneş ona göz kırparken o sadece gördüğü rüyanın etkisi ile, dolu gözleriyle tekerleklerin altında kayan asfalta baktı bir süre. O geceyi ve karanlığı seviyordu, gece onun en iyi dostuydu. Dertlerini geceye anlatırdı, gece içinde bir çok acı barındırdığı gibi ona da dert ortağı oluyordu. Soluna baktığında Öykü uyanıktı. "Götüm ağrıdı ya." Hemen dayısına seslendi: "En yakın benzinlikçide duralım dayı." Hemen az ilerideki benzin istasyonunu gören adam yeğeninin sözü ile arabanın yönünü benzinliğe çevirmişti. Annesine dayanarak dizleri biraz kırılmış vaziyette yürümeye çalışıyordu ufak adımlarla dikkatlice. Sağ tarafına ilişince gözleri küçük esmer çocuğun kendisine ağzı açık garip garip baktığını gördü. İÇ SES: "Gittiğim her yerde, attığım her adımda hep iki gözün üzerimde olduğunu anlayabiliyorum. Otururken hiçbir sıkıntı yok, yürüyünce tam atabildiğim adımlar bana mutluluk duygusunu verecekken yapıyorlar bunu bana. Keşke bazı aileler gerçekle hiçbir ilgisi olmayan şeyleri izletmek yerine bizleri öğretse, anlatsa ve bizi uzaylı gibi görmeseler ve biz de dünyaya inmekten, insanlara karışmaktan çekinmesek." Arabaya yaslanan Öykü, çatılan kaşlarıyla uzaktan kaş göz işareti yaparak çocuğa "markete gir" demesi ile çocuk da hipnoz olmuş gibi markete girdi. Araba ilerlemeye devam etmişti. Kuzenler camdan ellerini çıkartıp bütün rüzgarı hissediyordu. Bu belki de özgürlüğü iliklerine kadar hissetmekti... Alp'in yüzüne baktığında biraz olsada gülümsediğini görmesi ile gözlerine doldu. Kendisinin yüzünde de ufak bir tebessüm belirmişti. "Aaaa, seni gülümserken görmek ne farklıymış." Gözleri Öykü'ye iliştiğinde gamzesi çıkmıştı... İlk defa... *** Uzun süren yolculuk sonunda bitmişti. Yollar hızla akıp giderken Alp yolun geri kalanını düşünmekle geçirmişti. Her yerde, her saniye zihninini bir an olsun rahat bırakmayan düşüncelerin esiri olmuştu yine. Ve sonunda otele varmışlardı. Annesi emek dolu elleriyle Alp'i kollarından tutup arabadan indirerek tekerlekli sandalyeye oturttu. Garajın yanında bavullarla uğraşıyorlarken Alp büyük, merak uyandırıcı otele bakıyordu. Her yerinden buram buram lüks kokan otel tüm ihtişamı ile ona merhaba diyordu adeta. Otele bakıp derin bir iç çekti Alp; "Umarım bana iyi gelirsin beş yıldızlı Antatil Hotel'i." #EşitlikZamanıUYÖ İ ile başlayan M ile biten sosyal medya adresimiz: @ alyudyapim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD